30 Kasım 2011 Çarşamba

Erdoğan Demagojide Fark Atıyor

Cahit Mervan


Bundan günler, aylar, yıllar önceydi. Adolf Hitler’in iktidara geldiği ilk aylardı. 27 Şubat 1933’te Almanya parlamentosu kundaklandı. İnsanlık tarihinin gelmiş geçmiş en derin komplolarından biri olan bu yangın sonucu Naziler muhaliflerine karşı cadı avı başlattılar. Aralarında milletvekillerinin de olduğu binlerce insan tutuklandı. İnsanlar sokak ortalarında infaz edildi.

O dönemin uluslararası sosyalist hareketin önderlerinden Georgi Dimitrow’da zanlı olarak yakalandı ve düzmece bir mahkemede yargılandı.

Halbuki Hitler iktidara gelmeden önce bol bol eşitlik, kardeşlik ve demokrasi nutukları atmış, hatta partisinin ön ekine ‘sosyalist’ kelimesini dahi yerleştirmiş bir liderdi.

Hitler’in nasyonal sosyalist partisi tıpkı AKP gibi kitle desteğini alarak iktidara geldi. İktidara gelmeden ve iktidara yerleştikten sonra kara propagandayı, yalan ve demagojiyi en güçlü silah olarak kullandı. Hitler’în propaganda bakanı Goebbels boşuna ‘büyük yalan atın, mutlaka bir inanan çıkar’ demiyordu.

Hitler’in yalan propagandası sonucu hipnotize olmuş kitleleri, yalan ve demagojiden kurtarmak beklide en önemli işti. Reichstag yangını dolayısıyla düzmece delillerle yargılanan Dimitrow’da mahkemede faşizmin özelliklerini sayarken onun nasıl demagoji ürettiğine dikkat çekiyor ve faşizm “Kötülük ve iki yüzlülükte burjuva gericiliğinin bütün diğer çeşitlerini gölgede bırakır’ diyordu.

Elbette ki Dimotrow yıllar sonra adı ‘ak’, ama niyeti kirli olan, tıpkı kendisinden önceki bütün diktatörler gibi en çok ‘eşitlik, demokrasi ve değişim’ sloganlarını kullanarak iktidara gelecek olan bir AKP’den ve onun megaloman, ırkçı ve tekçi lideri Tayyip Erdoğan’dan habersizdi. Ama onun faşizm konusunda yaptığı tespitler kalıcıydı. Evrenseldi. İşte bu nedenle Dimitrow’un ‘iki yüzlülükte gericiliğin bütün diğer çeşitlerini gölgede bırakır’ dediği şey tamda bugünün Türkiye’sinde iktidardaydı.

Bunun böyle olduğuna hala inanmayanlar Gülen hareketinin tetikçilerinden ve en düşük kalitede yalan atan Sabah gazetesinin bugün ki manşetine bakabilirler.

Sabah bugün ‘KCK demokrasiye en büyük tehdit’ manşetiyle çıkmış. ‘Günün haberi’ olarak manşete çektiği sözler Tayyip Erdoğan’a ait. Erdoğan dün bu sözleri, Hitler’in propaganda bakanı Goebbels’in ‘büyük yalan atın, mutlaka bir inanan çıkar’ yalan tekniğine uygun olarak ‘ulusa sesleniş’ konuşmasında sarf etti.

Daha çok demokrasi dışı rejimlerin hakım olduğu ülkelerde, diktatörlerin ‘ulusa sesleniş’ adı altında yaptığı konuşmaların bir benzerini yapan Türk başbakanı Erdoğan, Kürdistan Özgürlük hareketini gözden düşürmek için demagoji de zirve yaptı. Yürüttüğü askeri-siyasi, kültürel ve her türlü soykırım ve Kürt düşmanı operasyonları haklı çıkarmak için Dimitrow’un dediği gibi ‘kötülük ve iki yüzlükte gericiliğin diğer bütün çeşitlerini gölgede’ bıraktı.

Sabah gazetesinin manşete çektiği bu demagojiye göre; KCK demokrasinin önünde en büyük tehditmiş! KCK devlete paralel örgütlenme girişimiymiş! KCK operasyonları ifade özgürlüğünün sınırlarında değilmiş! Avukat kisvesi altında teröre lojistik destek sağlanıyormuş! KCK operasyonlarını eleştirenler hükümete ve yargıya büyük haksızlık yapıyormuş! Dahası Erdoğan’a göre KCK ‘bölge insanına’ zülüm ediyormuş, faşizm uyguluyormuş!

Yalancı Sabah gazetesi birde bu manşetin yanına Erdoğan’ın ‘çocukta olsa kadında olsa gereğini yapacağız’ talimatından sonra öldürülen onlarca Kürt çocuğunun resmini koysaydı. Belki hepsini değil ama en son 21 Ağustos günü Türk savaş uçaklarının bombalamasında ailesiyle birlikte katledilen altı aylık Solin bebeğin resmini koysaydı bari.

Veya Sabah gazetesi Kazan vadisinde Kürt gerillalarının uluslararası sözleşmelerle yasaklanan hangi tür silahlarla katlettiğini yazsaydı. Günlerdir Malatya’da cenazelerini almayı bekleyen gerilla yakınlarının bir çift fotoğrafını bassaydı.

Erdoğan manşete çekmişken, Sabah gazetesi birde onun iktidarı döneminde kaç Kürdün öldürüldüğünü, kaç kürdün gözaltına alındığını, kaç Kürdün toplama kamplarına dönüşen cezaevlerine atıldığını, kaç evin basıldığına ilişkin küçücük, kutu içinde de olsa bir haberini yapsaydı bari. Veya ayaklarına ip bağlanarak sürüklenen ve Şemdinli kaymakamlığının önüne bırakılan iki gerillanın resmini Erdoğan’ın resmiyle bassaydı.

İşte o zaman demagoji ve yalan yerine gerçekler anlaşılmış olurdu. Kimin demokrasi düşmanı olduğu, kimin halklara karşı suç işlediği ve kimin kelimenin gerçek anlamında faşist olduğu anlaşılmış olurdu.

Ne diyordu Dimitrow? Faşizm, ‘Kötülük ve iki yüzlülükte burjuva gericiliğinin bütün diğer çeşitlerini gölgede bırakır’ diyordu. Allah Kürtleri, Kürt Özgürlük Hareketi’ni ve tüm insanlığı Erdoğan gibi liderlerin kuru iftira, kötülük ve iki yüzlüğünden korusun.

Hiç yorum yok: