17 Eylül 2011 Cumartesi

Paranoyak Zihniyet ve Özerklik

GULİSTAN UTKUN

12 Eylül Askeri darbesinin 31. yılında Kürt halkı ve onun dostları yaşananları unutmamak ve unutturmamak için meydanlardaydı. Bu dönemin uygulamalarının, özünden çokta fazla birşey yitirmeden bugün hala Kürt coğrafyasında devam ettirildiğine dikkat çekildi.
Gerçekleştirilen siyasi tutuklamalar, askeri operasyonlar, sivil ölümleri, hasta tutukluların serbest bırakılmaması, yaşanan can kayıpları ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerinde gerçekleştirilen tecrit, 12 Eylül zihniyetinin sürdürüldüğünün göstergeleridir. İleri demokrasi naraları arasında Kürtlere reva görülen yine inkar ve imha politikalarıdır.

 
Ortadoğu’da model ülke olma hayalleri içerisinde ABD’nin şekillendirdiği AKP ve onun temsilcileri, Arap ülkeleri ile yakın temaslar kurmaya çalışmakla ve demokrasiden korkulmaması gerektiği dersleri vermekle sevilebileceklerine inanıyorlar. Kendi ülkelerine bir türlü getiremedikleri demokrasiyi başkalarına satarak, bunu yapabileceklerini sanıyorlar.

 
Ancak AKP, demokrasinin olmadığı yerde yani 12 Eylül sisteminin içerisinde yeşermiştir. Bu dönemin pasifleştirdiği işçi haraketleri, zayıflayan sosyalist hareketler ve sendikal hareketler toplumda sınıflar arası mesafeyi açmıştır. Ayrıca bu dönemde sosyal hakların da kısıtlanmasını öngören ekonomi politikaları izlenmiştir. Bu nedenle, nüveleri o dönemde atılan AKP, emperyalist bir karakter ile kapitalist sisteme entegre edilmek istenen Türkiye projesinin uygulayıcısıdır.

 
Örneğin, 2005’den bu yana hükümetin desteklediği Anadolu Kaplanları “hacı babalardan kravatlı oğullarına“ sloganı eşliğinde, 33 binin üzerinde üyesi bulunan TUSKON aracılığı ile Afrika’nın 31 ülkesinde sattıkları ürünler, açtıkları bankalar, yaptırdıkları okullar ile sömürgeci karakteri olan model bir İslam ülkesi olma yolunda ilerliyor. Böylelikle diğer Müslüman ülkelerine ürünlerini, eğitim sistemini, sanatını, dizilerini pazarlayıp, kültürünü empoze etmek istiyor.

 
Tabi bir de mevcut bu gelişmeler içerisinde. 12 Eylül projesinin başarısızlığa uğradığı Kürdistan’da PKK’yi tasfiye edip, arkasından da Kürt halkını içeride sanki bir mülteci grupmuş gibi tanımlayıp ince asimilasyondan geçirmek istiyor. Yani, bu paranoyak zihniyet Kürt halkını kendi topraklarında yabancı olarak tanımlanmak istenmektedir. Bu bağlamda da bütün hesaplar öncelikli olarak Kürt Özgürlük Hareketi‘nin tasfiyesi üzerine kurulmaktadır.

 
Böylesi planları olan bir Türkiye‘nin demokratikleşebilmesinin ne kadar sancılı geçebileceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Kendi halkının içeride bir kredi kartı ile diğer kredi kartının borcunu ödemek zorunda kalması, Türkiye halkına istihdam getirmeyeceği gibi, hükümetin (ve onun tüccar mantığının) Kürt sorunu konusunda tasfiyeyi bir çözüm reçetesi olarak görmesi de ileri demokrasiyi getirmeyecektir.

 
Ayrıca, Kürt Özgürlük Hareketi ontolojik gerçekliği gereği dört parçada temasda olduğu ülkelerdeki demokratikleşme sorunlarının anahtarı olması yönü ile bölgesel demokrasinin gelişebilmesinin çözüm kümesini oluşturmaktadır. Bu durumun yanlış değerlendirilmesi büyük yanılgıları beraberinde getirir.
Bu çerçevede Kürt halkı, bu kritik ve taşların tekrar dizilmesi aşamasında sorunlarının tüm alanlarda çözümü olan, Demokratik Özerkliği olabildiğince çabuk hayata geçirmelidir. Bu anlamda belkide en önemli görev Avrupa‘da yaşayan Kürdistan‘lılara düşmektedir. Kazanılan tecrübelerin aktarılması ve çeşitli alanlardaki yararlı bilgilerin değerlendirilmesi çerçevesinde Demokatik Özerklik’in çalışma gruplarının ve komisyonlarının deseklenmesi, koordine çalışmaların yürütülmesi ve kurumların işlevselleştirilmesi zamansal anlamda kazanımlar getirebileceğinden dolayı büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, yasal olarak bir çok alanda deneyimlere ve imkanlara sahip olunması, karşılıklı bilgi paylaşımı için gerekli zemini oluşturmaktadır.

 
O nedenle, Kapitalist sistemde kördüğüm olmuş bir çok sorunu içerisinde barındırmaması itibariyle alternatif bir model teşkil eden Demokratik Özerklik, her geçen gün biraz daha fazla sahiplenilmeli ve hayata geçirilmelidir. Unutmayalım ki;“Haklarımız görevlerimizi yerine getirdikçe artar.“

Hiç yorum yok: