22 Kasım 2011 Salı

AKP'den Kürtler'e Varlık Vergisi

Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Şükrü Saraçoğlu hükümetinin 1942'de Yahudi ve Ermeniler'in mal varlıklarının Türkler'e devredilmesi amacıyla çıkardığı ”varlık vergisinin” bir benzerini Kürt muhalefetini sindirmek amacıyla, yürürlüğe sokmak için hazırlıklarını tamamladı. Bu toprakların kadim halkları Yahudiler ve Ermeniler zorla bu topraklardan sürüldüğü için bugün Erdoğan'ın hedefinde halen mücadele eden muhalif Kürtler var.

Ancak yoksul Kürtler'in, el konacak doğru düzgün malları da yok. Yine de örgütlü siyasal muhalefeti Kürtler'i AKP'nin hedefine dönüştürüyor. AKP, Kürtler'in yarattığı siyasal örgütlülüğü kendi yandaşlarına devretmek için yasal düzenlemelere gidiyor. Örgütlü Kürt muhalefetini tasfiye ederek ondan boşalacak siyaset alanını kendi yandaşları ile doldurmayı hesaplıyor.

Milli Şef İnönü'nün tetikçisi Saraçoğlu iktidarının hüküm sürdüğü 1942 yazı boyunca İstanbul gazeteleri, Ermeni ve Yahudi esnafı kast edilerek hırsızlık, karaborsacılık ve vurgunculukla ilgili haber ve yorumlarla bu kesimlere yönelik toplumsal linçin zeminini hazırlıyordu. Günlük gazetelerde sistematik bir biçimde, "karaborsacı gayrimüslim" tiplemesini içeren karikatürlerle bu kesimler hedef haline getiriliyordu.

Kısa bir süre önce Erdoğan'ın hiç bir hukuki delile dayandırma ihtiyacı hissetmeden, tamamen bir derebeyi zorbalığı ile bazı, ”belediyelerin Alman vakıflarından para alarak bu parayı PKK'ye aktardığı” yolundaki zırvalarının Türk basını tarafından nası manşetlere taşındığı hafızalarda tazeliğini koruyor. Yine Erdoğan'ın gazete ve televizyonların patron ve genel yayın yönetmenlerini azarlayarak, ”terörle mücadelede mutlak iş birliğinin gazetecilikten daha önemli olduğunu” dikte ettiği de malumumuzdur.

AKP Hükümeti'nin bugünlerde yürürlüğe sokmaya hazırlandığı, “Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı” da Milli Şef döneminin hortlatılması gibi tüm muhalif toplum kesimlerinin karşısında duruyor. Hem Kürdistan genelinde hem de Batı illerinde en örgütlü muhalif güç olarak Kürtler bu hortlağın ilk hedefi haline geliyor Erdoğan'ın söylemleriyle.

23 Kasım Çarşamba günü TBMM İçişleri Komisyonu'na getirilecek tasarıya göre, “terörizmi finanse edenlerin” mal varlıklarının dondurulması için bir, ”Değerlendirme Komisyonu” kuruluyor. Bu komisyon, hiç bir hukuki dayanağa ihtiyaç duymadan, hakkında soruşturma dahi olmayan insanların mal varlıklarına el koyabilecek.

AKP, baskı, zor ve toplu tutuklamalar ile teslim alamadığı Kürt muhalefetini açlığa mahkum ederek yok etmek istiyor. Hem de, ”suçun şahsiliği” ilkesini de çiğneyerek. Bu uygulamayla nesillere yayılacak bir cezalandırma yöntemi geliştiriliyor. AKP sadece kendince ”suçlu” ilan ettiklerini değil, onların çocuklarını, ailelerini de cezalandırıyor. Saraçoğlu hükümetinin ”kökünü kazıma” operasyonunu Kürtler için güncelleştiriyor. AKP, ”ya benim Kürt kökenli vatandaşım olacaksın ya da yok edeceğim” politikasını yaygınlaştırarak siyasal iktidarının temel hedefi yapıyor.

Tasarının içeriğine ilişkin olarak basına sızan bilgilere göre, “malvarlığının dondurulmasında bir kişi veya kurumun sağladığı kaynağın terör eylemlerinde kullanılacağını bilerek, vermesi kriteri aranacak” diyor. Ancak bunun hangi hukuki sürecin sonunda kanıtlanacağına dair bir ifade bulunmuyor. Bu da söz konusu uygulamanın tamamen AKP'nin politikaları baz alınarak yaşama geçirilecek bir cezalandırma olduğunu gösteriyor. Ayrıca tasarıya göre, ”sağlandığı varsayılan yardımın suçun işlenmesinde kullanılmış olup olmaması önem taşımayacak.”

Bugün de bir çok Kürt'ün tutuklanmasına ve ceza almasına temel teşkil eden, ”terör örgütü üyesi olmamakla beraber terör örgütünün ideolojisi doğrultusunda hareket etme” fiili kadar muğlak bu ifade yeni dönemde BDP'ye il binası kiralayan mal sahiplerinin de mal varlıklarına el konmasına olanak sağlayabilecek. Zira, Erdoğan hemen her konuşmasında BDP'yi hedef gösteriyor, onu ve kadrolarını, ”teröristlikle” yaftalamaya çalışıyor.

Öte yandan, mal varlıklarına el konanlara 15 yıla kadar varan hapis cezaları da verilebilecek. Nitekim, varlık vergisini zamanında ödemeyenler Aşkale ve Sivrihisar çalışma kamplarına yollanarak borçlarını iş gücü ile ödemeleri ”uygun” görüldü. On aylık varlık vergisi uygulaması sırasında bu kamplara sürülen bir çok Yahudi ve Ermeni insanlık dışı uygulamalar sonucu yaşamını yitirdi.

Kürt Özgürlük Hareketi, tüm mücadelesini çok ağır bedeller vererek bugün AKP iktidarına korku salacak aşamasına getirdi. Bunu yaparken mazlum Kürt halkı her türlü devlet baskısına sonuna kadar direndi. Bir tek gün geri adım atmadı. Düne kadar, Kürdistan'da her biri direniş şenliği kıvamında gerçekleşen düğünlerin yerini on binlerin katıldığı gerilla cenazelerine bıraktı. Düne kadar Ankara inkarının yasakladığı bir çok Kürdi unsur bugün sokakları işgal ediyor. Devlet tüm kurum, kuruluş ve yandaşı güçleri devreye sokarak, ”terörist” ilan etmeye çalışsa da Kürt halkı savaşçı evlatlarını onların mücadelesine uygun sahiplenmekten geri durmuyor.

AKP açısından ”tarih tekerrürden ibaret” olabilir. Bu AKP'nin kendisinden önceki tüm faşist iktidarların temel dayanağıdır. Ancak, Kürt Özgürlük Hareketi'nin bu egemenlerin çıkarına olan tekerrürü durdurmak ve yeni bir yaşam örgütlemek işin mücadele ettiğini unutmamak gerekir.

canerdem2126@gmail.com

Hiç yorum yok: