28 Aralık 2011 Çarşamba

TRT-6, Rojin, AKP'nin Kürt'e Bakışı

Onursal başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bir toplantı düzenliyor. Amacının kesin olarak ne olduğu belli olmayan kapalı toplantının gündemi TRT imiş. Anlaşılan, Gülen Cemaati ve yandaşları ile TRT yöneticileri bir araya gelmişler, ortak faaliyetlerini konuşuyor iş bölümü yapıyorlar.

Orhan Miroğlu kendi ısrarlı ifadesi ile TRT'nin değil, Gülen Cemaati'nin davetlisi olarak katılıyor bu toplantıya. Hatta yine kendi ifadesiyle, ”fırsat buldukça Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın toplantılarına katılıyor”. Gülen Cemaati'nin Kürdistan'da nasıl bir faaliyet içinde olduğu malumudur. Cemaat'in lideri Gülen'in Kürtler hakkındaki sözleri de kısa süre önce yansıdı basına. Hoş, Gülen kendi Cemaati içinde bu görüşlerinin bilinmesinden rahatsız değil, zira temeli Türk ırkçılığı esasına dayalı Cemaatin asli hedeflerinden biri de örgütlü Kürt muhalefetini yok etmektir. Anlaşılan o ki, Cemaat etrafında öbekleşen Kürt kökenliler için de bir beis yok Gülen'in Kürtler hakkındaki ”düşüncelerinin”.

Miroğlu, Cemaatle olan yakın ilişkisinin yanı sıra, TRT6'nın da yılmaz savunucularındandır. Uydurma iddianamelerle rehin tutulan Kürt siyasetçilerinin Kürtçe savunma hakkını tanımayan AKP'nin ”Kürt politikalarının, Kürtçe televizyonunun” da savunucusudur.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından yapılan toplantıda, TRT genel müdürü İbrahim Şahin, bahsi açıldığında şarkıcı Rojin'den, ”aşüfte kadın” diye söz ediyor. Erdoğan'ın yakın ekibinde olduğu bilinen Şahin, Miroğlu'nun tepkisi üzerine, ”Bu üslubun Rojin'e özel olmadığını, kendi üslubunun” bu olduğunu söylüyor. Miroğlu da toplantıyı terk ediyor.

Şahin'e hatırlatmak gerek, siyaset bir üslup işidir. Kendisi de bu anlamda AKP siyasetinin seçkin bir örneğidir. Şahin'in kendi ifadesi ile siyasi üslubu budur. AKP'nin de devşirerek etrafında topladığı Kürt vatandaşları hakkındaki gerçek fikri, Şahin'in üslubundan da anlaşılmaktadır. AKP rejiminin uygulayıcıları indinde Rojin gibi AKP politikalarının destekçisi olan Kürt kökenlilerin nasıl görüldüğünün gözler önüne seren bir vakadır bu.

Bu üsluba göre, ”aşüfte” sadece kadınlar için değil, ”düşkün, ahlakını yitirmişler” için kullanılan bir ifade. Şahin, kendileri ile iş birliği eden Kürtler'e aslında nasıl baktıklarını, kendine koyduğu ketleri de kaldırarak, ”nasıl olsa biz bizeyiz” düşüncesiyle yandaşlarıyla da paylaşmış. Onun için de Miroğlu'na, rahatsız olmamasını -en azından şimdilik bu ifadenin kendisini kapsamadığını- salık vermiş.

Erdoğan'ın çok önemsediği TRT'ye bizzat atadığı Şahin, o makamda AKP'yi temsilen oturmaktadır. Şahin'in sahiplendiği üslup AKP'nin üslubudur.

TRT 6, Kürtçe'yi yasaklayan rejimin, yine Kürtçe'nin onu yaratan halka ihanette bir araç olarak kullanılması girişimidir. Ankara egemenliğinin o güne kadar yarım ağızla yanında olan Kürt devşirmelerini alenen ortaya çıkmaya davet ettiği zemindir. TRT 6, bugün AKP'nin hayata geçirmek için her yolu mübah gördüğü İslam-Türk ideolojinin, Kürtler'e ana dilleri Kürtçe ile empoze edilme çabasıdır. Tıpkı Saddam tarafından kurulan ve ‘cahşlara’ hitap eden Kürtçe televizyonundan bir farkı yoktur. Nitekim yasal hiç bir dayanağı olmadığı için yarın iktidar tarafından istendiğinde kullanılmaktan vazgeçilebilecek bir kafestir.

Rojin, o kafese yerleştirilen-çünkü keklik gibi yakalanarak zorla kafese konmamış, kafesi gönüllü olarak tercih etmişti- kekliklerden biriydi, TRT 6 ilk açıldığında.

Hatırlanacaktır, program yapmaya başladığı ilk günlerde de, ”TRT 6'da program yaptığı için örgüt tarafından tehdit edildiğini ama buna rağmen kararlılıkla programlarına devam edeceğini” söylüyordu. Hatta, ”Kahraman Kürt sanatçısı” olarak lanse ediliyordu, Cemaat basını ve AKP denetimindeki yayın organlarında. Avcının eline geçen keklik, konduğu kafes içinde öttüğünde, diğer keklikleri başına toplayarak avcıya yem eder Kürt inanışında. Avcı Kürt de olsa, bir kere kendisine teslim olup, hizmetine girdiği için onun gözünde de değersizdir keklik.

Yine de kekliğin insandaki karşılığı, kendi isteği ile tercih ediyorsa bu konumu durum farklı olabiliyor. AKP'li TRT genel müdürü ile ters düşen Miroğlu, hiç vakit kaybetmeden Cemaat'in haber ajansına konuşmuş. Şahin'le girdiği tartışmanın AKP ile olmadığını kanıtlamak istercesine AKP'ye övgüler diziyor. Bunu yaparken de örgütlü Kürt muhalefetine ve Türk soluna saldırıyor.

‘’….Yüzleşme konusunda, hakikatle, tarihle hesaplaşma konusunda AK Parti ve onu destekleyen insanların İslami kesimin aydınıyla sivil toplumuyla hatta seçmeniyle ciddi bir değişim yaşadığını düşünüyorum. Ama hem Türkiye solu hem Kürt hareketi kendisini bu ciddi değişimden azade etti. Politik nedenlerle oldu bu” diyor Miroğlu.

Bununla da yetinmiyor, sadece son iki yılda 4 bin Kürt siyasetçinin yargılandığı ”KCK davasına” hiç değinmeyen Miroğlu, Kürt aydınları ve sivil toplum örgütlerine de saldırıyor. Bir türlü zarar veremediği Kürt Özgürlük Hareketi karşısında görevini yerine getirememiş olacak ki, daha zayıf olduğunu düşündüğü aydınları ve sivil toplum örgütlerini gözüne kestirmiş. Ayrıca, bir ”Kürt ” olarak BDP'den çok AKP'ye güvendiğinin altını ısrarla çizerek bağlılık tazeliyor.

Rojin'in TRT-6'daki ilk günlerindeki, ”heyecanı, coşkusu ve meydan okumaları” hatırlandığında, AKP yanında saf tutanların akıbetinin ne olacağını şimdiden kestirmek çok zor olmasa gerek.

Hiç yorum yok: