30 Aralık 2011 Cuma

Fetullah Gülen Dosyası-2

Amerika'nın Ortadoğu'da 'ılımlı İslam' ve 'Yeşil Kuşak' projesi kapsamında destek verdiği Fethullah Gülen, 4 Eylül 1997 tarihli Zaman'da, şunları söylüyordu: "İnanmış bir insanın Batı karşısında, Batı'yla entegrasyon karşısında, Amerika'yla entegrasyon karşısında olması katiyen düşünülemez."
 
ABD'ye ne kadar biat o kadar olanak

F. Gülen'in anatomisi ve Said-i Kurdî'nin sızlayan kemikleri -II-

Büyük çoğunluğu Müslüman olan Kürtlere Fethullah Gülen'in savaş ilan etmesi ve AKP iktidarına talimatlar vermesinin önemli dayanakları var. AKP iktidarı, ABD destekli Gülencilerle aşırı milliyetçi kesimin koalisyonudur. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın birçok kez Kürtlere 'onlar Zerdüşttür' demesi katli vaciptir anlamına getirmek istediği bir sır değil. Uygulamalarda zaten bu doğrultuda. Hitler'in Yahudi düşmanlığını, Gülen'in ise Kürt düşmanlığını salt politik analizlerle açıklamak yetersiz kalacağından buna birde psikolojik analizler ilave etmek lazım.

Otuz yıldır Kürtlerin ulusal demokratik haklarını vermek istemeyen ulus devletle F.Gülen aynı doktrinin ürünü. Fakat hak ve hukuka dayalı bu insani mücadelenin kanla bastırılmasında da farklı düşünülmüyor. Yöntem ve metodlar aynı; asimile et başarılı olmazsan sindir ve katlet. Tarih bize defalarca bu yöntemin başarılı olamayacağını göstermiştir.

A.Einstein, "aynı şeyi defalarca yapıp farklı sonuç almayı uman kişiye aptal denir" diyor demesine de İsmet Şerif Vanlı'nın dediği gibi ''beyinler ırkçılıkla zehirlendi mi aynı zamanda insan aptallaşır ve gerçeklik kör olur'' elbette. İşte bizim coğrafyada aynı şey sekseni aşkın yıldır tekrarlanıyor.

Bülent Ecevit dahil Türklerin Amerikancı liderleri sayesinde Fethullah Gülen'in Amerika'nın Ortadoğu'da 'ılımlı İslam', 'Yeşil Kuşak' projesi kapsamında CIA ile kurduğu köprü hep işlektir. Gülen, "başarısı"ndaki trendi aynı zamanda örgütün kuruluşuna harç koyan, 1960'lı yıllarda dönemin uzun süre başbakanlık yapan Süleyman Demirel'dir.

ABD ve 'Ilımlı İslam'

12 Eylül döneminde örgütlenme faaliyetleri katlanarak devam etmiştir. Gülen, 1986'da yakalanmışken onu İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı'nın elinden alan dönemin başbakanı Turgut Özal'dır. 

Gülen, en büyük gelişmeyi, ABD vatandaşlığı ve CIA görevliliği Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nce soruşturulan Tansu Çiller'in başbakan olduğu 1993-1997 yılları arasında yaptı.

Gülen, Çiller iktidarında epey güçlendi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin terfi ve tayinlerine bile müdahale edecek güce ulaşmıştı. F.Gülen, bir orgeneralin kuvvet komutanı olarak atanmaması için hangi girişimlerde bulunduğunu bizzat kendisi 10 Ekim 1995'te basın toplantısında açıklamıştı.

ABD'nin "Project Democracy"si İslam ülkelerinde 'ılımlı İslam'ın geliştirilmesi ABD'nin laiklik zemininde yükselen ulusal devletleri tahrip etmesinin aracı olarak işlev görüyordu.  

Ilımlı sözcüğü, İslam fundemantalizminde bir ılımlılık değildi. Şeriat'ın koyu iktidarı için mücadele eden 'ılımlı İslam'cı örgütler, ABD yönetimine ve politikalarına karşı 'ılımlı' olmalıydı.

Pentagon tarafından müslüman ülkelerde 'ılımlı İslam' hareketinin öncüsü olarak sayılan F.Gülen, Zaman gazetesinin 4 Eylül 1997 tarihli sayısında, Batı ile ilişkiler hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: "İnanmış bir insanın Batı karşısında, Batı'yla entegrasyon karşısında, Amerika'yla entegrasyon karşısında olması katiyen düşünülemez."!!!

Gülen Gladio'nu hizmetinde

Gülen cemaati-örgütü, 12 Eylül Amerikancı darbesinin 'Türk İslam sentezi'ni resmi kültür politikası olarak benimsediği, yıllarda palazlandığını görüyoruz. Tarikatların "sivil toplum örgütü" olarak lanse edildiği, yeşil sermayenin önünün dizginsiz açıldığı koşullar hareketin kat kat geliştiği yıllardır. Devlet içinde örgütlenen Amerikancı paralel devletin doğrudan bir müdahalesi var. Gülen'in Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nca yakalanmasına karşın aynı gün serbest bırakılmasıyla cezaevindeki ülkücü gençlerin gruplar halinde F.Gülen örgütüne intisap etmeleri aynı döneme rastlıyor.

Gülen salt bir alim olsaydı birçok devrimci demokratı katleden MHP'nin ve Gladio'nun tetikçileri Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı'larla ilişkisi olmazdı. 1980 öncesinde MHP'ye bağlı Ülkü Ocakları Derneği'nin Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Çatlı'nın 1996 yılında (Susurluk) Türkiye'de büyük yankılara yol açan bir trafik kazasında üst düzey bir emniyet mensubuyla birlikte ölmesiyle, Özel Harp Dairesi'nin yetiştirdiği Gladio tetikçilerini kamuoyu önüne çıkarmıştı.

Gülen, bu yıllarda cezaevindeki ülkücülere büyük maddi yardımlarda bulunuyor. MHP'nin ikiye bölünmesi, Muhsin Yazıcıoğlu'nun Büyük Birlik Partisi'ni kurmasında da Fethullah Gülen'in belirleyici rolü saptanıyor. BBP'nin militanları 1990 sonrasındaki bütün uluslararası etnik terör eylemlerinde rol alıyor: Kürdistan'dan Bosna'ya, Çeçenistan'dan Gürcistan'a, Azerbaycan'dan Keşmir'e şeriatçı terör örgütlere militan devşirme kaynağı haline geliyor.

Diyalog ve Moon Tarikatı

Ve Fethullah Gülen'in CIA ile ilişkilerini dinlerarası diyalog adı altında Moon Tarikatı'nın sağladığı söyleniyor. CIA denetiminde yürütülen bu faaliyetin ilk başarılı örneği 1951'de Kore'yi işgal eden ABD, Güney Kore'yi sömürgeleştirirken bir de Moon Tarikatı aracılığıyla Hristiyan tarikatı kurdu. Ve Güney Kore nüfusunun yüzde 40'ı, Budistlikten vazgeçip Hristiyan yapmayı başardılar. Bu Moon Tarikatı'nın (Birleştirme Kilise) önemli bir başarısıydı. Tarikat ABD'nin önemli dış dayanaklarındandır.

"CIA'nın kurduğu Kore CIA'nın Washington temsilcisi Albay Bo Hi Pak da, Moon Tarikatı'nın en güçlü ismi. CIA, Moon Tarikatını kullanarak Dünya Anti Komünist Ligi'ni örgütledi. Türkiye'de kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri de, Dünya Anti Komünist Ligi'nin uzantıları. Moon Tarikatı, 1978'de, ABD'de bir Kongre soruşturmasına uğradıysa da etkisini yitirmedi. Reagan döneminde Irangate skandalında boy gösterdiğini görüyoruz. George W. Bush iktidarında Moon Tarikatı'nın sahibi olduğu Washington Timas gazetesi, neoconservatism(Yeni Muhafazakarlık) ve ABD saldırganlığının başlıca araçlarından biri oldu. F.Gülen'in Türkiye'de yayınlanan Zaman Gazetesi ile Washington Times arasında sıkı işbirliği artarak sürüyor." (Adnan Akfırat, Teori dergisi 1995)

İsrail ile ilişkinin ayırt ediciliği

Moon Tarikatının, Latin Amerika'daki askeri diktatörlüklerle, İsrail üzerinden kurduğu uyuşturucu ve terör bağı dikkat çekici. F.Gülen'in İsrail ile yakın ilişkisi de onun en ayırt edici özelliği. Körfez Savaşı'nda, Irak yönetiminin İsrail'e attığı Scud füzesi üzerine İstanbul'da verdiği vaaz ve döktüğü göz yaşları ve ettiği bedduaların kaseti, İslamcılar tarafından elden ele dolaştırılıyor. İsrail ile ilişki, ABD açısından kilit öneme sahip. Graham Fuller'in İslamcı hareketi konu alan 'Kuşatılanlar' kitabında, İslamcı hareketlerin Batı ile entegrasyon için yapması gerekenlerin başında İsrail ile iyi ilişki geliyor. (G. Fuller, I. O. Lesser, Kuşatılanlar, Sabah Kitapları, İstanbul, 1996, s.126.)

Gülen'in İslamcı kitleleri kendisinden soğutma tehlikesine karşın, Kudüs Başhahamı ile yakın ilişkisi ve Fethullahçıların işadamları derneği İŞHAD'ın İsrail'le bağları, bu politikanın gereği olarak kuruluyor.

CIA aracılığıyla, AKP'nin başı Erdoğan'nın Arap dünyasınnın idolu haline getirilmek istendi. Ekonomik, diplomatik ve askeri destek sunuldu. Bir anlamda Arap dünyasında Mısır'ın hamiliği yerine Türkiye'nin Araplara hamiliği istendi ve bunun için ne gerekiyorduysa onlar yapıldı. Obama ile birlikte Türkiye'nin bu rolü dahada pekiştirildi. Arap kamuoyunda İsrail'in sevilmediği ve Türk-İsrail dostluğunun Türkiye'ye biçilen yeni role uymadığı dikkate alınarak bir anlamda danışıklı bir şekilde İsrail'in eleştirilmesi ve Filistin'e sahip çıkılması gerekiyordu ve gerekenler yapıldı. Diplamatik krizler çıkartıldı, Erdoğan, AKP ve Türkiye Arap kamuoyuna beğendirilmeye çalışıldı, çalışılıyor. Türkiye ABD'nin bir kolu gibi Arap dünyasında şimdilik işbaşında.

CHP'den Beyaz Saray'a referans

Moon Tarikatı'nın Türkiye halifesi, CHP eski Genel Sekreterlerinden Kasım Gülek ile F.Gülen'in dostluğu da saklanmıyor. Gülen'in reklamını değişik yayın organlarında yapan yazar Hulusi Turgut, 21 Ocak 1998 tarihli Yeni Yüzyıl'da bu ilişkiyi şöyle anlatıyor:

"Kasım Gülek, Fethullah Gülen'le çok iyi dostluk ilişkileri içinde bulundu. Gülen, Kasım Gülek'le sık sık görüşürdü. Vefatı üzerine bu eski dostunun cenaze namazını kıldırmıştı. Fethullah Gülen'e sorduk:
'Amerika, sizlerle ilgili referansı merhum Kasım Gülek'ten mi aldı?' Gülen bu konuda şunları söyledi: 'Kasım Gülek beyin baldızı Amerika'daydı. Yani Pentagon'la irtibatları vardı. Eğer kendisine değişik patformlardan, Beyaz Saray'dan sormuşlarsa 'Bunlar nedir?' diye, o da 'Endişe edilecek bir şey yoktur' demiştir, referans vermiştir." (5 Yeni Yüzyıl gazetesi, 21 Ocak 1998)

Gülen, 1 Eylül 1997 tarihli Zaman gazetesinde bu ilişkiyi şöyle açıklıyor: "ABD'de görüştüğüm insanlardan biri Abramowitz idi. O, Türkiye'de bir zaman elçi olarak kalmıştı. Müşterek dostumuz Kasım Gülek bey vardı. Onun vasıtasıyla gıyaben onu tanıyorduk... 

Türkiye, şimdiye kadar çok ölüm-kalım krizlerine maruz kalmıştır. Bunu isterseniz bir kriz sayın ama bu millet bunu aşar dedim. Hatta bu ses, imkanı varsa Beyaz Saray'a kadar, Kongre'ye kadar, Pentagon'a kadar götürülmeli dedim." (Zaman gazetesi, 1 Eylül 1997)


Gülen'in Alevi düşmanlığı

Gülen, talimatlarının çoğunu video kasetleri ve teşkilatına bağlı televizyonlar acılığıyla bildirir. Bir kasetinde: "Önlem alınmazsa, arkadan Kızılbaş meselesi geliyor. Bunların içinde mollalar, hocalar, şeyhler ve dindarlar var. Açtığımız okullarda ve ders verdiğimiz üniversiteye hazırlık kurslarında bunlarla diyalog kurabiliyoruz. Bir ölçüde bu dalgaları, sertlikleri kırma imkanı olabiliyor. Fakat Türkiye'de onlara ben Alevi demiyorum. Onlar Alevi değildir. Anadolu'daki Aleviler Türkiye'deki Aleviler, bizim Tahtacılar olarak nitelediğimiz Yörükler, her zaman anlaşacağımız insanlardır."
 
Alevileri kendi içerisinde sınıflandırırken özellikle Kürt Alevileri olarak gösterilen 'Kızılbaşları' hedef tahtasına oturtuyor. Kurdukları okullarla ve dershanelerle Alevi çocuklarının asimile etmeye çalıştıklarını özellikle vurguluyor. Dersim'de, Sivas'ta, Elazığ ve Malatya'da açtığı kolej ve öğrenci yurtları devşirme politikasının önemli bir aracıdır. Gülen kasetteki konuşmasının devamında şunları söylüyor: "Fakat esas, aslen Nuseyri olan, Ermenilerden, Süryanilerden meydana gelmiş, aslen Nuseyri olan, Tunceli civarındaki Aleviler bu işin arkasında... Bunlar Türkiye'de gaileler açtığı zaman, devletinizle, ordunuzla bu işin karşısına çıkamazsınız. Ve bunların dinleri yoktur. Nuseyri akidesi vardır. Allah insandır, insan Allah'tır. Allah insanın içine girmiştir. Allah insanlığa itaat etmiştir. Bu anlayış hakimdir... Şimdi Güneydoğu'yu verelim dediğimiz zaman bile, Sivas'a kadar talep edeceklerdir. Çok sıkı durmak lazım. Bu konuda taviz vermemek lazım" diyor.


G.Kürdistan'da Gülen'in katilleri...

F.Gülen, 1992 yılında ABD'ye gittiğinde, Kasım Gülek'in, Pentagon'da albay olarak görev yapan, sonra şüpheli bir şekilde ölen baldızı aracılığıyla Pentagon ve CIA yönetimi ile ilişkiye geçtiğini de anlatıyor.

Moon Tarikatı ile F.Gülen'i birleştiren bir diğer isim; Galdoy'nun tetikçisi Abdullah Çatlı. Çatlı, 1981 yılında Dünya Anti Komünist Ligi'nin toplantısına katılıyor. 1992'de Gülen'i ABD'de havaalanında karşılayan da katliamcı Çatlı ve ekibidir. Çatlı aynı zamanda MİT teşkilatının bombacı ekibindedir; Irak'ta Kürdistani bir oluşumu sabote etmek, kaos ve güvensizlik yaratmak için birçok yerde sivillerin katledildiği bombalamaların organizatörüdür. Bunu bilen Güney Kürdistan yönetimi Türkiye ile karşıkarşıya gelmemek için direk bir suçlamada bulunmaktan kaçındı, ancak yerel kaynaklar durumu defalarca yazdı.

Güneyli Kürt Yönetimi'nin Türkiye ile "iyi" ilişkilerin sağlanmasında ABD'nin rolü yadsınamaz. Türkiye Güney Kürdistan'da kısa zamanda salt ekonomik hegomanyaya sahip olmakla kalmadı, Kürt ve Kürdistan'ı ilgilendiren politikasını belirlemeye başladı.  

Bir süre önce yapılması planlanan Kürt konferansının iptalini Türk devleti istemişti. Öte yandan okulları ve kültürel müdahalelerle asimlasyona da hız vermiş durumda. Gülen, Güney'e yönelik siyasetinde Türk hegemonyasını yayma amaçlı bir strateji izlemektedir. Böylece Türk ulus-devletinin dış politikasına stratejik derinlik katarken, Kürt federe oluşumunu içten feth etmeyi amaçlamaktadır.  

Gülen için ırki esaslara dayalı Türkçülük amaç, ümmet ise araçtır. Kendine 'ılımlı Müslüman' diyerek emperyalist güç odaklarının desteğini alırken Kürt düşmanlığına küresel boyutlar katmaktadır.

Ayrıca, Kürt halkını, savunucusu KCK'ye karşı köy kurucularının kent cehpesini oluşturma çabası‚ Kürt açılımı ile başladı. Kürt ulusal hareketine karşı, ne yazık ki Kemal Burkay, İbrahim Güçlü, Orhan Miroğlu kullanılan birkaç şahıstan biridir. Oysa KCK programıyla Kürt halkına her parçada en doğal hakkı olan özerklik kazanma projesidir. KCK, Kürt emekçilerinin hareketi Kürt kadınının, Kürt gençliğinin, yurtsever aydının ve dindarın özgürlük hareketidir. Kaldı ki KCK adı altında BDP, Gündem gazetesi, Asrın hukuk bürosu avukatları ve ne kadar kurum varsa Nazi dönemini aratmayan militarist yöntemlerle saldırılmakta ve her gün onlarca politikacı tutuklanmakta. F.Gülen Kürt emekçi hareketine düşmanlık yaparken sermayeyi, tarikat ilişkilerini, devlet gücünü, medyayı, diplomasiyi, yani bulabildiği bütün araçları kullanmaktadır.

CIA'nın açık desteği

Sovyetler Birliğinin çökmesiyle CIA'nın aracılığıyla açılan okulların ülkelere dağılımı şöyle oldu: Kazakistan (28), Rusya Federasyonu'na ait çeşitli bölgeler (24), Özbekistan (18), Türkmenistan (15), Azerbaycan (14), Kırgızistan (11). Bunları Arnavutluk ve Moğolistan (4'er); Afganistan, Irak, Gürcistan, Ukrayna ve Romanya (5'er); Moldova (2); Pakistan, Bangladeş,  Makedonya, Macaristan, Fas, Güney Afrika, Sudan, Endonezya, Tayland ve Tayvan birer okulla izliyor.

Dünyadaki uyuşturucu merkezlerinden Tayland'ın sınırındaki Çenday kentine gidip okul ve yurt açmanın Türkiye açısından bir anlamı bulunmuyor, ama CIA açısından çok anlamlı.

Okullar için açılan şirketler

Beş kıtaya yayılan okullar için Türkiye'de şirketler kuruldu. Bu şirketler, yurtdışında açacakları okullar için Türk Milli Eğitimi'ne başvurup, izin aldı. Ardından, görev alacak eğitim ordusu belirlendi. Sayıları 4 binin üzerinde olan öğretmenlerin yaşları 22-35 arasındaydı. Hepsi, çok iyi İngilizce öğrenmişti. Fethullah Gülen'in tavsiye ve teşviklerine uyarak okulları açmak için şu şirketleri kurdular:

Çağ Öğretim İşletmeleri AŞ, Feza Gazetecilik AŞ, Şelale AŞ, Eflak AŞ, Kazak Türk Liseleri Genel Müdürlüğü, Sebat AŞ, Silm AŞ, Taşkent Eğitim Şirketi, Serhat Eğitim Öğretim ve Sağlık Hizmetleri AŞ, Tolerans Vakfı, Ufuk Eğitim Vakfı, Toros Eğitim Hizmetleri Turizm ve Ticaret AŞ, Ertuğrul Gazi Eğitim Öğretim AŞ, Karaçay Çerkes Toros Eğitim Hiz. Tur. ve Tic. AŞ, Palandöken Eğitim Öğretim Hiz. AŞ, Dunae 94 Şti., Özel Burg AŞ, Dostluk Yurdu Derneği, International Hope Ltd. Company, Fezalar Eğitim Öğretim Ticaret Limited Şirketi, Çağlar Eğitim Mal. Ltd. Şti, Balkanlar Eğitim ve Kültür Vakfı, S.C. Lumina SA Şirketi, Gülistan Eğitim Yayın ve Ticaret Ltd. Şti., Sema Eğitim Öğretim İşletmeleri AŞ, Samanyolu AŞ, Türkiye Sağlık ve Tedavi Vakfı, Yayasan Yenbu Indonesia Vakfı. DEVAM EDECEK

AYDIN DERE   

Hiç yorum yok: