18 Ekim 2011 Salı

F Tipi Hapishanede İnsan Olmak Yasak

“İleri demokrasiye” geçtiği söylenen Türkiye’de hala F tipi denilen insanlık dışı uygulama devam ediyor. Konu üzerine TAYAD Başkanı Behiç Aşçı’nın görüşlerine başvurduk.

Daha önce F tipi cezaevleri ile ilgili hazırlayacağımız bir haber için görüşlerine başvurmak istediğimiz Avukat Behiç Aşçı bize birkaç gün gecikerek dönebildi. Aşçı yaptığı açıklamada gecikmeye “AKP Demokrasisi’nin” sebep olduğunu belirterek şöyle dedi: “Size maalesef ancak şimdi yazabiliyorum. Size geç yazmamın nedeni de AKP demokrasisi. Gözaltına alınan müvekkillerimin hukuki hakları için bazı şeyler yapmam gerekiyordu. Müvekkillerimiz Ankara’ya götürüldüler ve DGM’ye çıkarılacaklar.”

"İleri demokrasi"nin neden oldukları bununla da sınırlı değil. Aşçı, Türkiye'nin demokratikleştiği propagandasının yoğun olarak yapıldığı bugünlerde F tiplerinde tecrit koşullarında yaşamaya çalışan tutsakların karşılaştıkları sorunları, tutsaklara yönelik insanlık dışı muameleleri, yapılan baskıları anlattı...

Yasal düzenlemelere bakarsanız...
 
F tipleri Avrupa ve ABD’deki hücre tipi hapishane uygulamalarından elde edilen verilerle projelendirilip inşa edildiği için bu hapishanelerdeki deneyimlerin tamamı F tiplerinde hem mimari projede, hem de idari planlamada hayata geçirilmiş. Hapishane mimari olarak 1 ve 3 kişilik hücrelerden oluşuyor. 1 kişilik hücreler tek katlı, 2 ya da 3 tane tek kişilik hücre aynı havalandırmaya açılıyor. Hücrelerin kapıları gardiyanlar tarafından kontrol ediliyor. Böylece havalandırmaya açılan kapılar aynı anda açılmayarak tutsakların bir araya gelmeleri engellenebiliyor. 3 kişilik hücre ise iki katlı. Üst katta yatak ve dolaplar var. Alt katta wc-banyo, tezgâh v.s. var. Hapishaneyi inşa edenlere mimari tecrit yetmediği için tretman, iyileştirme şartına bağlanan kurallarla tecrit kat be kat ağırlaştırılıyor. Hapishanelerde tretmanın anlamı tutsakların düşüncelerinden vazgeçmeleri, düşüncelerini inkâr etmeleri, pişmanlık duymaları, tarafsızlaşmalarıdır. Ve tretman programları da tamamen bu amacın gerçekleştirilmesine yönelik hazırlanmıştır. Yasal düzenlemelere bakılırsa infaz kanununda tutsakların bir sürü haklarının olduğu yazılıdır. Ama bu hakların tamamı pazarlık haklarıdır. Bu hakların kullanımı uslu durmaya,. İdarenin karar ve yaptırımlarına uymaya. Sessiz kalmaya, boyun eğmeye bağlıdır. İdare bu hakları pazarlık amacıyla kullanır. Direnirsen, hakkını ararsan, düşüncelerinden vazgeçmezsen, düşüncelerini inkar etmezsen hiçbir hakkını kullanamazsın.

AB’ye uyum amacıyla çıkarılan yasa kendini inkara dayanıyor
 
2005
yılında Avrupa Birliğine uyum amacıyla çıkartılan yasalardan biri olan İnfaz Kanununun temeli bu mantıktır. Ve asıl olarak ta İnfaz Kanununda tutsakların hakları değil verilecek disiplin cezaları düzenlenmiştir. Nerede ise tutsakların bugüne kadar yaptıkları, yapabildikleri tüm direniş araçları, yolları cezalandırılmıştır. Hatta yasa koyucu ceza düzenlemesi yapma konusunda hızını alamamış, nasıl yapılabileceği halen anlaşılamayan “pasif direniş” isminde bir suç icat etmiştir. Bugüne kadar tutsakların hapishanelerde aktif direnişlerine tanık olduk ama pasif direnişlerine hiç tanık olmadık. Bu nedenle pasif direnişin nasıl yapılabileceğini bilmiyoruz. Ama yasa koyucu olur ya günün birinde tutsaklar pasif direniş yaparsa diye pasif direnişi de düzenlemiş ve cezalandırmıştır. 

Suç keyfi olarak belirleniyor
 
Yasa maddelerine baktığımızda görürüz ki suç olarak kabul edilenler herhangi bir fiili yapmak değil, iktidarın- idarenin hoşuna gitmeyecek filleri yapmaktır. Örneğin hapishanelerde suç olan slogan atmak değildir. Suç olan gereksiz slogan atmaktır. Elbette atılan sloganın gerekli olup olmadığına hapishane idaresi karar verecektir. Hapishanelerde marş söylemek değil gereksiz marş söylemek suç olarak kabul edilmiş ve cezalandırılmıştır. Faşistler gerekli marşları söyleyip sloganları atabilirler ama siyasi tutsaklar yapılan işkenceyi protesto eden sloganlar bile atamazlar. Ve hapishane idareleri de bu yasal düzenlemeleri sonuna kadar uygulamaktadır. Gardiyanlar tarafından dövülen tutsağı bekleyen gardiyanların cezalandırılması değil kendisinin cezalandırılmasıdır. Hapishane idareleri tutsaklara saldıran ve işkence yapan gardiyanların tuttuğu tutanaklar üzerinden disiplin cezası verdiklerinden çıkacak kararın ne olacağını herkes az çok tahmin edebilir. 

Hapishanelerde yaşanan sorunları esas olarak şu şekilde sıralamak mümkündür;

fft5_mf37759_1.jpeg 
Bakanlık tecriti ağırlaştırıyor
 
Hapishanelerde halen tecrit sürmektedir. Adalet Bakanlığı 7 yıl süren ve birçok insanın hayatını kaybettiği ölüm orucu eylemlerinin de etkisiyle sonunda F tipi hapishanelerde tecrit olduğunu kabul etmiş ama tecridi kaldırmak için herhangi bir adım atmamıştır. Açıldığı günlerde 5 yıldızlı lüks oteller olarak reklamı yapılan F tipi hapishanelerin aslında tecrit hapishaneleri olduğunu bakanlığa kabul ettirmek 7 yıl sürmüştür ama bugün bakanlık tecrit kabul etmiş durumdadır. Bakanlık hem tecridin varlığını kabul etmiş hem de tecridin insanlık suçu olduğunu kabul etmiştir ancak tecridi kaldırmak için hiçbir adım atmamıştır. Aksine tecridi ağırlaştırmak için elinden geleni yapmaktadır.

f_tipi.jpg 
Sohbet hakkının uygulanmaması

7 yıl süren ölüm orucu eylemi sonunda 22 Ocak 2007 tarihinde, 45/1 sayılı genelge yayınlandı. Bu genelgenin bir maddesinde tutsakların 10’ar kişilik gruplar halinde, günde iki saat, haftada 10 saat bir araya gelmesine olanak sağlayan ‘Sohbet hakkı’ düzenlenmiştir. Yürürlüğü girdiğinde bazı F tipi hapishanelerde kısa sürelerle uygulanan sohbet hakkı şu an 1 hapishane hariç diğer F tipi hapishanelerinin tümünde uygulanmamaktadır. Uygulanan tek hapishane ise İzmir / Kırıklar 1 nolu F tipi hapishanesidir. Sohbet hakkının uygulanmamasının nedeni bakanlığı göre hapishanelerde yeterli yer olmaması, yeterli personel olmamasıdır. Her biri 50.000 metre kara olan ve 369 tutuklu ve hükümlü bulunduran F tipi hapishanelerde yer yokluğundan bahsetmek mümkün değildir. Yer vardır. Ayrıca değişik hapishanelerde -Bolu, Tekirdağ, Edirne, Kandıra- değişik sürelerle uygulanan sohbet hakkı uygulamasında bu hapishanelere personel yığılması da yapılmadı. Mevcut personelle hak uygulandı. Halen de İzmir / Kırıklar 1 nolu F tipi hapishanesinde de mevcut personelle hak uygulanmakta. Demek ki sorun personel yetersizliği de değil. Sorun bakanlığın tecrit uygulamaktaki ısrarıdır. Sohbet Hakkı tecritte önemli bir gedik açan düzenlemedir. Çünkü bu hakkın kullanımı tretman şartına bağlı değildir. Tutsak ne kadar disiplin cezası alırsa alsın bu hakkı kullanmaktan alıkonulamaz. Bu hakkı kullanması engellenemez. Esas olarak bu hakkın bakanlık tarafından uygulanmamasının nedeni de sohbet hakkının bu özelliğidir. 

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların tecrit koşulları

Avrupa Birliğine uyum amaçlı çıkartılan yasalarla idam cezası kaldırılmış ama yerine Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası denilen sistem getirilmişti. Bu ceza; tek kişilik hücrede, günde 1 saat havalandırmaya çıkartılarak, arkadaş görüşünden yararlandırılamayarak, aile görüşlerini haftada 1 değil 2 haftada bir yaparak infaz edilir. Aslında bu ceza tutsakları her gün öldürmekten başka bir anlama gelmez. Ama bakanlık ısrarla bu cezayı uygulamaya devam etmektedir. Bu cezanın infazının insan sağlığı üzerine etkilerini tartışmaya bile gerek yoktur. Toplam alanı 10 metre kara olan kapalı bir mekanda 23 saat kapalı kalmanın insanın bedeni ve psikolojik sağlığı üzerine etkilerini tahmin etmek için doktor olmaya gerek yoktur. Nitekim bu cezanın uygulanmasına maruz kalan tutsakların tamamında çeşitli sağlık sorunları yaşanmaya başlanmıştır. İzmir / Kırıklar 1 nolu F tipi hapishanesinde Süleyman Erol bileklerin keserek intihara kalkışmıştır. Yine tüm tutsaklarda iç organ hastalıkları, görme ve işitme bozuklukları, kalp hastalıkları, tansiyon bozuklukları, kas hastalıkları tespit edilmiştir. 

images_2.jpgTutsakların iki pantalonu olamaz

İnfaz Kanununda her ne kadar tutsakların birçok haklarının olduğu sayılmışsa da aile ziyareti; mektup ve yayın alma, iletişimin hakları çeşitli gerekçelerle engellenir. Kitap alabilmek için bir kitabın toplatılmamış olması yetmez, idarenin de sakıncasız bulması gerekir. Mektuplar idarenin keyfiyetine göre ya bir kısmı ya da tamamı karalanarak gönderilir ya da el konulur. Mektupların tamamına el konularak gönderilmesinin örnekleri çoktur. Mektup yasakları konusunda keyfiliğin sınırı yoktur. Örneğin bir hapishaneden tutsak başka bir hapishaneye mektup göndermiştir. Gönderen hapishane incelemiş ve gönderilmesine karar vermiştir. Gönderilen hapishane incelemiş ve mektubun tutsağa verilmesine karar vermiştir. Bu şekilde mektup kendisine ulaşan tutsak bu mektubu bir başka hapishanedeki başka bir arkadaşına göndermek istediğinde bu sefer mektup sakıncalı bulunmakta ve gönderilmemektedir. İnanılmaz gibi gelen bu olay hapishanelerde çok kez yaşanmıştır. Tutsaklara giysi sınırlaması getirilmiştir. Her tutsak idare tarafından belirlenen sayıda giysi alabilir. Örneğin iki gömlek, iki kazak, iki pantolon gibi. Getirilen giysiler bilgisayara işlenir, böylece giysinin takibi yapılır. Yeni bir giysi getirilen tutsak içeriden aynı giysiden bir tane vermeden yenisini alamaz. Avrupa Birliğine uyum için çıkartılan yeni yasa ile tutsaklara aile görüş yasağı verilebildiği gibi aileye de görüş yasağı verilmektedir. Tayad’lı ailelerden Fahrettin Keskin Gebze M tipi hapishanesine gittiğinde askerlerle tartıştığı için görüş yasağı almıştır. 

Aile hekimliği tutsakların sağlık hakkını ortadan kaldırmaktadır

Hapishanelerdeki tutsakların önemli sorunlarından biri de sağlıktır. Özellikle son uygulamalarla sağlık sorunları kat kat artmıştır. Eskiden de sağlık hakkı tutsaklar üzerinde işkence, baskı ve pazarlık aracı olarak kullanılmıştır. Tecrit sağlık sorunları, hastalıklar üretirken hapishane idareleri “sessiz imha” ile tutsakları hastalandırmakta, hasta tutsakların muayene ve tedavilerini engellemektedir. Hapishanelerde revir doktorları nerede ise karşısına gelen her hastaya aynı ilacı vermektedir. İlaçlar tutsağın kendisine verilmez, gardiyanlar tarafından getirilir. Hastaneye sevki gereken hasta hastaneye sevk edilmez. Öncelikle doktorun gelmesi gerekmektedir. Gece gelen ani rahatsızlıklarda sevk olmak mümkün değildir. Ya da revire çıkabilseniz bile gerekli şekilde muayene ve tedavinizin yapılacağının hiçbir garantisi yoktur. Tekirdağ F tipi hapishanesinde kalp krizi geçiren Salih Sevinel ağrı kesici ilaç verilerek hücresine gönderildikten birkaç saat sonra ölmüştür. Salih Sevinel’in hastaneye kaldırılması için eylem yapan tutsaklara idare tarafından çeşitli disiplin cezaları verilmiştir. Ama Salih Sevinel’in ölümüne yol açan, onu öldürenler hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır. Böyle örnekler yüzlercedir. Şimdi de tutsakların sağlık hakkını ‘aile hekimliği’ ortadan kaldırmaktadır. Aile hekimliği uygulamasına geçilmesiyle birlikte tutsakların da aile hekimleri olmuştur. Ancak aile hekimleri hapishanelere her gün değil haftada 1 ya da 2 gün gelmeye başlamıştır.

images_1_0.jpgTutsaklara domuz bağı işkencesi yapılmış

Kuşkusuz bütün bu sorunları arttırmak mümkündür. Adalet Bakanlığı ve hapishane idareleri bu sorunlar karşısında yasal başvuru yollarının olduğunu, infaz hâkimlerine itirazlar yapılabileceğini, mahkemelerde itirazlar yapılabileceğini söylemektedir. Bu itiraz yolları daha baştan tıkalıdır. Örneğin İzmir / Kırıklar 1 nolu F tipi hapishanesinde adli tutsaklara domuz bağı işkencesi yapıldığını tespit ettik. İdare kendisine direnen, yaptırımlarına uymayan adli tutsakları her F tipi hapishanesinde bulunan havalandırması ve pencereleri olmayan, içi süngerli özel hücrelere kapatıp günlerce bu şekilde bekletmiş. Hücreye attığı adli tutsakların ellerini arkadan bağlayıp, birbirlerine bağlı elleri arkadan ayaklarına bağlayıp hücreye bu şekilde atarak işkencenin dozunu arttırmış. Biz bu işkenceyi yapanlar hakkında şikâyetçi olduk. Henüz hiç kimse cezalandırılmadı. Hapishane idareleri ile mahkemelerin ve yargının işbirliğine ilişkin tek bir örnek vermenin yeterli olacağını düşünüyorum. Hapishanelerde verilen disiplin cezalarına tutsakların itiraz hakları vardır. Yapılan itiraz infaz hâkimliği tarafından incelenir ve karara bağlanır. Yüzde 99 oranında da disiplin cezası onanır. Bir gün Tekirdağ F Tipi Hapishanesinde bulunan tutsaklar gerçekte olmayan, hayali bir disiplin cezasına itiraz etmişler. İnfaz hakimliğine gönderdikleri itiraz yazısında hayali bir disiplin kurulu karar nosu ve tarihi yazıp bu karara itiraz ettiklerini yazmışlar. Dilekçeyi alan infaz hakimliği 20 gün sonra bir cevap göndermiş. Gönderilen cevap şöyle; yaptığınız itirazı inceledik. Verilen disiplin cezasının hukuka uygun ve yerinde olduğuna kanaat getirerek itirazınızın reddine karar verdik. Bence bu kararın üzerine yeni bir şey eklemeye gerek yoktur. 

Peki, çok mu karanlık bir tablo çizdik? Bu sorunların çözümü mümkün değil midir? Kesinlikle mümkündür. Ancak birlikte vereceğimiz örgütlü mücadele ile mümkündür.

Hiç yorum yok: