26 Eylül 2011 Pazartesi

AKP'den Yeni Anayasaya KHK Çelmesi

Uzun zamandır hemen tüm toplum kesimlerinin üzerinde mutabık olduğu tek konu olarak öne çıkan yeni anayasada, AKP'nin pragmatik hesapları ve demokrasi inancından uzak yaklaşımı ile içi boşaltılan bir hedefe dönüşüyor. Başından beri yeni anayasa konusunda son derece samimiyetsiz bir yaklaşım içinde olan AKP ve Başbakan Erdoğan, bu konuyu da muhalefete karşı bir koz olarak kullanmaktan çekinmiyor.

Yeni anayasa fikrini demokratikleşme, özgürlüklerin genişletilmesi, aynı coğrafyayı paylaşan tüm ulusal kimliklerin eşit, özgür, gönüllü birlikteliğini tarif edecek bir toplumsal mutabakat olmaktan ziyade, kendi siyasasına uygun yaşam tarifine indirgeyen Erdoğan'ın, her geçen gün yeni bir hesabı çıkıyor ortaya.

12 Haziran seçim sürecinde, baştan sona ”yeni bir anayasa” vaadinde bulunan Erdoğan önce, faşist 1982 anayasasında yapılan değişikliklerin korunarak değişmeyen maddelerin değiştirilmesi dayatmasını ortaya attı. AKP'nin anayasa çalışmasını yürüten Burhan Kuzu da taslak çalışmalarının bu yönde olduğunu açıkladı. Son genel seçimlerde yüzde elli oy alan AKP böylece, ruhuna faşizmin sindiği 12 Eylül anayasası ile aslında temel bir hesaplaşması olmadığını göstermekte de beis görmedi.

Yeni bir anayasanın yapılacağı beklentisinin en üst seviyeye çıktığı bir süreçte, bu değişime ön ayak olmak görevi üstlenen AKP Hükümeti'nin, devleti Kanun Hükmünde Kararnamelerle yönetmedeki ısrarı da yeni anayasa konusunda yeni endişelere neden oluyor. Yüzde elli oyla ele geçirdiği meclis çoğunluğu ve kamuoyu desteğine rağmen parlamentoyu bay pass çabası Erdoğan'ın otokratik eğilimlerinin de dışa vurumu.

Dillerinden hiç düşürmedikleri, ”demokrasi mabedi” parlamentoyu çalıştırmayarak 12 Mart askeri darbecilerinin 60 Anayasası'na eklediği hükümete KHK çıkararak parlamentoyu bay pass etme yetkisi, AKP'nin yeni anayasa taslaklarına da ağırlığını koyuyor.

Türk ”demokrasisinin” üzerinde yükseldiği iddia edilen güçler ayrılığı ilkesi de ”fazla demokratik” bulmuş olacak ki, Erdoğan başbakanlığı süresince iktidarını KHK'lerle sürdürmeyi tercih ediyor.

AKP'nin, Prof. Ergun Özbudun başkanlığındaki komisyona hazırlattığı ilk ”sivil” anayasa taslağı başta olmak üzere AKP görüşünü yansıtan anayasa taslakların tamamında hükümete KHK çıkarma yetkisi veren düzenleme hem de faşist 1982 Anayasası’ndaki ifadesiyle korunuyor.

12 Mart askeri müdahalesinin göreve getirdiği Nihat Erim hükümetinin 22 Eylül 1971’de, 1960 Anayasası'na yaptığı müdahale ile KHK yetkisinin yanı sıra, basın özgürlüğünü, dernek ve sendika kurma özgürlüğünü kısıtlamakla birlikte, başta TRT olmak üzere çok sayıda kuruluşun özerkliğini kaldıran 35 maddelik paket anayasaya eklendi. Kenan Evren öncülüğündeki 12 Eylül faşist askeri yönetimi de hazırladığı 1982 Anayasası'nda bugün Erdoğan liderliğindeki AKP gibi hükümetlere KHK çıkarma yetkisi veren maddeyi aynen korudu.

Sorunların çözümünde müzakere etmekten çok kendi fikrini dayatmayı tercih eden Erdoğan'ın, önümüzdeki dönem için de aynı uzlaşmaz tavrını sürdüreceği görünüyor. Toplumun değişim talebine karşılık, kendisinin çizdiği bir yaşam biçimini dayatan Erdoğan AKP'sinin ”yeni” anayasa anlayışı da bunun en somut göstergesi. “Toplumun yeni anayasa beklentisi içinde KHK konusunun öncelikli ihtiyaç olarak görülmediğini, daha acil ve öncelikli hükümler olduğunu” savunan AKP'liler toplumsal ”öncelikleri” de kendileri belirlemeyi tercih ediyor.

Günümüz demokrasi anlayışı, toplumun en küçük birimlerinin de yönetime katılmasına olanak tanıyacak kanalları açmayı hedeflerken, AKP'nin tüm demokrasi kanallarını devre dışı bırakarak tüm yetkiyi hükümette toplaması endişe verici. Kürdistan'da yükselen demokrasi talebinin Emek, Barış ve Özgürlük Bloku ile Türk demokrasi güçleriyle bir araya gelerek ortaya çıkardığı sonuç, AKP'nin sınırlarını çoktan aştı. AKP bu girişimleriyle, hem yeni ve sivil anayasa beklentisine hem de demokrasiye çelme takmak istiyor.

Ancak Demokratik Özerklik, AKP'nin topluma dayattığı sınırları kendi tarafından çizilmiş sınırlı, kontrole açık ”demokrasinin” çok ötesinde bir özgürlük modeli olarak toplum kesimlerinin ilgisini çekiyor.

Mehdi Atay

Hiç yorum yok: