2 Ekim 2011 Pazar

Ortadoğu’nun Siyasi Fahişesi

Fahişelik Doğal toplumdan devletli uygarlığa geçişle birlikte insanlığın gündemine girmiştir. Devletçi-iktidarcı sistem ilk önce kadını hedefleyerek düşürmek dolayısıyla fahişeleştirmek istemiştir. Bundan önce devletçi sistemin bir özelliği ve hatta bir hastalığı olan fahişelikten bahsetmek sözkonusu değildir. Dolayısıyla Fahişeleşme de en çok devletçi ve iktidarcı zihniyetin geliştiği sistemlerde gelişerek derinleşmiştir. 

Fahişelik ve fahişeleştirmeyi salt cinsel anlamda ele almak eksik ve dar kalır. Devletçi-uygarlık sistemin gelişip derinleşmesiyle beraber fahişeleştirme bir zihniyet olarak toplumun siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel alanları başta olmak üzere toplumun tüm gözeneklerine hâkim kılınmak istenmiştir.
Devletçi uygarlık geleneğinin temsilcileri nasıl ki devletçi uygarlık tarihin başlangıcından beri bu anlayışlarını sürdüre gelmişlerse günümüzde de bu anlayış ve bundan kaynağını alan kültürü daha ince yöntemlerle sürdürmek istemektedirler. Devleti ve iktidarı kutsayıp tüm insanlık değerlerinin üstünde gören bir anlayış devleti ve iktidarı koruma adına her çeşit komplo, oyun ve özcesi toplum karşıtı her tür soykırımı mubah görmektedir. 

Tabi bu anlayış günümüze kadar öyle kolay kolay kendini sürdürerek getirmiş değildir.  Bu kirli ve toplumsal kanseri geliştiren gelenek, devletçi tarihin başlangıcından beri gücünü toplumun demokratik komünal değerlerinden alan toplumsal kesimlerin büyük ve kutsal direnişiyle karşılaşmıştır. Bu nedenle devletçi uygarlık gücü ile demokratik uygarlık güçleri arasında bu anlamda sürekli bir mücadeleden bahsetmek mümkündür.

İnsanlık tarihindeki özelliklede siyasal fahişeliği irdelediğimizde de bunun birçok örneğiyle karşılaşmak mümkündür.  Konumuzla bağı anlamında sadece yakın tarihten ve TC devletinden örneklendirmek gerekirse; Tansu Çiller, Süleyman Demirel, R.T.Erdoğan gibi devlet liderleri sıralanabilir. 

Günümüzde bu geleneğin Ortadoğu’daki en büyük ve usta temsilcisi ise TC Başbakanı ve aynı zamanda BOP’un Eş başkanı olan R.T.Erdoğan’dır. Erdoğan Ortadoğu’da siyasi fahişe rolünü üstlenerek bu rolünü tam bir ustalıkla oynamaya çalışmaktadır. Hatta Erdoğan’ın bu geleneğin zirvesinde olduğu bile söylenebilir. 

Özellikle Erdoğan’ın BOP çerçevesinde Ortadoğu’daki statükocu ve anti demokratik rejimlerle önce ilişkilenip dostluk-kardeşlik edebiyatı ile kandırıp sonradan hedefleyerek küresel kapitalizmin çıkarları doğrultusunda düşürüp dizayn etme çabası bunun somut pratikleştirilmesidir. 

R.T.Erdoğan’ın Ortadoğu’da Mısır, Libya, Suriye, İran vb ülkelerle ilişkilenmesini önce sahte dostluk-kardeşlik edebiyatı temelinde güven verme ve sonrada düşürme üzerine kuruludur. Bu sonradan da somut bir biçimde açığa çıkmıştır. 

Libya lideri Muammer Kaddafi’den önce ödül alan ve kardeşim diyen Erdoğan, Kaddafi’nin devrilme merkezini İzmir’e taşıyarak devrilmesini kolaylaştırmıştır. Suriye devlet başkanı Beşar Esad’a dosttan öte kardeşim diyen Erdoğan şimdi de Esad’ın düşürülmesi için tehditler savurmakta bu yönlü açıklamalar yapmaktadır.

Ortadoğu’da artık R.T.Erdoğan’ın siyasi fahişelik rolü deşifre olmuş durumdadır. Erdoğan artık bu saatten sonra Ortadoğu’da kimseyi kandıramaz. Çünkü Erdoğan’ın Ortadoğu’da Küresel Kapitalizmin ve BOP’un ajanı olduğu ve Ortadoğu’daki halklara kardan çok zarar verdiği kesinleşmiştir. 

Bu nedenle Ortadoğu’yu kurtaracak ve demokratikleştirecek yegâne paradigma ve seçenek halkların öz gücüne ve toplumun demokratik komünal değerlerine dayalı Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu ve onun ideolojik anlayışıdır. 

Mazlum Yılmaz

Hiç yorum yok: