2 Kasım 2011 Çarşamba

‘Soylu Ruhlarımız Irkçıdır’


Franz Fanon’un ‘Yeryüzünün Lanetlileri’ bugünlerde hortlayan ırkçılığı en iyi teşhir eden kaynak kitap olarak yeniden okunmayı bekliyor. Kitaba önsöz yazan Sartre, kendi toplum gerçeğini ‘Soylu ruhlarımız ırkçıdır’ diyerek özetliyor.

Franz Fanon’un ezilen halkların âdete başucu kitabı haline gelen ‘’Yeryüzünün Lanetlileri’’ kitabı, bugünlere yaşadığımız ırkçı hezeyanları en iyi anlatacak bir referans kaynak olarak önümüzde duruyor. Kitabın yazımından yıllar geçse de ezen-ezilen /sömüren-sömürülen ilişkisi var oldukça ezilenler cephesinden Fanon’u yeniden ve yeniden okumak bir zorunluluk. Cezayir Ulusal Kurtuluş Hareketi’nin bir militanı ve yazarı olan Fanon, yazdığı her kelimeyi ezilen halkların özgürlüğe kavuşmasının emrine sunar. Büyük bir gizlilikle yayınlamaya çalıştığı kitapları basılır basılmaz ‘Devletin iç güvenliğine zarar verdiği’ suçlamasıyla toplanır. Sömürgecilik karşıtı mücadelenin ve Üçüncü Dünya’nın özgürlüğünün manifestosu olarak bilinen ‘’Yeryüzünün Lanetlileri’’ kitabı da aynı akıbete uğrar. 

O dönemde çok sayıda aydın ve yazar üzerinde etki yaratan kitap, ayrıca Afrika Ulusal Kurtuluş Hareketlerinin ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Kara Panterler örgütünün de esin kaynağı olur. Kitabın etkilediği düşünürler arasında Jean Paul Sartre da vardır. Sartre ‘’Yeryüzünün Lanetlileri’’ne yazdığı önsözde Fanon’un düşüncelerinden yola çıkarak sömürgeci zihniyete sahip olan Avrupalılara kendi gerçeğini şu cümleyle özetler: ‘Soylu ruhlarımız ırkçıdır’

Bu kitap kardeşleri için
 
Sartre, önsözü bir Avrupalı aydının gözüyle yazar. Yaşadığı toplum içinden bakarak ifade ettiği düşünceleri kendi toplum gerçekliğini yalın bir şekilde ortaya koyar. Sartre, sömürgeleştirilen halkların ilk kuşaklarının kara ve sarı sesler olarak Avrupalıların hümanizmasından bahsettiğini ama onlardan sonra gelen kuşağın - Fanon da içlerindedir - durumu değiştirdiğini kaydediyor. Fanon’un Avrupa’nın bütün sömürme koşullarına rağmen yok olmaya gittiğini herhangi bir alarm çığlığı atmadan, sadece tanı koyarak ifade ettiğinin altını çizen Sartre, sözlerine şunları ekliyor: ‘’Fanon, Avrupa’nın ölüm döşeğinde olduğunu gözlemlediği semptomlara dayandırıyor. Avrupa’yı iyileştirmeye gelince; hayır! Onu endişelendiren başka şeyler var. Avrupa hayatta kalmış ya da yok olmuş, umurunda değil... Bu kitap onun kardeşleri için; Fanon bizim köhnemiş hilelerimizi açığa çıkarıyor, yedekte başka hilemiz kalmadığına da emin. Kardeşlerine sesleniyor: Avrupa kıtalarımıza pençelerini geçirdi, bu pençeleri geri çekene dek çentikler açmalıyız. Haydi savaşalım. Başka silahımız yoksa bile, bıçağın sabrı yeter.’’
Kurban değilseniz işkencecisiniz
 
‘’Yeryüzünün Lanetlileri’’nin ezen ulusun aydınları konusunda zamanın o köhne belirlenimlerini aşan evrensel kıstaslar koyduğunu belirten Sartre, Fanon’a destek çıkar: ‘’Hümanizmanız yalancı ideolojiden başka bir şey değil... Şiddet karşıtlarının görüntüsü hoştur: Ne kurban ne işkenceci! Gelin bakalım şimdi! Oy verdiğiniz hükümet ve kardeşlerinizin hizmet ettiği ordu, hiç duraksamadan ve vicdan azabı duymadan ‘soykırım’ işlerken siz kurban değilseniz o zaman kesinlikle işkencecisiniz.’’ Sartre kitabın kapatıldıktan sonrada etkisinin yazara rağmen devam ettiğini; çünkü devrim halindeki halkların mücadelesinin sürdüğünü de belirtir.

‘Sonuncular birinci olacak’
 
Sartre önsözünden sonra, sözü düşünceleri ezenlerin/sömürgecilerin üzerinde adeta bir hayalet gibi dolaşan Fanon alır. Fanon’un kaybedeceği çok fazla zamanı yoktur ve söze hemen girerek sömürgesizleştirme kavramını ortaya atar. Yeni bir devletin kuruluşu, diplomatik ilişkileri, ekonomik ve siyasal yönelimini sömürge ilişkilerini tamamen ortadan kaldıracak bir kurtuluş olarak görmeyen Fanon, bunların yerine sömürgesizleştirme kavramını kökten kazıyan bir tanımlama olarak kullanır. 

Sömürgesizleştirmenin her zaman şiddet içeren bir olgu olduğunu söyleyen Fanon, olguyu en basit anlamıyla insanlığın bir ‘’tür’’ünün yerini başkasının alarak ‘sonuncuların birinci olması’ olarak ifade eder. Bu yer değiştirmenin geçiş olmadan bütünüyle, eksiksiz ve mutlak bir şekilde olabileceğini de savunur.
Ruhunda otoriteyi kabul etmez
 
Kendisi de Cezayir ulusal Kurtuluş Hareketi’nin militanı olan Fanon, öğretisini praksis felsefesine yani eylemin ortaya çıkardığı bilinç halinden yola çıkarak yapılandırır. Halkların ezene karşı yürüttüğü mücadelenin psikolojik yönlerini de inceler. Sömürge halkının suçsuzluğu kanıtlanana kadar suçlu olduğuna dikkatleri çeken Fanon, ezilenin bununla birlikte ruhunun derinliklerinde hiçbir otoriteyi kabul etmediğini ifade eder. Fanon bu konuda sözlerine şunları da ekler: ‘’Üstünde egemenlik kurulmuştur ama ehlileşmemiştir. Aşağılanır ama aşağılandığına asla inanmaz. Sömürgecinin üzerine atlamak için sabırla bekler.’’

Sömürgecilerin Terör Rejimi
 
Fanon, ezilenlerin kurtuluşunu sistem içi çözümlere bağlayanlara da önemli göndermelerde bulunur: ‘’Sömürgecilik toplumsal reform taktiklerinin kendisini nereye sürüklediğini kavrar kavramaz eski reflekslerine geri dönerek polisi güçlendirir, askeri birlikler getirir ve kendi psikolojisiyle çıkarlarına daha uygun bir terör rejimi kurar.’’  (ki ''Açılım'' hikayesi teşhir olan AKP'nin geldiği Topyekün Kürtlere Karşı Savaş ilanı tam da budur). Sömürgeciler ezilen halkları kendilerine tabi kılmak için bugüne ve geleceğe olduğu kadar geçmişe de kendi yasalarını dayattığını söyleyen Fanon, ‘’Geçmişe sahip çıkmak yalnızca ulusal kültür umudunu canlandırmakla ya da meşrulaştırmakla kalmaz, sömürge insanının psikolojik etkilenme dengesi açısından temel önemde bir değişimi de tetikler. Sömürgeciler halkı ağına düşürmek için geçmişine yönelir, bu geçmişi bozar, biçimsizleştirir ve yok eder.’’

Karanlık örtüyü atın
 
Kitabın sonuç bölümünde ise Fanon yoldaşlarına şöyle seslenir:  ‘’Avrupa bugün öyle delice, öyle soluksuz bir ivme kazandı ki bütün denetimi ve aklını kaybetti; baş döndürücü bir hızla dosdoğru uçuruma koşuyor. Tüm hızımızla ondan kurtulmalıyız. Bir modele, plana, örneklere ve paraya ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Birçoğumuz için Avrupa modeli esinleyici modeldir. Avrupa’yı taklidin bizi yanlış yönlendirdiğini gördük. Avrupa’nın yaşam tarzı, teknolojisi ve başarıları bizi etkilememeli. Haydi yoldaşlar, şimdi taraf değiştirme zamanı. Bizi içine saran geniş karanlık örtüyü silkeleyip atmalı ve ışığa ulaşmalıyız. Doğacak yeni gün bizi kararlı, aydınlanmış ve sağduyulu bulmalı.’’

Batı’yı duyduğunda maçetasını çeker

Fanon, sömürge halkının, sömürge dünyasını sorgulayarak sömürgeciye tehdit oluşturmaya başlar başlamaz, ‘’Kültür kongrelerinde’’ ona batı değerlerinin özgünlüğü ve zenginliği  ‘’temiz’’ ruhlu insanlar tarafından nasihat edildiğini kaydeder. Bu
beyaz asimilasyonsürecine sömürge insanın verdiği tepkiyi ise şu cümlelerle özetler: ‘’Ne zaman Batı değerlerinden söz edilse, sömürge halkı gerginleşir, kaskatı kesilir. Sonunda öyle bir hal alır ki sömürge halkı, Batı kültürü üzerine bir söylev işittiğinde maçetasını çeker ya da en azından elini attığında bulabileceğinden emin olur.’’ Bu dönemde, sömürgeciliğin tüm düşünce tarzlarını benimsemiş, sömürgecilerle birlikte yaşanabileceğini şiddetle savunan aydınların da olduğuna değinen Fanon, sömürge koşulları ortadan kalktığında sömürgecilerin birlikte yaşama gibi bir dertlerinin olmayacağını söyleyerek bu düşüncenin anakronikliğinin altını çizer.

ÖNDER ELALDI

Hiç yorum yok: