3 Kasım 2011 Perşembe

Halk Komünü

Hatice ÖZHAN
Efsunlu bir tarih gezisi: Mezopotamya’nın Cinleri’nden İtalya’nın Cinlerine Kürt Dili hakkında konunun kendi sahasında araştırmalarda bulunan Margeret Kahn’ın 1974’te İran Kürdistan’ında yaptığı araştırmalarda, bütün boyutlarıyla tanışma imkanı bulduğu Kürtlere dair değerlendirmeleri “Yeni Dünya”nın keşfi gibi bir durum. Kahn’ın, Avrupa-merkezli bakışın bir ürünü olan ‘Doğulu’ imajının dışındaki, Kürtlerle ilgili, değerlendirmeleri bu ‘Yeni Dünya’ya dönük, ne İspanyol fetihçileri ne de Kristof Kolomb’un yaptığı gibi kolonyal bir amaca hizmet etmez. Bu, bir kültür simyacısının tarihin beşbin yıl derinliğini kalem ve izlenimlerle kazıyarak gün ışığına çıkardığı bir hazinenin yani Kahn açısından yeni bir bilgi edinmesine hizmet eder. Dillerini araştırmak üzere gittiği bu Yeni Dünya’nın kadim yerlisi ‘Cinlerin Çocukları’ yani Kürtlerdir. Bu keşifle birlikte, Kahn’ın, Ortadoğu halkından biri olan Kürtlerle geçirdiği süre zarfında elde ettiği deneyimler, politik ve ekonomik besin kaynaklarının Avrupalı bireyde ister istemez yarattığı oryantalist kanıyı silmiştir. Sert mizaçlı ama iyi huylu ‘Cinlerin Çocukları’ nitelemesi, üzerinde yoğunlaşılan unsurun ruhuna üfleyen edebi zenginliğin gücü olduğu gibi yazarın Kürtlerin özgürlüklerine düşkün bir halk olduğu çıkarmasını nitelendirmesi bakımından da nesnel yani kurumsal bir özelliğe sahiptir. Nitekim, Kahn’ın Cinlerin Çocukları yapıtını değerlendiren William Safire’nin, “olağanüstü ve yiğit bir halkı tanımlamak için başvurulması gereken ender bir kaynak” tespiti de esaret ve özgürlük ikileminde tarih bileyen Kürtlerin, bizlerce daha fazla değerlendirilmesine ve anlatılmasına esin sunuyor. Kürtlerin mücadele tarihini ve sosyolojik gerçekliğini, başkalarının retinasında âmalaşmadan, ama bu fikirleri de önemseyerek, kendi gerçekliğimizin politik temellendirmesini sürdürmek elzemdir. Kendi retinamızdan kendimize bakmak.

Bir Halk Hareketi Örneği: Popolo Komünü


Önüne hedef koyduğu paradigmayla dünya halkları ile siyasal gerçeklikleri bütün bilimsel ve ideolojik aygıtlarla kucaklamayı esas alan Kürtlerin özgürlük mücadelesi başka halkların özgürlük ve halk hareketleri arşivini gözden geçirmeyi öngörür kanısındayım. Dünyanın, halen de olmak üzere Ulusal, endüstriyel olmayan sınıfsal ve tarihi anlamına uygun bir komün eksenli mücadele yürüten hareketlerin özgün gerçekliklerine göre yarattığı başka Cinlerin Çocukları da vardır. Konu başlığı ve içeriği ne olursa olsun bütün devrimci hareketlerin insanlık tarihine mal olmuş Cinlerin Çocukları 4.yüzyılın İtalya’sında karşılar bizi. Mahallelerin aralarında mevzilenen bu ‘cinlerin’ adı Popolo, fanilere yaklaşımı komündür. Ya da daha kurumsal bir anlatımla, İtalya’daki yurttaş milislerinden oluşan ve mahallelerde örgütlenen bir halk hareketidir, Popolo. Ulus-devletin yerine derinliği olan bir yurttaşlar konfederasyonu tezleri ile dünyaca ünlü Toplumsal Ekolojist Murray Bookchin’in, özgün halk hareketleri bağlamında örnek verdiği Popolo Komünü yurttaş milislerden oluşan gönüllü birliklerdir. Popolo, halk demektir ve İtalyan Halk Komünü’dür. Mahallelerde örgütlenen Popolo, tehlikeli süreçlerde savunma alarmına geçerler. Başlangıcında 20 silahlı gruptan oluşan bu hareket, kitleselleşmeyle birlikte etkin oldukları kentlerden biri olan Bologna’da 24, Floransa’da 20 adet silahlı mahalle grubuna dönüşmüştür. Daha sonra bütün mahalle grupları birleşerek kent çapında bir milis gücü oluşturdu. Kendilerini güçlendirmek için silahlı gruplar oluşturan Popolo, askeri eğitimi az olan halk ile soylular arasında verilen çatışmaların yansıması mahallelerde silahla mücadele veren ve politik yaşamda etkili olan yurttaş biçiminde olmuştur. Mahallelerdeki bu silahlı halk gruplar, yerleşim yerlerini iyi tanıdığından acil hallerde kolayca bir araya gelebiliyorlardı. Popolo’nun 20 silahlı mahalle gücü sonradan komünün özelliklerinin korunduğu tek askeri gücü haline geldi. Gerekli hallerde silahlarını kullanma zorunluluğu olan milis güçleri özel bir çanın çalmasıyla silah başına çağrılırdı. Halkın komutanı denilen kişinin komuta ettiği bu 20 kişilik grubun her milis-yurttaşı kararlık ve sorumluluk duysuna sahip kişilerden oluşması bakımından önemlidir.


Popolo, ‘Paris Komünü’nün Esin Kaynağı’


Murray Bookchin’in, devrimci yönünü politik yaşamın dışına itilmesi nedeniyle devrimci bir örgütlenme elde ettiklerini belirttiği Popolo hareketi, içerisinde zanaatkarlar, serbest meslek sahipleri, tüccarlar gibi kişilerin bulunduğu bir yapıydı. İçindekilerin büyük çoğunluğunun özellikle de yoksul yurttaşın dışında tutulduğu politik yaşam, tepki her zaman karşıtını güçlendirir görüşünü belirtir niteliktedir. Bu devrimci yönünü politik eylemlerinde gösterdikleri yerelcilik ve organikliğe bağlayan Bookchin, komünün derinliğinin günümüz parti politikasının tam karşıtı bir konumda olduğunu ekler. Siyasal ve idari yaşamdan dışlanan yurttaşların mahalle meclisleriyle kendi yönetimlerini elde ettiği Komün, tıpkı özerkliğin ulus-devleti sınırlaması gibi, monarşinin etkinlik alanının sınırlandırması bakımından da ayrıca devrimci bir nitelik taşır. Paris Komünü’nün önemli bir yapıtaşı olan Popolo Komünü, mahallelerdeki öz savunma yeterliliklerinin yanısıra mahallelerde vurgun, yiyecek stokçuluğu gibi eylemleri engelleyerek yurttaşların lojistik ihtiyaçlarına da cevap oluşturmuşlardır. Kültürel anlamda da kendini geliştiren bu mahalle hareketi, sanat için çok sayıda materyale sahip, seküler bir niteliğe de sahiptir. Dante ve Giovanni Villani’nin birer Popolo üyesi olması kültürel anlamda durduğu yeri belirtir diye düşünüyorum.


Bir Halk Hareketi’nin Reformizmin Tuzağında Can Verişi


Paris Meclisi’ndeki burjuvazinin tüm engellemelerine rağmen büyük bir halk desteğiyle iktidara gelen Popolo Komünü, halkın komutanı ile halk meclislerine verilen geniş yetkiler nedeniyle dikta törel bir hal almaya başladı. Sosyal statüye sıfır tolerans şeklinde başlayan hareketin yetkilerini hoyratça kullanımıyla hiyerarşik bir yüz kazanmasına neden olmuştur. Yani burjuvazinin neşteriyle kazandırılan başkasına ait bir yüz estetiği. Bu yüzün altındaki devrimci ruhun iktidarla yozlaşması. Belirli kişilerin yeniden yönetime geçmesi ve saltanat biçiminde yönetim devri Popolo’nun fetret devri kriziydi. İdeolojik kurumların iktidar virüsünün yol açtığı salgından Popolo Hareketi, burjuvazinin ve soyluların davranış biçimlerini kendi özgünlüklerine göre tekrarlayarak, etkilenmiştir. En birinci belirtisi de, “iktidarı halk için kullanmak” tır. Bu güdümlemenin ağır bedeli de, belki de köklerini şimdiki zamana kadar uzatabilecek bir yurttaşlık eyleminin sadece, kitaplarda anlatılacak bir devrim anısı olarak yaşamdan koparılmasıdır. Popolo Komünü, her ne kadar, bir yüzyıl sonraki 1871 Paris Komünü’nün devrimci yönüne esin oluşturmuş olsa da, cumhuriyet yönetiminin yıpranmış ve monarşik nitelikteki kurumları yerine, yurttaşlık hukukunu inşa edecek şekilde, yıkmadığı için reformist tuzağın kurbanı oldu denilebilir. 4.yüzyılın İtalya’sının monarşik yapısının muhalif ürünleri olan Cinleri Çocukları, hiyerarşiye dahil olmakla kendilerini çarpmıştır.


Öz Savunma Politik Bir Yurttaş Kimliğinin Tezahürüdür


Buradan çıkarılması gereken yurttaş bilinç ve öz yeterliliğin mevcut sistemin bağımlığından kurtulmasının halk eliyle sağlanılabilineceğidir. Öz savunma gücü başta olmak üzere ya da bu gücün eliyle yaratıcı bir politik halk kitlesi yani yurttaş kimliği oluşturulabilir. Kent demokrasilerinin tarihi içerisinde yurttaş kimliğinin nasıl oluştuğunu en iyi açıklayan güçlü bir dağarcık örneği Murray Bookchin, insanların kendilerini yalıtılmış durumdaki tek hücreli bir yapıdan yaratıcı bir politik halk kitlesine dönüştürebileceği yerin öz yönetime sahip bir yerleşim olduğunu belirtir. Bookchin, çok hücreli yapının içerisinde canlı bir yurttaşlık yaşamının kurumsal biçim ile yurttaşçı bir içeriğe sahip olacağına hepimizin dikkatini çeker. Demokratik özerkliğin taban örgütlenmelerinden biri olan mahalle meclisleri Bookchin’in de işaret ettiği gibi, gösteri eylemlerinin ötesine giderek yaşanmış ve örgütlü bir süreklilik içerir. Bu da çok hücreli bir yapının içerisindeki taban demokrasinin en birinci dinamiği olan özgür ve demokratik yurttaş demektir. Demokratik Özerklik kapsamında oluşturulacak mahalle meclislerinin yanısıra gelinen noktada öz savunma ve devrimci halk savaşı gerçekliği 21. yüzyıldan 4. yüzyılın İtalya’sına gitmemize neden oldu. Tasarruf oluşturmak ve öz örgütlülüğünü kendi eliyle sağlayan bir halk devrimi, halk savaşı şiddetin kimin tekelinde ve ne niyetle kullanıldığına dair bir zihin jimnastiğine götürür bizi. Ancak, hassas sinir uçlarının her bir yakasında her iki halkın durduğu gereklilik kipinin üzerinde yapılan bir zihin jimnastiğidir bu.


‘Şiddet Tekeli’ Kimlerce ve Niçin Bulundurulur?


Davranış bilimlerinin bir alanı olan şiddetin politik anlamda çözümlenmesi bizi kimlerce ve ne amaçla kullanıldığı sorusuna götürür. Bu sorular da şiddetin politik çerçevedeki bireysel ve nesnel yani devlet tasarrufundaki şiddet tekelinin meşruiyetini ya da zararlarını cevaplandırmak üzere zemin sunar. Devletin gücü şiddeti tekelinde bulundurması bakımından şiddete dayanır. Şiddet devletin tasarrufunda olduğu gibi halk içinde öz savunma gereği olarak önemli bir güçtür. “Silahlanma ve milis gücü oluşturma yani öz savunma sadece suçlulara ve işgalcilere değil devletin haddini aşan otoritesine karşı savunmayı sağlayacaktır.” Hiyerarşik olmayan ve toplumsal sınıflardan oluşmayan bir halk yaratmak için “Şiddet Tekeli”nin kimin eline verileceği ve ne amaçla kullanılacağı bu bakımdan önem kazanmaktadır. Öz savunmaya dönük “Şiddet Tekeli”nin halkın elinde olması da devrimci bir şiddet karakteri taşır. “Kendi kitlesel milis gücünü oluşturup, silahlanabilme” hakkına sahip halk, böylece etnisite üstünlüğü başta olmak üzere tüm hiyerarşik kurumları bertaraf edebilir.


Kaynak: Bookchin, Murray (Kentsiz Kentleşme) SF. 148 - 152
*Popolo: İtalyanca Halk demektir.

Hiç yorum yok: