6 Ekim 2011 Perşembe

Gösteri ve Hile Siyaseti

Fethi SUVARİ / D.Tipi Kapalı Cezaevi / Diyarbakır
İyi bir gösterici olmak için, seyircilerin nelerden hoşlandığını bilmek gerekir. Her gösteri bu yüzden hilelidir. Kadim Tao, “yol” anlamına gelir. Tao, “kim hileli araçlar kullanırsa işlerinde de hilelidir. Ve kim işlerinde hileli ise kalbinde de hile vardır. Eğer bir insanın kalbinde hile varsa bir şeyler kaybetmiş demektir. Ve huzursuz olur. Ruhun bu huzursuzluğuyla Tao da uçar gider. “ ve ülkemizde, gören ve işiten her insan için iğne ucu kadar huzur kalmamıştır. ve ülkemizin komşularında da huzur kalmamıştır. O zaman şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; bu huzursuzluğun nedeni hükümettir ve yolunu kaybetmiştir. Ve ABD’nin ipine sarılmakla yol bulmak da mümkün değildir.  Bu, adeta denize düşüp de yılana sarılmaktan daha da kötüdür.

Küresel güçler, 20 yılda “yumuşak güç” uygulamalarını yaygınlaştırdılar. Ama bunu yaparken de bazı istisnalara göz yumdular. Örneğin, NATO’nun eski Gladyosu ülkemizdeki çarpıtılmış yumuşak güce eklemleniyor, yeni bir yapılanma yaratılmaya çalışıyor. Bu da eski kirli savaş araçlarını “hukuk”a uydurulması anlamına geliyor. Çünkü yumuşak güç aldatmacasında “hukuk” merkezi bir rol oynuyor. Ve bu Gladyo’nun emrindeki “hukuk sistemi”  en tehlikeli aldatma ve hile yolu oluyor. Dolayısıyla ülkemizde istisnai olarak acılandırılmaya çalışılan yumuşak güç, her alanda tam bir merkezileşmeyi dayatılıyor. Yani çoklu yapı görünümde tek bir merkez!


Merkezi ve otoriteler yapılarda tüm dengeler, daimi, tehdit altındadır. İnsanlar ve doğa daha çok tehdit altındadır. Uyum içinde yaşamak yerine, ahlak yerine gösteri ve aldatma ön plana çıkmaktadır. Buda hükümetin insanlara ve doğaya daha çok yabancılaşması ve düşmanlaşması demektir. Bu hal ise, önce iç dengeleri bozar ve kaos yaratır. Ve iç dengeler bozulduğun da ise dış dengeler tamamen bozulur. Mesela hükümet iç sorunları çözmüyor. En büyük sorunu olan Kürt sorununu çözmüyor. Doğanın yağmalanmasını ve tahribatını doruğa çıkarıyor. İnsan yaşamını, insan haklarını, örgütlenme ve düşünce özgürlüğünü ortadan kaldırıyor. Haklar ve sınırsız özgürlükler sadece benim için olsun diyor. Başkalarının özgürlüğü ve hakları yoksa o zaman ne olur? O zaman tüm dengeler bozulur. Kaos yaratılır.


Kendi içinde otoriter, gaspçı, anti  demokratik olma, kendi halklarını, insanlarını yok sayma olurken, dışarıda mazlumları savunma hilesi ve gösterisi anlamlı olabilir mi? Daha dün “kardeşim, dostum” denilen mübarek, Kaddafi, Esad ve yarın başkalarının boğazına sarılmak ve bunun herkesin gözünün içine baka baka yapma halkları aptal yerine koymak değilse nedir? ABD bile bu kadar temkinli ve dikkatli davranırken!


Kendi ülkesinde temel sorunları çözmüş, tutarlı bir hükümetin, demokrat, adil ve özgürlükleri savunan bir hükümetin ancak hem kendi içinde hem de dışarıda uyumlu ve onurlu bir politik ağırlığı olur? Aldanmayan ve aldatmayan bir politika ancak bu şekilde ağırlık kazanabilir. Yoksa kendi içinde çatışmacı, tasfiyeci, tekçi gaspçı olup da dışarıda itibarlı olmak mümkün mü? Ancak taviz, para hile, aldatma ile bir şeylerin kurtarılmaya çalışılması, politikası olabilir. Sayın Başbakan’ın son katıldığı BM toplantısındaki yalnızlığı, marjinalleştirilmesi başka nasıl açıklanabilir? Tabii ki haklarımız hükümet ve medya tarafından aldatabilir. Bu hile, gösteri aldatma sanatını iyi bilirler. Ama bunun sonu yoktur. Bu aslında, bir yerde kendi kendini de aldatmaktır. İnsanlara saygı duymaktadır. Lakin hiçbir hükümet uzun süre başaramamıştır. Hele Kürt Aydınlanması’nın varlığına ve etkisine rağmen bu mümkün de değildir.


Ve hükümet çok parası olduğunu söylüyor. Ayrıca seçim sürecinde, çok daha tecrübeli olduklarını duyurdular. Ama hile, gösteri ve aldatma dışında pek de bir tecrübe olmadığını görülüyor: Kürt sorununu çözme adına 1990’ların kirli savaş yöntemlerine ve kırsal alanı yağmalamak için de 1950’lerdeki talan politikasına yöneldiler. Tabii ki hile, gösteri ve aldatmanın sonu yoktur: Zira her hilenin yatsı zamanı vardır. Görünen o ki şimdi o zamandır. Oysa hakikaten siyaset bir doğruluk, cesaret ve adalet mesleğidir. Vebali ağır olan bir meslektir. Tüm meslekler gibi, siyaset mesleği de emek, akıl vicdan ile güzel olana ulaşır. Bu haliyle, beklide Tanrı’nın insana verdiği görevdir. Zira “Dünyevi işlerin en iyi yerine getirilmesi, artık bireyin ulaşabileceğin en yüksek ahlaki faaliyet biçimi olarak kabul edilmektedir. Tanrı’ya layık olan biricik yaşam biçimi, eskisi gibi manastır çileciliği değil, bireyin bu dünyadaki mevkisinin kendisine verdiği hükümlülükleri yerine getirmesidir. Bu ise onun mesleğidir. (M.Weber)”

Hiç yorum yok: