26 Eylül 2011 Pazartesi

Tecrit, Şantaj ve Direniş...

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan avukatları ve ailesiyle 60 günü aşkın bir süredir görüştürülmüyor. „Hava muhalefeti“, „koster bozuk“ gibi kimsenin inanmadığı bahanelere sığınarak Öcalan’a tecrit uygulanıyor.

AKP Hükümeti tecridi Kürt halkına ve hareketine karşı şantaj olarak kullanıyor. AKP Hükümeti, „ya gelir teslim olur, bana biat edersiniz, ya da Öcalan ile görüşe izin vermem, Kürtlerin hepsini hapislere tıkarım, gerillayı imha ederim, yaşamı size zindan ederim“ diyor. AKP’nin Özgürlüğünü, dilini, kültürünü isteyen, demokratik bir ülkede ortak yaşamı arzulayan Kürdün iradesine kırmaya yönelik bir politikayı devreye koyduğu anlaşılıyor.

Kürtlerin de tecride karşı öfkesi her geçen gün artıyor. Kürdistan’dan Avrupa’ya kadar Kürtlerin yaşadığı her yerde protesto eylemleri artarak ve yayılarak devam ediyor.

Kürtler Öcalan’a uygulanan tecridi Kürtlerin özgürlüğüne, kimliğine ve iradesine yapılmış bir saldırı olarak değerlendiriyorlar. Kürt halkının öfkesi bundan giderek büyüyor  ve büyüyecek görünüyor.
AKP Hükümeti de artık Kürtlere şantajla, baskıyla tutuklamayla bir sonuç alamayacağını anlaması lazım. Her türlü saldırı Kürtleri daha çok öfkelendiriyor, daha çok kenetliyor ve mücadele azmini artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda yaşanan örnekler bunu çok net olarak kanıtlamıştır.

***

AKP Hükümeti siyasi soykırım operasyonlarını da sürdürüyor. Her sabah bir kentte kar maskeli özel timler Kürtlerin evlerine basıp gözaltına alıyor, daha sonrada sudan gerekçelerle tutukluyor. Dün Şırnak, bugün İstanbul, yarın neresi olacak acaba diye herkes bekliyor. Sıradan halktan, seçilmişlere kadar Kürt halkının dinamik yapısı sindirilmek, sistemin içine çekilmek isteniyor. Daha bir yıl dolmadan on binlerce gözaltı, binlerce tutuklama yaşandı. Kürt  halkının yılın başından itibaren başlayan ve bugüne kadar aralıksız devam eden demokratik ve meşru eylemlerinin önünü alamayan AKP, tüm umudunu bu siyasi soykırım operasyonlarına bağlamış görünüyor. Bir halkı zindanlara atarak, öldürerek bastırmayı, kimliğinden ve özgürlüğünden vazgeçirmeyi amaçlıyor.

Şu ana kadar görünen o ki, kaç kişi tutuklarsa tutuklasın yerlerini yenileri dolduruyor. bir kişi tutuklanıyorsa 3,5 kişi onun yerini dolduruyor. Her yapılan eyleme katılım giderek artıyor. Kürtlerin 50 belediyesi vardı, baskılar, şiddet imha operasyonları sonrası bu sayı 100 oldu. Bir dahaki sefere belediye sayısını ikiye katlaması içten bile değil.

Kürtler, Demokratik Özerklik’i ilan ederek kendi sistem ve yaşamlarını inşa ediyorlar. Saldırılar karşısında ulusal birliklerini geliştirerek daha da güçleniyorlar. Demokratik Ulus ittifakı ile bölge halklarıyla ortak, eşit ve barış içinde yaşamanın kapısını aralıyorlar.

Görünen o ki, Kürtlerin kimlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi her türlü  engeli aşarak büyüyor. Kürt halkı için artık geriye dönüş yok. Kürtler hep ileriye ve özgürlüğe doğru yürümeyi temel hedef olarak belirmişler ve bu yolda kimsenin kendilerini engelleyemeyeceğini herkese gösteriyorlar.

Hiç yorum yok: