7 Ekim 2011 Cuma

Berna Yılmaz: Mücadelem Sürecek


Suçları Başbakan Erdoğan’ın Roman vatandaşlarla gerçekleştirdiği buluşmada “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” pankartı açmaktı. 15 yılı kadar hapis istemiyle, yargılandılar, 18 ay cezaevinde yattılar. Dün Ferhat Tüzer ile tahliye edilen Berna Yılmaz “Hiçbir hakkı kolaylıkla alınmaz, mücadeleye devam” dedi. Cezaevi çıkışındaki ilk röportajı ANF’ye veren Berna Yılmaz, ‘’Hediye ablanın (Aksoy) durumu ağır. Serbest bırakılması için mücadele etmeliyiz’’ dedi.

Öncelikle öğrencilerden, kamuoyundan, hukukçulardan hatta milletvekillerinden destek yağdı. Tahliye kararı ile Beşiktaş adliyesinden sevinç çığlıkları yükseldi. Erdoğan’ın katıldığı Roman Çalıştayında “Parasız Eğitim istiyoruz, alacağız” yazılı pankartı açtıkları için 18 aydır tutuklu bulunan Berna Yılmaz ve Ferhat Tüzer dün özgürlüklerine kavuştular.

18 ay aradan sonra Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nin demir kapısından sloganlar eşliğinde çıkan Berna Yılmaz, kendisini karşılayan arkadaşlarıyla birlikte halay çekti. Ağır tecrit altında tutulan Yılmaz’ın bize gönderdiği mektuplar bile ulaşmamıştı. Cezaevi çıkışındaki ilk röportajı ANF’ye veren Yılmaz, yaşadığı süreci ve hissettiklerine ilişkin sorularımıza yanıt verdi.

* 18 aydan sonra özgürsün, neler hissediyorsun?

- Özgür olmak çok güzel bir duygu. Sonuçta adaletsiz ve hukuksuz bir şekilde 1,5 yıldır cezaevinde tutulduk. Adalet bugün adalet yerini buldu. Çok mutluyum. Şu anda arkadaşlarıma ve aileme kavuşmanın sevinci içindeyim. Onlarla eskisi gibi hayal çekmek, sohbet etmeyi çok özlediğimi daha da çok farkına vardım.

* O pankartı açtığın zaman olayın bu kadar ileri gidebileceğini hiç düşündün mü?

- Elbette ki parasız eğitim talep eden bir pankart açtığımız için bu kadar olabileceğini düşünmedim. Sonuçta gelinen aşamada tutuklanabileceğimiz vardı aklımızda. Çünkü daha önce bu tür olaylar ülkemizde yaşanmıştı ve hala yaşanıyor. O nedenle tutuklanabileceğimizi düşündük, ancak ‘zaten parasız eğitim istemekten tutuklanmanın büyük bir hukuksuzluk olur ve bunun ilerisi de beraberinde gelir’ diye düşündük. Çünkü sonuçta bir adaletsizlik var ve bu adaletsizliğin karşısında mutlaka direnmek gerekiyor. Direnmeseydik her şeyi elimizden alırlardı, bu nedenle biz doğru olanı yaptık. Hani bir söz vardır ya “Hak verilmez alınır” biz de hakkımızı almak için mücadele ediyoruz.

‘HEDİYE ABLA’NIN DURUMU AĞIR’
* İlk defa cezaeviyle tanıştın, cezaevindeki koşullar nasıldı?

- Tek kelimeyle tecrit var. 30 kişilik bir koğuşta kalıyorduk. Tecridi her an hissediyorduk. Mektuplar geç gönderiliyordu, yaklaşık bir ayda ulaşabiliyordu. Mesela size yolladığım bazı mektuplar da ulaşmadı, çünkü engellendi. Her türlü keyfi uygulamalar yaşanıyor. Mesela slogan atmaktan, duruşmalar sırasında bazı arkadaşlara selam vermemden ötürü cezaevi idaresi hakkımda birçok soruşturma açıtı, cezalar aldım. 1 ay iletişim cezası aldım, ailemle görüştürülmedim.

* Hediye Aksoy da orada, onun durumu nasıl?

- Hasta tutsakların durumu gerçekten çok ağır. Hediye ablayı bazen görüyordum, zaten görüş günlerimiz birlikteydi. Durumu ağırdı, çünkü bu hapishane koşulları çok kötü. Ancak bırakmamakta ısrar ediliyor. Ama bu ısrarlı ters çevirecek olan yine bizlerin nasıl ki Güler Zere’yi ısrarımızla, hep beraber direnerek, ses çıkartarak dışarıya çıkartıysak, Hediye Aksoy’u da dışarıya çıkarmayı başarabiliriz. Yeter ki bu mücadeleyi verelim. Cezaevlerinde hiçbir şey dışarıda göründüğü gibi değil. Burada sürekli bir baskı, bir zulüm içindeyiz. Ancak kadınlar arasında büyük bir dayanışma ve sahiplenme olduğu için insan kendini güçlü hissediyor.

‘PARASIZI İSTERKEN, TAMAMEN ATILDIK’

* Aynı zamanda okuduğun Ankara Üniversitesi’nden de atıldın. Şimdi ne olacak?

- Ankara üniversitesi Antropoloji bölümü 4’üncü sınıf öğrencisiydim. Okuldan kovulduğumu cezaevinde haber bültenlerinden öğrendim. Çok şaşırmadım, çünkü adaletsizlik öyle bir boyuttaki burada dışarıda olsaydım da bir şekilde beni yine sudan sebeplerden ya hakkımda soruşturma açarlardı ya da okuldan atalardı. O nedenle beklediğim bir şeydi. Şaşırmadım. Bizi tutuklayan bir iktidarın elbette ki eğitim hakkımızı da elimizden alır. Bununla ‘Siz misiniz parasız eğitim isteyen, işte ben de sizin elinizden eğitim hakkınızı da alırım” şekilde ki yaklaşım şaşırtıcı olmadı. Şimdi okulu bitirmek için hukuksal yollara başvuracağız. Eğitim hakkımı geri alabilmek için mücadelemi sürdüreceğim.

* Eyleminiz parasız eğitim isteyecek öğrenciler için de örnek olabilir mi?

- Tabii ki biz arkadaşlarla birlikte bir kamuoyu yarattık. İçerde ben ve Ferhat dışarıda ise arkadaşlarımız mücadele ettik ve bunun etkisi büyük oldu. Bunları devam ettirecek olan yine bizleriz. Hiçbir hak kolay kazanılmıyor. Her mücadelenin bir bedeli var. Biz de yarınlarda daha iyi koşullar yaratmak için o bedeli ödedik. Bugün de olsa yine öderiz. Talep ettiğimiz hiçbir şeyin bize öyle kolaylıkla verilmeyeceğinin bilincindeyiz. Ancak direnerek, zorluklara göğüz gererek bu haklarımızı alacağız. Hiç bir zaman vazgeçmeyeceğiz bu bizim geleneğimizdir bunu sürdüreceğiz.

* Fransa, Yunanistan ve son olarak da Şili’de binlerce öğrenci parasız eğitim için sokaklara döküldü. Bu mücadelenin dünyanın her tarafında görülmesi sana neler hissettirdi?

- Sonuçta mücadelemizde ne kadar haklı olduğumuzu gösteren bir gelişme. Eğer bugün Şili’de ki öğrencilerin parasız eğitim talebi dillendirildiğinde biz akla geliyorsak, Türkiye’de Anadolu topraklarında o zaman bu bizim zaferimiz olmuştur. Zaten bütün dünyada bunun böyle olması doğaldır, çünkü paralı eğitim talebi sadece burada değil, dünyadaki tüm öğrencileri mağdur eden bir uygulamadır. Dünya gençlerinin, öğrencilerin parasız eğitim için mücadele etmeleri, sokaklara dökülmeleri çok haklı bir talep.

* Kıbrıs-Lefkoşa’da büyüdün, burayla kıyaslayınca oradaki eğitim sistemi ve öğrenci mücadelesi nasıldı?

- Ben Malatya’da doğdum ancak babam çalışmak için Kıbrıs’a gittiğinde biz de küçük yaşta oraya yerleştik. Kıbrıs’ta da Türkiye’deki halkın yaşadığı sorunları yaşadım. Emekçi bir ailenin çocuğuyum sonuçta. Orada eğitim sistemi buradan farklıydı. İngiliz sömürgesi altına kalmış bir ülke olduğu için oradan etkilenmeler vardı. Daha fazla demokratik koşullar mevcuttu, ancak sonuç olarak orada da eğitim paralı.

Ben Kıbrıs’ta liseyi bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih Bölümü’nü kazandım ve antropoloji okumaya başladım. Ancak buradaki sistemin çarpıklıklarını, ülkemizde hüküm süren adaletsizlikleri, birçok gencin parası olmadığı için okuyamadığı, üniversiteye yazılamadığı görünce parasız eğitimin bir hak olarak verilmesi gerektiğini savunmaya karar verdim. Gençlik Federasyonun üyesi bir öğrenci olarak bu eylemi gerçekleştirdim. Bu nedenle bu uzun soluklu mücadelede sadece Ferhat ve Berna olarak anılmasını istemiyorum çünkü biz Gençlik Federasyonundan ayrı bir değildir.

* Bundan sonra neler yapmayı düşünüyorsun?

- Sonuçta bir hukuksuzluk varsa, mutlaka mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu adaletsizliğin karşısında durulmalıdır. Yoksa hiçbir hakkı kolaylıkla almayız. Bir haksızlık varsa, ancak birlikte örgütlenerek sorunların üstesinden geleceğimizi düşünüyorum. O nedenle mücadeleye devam edeceğim.

Yasal uyarı: Fırat Haber Ajansı (ANF) sayfasında bulunan özel haberler, dosyalar ve ropörtajlar izni alınmadan yayımlanamaz...

ANF NEWS AGENCY

Hiç yorum yok: