25 Ekim 2011 Salı

Kürt Olmak Onur Mücadelesi Vermektir



 newrozTürk medyasını takip edince kendisini "Kürt" olarak niteleyen kişilerin Türk'e, Türk egemen zihniyetine günah çıkartma çabaları beni çileden çıkarıyor.
Varlıklarından, özlerinden koparılmış kendi kimliğinin dahi ne anlam taşıdığını, asimilasyon gibi kültür katliamından habersiz ve en önemlisi de Türk efendilerinin kendilerini bu ülkenin birer uşağı olarak görmelerinden zerre kadar rahatsızlık duymayan kendini Kürt olarak yansıtan kimi bireyler, kritik süreçlerde yağcılıkta ve uşaklıkta sınır tanımıyorlar.

Bu ülkede Kürt denince Türk efendilerine hizmet eden, uşak bir tip reva görülüyor sistem efendileri tarafından. "Mersin'de ben de Kürdüm ama bunlardan değilim diyen küçük kız emniyet müdürünü ağlatmış"mış. Bu tür duygu sömürüleriyle Kürtleri baskı altına alacaklarını düşünüyorlar.

Vicdanlı Kürde karşı en amansız mücadeleyi yürüten Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı'nın katıldığı cenaze töreniyle ilgili yine ilginç bir haber servis edilmiş. Törende ruhunu peşkeş çekmeye meraklı, kendisini Kürt olarak tanıtan şahsın PKK'nin saldırılarını günah çıkartırcasına ayıplaması ve bu yüzden Kürtlüğünden utanç duyması da ayrı bir psikolojik haber olarak servis edilmiş. O haberi okurken o şahsın söylediklerinden dolayı asıl ben bir Kürt olarak o şahıstan utanç duydum. Haberin ilginç detayı, Türk İçişleri Bakanı Şahin'in verdiği cevaptaydı. Konuşmanın son kısmında Şahin; "Bir milli değerimiz var, onu koruma derdimiz var, buna kasteden akılsız, izansız, inançsız bir yapı var. Onu biz hepimiz birlikte inşallah bitireceğiz" diyor. 'Milli değer' derken kastettiği de Türklüğe dair milli değerlerdir. Ama bunu bakanın yanındaki uşağın idrak etmesi mümkün değil; çünkü o, ruhunu çok öncesinden efendilerine teslim etmiştir.

Bir diğer bu türden psikolojik harekat da "Benim için öldürme" adlı kampanya. Yine kendince marjinal eylem meraklısı ve kendini Kürt olarak tanıtan birkaç lümpen şahsın öncülük ettiği kampanyada PKK'nin kendileri için mücadele etmesine karşı olduklarını ifade etmeleri medya tarafından psikolojik harekat malzemesi yapılmakta.
Bunların ailelerine baktığımızda hepsinin zamanında kendileri gibi Türk efendilerinin uşakları oldukları görülecektir. Zamanında batıya göç etmiş ve devlet organlarında kimi görevlerde yer almış bu türden kişiler, yıllarca sisteme bağlılık yemini ettiklerinden dolayı sistemin "delikanlı, mert Kürtleri" olarak kabul görmüşlerdir. O "mertlik ve delikanlılık" işbirlikçiliklerine dair bol keseden sırt sıvazlamasıdır.

Çukurca saldırısından önce bir devlet yetkilisi "PKK'yi marjinalleştirip işlevsiz bırakacağız" demişti. Bütün bu psikolojik söylem ve haberlerin altında da bu amaçlanmaktadır.

Aynı bağlamda bir Türk haber sunucusunun dağdaki gerilla için; "Çoğu okuma yazma bilmeyen cahil..." derken acaba o cahil diye nitelendirdiği kişilerin en cahili kadar kitap okuyor mudur merak ediyorum.

Onurlu tek bir Kürt bile kalsa ve kendi hakkı için mücadele ederse bu mücadelesi meşrudur. Kimse kalkıp benim için öldürme ya da ben bunlardan utanıyorum demesin. Herkes kendi onuru ve şerefi için mücadele yürütür.

AHMET ALTAN TÜKÜRDÜĞÜNÜ YALAMALI

Daha önceki yazılarında Kürt hareketini terörize eden Altan'ın son yazılarında Çukurca saldırısı için "savaş" nitelemesini kullanması kısmen tükürdüklerini ona yalattırıyor ama PKK'yi yine hedeflemekten geri kalmıyor. Bu durum da Altan'ın aslında diğer Türk meslektaşlarından geri kalan yanının olmadığını gösteriyor.
İnsan hak ve hukukunu esas alarak şiddetten sadece PKK'yi sorumlu tutmak bu insafsız ithamın amacını gözler önüne seriyor.

Bu ülkede Kürtlere şiddet uygulandığı için Kürtler dağa çıktılar. Devletin yaklaşık bir asırdır Kürtlere karşı uyguladığı şiddetten kimse bahsetmiyor. Şiddet, savaş ve ölümlerin yaşanmasını hepimiz istemiyoruz ama karşınızda size şiddetten başka yol bırakmayan bir güç varsa insani temelde meşru savunmanızı yaparsınız. Devlet varlığını silahla sağlamakta. Silahla öldürmekte ve silahı kullanarak tutuklamaktadır. Eğer bir halkın iradesi silahla bastırılmaya çalışılırsa o zaman bu güce karşılık silah devreye girer.
Ahmet Altan ve gibilerinin öyle özgürlüklerin arkasına sığınıp insafsızca karalamalarını Kürtler ciddiye almamalı.

Gerçekten de Kürtler silaha ve öldürmeye meraklı değiller. Bütün olayları nedenleriyle değerlendirmek gerekir. Çukurca saldırısından sonra ortaya çıkan HPG açıklamasında 3 komuta düzeyi olmak üzere 7 gerillanın hava saldırıları sonucunda yaşamını yitirmesi de Kürtlerin yüreğini yakmıştır. Aynı medya gerillaların ölümünü alkışlarken kendi kayıpları için BDP'nin neden gerekli hassasiyeti göstermediğinden şikâyet etmekte.

Mekselina LEHENG

mekselinaleheng@gmail.com

Hiç yorum yok: