16 Eylül 2011 Cuma

Emperyal Hayallerle 'Arap Baharı Turu'

erdoğan tunus ziyaretiBilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Özgür Uçkan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün gerçekleştirdiği Tunus ziyareti ile ilgili ETHA'ya yaptığı değerlendirmede, Mısır'da 'kahraman' gibi karşılanan Erdoğan'ın Tunus'ta beklediği ilgiyi göremedeğine dikkat çekti.

Etkin Haber Ajansı 
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Özgür Uçkan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, ‘Arap Baharı Turu’nun ikinci durağı Tunus’ta beklediği kadar görkemli bir karşılama bulamadığını belirtti.
Uçkan, “Gerçi havaalanının dışında yaklaşık 200 kişilik bir kalabalık vardı, Filistin bayrakları sallıyorlardı, ama güzide medyamızın servis ettiğinin aksine pek az Türk bayrağı görülüyordu” diyerek, karşılama törenine Tunus’un geçici başbakanı Béji Caïd Essebsi ve AKP’yi model olarak aldığını söyleyen Tunus’un İslamcı partisi EnNahda’nın (Rönesans Partisi) Lideri Rached Ghannouchi olduğunu, Erdoğan'ın Ghannouchi ile sıcak gibi görünen kucaklaşmasının gerisinde ise bir miktar burukluk olduğunu söyledi. 

“Neden Mısır’da kalabalık bir kitle tarafından kahraman gibi karşılanan Başbakan, Tunus’ta aynı ilgiyi göremedi?” sorusunu Uçkan şöyle yanıtladı:
“Mesela ben bütün gün başkentte tek bir Türk bayrağı bile görmedim. Basında ve televizyonlarda ajansların geçtiği kuru bilgi dışında herhangi bir haber yer almıyordu, onlar da hayli gölgede kalıyordu. Yanında bakanlar ve yaklaşık 200 kadar işadamı ile gezen Erdoğan önce geçici Başkan Fouad Mebazaa ile görüşecek, ardından da başta Ghannouchi olmak üzere önde gelen partilerin liderleriyle. Libya’da işler nasıl gider bilmiyorum, ama Tunus’ta pek iyi gitmediği kesin.”

Başbakan Tunus durağının amaçlarına ilişkin ise Özgür Uçkan şunları kaydetti: “23 Ekim’deki Kurucu Meclis seçimlerine kadar görevi üstlenen geçici hükümetin vereceği sözlerin de geçici olacağı muhakkak. Barajsız seçimlerin yapısı gereği bu hükümet geniş tabanlı bir koalisyon olacak. 2012’de yapılacak Başkanlık seçimlerine kadar Tunus’ta kalıcı bir kazanç elde etmek zor. Ama zaten Başbakan’ın Tunus durağı bence iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirmekten çok, yaklaşan seçimlerde EnNahda’ya destek vermeye yönelikti. Nitekim Ghannouchi’yi kucaklamalar, söylemlerdeki İslami vurgular, parti kabulüne önce EnNahda ile başlamalar da bunu açıkça gösteriyor. Ama Başbakan’ın Ghannouchi’nin hemen ardından görüşeceği, ülkenin ikinci büyük partisi (yapılan tüm araştırmalar iki parti arasındaki farkın azaldığını gösteriyor) sosyal demokrat PDP (Parti Démocrate Progressiste / İlerici Demokrat Parti) lideri Ahmed Néjib Chebbi ile arasında daha sıcak bir görüşme yaşanması.”

Uçkan bu söyleşinin önemli noktalarına vurgu yaptı: Erdoğan bu söyleşide Mısır’ın ‘laik bir demokrasi inşa etmesi gerektiği’ni söyledi ve çıngar koptu. Önce Mısır’daki Müslüman Kardeşler’den tepki geldi. Bu söyleşinin hemen ardından Özgürlük ve Adalet partisi (Müslüman Kardeşler) eşbaşkanı Essam el-Eriane bir açıklama yaptı ve ‘Erdoğan'ı önemli bir lider olarak gördüklerini, ama kendisinin bölgeyi yönetme hayalleri kurmasını doğru karşılamadıklarını' söyledi. Müslüman kardeşler sözcüsü Mohamad Rouzlan daha da ileriye gitti ve 'bu Mısır'ın içişlerine yapılmış saygısız ve kabul edilemez bir müdahaledir' dedi ve sosyal medya kaynamaya başladı. Mısır’daki Müslüman Kardeşler’den doğan EnNahda’da da militanlar tepkisiz kalamadı. Bir kaç saat önce Erdoğan’a övgüler düzen sosyal medya sayfaları birden Başbakana yönelik ciddi eleştiriler, hatta hakarete varan yorumlarla kaplandı.
Erdoğan’ın Tunus’ta buruk bir biçimde karşılanmasının ardındaki sebeplerin bunlar olduğunu kaydeden Uçkan, “Böyle bir konuşma yapmayıp Gazze’den bahsetmeye ve İsrail’e saldırmaya devam etseydi, burada da Kahire’deki kadar görkemli bir şekilde karşılanırdı. Çünkü, EnNahda lideri Ghannouchi renk vermemeye çalışıyor ama bu ziyaretten partisinin seçim çalışmaları için ciddi bir destek bekliyordu.”

AKP’nin ‘ılımlı İslam’ söylemini model olarak almış olan EnNahda’nın AKP’ye ve Başbakan’a ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Uçkan bunu da şu sözleriyle destekliyor; “Çünkü Müslüman kardeşler’in tersine EnNahda’nın Tunus devrimi’ndeki rolü sıfır. Liderleri Londra’dan devrim sonrası döndü, El Kaide bağlantılı militanları hapisteydi, sempatizanları bir ölçüde devrime katıldı. Tunus Devrimi’nin partisi yok, o alttan gelen ve gençliğin sürüklediği bir hareket. Dolayısıyla EnNahda’nın devrimle özgürlüğe kavuşan kitleleri ikna edecek bir modele ihtiyacı var: İslamcı bir yönetim tarafından ‘ekonomik başarı’ya ulaşmış, etkili, çağdaş kılıklı bir ülke modeline, yani Türkiye’ye. Daha dün EnNahda programını açıkladı ve ‘İslami değerlere dayanan bir demokrasi’den ve ‘modern, dışarıya açık bir ülke’den söz etti. Öte yandan da bu ‘laiklik’ söylemini EnNahda militanlarının kaldırmasına imkan yok. O yüzden sosyal medya böyle karıştı. EnNahda karşıtı çevreler de bu ‘kazayı’ fırsat bilerek, partinin aslında takiye yaptığını, gönlünde yatanın şeriat, ‘ılımlı İslam’ söyleminin göstermelik olduğunu, laikliğe karşı bu saldırıların takiyeyi açığa vurduğunu söylediler.”

“Peki, fethetmeye geldiği kitleleri kızdıracağını bile bile Erdoğan niçin böyle bir konuşma yaptı?” sorumuzu da Uçkan şöyle yanıtladı: “Bu soruyu cevaplarken, Haluk Gerger’in ETHA’ya verdiği söyleşi yararlı olabilir. Yani Erdoğan’ın bu 'Arap Baharı Turu’, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da kurduğu iyi ilişkilerle ABD'nin çıkarlarını koruyabileceği mesajını vermeye yönelik. Gerger bu yeni rolün rantının da PKK konusunda ABD (ve Kuzey Irak) desteği olarak biçildiğini söylüyor.”

Bu yeni rotanın iç politikayla da ilgisi olduğunu söyleyen Gerger, ETHA'ya yaptığı açıklamada bu ilgiyi şöyle açıklıyordu: 'Erdoğan, Türkiye'nin Peron'u olmak istiyor. Peronizmin, Peronist popülizmin önemli parçası Türkiye'de Arap yandaşlığı ve İsrail karşıtlığı. Peronist popülistliğin bir sonucu olarak sosyo-ekonomik olarak dışlanmış kesimlere yönelik popülist siyaset izliyor. Türkiye'de siyaset, ekonomik-sınıfsal konumlanmalara göre değil de, değerler ve ideolojiler üzerinden yürütüldüğü için bu popülizm Erdoğan'a büyük avantajlar sağlıyor. Gül'ün yerine yeni bir yarı başkanlık ya da başkanlık sistemiyle, bir sultan, padişah ya da yeni bir Peron olma hevesinde.'

Uçkan, Fransız Libération gazetesinden 'Marc Semo'nun analizinin de bu bakışla örtüştüğünü belirtiyor: Semo, Erdoğan'ın ‘Arap baharı Turu' ile yeni-Osmanlı hayalinin peşine düştüğünü söylüyor. Osmanlı etki alanında öncülük kazanmak ve Arap Dünyasında liderliğe oynamak hedefi, İslamcılık ve demokrasi konusundaki müphem 'başarı'nın bir model olarak iletişime dönüştürülmesiyle de örtüşüyor. Emperyal hayaller…”

Başbakan Erdoğan'ın Filistin dostluğu ve İsrail karşıtlığının, ABD başta olmak üzere Batı’ya gösterdiği ‘laik demokrasi’ kartının Arap Baharı ülkelerinde iktidarda görmeyi arzuladığı dostlar üzerinde yaratacağı öfkeyi dizginleyeceğini umduğunu belirten Özgür Uçkan, son olarak şöyle konuştu:

“Erdoğan bir yandan laiklikten bahsediyor, diğer yandan da Arapların gururunu okşuyor. Bu strateji tutar mı tutmaz mı, bekleyip göreceğiz. Ama Erdoğan’ın hayallerinin önünde bundan çok daha zor engeller var. Bakalım açık açık şeriat istediğini söyleyen bir cephenin kafası karışık bir şekilde yönetmeye çabaladığı, batılı liderlerin birer ikişer yağmalamaya geldiği Libya’da nasıl bir performans gösterecek? Üstelik bir rakibi de var: Sarkozy de orada olacak!”

Hiç yorum yok: