11 Kasım 2011 Cuma

İmam'ın Dili

 
AKP, Amerikan ve Avrupa destekli bir plan dahilinde Kemalistlerin askeri vesayet rejimini sona erdirdi. İslam coğrafyasının kemikleri kırılırken, aşırı siyasallaşmış Türk İslamının iktidarda olması Batı için çok önemli idi. İktidarda olmasalar haylazlık yapacaklar, her Cuma namazından çıkışta "Amerika'ya ölüm" diye slogan atacaklardı. Şimdi dut yemiş bülbül gibi suskunlar. Hatta operasyon ve saldırılarda Amerika'nın işini kolaylaştırıyorlar.

Sahi dut yiyen bülbül niye suskundur? Sanırım ağzı şekerlendiği içindir. Türk Siyasal İslamının da iktidar olanaklarıyla ağzı şekerli.

Hatta fazlasıyla ballı... Bütün elemanları memur; cumhurbaşkanı, başbakan, bürokrat, MİT elemanı, emniyet müdürü, komiser, öğretmen, bekçi, işçi... Subay, general... Ve en zengin işadamları... 

Yedi sülalelerine yetecek kadar maaşlılar. On yıllar sonra vefat ettiklerinde kadınları ve çocukları emeklilik maaşlarını alacaklar... 

Onlarca korucu ordusu kadarlar...

Sahi devlet nedir?

Devletin, toplumun bütün kesimlerine eşit hizmet götürmesi gereken sözleşmeli bir mekanizma olması gerekir.

Türkiye'de devlet, bundan önce Kemalistlerin hizmetinde bir binek hayvanı idi... Şimdi cemaatin binek hayvanı... Binmişler sırtına, çeşitli etnik gruplardan ve inançlardan üç-beş döneğin önüne de kırıntı atmışlar... Demokratik olmuşlar; farklılıklara tahammül ediyorlarmış. Sahi kim bu farklılıklar?

Poliste, MİT'te, ordu ve bürokraside görevli farklılık hangisi?
Solcu, Alevi veya Kürtçü komiserin adı ne?

Kendi ülkesine ve adamlarına güvenemeyip, Amerikan koruması altında Türkiye'ye emirler yağdıran Fethullah Gülen, PKK gerillalarını kast ederek:
"Biçin, kesin, doğrayın!" diyor.

Kürdistan, babasının çiftliği... Kürt halkı da Hazeretlerin marabası...
Kürt İslamcılığı birazcık gelişmiş ve Türk ırk İslamcılığının vesayeti dışına çıkabilmiş olasaydı, ilkokul diplomasını dışarıdan almış bir din taciri Kürdistan coğrafyasına bu kadar hakim konuşabilir miydi?

"Kesin, biçin, doğrayın!" diyor.

Bunu Amerikan güvenliği altında değil, Kürdistan'ın herhangi bir camisinde söyleyebilir miydi?

Ortaçağ'ın karanlık dehlizlerindeki din adamlarında bile böyle çirkin bir üslup yok:

"İsterse elli bin kişi olsunlar, kökünü kurutun!"

Beş milyon Yahudi'yi öldüren Hitlerin de açıktan böyle bir demeci bulunmuyor. Suç unsurları ya emirindeki insanlarla olan yazışmalardan veya onların tanıklığından ortaya çıktı:

Fakat Türk İslam sentezinin İmamı, kendi halkına ve ordusuna güvenmeyip sığındığı Amerika'dan:
"Öldürün!" diyor.

Bunların demokratlığı, karşılarında diz çöküp hadım olanlara yöneliktir.

Liberal Kürt ve Türk aydınları AKP ve Cemaatin, ordunun siyaset ve yargı üstündeki vesayetini kırdığını söyleyerek desteklerini sundular. Şimdi AKP'nin ve Cemaatin kontrolünde İmam'ın Ordusu ve Polis var. Sivil Fethullah, Sivil Erdoğan ve Sivil Gül, başına Kimyasal Necdet'i geçirdikleri orduyu ve polisi vesayetleri altına aldılar.

Gazeteler de vesayetleri altında. Karşı çıkanın kulpu, kelepçesi veya haylazlık kaseti hazır....

İktidar bu şekilde, yalan ve hile ile ele geçirilebilir. Fakat bu çağda bu şekilde sürdürülemez. Eskiden devletlerin ömrü çok uzundu. Şimdi kısacık... Bakıyorsun rejimlerin değişim süreleri beş-on yıla inmiş...

Kürt ver Türk halkı İmam'ın vesayet rejimini nereye kadar kabul edecek? Aleviler sür güt bu din tacirlerinin maaşlarını ödemeyi sürdürecekler mi?

İmam'ın vesayet rejimi görelim ne kadar yaşayacak?

Bir milyonluk ordu ve polis teşkilatına sahip İmam, Amerika'dan dönmeye ne zaman cesaret edecek sahi?

bildiricihasan@hotmal.com

Hiç yorum yok: