1 Ekim 2011 Cumartesi

Devrimci Uyanıklık ve Demokratik Özerklik

ERDİNÇ BAYSAL

Demokratik Özerklik projesi üzerine tartışmalar, arayış ve uygulamalar giderek daha da gelişecektir. Toplumsal değeri ve tarihsel önemi; adım adım, kavranacak ve hayatla buluşacaktır. Demokratik Özerklik; global zalimlerin Ortadoğu projesine karşı, mazlumların ve tüm ezilenlerin kurtuluş projesidir. Alternatif yaşam projesidir. Yerelden başlayıp, bölgeye ve hatta dünyaya sirayet edecek olan, savaşları, çılgınca sömürüyü, canlı ve doğa katliamını durduracak bir Özgür Yaşam projesidir. Kadının binyıllara varan köleliğini, nefesizliğini ortadan kaldıracak bir projedir. Demokratik Özerklik projesi; üçüncü bin yılın gelecek yüzyıllarına damgasını vuracak olan, üçüncü zaman kurtuluş ve özgürlük manifestosudur. Yeniyi, ileriyi ve geleceği temsil etmektedir.

Global sömürücü-zalim efendilerin, dinci-ırkçı yerli uşakları eliyle Yeni Osmanlıcılık maskesi altında yürüttüğü, Büyük Ortadoğu Projesi ise; eskinin, çürümüşlüğün, adaletsizliğin ve sömürünün, (kapitalist modernitenin), cilalanarak, makyajla kendisini tekrar egemen kılması projesidir. Ve bunu savaşla, zulümle, zorla hayata geçirme çabasındalar. Son günlerde Türkiye’de; politikacı, patron medyacı, islamci-liberal yazar, aydın adı altında, her türden uşak zevatın, savaş çığırtkanlığı bu sebepledir. Bir yandan savaş borazanlığı ve ölüm tehdidi savrulurken, diğer yandan da Demokratik Özerklik Projesi’ne yönelik şüphe ve şaibe oluşturma, inançsızlık yaratma, moral ve motivasyon bozma, dedikodu üretme ve kafa karıştırma, karşı devrim faaliyetlerini, sürdürmekteler. Buna karşı Kürt Özgürlük mücadelesi, Türkiye demokratik devrim güçleri, devrimciler; her zaman olduğundan daha fazla, dikkatli, soğuk kanlı, karalı ve uyanık olmalıdırlar. Yol belli, güzergah belli, dost ve düşman bellidir. Herkes işine bakmalı, büyük bir moral, inanç ve azimle yürütmelidir. Gaflete ve atalete ve umutsuzluğa düşmek için hiçbir ciddi sebep yoktur, tersine tam da, şimdi moralli, azimli ve inançlı olmak zamanıdır.

Tarihten iyi ders olarak aldığımız örnekler mevcuttur. Devrimci-demokratların projelerine ve kendilerine yönelik sürekli sinsice, küçük düşürme şaibe yaratma faaliyetleri olmuştur.
1946 aralığında Dr. Şefik Hüsnü’nün evinin aranmasında ele geçirilen “akıl defteri” denen küçük not defteri, birçok devrimcinin tutuklanmasına gerekçe yapılmış ve Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’nin kapatma davası’ gerekçeli hükmünde kullanılmıştır. İşkencede yenemedikleri Şefik Hüsnü’yü, bu yoldan manen yıkmak için, bu defter aracılığıyla dedikodular yayılmış, sanki tüm bilgilere buradan ulaşılmış havası verilmiştir. Yine aynı gerekçeli hükümde Mehmet Bozışık’ın, ele geçmez, işçi kökenli azılı bir komünist olduğu işlenmiştir. Halbuki o günlerde Boz Mehmet’in, niyetinden azade, Kasımpaşa’da milli emniyet görevlisi havacı üst teğmen Şükrü Dinsel ile oda arkadaşlığı gafleti içinde, birlikte uçak kaçırma planları yapmakta olduğu, sonradan ortaya çıkmıştır. Bu sadece bir örnektir. Mesela yıllarca; Kızıldere katliamında ölmedi diye Ertuğrul Kürkçü hakkında çeşitli, vicdansızca şaibeler yürütülmüştür. Yine 16 Ağustos’da kaybettiğimiz büyük devrimci Mihri Belli için de çeşitli şaibeler dile getirilmiştir.

Çerkes Ethem, hatta Mustafa Suphi, bu tür kirli dedikodu ve ithamlara maruz kalmıştır. Zalim egemenlerin karalama ve şaibe oyunları bitmez. Ayrıca bu türden faaliyetlere sözüm ona ilerici ve demokrat ya da ‘Kürtçü’ kesimlerden unsurları da ortak etmek, ayrı bir taktiktir. Hatırlanırsa, Kemal Burkay; A.Melik Fırat ve daha nice unsur, Özgürlük mücadelesi önderi sayın Öcalan’ı, yıllarca devlet ajanı olmakla itham etmiştir. Halbuki Burkay’ın bizzat kendisi gönüllü bir şekilde, törenle Türk Milli İstihbarat himayesinde Türkiye’ye dönmüş ve devlet korumasında televizyonlarda, gazetelerde beyanatlarda bulunmaktadır. Yine A.Melik Fırat’ın yakınında bulunmuş insanlar, vicdanen dayanamayarak, ‘Demirel’in otuz yıllık çantacısı’ Fırat’ın İstanbul’daki iş ortağının, Özel Harp Dairesinden emekli bir subay olduğunu, açıklamışlardır. Buna rağmen kimse bunlara devlet ajanı demiyor.

Bence de bu ucuzcu bir yaklaşım ve hafiflik olur. Ama karşı-devrimci denebilir mi, bunu da zaman daha iyi gösterecektir. Yine yakın zamana kadar Özgürlük mücadelesini ve devrimcileri hedefleyerek ergenekoncu, devlet ajanı gösterme dedikoduları bilinmektedir. Burada amaç belli: Bir yandan tehlike saydıkları, gerçek devrimcileri ve liderleri düşürmek, yıpratmak, öte yandan kendilerinin avucuna düşecek kadar gaflet içinde, dişlerine göre birilerini, devrimci veya lider lanse etmek Böylelikle hem Demokratik Özerklik ve Kongre Hareketi (veya Çatı Partisi) gibi devrimci projeleri gözden düşürmek ve hem de onu yürüten devrimci ve lider kadrolar hakkında şüphe ve şaibe oluşturarak, mücadele birliğini, güvenini ve azmini kırmak. Ve özgür iradeyi teslim almak. Devrimci uyanıklık; her zaman, her yerde; bu parti olur, halk çalışması olur, dernek olur; bu cinsten oyunları anında sezip bozmayı görev bilir.

Hiç yorum yok: