6 Ekim 2011 Perşembe

Sosyal Darwinizm ve Bio-Siyaset


Servet AKDENİZ" /Edirne F Tipi C.evi


Sosyal Darwinizm, Darwin’in tezinin toplumlara uyarlanıp, toplumsal yaşayışta da ancak güçlü olanların ayakta kalabileceği fikrine dayanıyor. Darwin’in kendisi doğal ayıklanma fikrini, Malthus’un, nüfusun yiyecek üretimin daha hızlı arttığını ve toplumun hiçbir zaman eşitsizlik durumunun üstesinden gelemeyeceğini iddia eden nüfus yasasına dayandırdığını belirtmiş ve kullandığı “varolma mücadelesi” kavramının “bütün hayvan ve bitki krallıklarına, büyük bir güçle uygulanan Malthus öğretisi” olduğunu söylemiştir.

Darwin’e isnat edilen insanlar ve toplumlar arası ilişkilerin bir varolma mücadelesi olarak kavramsallaştırılması fikri 19. yy’dan itibaren büyük ilgi görmeye başlamıştır. Bu ilginin nedeni, savaşların, sömürgecilik siyasetinin ve sınıf savaşının bir toplumsal gerçeklik halini alışıyla bağlantılıdır. Faucault’un da belirttiği gibi; “ temelde geniş bir anlamda kavranan evrimsellik -yani Darwin’in kavramının kendisinden çok, bunun kavramlarının bütünü, toplamı- evrimin ortak ağacında türlerin hiyerarşi, türler arasında yaşam için mücadelede, en az uyum sağlayanları saf dışı bırakan eleme gibi- çok doğal olarak 19. yy’da Birkaç yıl içerisinda, yanlızca siyasal bir söylemi bilimisel bir kılıf altında gizlemenin bir yolu değil ama gerçekten sömürgeleştirme ilişkilerini savaşların zorunluluğu, farklı sınıflarıyla toplumların tarihi ve benzerini düşünmenin bir yoludur.


Herbert Spencer’i düşüncesinde bu mücadele düşüncesinde serbest piyasa ve rekabetin savunulması işlevini görüyorken Gobineav’da kanının saflığı bozulmamış ırkın medeniyet yaratıcılığı düşüncesinin Galton’da işe yaramayanların üremelerinnin kontrol altına alınmasının ve hatta “itlafları”nın, yani öjeni fikrinin meşruiyetini sağlamaya hizmet edecektir.


“Daha önce iyi nesiller yaratarak insan ırkını ıslah etme bilimi” olarak tanımlanan öjeni fikri, modern zamanlarda İngiliz doğa bilimci ve matematikçi Francis Galton tarafından ortaya atılmış ve ABD’de hem de İngiltere’de önemli sayıda taraftar bulmuştur. Öjeni, pozitif ve negatif olmak üzere ikiye ayrılır ve pozitif öjeni ile, “her açıdan sağlıklı olduğu düşünülen kişilerin çiftleşerek sağlıklı nesiller üretmesi amaçlanırken”, negatif öjeni de amaç “sağlıksız olanların ortadan kaldırmaktır.”


Binding ve Hocke’nin katkısı, öjeniye ötenazi (acısız ölüm) fikrini eklemekti. Ancak ötenazi burada ölmek üzere olan kimselere ya da dayanılmaz acılar çeken hastalara uygulanan normal ötenazi anlamına gelmeyip, yaşamaya değmediğine karar verilen hayatların ortadan kaldırılması anlamına geliyordu.


Naziler iktidara geldikleri andan itibaren, kanının saflığı bozulmamış ve “sağlık açısından mükemmel” bir “halk topluluğu” yaratma idealleri için öjeni ve ötenazi uygulamalarına yoğun bir biçimde başvurdular. Hitler “Kavgam” adlı eserinde, “ırkçı devlet, ırkın temiz kalmasına nezaret etmelidir.” diyor.


19 yy’ın sonlarına doğru ABD ve İngiltere’de taraftar bulan “öjenik” hareketi sosyal darwinizmin vardığı en uç örnek olarak gösterilir, ve bilinir. Toplumun genetik niteliğini yükseltmek için insanlık dışı bir takım düzenlemeleri öneren bu hareket günümüzde yaklaşım olarak tüm ulus-devletçi yapıların tekçi, monolist montalitelerinde varlığını sürdürüyor.


Sosyal Darwinizm ulus-devletlerde vardığı düzey, diğer etnik kimliklerin üstün ırk uğruna yok edilmeleri, eritilmeleri, ortadan kaldırılmalarıdır. Tam da bu noktada Sosyal Darwinizmin sınırları bio-siyaset ile kesişiyor. Bio-siyaset esasta Sosyal Darwinizmin politik arguman olarak kullanılmasıdır. A. Negri’nin “imparatorluk” adlı çalışmasında ifade ettiği bio-iktidar kavramı bio- siyasetin toplumsal örgütlülüğe kavuşmuş hali olarak tanımlanabilir.


Siyasetin etnik kimlikleri ortadan kaldırmaya endekslendiği bir ülkede yapılan siyaset bio siyasettir. Türkiye’de yaşanan biçimi bunun daha da uçlaşmış hali olarak siyasetin doğrudan etnik-kültürel kimliklere, nüfusa ve doğuma bile müdahale ettikleri bir bio-siyasettir. Örneğin “en az üç çocuk doğurun” söylemi cinsiyetçi, ataerkil-erkek egemenlikli bir yaklaşım olduğu kadar, bu söylemin geştaltı tamamen Sosyal Darwinizme ve bio-siyasete işaret eder. Mesela Erdoğan bu isteğini asla Kürt coğrafyasında ifade etmez! Bir Ermeni’ye, bir Kürd’e, bir Süryani’ye asla “üç çocuk doğurması” yönünde telkinde bulunmaz! Bu çağrının muatabı salt bir etnik kesim olduğu için ve bu anlamda siyasetin doğuma bile müdahale eder duruma gelmesi bio-siyaset ve Sosyal Darwinist bir mantalitesini yansıtır. Hakeza Kürtlerin 90 yıldır ortadan kaldırılmaya, imha edilmeye çalışılması da bu gerçekliğin bir devlet siyaseti olarak planlı bir şekilde yürütüldüğünü  gösterir.

Hiç yorum yok: