19 Eylül 2011 Pazartesi

Kürt Halk Devrimine Doğru

Berat BİRTEK
Kıyametin alametleri belirdi, İsrafil düdüğüne üfledi bile...

Son dönemlerde gelişen süreç insanı kaygılandıracak boyutun da üzerine çıkmış durumda.       

Tansiyon giderek yükseliyor ve Türkiye’de barışta ısrar eden sesler de giderek kısılıyor.


Özellikle Kasımpaşalı’nın son günlerdeki çıkışları önümüzdeki sürece dönük şifreleri verir nitelikte. AKP devletinin egemenlere rağmen herhangi bir karar alamayacağı oldukça açıktır, bunu kimse inkar edemez.


AKP, iktidar olduğu sürece PKK’ye karşı yürüttüğü savaşa destek bulabilmek için Türkiye’nin peşkeş çekilmedik tek bir değerini bırakmamıştır. En çok el üstünde tuttuğu Bayrak, Vatan, Devlet kavramları Federe Kürdistan’da Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesiyle lağvedilmiştir. Bu da yetmemiş gibi yine PKK’ye karşı yürütülecek olan savaş temelinde “çuval geçirme” olayının bir numaralı sorumlusu ABD’li generali görüşme yapmak üzere ülkeye davet etmiştir.


Basiretsizliğin bu boyutlusunu dünyanın hiçbir siyasal gücünde, hareketinde görmek mümkün değildir. Son dönemlerde sıkça tartışılan Sri Lanka ve Tamil Kaplanları örneği dahi AKP’nin kirli politikaları karşısında basitleşmektedir. Egemen ve iktidar kavramları erillikleri gereği içinde zaten binbir türlü sahtekarlık barındırıyor ancak AKP boyutuyla ele alındığında Kurnaz tanrı Enki’nin dahi şaşkınlığını gizleyemeyeceğini belirtebiliriz. Oysa ki ülke toprak ve değerlerinin ABD’ye peşkeş çekilmesine gerek kalmadan Kürt sorununun çözümü çok mu zordu? Kuşkusuz ki otuz yıldır dimdik ayakta duran Kürt siyasi hareketi birçok kazanım elde etti. Günümüz koşullarıyla baktığımızda dahi çözüm için halen bir zeminin varlığından bahsetmek mümkün. Bugüne kadar ilan edilen bütün ateşkeslerin hiçbirine olumlu bir yanıt gelmedi. Buna rağmen Kürt halkı devlete çözüm yönünde adım atması için ödediği tüm bedellere rağmen tahammül etti. Nitekim 2002 seçimlerinde AKP Kürdistan’daki bazı yurtsever Kürtlerin dahi oylarını aldı. Bu durum Kürtlerin barıştan yana ısrarlarının süreceğinin bir göstergesiydi. Sonraki süreçlerse sürekli bir oyalama pozisyonunda geçildi. Ha bugün ha yarın derken aradan geçen 10 yıl Kürtler açısından yaralarının kaşınmasıyla geçiştirildi.


Eski kılıf; “biz istiyoruz ama asker ve devlet izin vermiyor” söylemlerini ayyuka çıkardı AKP. Her yerde bunun propagandasını yaparak yine kandırma ve oyalama politikalarını sürdürdü. Yine olan, çatışmalarda yaşamlarını yitiren gençlere ve analara oldu. Bu süre zarfında her şeye rağmen PKK’nin barıştaki ısrarı göze çarptı. Barış ortamı yaratabilme umuduyla yeni ateşkesler ilan edildi, iyi niyet göstergesi olarak Kandil’den barış elçileri gönderildi, birçok yönteme başvuruldu ama yine nafile...


Şimdi ülkenin durumunun iyi olduğunu kim belirtebilir ki?


AKP devleti, askeriyeyi de ele geçirdi ancak şu son günlerde bunun nedeni de iyice netleşti. Operasyon hazırlıkları. Hem içe hem dışa dönük. Bunlar daha önce defalarca denenmiş yöntemler değil mi? Acaba AKP nasıl bir sonuç alacağını umuyor?


Bu halk bir tutuklanınca 5 katılıyor bu görülmedi mi halen?


Giderek halklaşan, halkla etle tırnak olan bir örgütün karşısında asker ve polis operasyonları ne kadar etkili olabilir ki?


AKP devleti 2000 kişiyi, 3000 kişiyi tutup zindanlara atsın peki milyonlara ne yapabilecek?


Büyük bir soykırım kokusu geliyor...


Kürt halkının en büyük hassasiyeti olan PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan’ın yaklaşık iki aydır avukatlarıyla görüştürülmemesi çok büyük bir konsepte işaret ediyor. Çok kısa bir süre önce yine AKP öncülüğünde ABD’nin de katılımıyla gerçekleşmiş olan “Terör” zirvesinde alınan kararların pratiğe geçme durumudur bu. Henüz neyin ABD’ye peşkeş çekildiği konusunda fikir yürütmek için erken ancak tehlikeli bir sürecin başlamış olduğu su götürmez bir gerçek. Süreci şekillendirense savaşan güçlerin tutumları olacak.


Ne kadar operasyon yapılırsa yapılsın 2012 baharının Kürtlerin özgürlük baharı olacağından kimsenin şüphe duymaması gerekiyor.


AKP devletinin bütün tasfiye politikaları iflas etmiştir. Denenecek hiçbir yöntem kalmamıştır artık. Unutulmamalı ki en derin kaos aralıklarının yaşandığı dönemler devrime en yakın olunan dönemlerdir.


Bu temelde Kürt halkının tüm saldırılara rağmen görkemli direnişi sayesinde egemen kuvvetler nasiplerine düşen şamarı yiyeceklerdir...


Zafer her zaman direnenin olur...

Hiç yorum yok: