6 Ekim 2011 Perşembe

Rezalette Son Perde!

Nuri FIRAT
Kürt siyasetine yönelik operasyonlar devam ediyor. Son olarak 150’ye yakın Kürt siyasetçi gözaltına alındı.

Elbette, bu durum yeni değil. Sadece eylül ayında 800’e yakın kişi gözaltına alınmış, bunların büyük çoğunluğu tutuklanmıştı.


***


Her şeyden önce Kürt siyaseti böyle bir durumla yeni karşılaşmıyor. BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın da dikkat çektiği gibi, geçmişte Çiller’in listesi ne anlam ifade ediyorsa bugün de Erdoğan’ın listesi aynı anlamı taşıyor. Çiller döneminde siyasetçiler öldürülüyordu, bugün de tutuklanıyor. Aslında fiziki bir fark dışında hiçbir fark bulunmuyor. İkisinin ismi de faşizmdir.


***


BDP’ye Meclis’e gelmesi ve siyaset yoluyla Kürt sorununun çözümünde rol üstlenmesi gerektiğini telkin edenler de bu operasyonla görüldü ki, yürütülen siyasi katliama ortak olmuşlardır. Hükümet yandaşı basının dünkü manşetlerine ve haberleri veriş biçimine bakıldığında, alçakça bir komplonun tezgahlandığı rahatlıkla görülüyor. BDP Meclis’e çağrılıyor, gidince arkadan, hiç zaman kaybetmeden hançer saplanıyor, güçten düşürülmeye çalışılıyor. Kolu kanadı kırık bir BDP üzerinden Kürt siyaseti etkisiz hale getirilmek isteniyor.


***


PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin, Erdoğan’ın açıklamasıyla birlikte, hükümet kararı olduğu kesinleşti. Kürtler bu duruma karşı tepkilerini dile getirmeye çalışırken, yapılan operasyonla bu tepkiler cılız hale getirilmek amaçlanıyor.


***


Kürtler Meclis’te anayasa için çabalarken, tecride karşı tepki gösterirken, anadillerini isterken, kimliklerini savunurken, çocuklarının ölmemesini haykırırken, operasyonlara karşı canlı kalkan olurken; yani neresinden bakılırsa bakılsın siyaseti tercih ederken, karşılaştıkları manzara siyasi katliam oluyor. Hakikaten siyaset nasıl yapılır, siyasetin koşulları, anlamı mı kaldı?


***


BDP çalışmaları Türkiye hukukuna göredir. İmralı’da Öcalan ile avukatlarının görüşmesi de hukukidir. Doğrusu Türkiye’de hukukun nasıl işlediğini biliyoruz ama şunun için bu iki hususa dikkat çekiyorum: Kendi hukuklarını bile ayaklar altına alıyorlar! Bu kadar açıktan rezalete imza atılıyor. Her şeyin yalan, iftira, komployla yürütüldüğü bir ortamda demokrasiden söz edilebilir mi?


Başbakan BDP ve CHP’li belediyelerin Almanlardan kredi aldıklarını ve böylece PKK’ye para aktardıklarını söylüyor, ama kendi belediyelerinin de söz konusu krediden aldıklarını görmek istemiyor. Söyledikleri doğruysa kendisi de PKK’ye yardım ediyor, değilse ortada kocaman bir yalan var ve işte bugün Kürt siyasetçilerine yönelik operasyonların esasında bu tür yalan ve komplolara dayandığı da rahatlıkla görülebilir.


Gerçekten sorunların demokratik ve siyasi çözümü isteniyorsa, bu tür rezaletlere son verilmeli!

Hiç yorum yok: