9 Eylül 2011 Cuma

Mantıksızlık!

PKK Lideri Abdullah Öcalan ile avukatlarının görüşmesine bu hafta da izin verilmedi. Bu durum Kürt sorunuyla bağlantılı gündemi iyice gererken, öte yandan hükümet çevreleri ile yakın basın yayın kuruluşlarında bir süreden beri dillendirilen bir söylem dikkat çekiyor. İddia ediliyor ki, Öcalan ile görüşmelerin sekteye uğraması PKK ile ilgilidir. Şöyle deniliyor: “Öcalan çözüm için devlet heyetiyle görüşmeler yapıyordu ve belli bir aşamaya varılmıştı, ancak PKK bu durumdan rahatsız oldu ve Öcalan’ı devre dışı bırakmak için eylemlere başvurdu. Zaten Öcalan da PKK’yi eleştiriyordu.”

Bir yandan bu iddia gündeme taşınırken, öte yandan Öcalan ile avukat görüşmelerine bile izin verilmiyor. Ortada bir mantıksızlık var. Madem PKK Öcalan’ı “devre dışı bırakmak istiyor”, peki devlet neden Öcalan ile görüşmelere izin vermiyor. Devlet “PKK’yi etkisizleştirmek” istemiyor mu? Bütün planlar bunun üzerine kuruluyor. O halde PKK’ye karşı Öcalan’ın “önünün açılması” gerekmiyor mu? Yoksa “Öcalan’ı devre dışı bırakmak isteyen” PKK ile Öcalan’la görüşmeye izin vermeyen devlet arasında bir “işbirliği” mi var?


Bütün bu soruların saçma olduğunun farkındayım. Ama hükümete yakın çevrelerin ileri sürdüğü iddiadan türeyen bu saçma soruların aynı zamanda söz konusu iddiaların mantıksızlığını ortaya koyduğunu da görmek gerekecek.


***


Bir yandan Kürt sorunuyla ilgili güvenlik politikaları tam sürat yürürlüğe konulurken, öbür yandan hükümet “demokrasi ve açılımdan taviz vermeyeceğini” ileri sürüyor. Peki, güvenlik politikaları daha çok PKK’ye karşı ise ve demokrasi “Kürt vatandaşlar” için ise, şu tabloya ne dersiniz: 2003’te DGM’ler bin 542 kişiye ceza verirken, 2009’da (açılımın başladığı yıl) özel yetkili mahkemeler 14 bin 633 kişiye ceza verdi. Bir buçuk milyar nüfuslu Çin’de 7 bin dolayında kişiye “terör” cezası verilirken, 74 milyon nüfuslu Türkiye’de 12 bin dolayında kişiye “terör” cezası verildi. Bahsedilen kişilerin yüzde 90’ının PKK’yle organik hiçbir bağı da bulunmuyor.


Demek ki, güvenlik konsepti bütün toplum içinmiş. Ya da PKK’li sayısı devlet kurumlarının bildiğinden de fazlaymış veya toplumsal bir sayıya denk geliyormuş!


Bir yandan BDP’ye “sivil siyaset” çağrıları yap, öbür yandan “terör” cezalarıyla siyaset yapacak kimse bırakma! Ama “sivil siyasete” gelmeyenin de BDP olduğunun propagandasını yap! Bir mantıksızlık örneği daha!


***


Hükümet İsrail’in zulmüne karşı haklı olarak tepki gösteriyor ve Filistin’in statüsünün tanınması, Gazze’deki ablukanın kaldırılması için uluslararası bir çabaya girişiyor. Eylül ayı içinde BM’ye Filistin devletinin tanınması için başvuru yapılacak ve en büyük destekçi mevcut halde Türkiye görünüyor. Son derece doğru bir tutum. Hamas’ı birçok ülke “terörist” görürken, Türkiye kabul etmiyor. Bu da doğru.


Peki, Türkiye’de ne oluyor? Bırakın PKK’yi BDP bile dışlanıyor ve bir Hamas kadar bile olmuyor. Üstelik BDP’yi “terörist” gören tek bir ülke yokken ve Türkiye’de yasal faaliyet gösteriyorken... Ancak AKP hükümeti BDP’nin Meclis’e gelmeyerek “Kürt sorununun çözümsüzlüğünü derinleştirdiğini” ileri sürüyor. BDP’nin 6 milletvekili rekor oylarla seçildiği halde hala hapiste, binlerce yöneticisi ve üyesi de cabası... Hamas ve El Fetih’in de 9 milletvekili seçildikleri halde İsrail tarafından cezaevlerinde tutuluyor ve bunlar için hükümet çevreleri kampanyalar yaparken, BDP’lileri ısrarla cezaevinde tutuyor.


Bu tabloya rağmen Hamas haklı görülürken, BDP haksız görülüyor. Alın size bir mantıksızlık örneği daha!


***


Gazze’de, Mısır’da, Libya’da ve Suriye’de siviller, özellikle de çocuklar katledildiğinde hükümet, haklı olarak sert tepki gösteriyor. Ancak Kandil’de 4’ü çocuk 7 sivilin katledilmesi, saçma sapan uydu fotoğraflarıyla örtbas edilmek isteniyor. Bir zahmet bir heyeti bile olay yerine göndermiyorlar ve tamamen farazi konuşuyorlar. Madem “Yapmadık” diyorsunuz, o halde Türkiye, Irak merkezi hükümeti, ABD, Kürt hükümeti ve AB yetkililerinden oluşan bir heyet gönder, bakalım gerçek neymiş? Günay Aslan’ın yazdığına göre, Türkiye katliamı yapmadığını uydu fotoğraflarıyla kanıtlamaya çalışırken, öbür yandan bir heyeti gizlice Güney Kürdistan’a göndererek, ailelere tazminat taahhüdünde bulunup olayın üstünü örtmeye çalışmış!


***


Daha birçok örnek sıralanabilir. Ancak gerçek şu ki, nereden bakarsanız mantıksızlık ve tutarsızlık kokuyor!

Nuri FIRAT

Hiç yorum yok: