5 Eylül 2011 Pazartesi

Ateşkesi İran mı İstedi?

İran devletinin Güney Kürdistan’a yönelik işgal girişimi dördüncü gününe girdi. Kepçe, tank, uçaksavar ve obüsler ile savaşı yapan İran ordusu, HRK güçleri karşısında istediği sonuçlara ulaşamadı. PJAK’ın dün akşam saatlerinde yaptığı ateşkes çağrısından önce çatışmalar sadece Kandil dağıyla sınırlı kalmayıp İran’ın içlerine doğru yayılıyordu.

İran ile savaşın süresi uzadıkça Doğu Kürdistan’ın farklı bölgelerine dağılmış olan HRK gerillaları bulundukları yerde eylem yapmak zorunda kalacaklardır. Bu da İran’ın kapsamlı bir savaşın içine girmesi demektir.

İran diplomatik, askeri ve ekonomik olarak abluka altına alınmışken böyle bir savaşı uzun süre yürütebilir mi? Yada bu savaşın İran’a faydası nedir? Türkiye’nin İran konusunda ABD ile hemfikir olduğu en son füze kalkanı sisteminin Türkiye topraklarına kurulacağının açıklanmasıyla bir kez daha ortaya çıktı.

Çatışmaların derinleşmesi İran’ı tahmin etmediği büyük bir krizin içine itecektir. Şayet planladığı gibi kısa sürede HRK güçlerini tasfiye edip Kandil, Xinere ve Xaxurk’a girmiş olsaydı, hesaplar elbette farklı olacaktı. Ancak bunun böyle olmadığını gerilla güçleriyle çatışmanın bir iki aylık iş değil, yıllarca sürecek bir savaş gerektirdiğini öğrenmiş olmalılar.

Türkiye ve Amerika, İran’ın başına bu savaşı sararken kendileri de füze kalkanlarını Türkiye’ye yerleştirerek Suriye ve İran’a olası bir müdahalenin ön hazırlıklarını yapıyorlar.

Türkiye’nin İsrail’le yaşamış olduğu son “özür” krizini de bu stratejinin bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Buradan esas mesaj İran’a verilmek isteniyor. Ancak İran’ın bunu yutmayacağı dünya alem biliyor.

Nitekim İran yada Suriye’ye yönelik bir askeri müdahale gündeme gelirse İran’ın ilk hedefi İsrail’e olacaktır. Bundan dolayı da Türkiye’ye yerleştirilecek füze sistemi ilk etapta İsrail’i korumak içindir.

16 Temmuz’da İran’ın Türkiye, Irak, Amerika ve bazı işbirlikçi Kürtlerle ittifak sonucu başlatmış olduğu operasyon, hem askeri hem de siyasi sonuçları itibariyle bir fiyasko olarak karşımıza çıkıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, İran bu operasyonun olası askeri ve siyasi sonuçlarını iyi hesaplamadığı gibi bölgedeki denge ve gelişmeleri de iyi okuyamamıştır.

Dün iki gelişme yaşandı. İlki, PJAK’ın İran’a ateş çağrısıydı. PJAK’ın ateşkes bildirisindeki, "Bu süreçte savaşın durdurulması için bazı dost kesimler ve şahsiyetler bizimle İran arasında belli bir rol oynadı. Bu dost kesimler bizden savaşın durdurulması talebinde bulundu" ifadeleri dikkat çekiciydi.

Bildiriden anlaşıldığı kadarıyla PJAK’tan ateş isteyen güçler İran’la da ilişkiye geçmişler. Bu çağrının da İran’dan geldiğini tahmin etmek çok güç olmasa gerek. Çünkü İran savaşta büyük kayıplar verdi. Bu arada İran basını bile kayıplarını verirken, Türk medyasının ölen İran askerlerinden hiç bahsetmemesini de bir not olarak kaydedelim.

İran’ın dört gün önce başlattığı ikinci hamlesinde cepheye Kürtler askerleri ile korucuları sürdü. Geçen ayki çatışmalarda savaşı yürüten komuta kademesi tasfiye olan İran’ın Kürt askerler ile korucuları savaşa yollaması ortada vadede kendi zararına olacaktır.

Son çatışmalarda gerilla güçleri çok sayıda cephane el koydu, bazı asker cenazelerinin de gerillaların elinde olduğu belirtiliyor.

İran, PKK gerillalarının da dahil olduğu bir savaşın kendisi açısından ne tür sonuçlara yol açabileceğini aslında çok iyi biliyor. Bu açıdan İran’ın savaşı daha fazla devam ettirmesi için koşulları bulunmuyor.

İkinci önemli gelişme ise PJAK’ın ateş çağrısından hemen birkaç saat sonra İran askeri güçleri Hewler’in Sideka ilçesine bağlı Jarya, Kolitê, Berkimê, Lêtani köyleri ve Sinêne, Berbizinê alanlarını obüs ve havan bombardımanına tuttu. Bu saldırılarda bir kadın yaşamını yitirdi. İran’ın vurmuş olduğu köyler gerilla güçlerin bulunduğu alanın çok dışında, Sideka’nın hemen yanı başındaki sivil yerleşim birimleri.

Bir taraftan yerleşim birimlerini hedeflerken diğer taraftan PJAK güçlerinden ateş yapmaları için talepte bulunması çelişki gibi görünebilir. Ancak Güneyli güçlerden istediği düzeyde destek almaması ve masa başında kurduğu tüm ittifakların onu cephede yalnız bırakmasının yaratmış olduğu durumun yol açtığı intikam hareketi olarak görmek gerekir.

Hiç yorum yok: