9 Kasım 2011 Çarşamba

Kimyasal Cemaat Devleti


Tehlikenin boyutu her geçen gün derinleşiyor. Birçok alanda kırılmalar yaşanıyor. Bilgi kirliliği hiçbir dönem bu boyuta ulaşmamıştı.

Tehlikenin boyutu her geçen gün derinleşiyor. Birçok alanda kırılmalar yaşanıyor. Bilgi kirliliği hiçbir dönem bu boyuta ulaşmamıştı. İnsanın insanla olan ilişkisi bu kadar tek tipleştirilmemiş ve bu kadar hoyratça birbirine karşı kullanılmamıştı. Uçlara sürüklenen dil, kendisini milli hizaya çekip tüm dünyayı düşman kavramı ile yorumlamaya çalıştıkça, konuşabilme, ortaklaşabilme, paylaşabilme alanlarımız kısırlaşıyor ve çatışma dili hayatımızın her alanına hâkim oluyor. Tüm tutuklamalar bu anlayışla hayata geçiriliyor. Muhalif politika cezaevlerine tıkılıyor. Beş, on, yüz, bin derken artık herkes sırasını bekler hale getirildi. Suskunluk etrafını örgütleyerek genişliyor ve herkesi içine alacak şekilde korkuyu büyütüyor. Böylesi dönemlerde içe kapanma ve savrulmalar bir arada yaşanıyor. Kendisini bir türlü nereye oturtacağını bilemeyen siyasi ruh hali, yel nereden esiyorsa yüzünü o tarafa çeviriyor. İdeolojik buhranların yansıması, sözleri, cümleleri, refleksleri teslim alıyor.

Kemalistler, ulusalcılar, bir zamanlar ellerinde bulundurdukları üstünlüklerini kaybetmenin psikolojisiyle dışarıdan içeriye doğru hızla kapanıyor ve evlerinin içinde kurdukları mabetli dünyalarında hükümlerini sürdürüyorlar.

Sol’un geniş kesimi Kürtlerle arasına mesafe koyup hızla ülkenin batısına kapanıyor ve her şeyi ‘Katil Amerika’ sloganına yükleyip ortalıkta kalan ulusalcıları, Kemalistleri ve kopmuşları bir araya getirerek varlığını devam ettirmeye çalışıyor. Sol kendisine dayatılan bu alanın etkisine girmekten kurtulamıyor. Halkların kardeşliği ve her ulusun kendi kaderini tayin hakkı, yerini kabaca “biz onlardan değiliz” tarzı bir mesafe vurgusuna bırakıyor.

Tavşan Atlet Liberaller

Liberaller, kendi yarattıkları canavarın dişlerini artık kendilerine de göstermeye başladıklarını fark ettiler ama boşuna bir çaba ile kenardan sıyrılmaya çalışıyorlar. Yarattıkları canavar, artık onları hedefe koyuyor. Artık onları teröre moral destek vermekle, PKK’nin silahla yok edilemeyeceğini söyleyerek militanları yüreklendirmekle itham etmeye başladılar. İktidar, liberalleri tavşan atlet gibi kullanarak kendi faşizmini kurumsallaştırmak için korkunç bir hıza ulaştı. Artık tavşan atletlere ihtiyacı kalmadı. İkinci cumhuriyet hattı yanıldı ve şimdi sıra onlara geldi. Tek sorunun asker olduğuna dair düşünce, sistemin oturduğu devlet geleneğini küçümsedi. Oysa savaş iktidarı adım adım kuruluyordu ve bu iktidarın geniş kesimlerin desteğine ihtiyacı vardı.  Kızıl Elma’dan kaçıp Yeşil elma koalisyonuna yedeklendiler.

Savaşın Çeperi Sadece Kürtleri Hedeflemiyor

Tüm devrimci, demokrat, muhalif kesimleri içine alacak şekilde yürütülüyor. İktidarın karşısında en büyük muhalif güç Kürtler ve devlet Kürtleri susturup, parçalamak için tüm çelişkilerini bir kenara bırakıp, yok etme noktasında ortaklaşarak vuruyor. Kimyasal silah ve Napalm gibi korkunç silahlar PKK’ye yönelik olarak kullanılıyor. Bunun olması gerektiğine dair inanç İslamcılar eliyle yaygınlaştırılıyor. Gülen cemaatinin hoşgörüsü, Kimyasal silahlarla ve Napalm bombalarıyla Kürtlerin üzerine yağıyor. Devletin kucağında büyüyen bu Hoşgörü böcüklerinin, yine bu liberaller eliyle pazarlanmasını hatırlarsak eğer, durumu daha iyi anlamış oluruz. Gülen cemaatinin o ele avuca sığmayan hoşgörüsünün stratejik bir balondan ibaret olduğunu anlamak için yüksek bir zekâya ihtiyaç yoktu.

Sivil siyasal alana dair yürütülen tutuklamalar, KCK operasyonu adı altında meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Herkes bir biçimiyle KCK ile bağlantısı kurularak tutuklanabilir. Çünkü artık buna karşı koyabilecek bir güç yok. Hepimiz iktidar için zayıf halkalar haline getirildik ve hepimizin başı altın tepside iktidara sunulmak için bekliyor.

İktidar, kendisi için sorun olacak her kesimin üzerinden geçerek yolunu düzlüyor. Bunu çok büyük oranda başardı. Tek sorun var Kürtler.
 
Barış, demokrasi, anaların gözyaşı falan diyerek Kürtleri ovaya çekip orada yok etmeyi planlayan iktidar, bu tuzağa düşmeyen Kürtlere yeni bir had bildirme girişiminde bulunuyor. “Her ne olursa olsun, nasıl olursa olsun” bu işi silahla bitireceğiz diyen iktidar için her yol mubah gözüküyor. Kimyasal silahlar, Napalm bombaları işte bu yüzden havadan yağıyor. Saddam’ın sivil Kürt halkına yaptığını, iktidar Kürt gerillalar için yapıyor. Gülen’in “Köküne kibrit çakın” bedduasına biat ederek, parçalanmış cesetleri Kürt analarına teslim ediyor.

Binlerce tutuklamaya paralel dağı imha etme politikası, istenilen sonucu verebilir mi?

Hayır.

Aksine korkunç bir iç savaş yaygınlaşmaya başlar. İmha kontrolden çıkarak katletmek sıradanlaşır. Herkesin birbirini boğazladığı, Kürt, Türk diyerek birbirini yok ettiği bir noktaya sürüklenir. Bugün bunun olmamasının tek nedeni, Kürtlerin örgütlü olması ve bu sonucu görmeleridir. Bu nokta çok önemlidir.
Seçimlere sol adaylarla birlikte girerek, sol ile bağını yeniden kurmaya, hak ve özgürlükler temelinde bir araya gelerek toplumsal bir barışın ortak mücadelesini yakalamaya çalışan BDP’nin nefesini kesmeye çalışan devletin, nefesi kesilen bir halkın kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığı zaman nelerin olabileceği konusunda hiçbir fikri yoktur. Ellerindeki yargı-asker- polis ve iktidar gücü ile öylesine sarhoşlar ve attıkları savaş naralarına bir karşılık gelmeyeceğine o kadar eminler ki suyun üzerinde yürüdüklerini sanmaktadırlar.
Oysa unutmasınlar;

Bütün devrimler kaybedecek hiçbir şeyi olmayan halkların eseridir!

Akın Olgun

Hiç yorum yok: