AKP, Amerikan ve Avrupa destekli bir plan dahilinde Kemalistlerin
askeri vesayet rejimini sona erdirdi. İslam coğrafyasının kemikleri
kırılırken, aşırı siyasallaşmış Türk İslamının iktidarda olması Batı
için çok önemli idi. İktidarda olmasalar haylazlık yapacaklar, her Cuma
namazından çıkışta "Amerika'ya ölüm" diye slogan atacaklardı. Şimdi dut
yemiş bülbül gibi suskunlar. Hatta operasyon ve saldırılarda Amerika'nın
işini kolaylaştırıyorlar.
Sahi dut yiyen bülbül niye suskundur? Sanırım ağzı şekerlendiği
içindir. Türk Siyasal İslamının da iktidar olanaklarıyla ağzı şekerli.
Hatta fazlasıyla ballı... Bütün elemanları memur; cumhurbaşkanı,
başbakan, bürokrat, MİT elemanı, emniyet müdürü, komiser, öğretmen,
bekçi, işçi... Subay, general... Ve en zengin işadamları...
Yedi
sülalelerine yetecek kadar maaşlılar. On yıllar sonra vefat ettiklerinde
kadınları ve çocukları emeklilik maaşlarını alacaklar...
Onlarca korucu
ordusu kadarlar...
Sahi devlet nedir?
Devletin, toplumun bütün kesimlerine eşit hizmet götürmesi gereken sözleşmeli bir mekanizma olması gerekir.
Türkiye'de devlet, bundan önce Kemalistlerin hizmetinde bir binek
hayvanı idi... Şimdi cemaatin binek hayvanı... Binmişler sırtına,
çeşitli etnik gruplardan ve inançlardan üç-beş döneğin önüne de kırıntı
atmışlar... Demokratik olmuşlar; farklılıklara tahammül ediyorlarmış.
Sahi kim bu farklılıklar?
Poliste, MİT'te, ordu ve bürokraside görevli farklılık hangisi?
Solcu, Alevi veya Kürtçü komiserin adı ne?
Kendi ülkesine ve adamlarına güvenemeyip, Amerikan koruması altında
Türkiye'ye emirler yağdıran Fethullah Gülen, PKK gerillalarını kast
ederek:
"Biçin, kesin, doğrayın!" diyor.
Kürdistan, babasının çiftliği... Kürt halkı da Hazeretlerin marabası...
Kürt İslamcılığı birazcık gelişmiş ve Türk ırk İslamcılığının
vesayeti dışına çıkabilmiş olasaydı, ilkokul diplomasını dışarıdan almış
bir din taciri Kürdistan coğrafyasına bu kadar hakim konuşabilir miydi?
"Kesin, biçin, doğrayın!" diyor.
Bunu Amerikan güvenliği altında değil, Kürdistan'ın herhangi bir camisinde söyleyebilir miydi?
Ortaçağ'ın karanlık dehlizlerindeki din adamlarında bile böyle çirkin bir üslup yok:
"İsterse elli bin kişi olsunlar, kökünü kurutun!"
Beş milyon Yahudi'yi öldüren Hitlerin de açıktan böyle bir demeci
bulunmuyor. Suç unsurları ya emirindeki insanlarla olan yazışmalardan
veya onların tanıklığından ortaya çıktı:
Fakat Türk İslam sentezinin İmamı, kendi halkına ve ordusuna güvenmeyip sığındığı Amerika'dan:
"Öldürün!" diyor.
Bunların demokratlığı, karşılarında diz çöküp hadım olanlara yöneliktir.
Liberal Kürt ve Türk aydınları AKP ve Cemaatin, ordunun siyaset ve
yargı üstündeki vesayetini kırdığını söyleyerek desteklerini sundular.
Şimdi AKP'nin ve Cemaatin kontrolünde İmam'ın Ordusu ve Polis var. Sivil
Fethullah, Sivil Erdoğan ve Sivil Gül, başına Kimyasal Necdet'i
geçirdikleri orduyu ve polisi vesayetleri altına aldılar.
Gazeteler de vesayetleri altında. Karşı çıkanın kulpu, kelepçesi veya haylazlık kaseti hazır....
İktidar bu şekilde, yalan ve hile ile ele geçirilebilir. Fakat bu
çağda bu şekilde sürdürülemez. Eskiden devletlerin ömrü çok uzundu.
Şimdi kısacık... Bakıyorsun rejimlerin değişim süreleri beş-on yıla
inmiş...
Kürt ver Türk halkı İmam'ın vesayet rejimini nereye kadar kabul
edecek? Aleviler sür güt bu din tacirlerinin maaşlarını ödemeyi
sürdürecekler mi?
İmam'ın vesayet rejimi görelim ne kadar yaşayacak?
Bir milyonluk ordu ve polis teşkilatına sahip İmam, Amerika'dan dönmeye ne zaman cesaret edecek sahi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder