1 Ekim 2011 Cumartesi

Çatı Partisi Neden Çaredir?

Hasan KIYAFET
Gerçekte çok geç kaldık. Karıncalar kadar çok, dağlar kadar haklı olduğumuz halde, yenikliğimiz nedendir? Nedendir bu vakitsiz ölümler ve sonsuz zulümler? Başarısızlığın yükünü üçüncü tekil şahsa, yani başkasına yüklemenin onulmaz bir ruhsal kanama olduğunu elbette biliyoruz. Pekiyi ne zaman aynayı yüzümüze tutacağız? Ne zaman Şair Baba’nın dediğini çarpıtarak bile olsa: “...Sana suçlu demeye dilim varmıyor ama,/ Suçun büyüğü biraz da bizde değil mi benim kardeşim...” diye okuyacağız?

Elbette sözümüz seçimini emekten ezilenden yana yapmış dostlaradır. Neden halkın, halkların yönünü kendimize döndüremedik? Bu soruya özellikle liberal sol anlayışın vereceği çok çarpık yanıtlar olacaktır. Ama burada bizim muhatabımız gerçek sosyalistlerdir. O bakımdan sizlerin yüreklice şu itirafta bulunacağınıza inanıyorum:


Bizler sosyalizmi, pek de sosyalist olması gerekmeyen, fakat namuslu burjuva aydınlarından öğrendik. Çünkü başka seçeneğimiz yoktu. Öğretmenlerimizin ellerinde olmadan taşıdıkları virüsler zorunlu bize de bulaştı. Bu ölümcül burjuva rahatsızlığı kendini en çok farklı fraksiyonlar olarak gösterdi. Önce kırk parçaya bölündük sonra yan çelişkiyi baş çelişki haline getirdik. Yani birbirimizi yedik ha yedik. Kısacası yenikliğimiz azlığımızdan değil dağınıklığımızdan oldu.


Burada elbette geçmişin karanlık dehlizlerinde kaybolmak değil, geleceğin nasıl kurulacağını tartışmak istiyoruz. Üstelik bütün acemiliklerimize, tüm yanlışlarımıza karşın sosyalizm gibi bir doğru uğruna hayatımızı ortaya koyduğumuzu dünya aleme gösterdik. Tevazusuz hepimiz namuslu insanlardık. Halen, yenildik ama savaşı kaybetmedik deyişimiz de bundandır.


Olayı güncellersek: Tarih tüm aklı ve acımasızlığı ile kollarını açmış bizi bekliyor. Konuyu daha açarsak, tarih akıllıdır çünkü çizdiği zaman dilimi içinde hiç yanlış yapmaz. Acımasızdır, çünkü zamanlamayı yanlış yapanları, gücünün farkında olmayanları, acımasızca cezalandırır. Bunun için tarih haklı yenilmişlerin acı öyküleri ile doludur, derler. Sovyetler bilinçli yenilgiye uğratıldıktan sonra, emperyalistlerin hesabı yaşamın gerçeğiyle örtüşmedi. Nüfus arttı, teknolojik iletişim büyüdü, gelir dağılımındaki denge daha da bozuldu, ama dünyanın yüzölçümü büyümedi. Bu durumda egemenler kara kara düşünmeye başladılar.


Bizim anladığımız anlamda sosyalist olmayan, fakat namuslu bilim insanları bu ters gidişe karşı seslerini yükseltmeye başladılar. Noam Chomsky,
Michael Albert gibi tanınmış bilim insanları “Alternatif Küreselleşme” başlığı ile kapitalist küreselleşmeye karşı çıktılar. Kapitalistlerin kendi büyük hırsızlıklarını örtmek için, küçük hırsızlıklardan, çalmalardan yakındığı bir sıra Michael Albert: “...yoksulların neden çaldığına değil, neden çalmadığına, isyan etmediğine hayret ediyorum” gibi doğru ve veciz bir söz  söyleyiverdi...

Sözü uzattık. Değerli ve devrimci kardeşlerim, 15-16 Ekim’de Ankara’da toplanacak olan Çatı Partisi Kongresi doğrusu beni heyecanlandırıyor. Nihayet aklımız başımıza geldi, diyorum. Yıllardır karanlıklar içinde bırakılmış ve yönünü şaşırmış halkımıza doğru bir adres göstereceğiz diyorum. Bu kez amasız ve fakatsız bütün halkların ve samimi emekten yana olanların birliğini kuracağız. Çözülmez hale getirilen Kürt sorununun gerçek çözümü nasıl oluyormuş dosta düşmana göstereceğiz. Buna şu ya da bu biçimde katılmayanlar ise, soyut niyetleri ne olursa olsun somutta ezilenlere ihanet etmiş olacaklardır. Tanığımız yine tarih olacaktır. Tarihin akıllı ve acımasız yüzünü mutlaka göreceklerdir.


Ankara’ya giderken iki kez heyecanlandığımı anımsıyorum. Birincisi yıllar önce bedeli büyük olan Birleşik Komünist Partisi’nin 33 kurucu üyesinden birisi olduğum zamandı. İkincisi de işte bu Çatı Partisi Kongre’si için, Antalya temsilerinden birisi olduğum zamandır. Hadi benim çilekeş ve de yiğit dostlarım göreyim sizi...

Hiç yorum yok: