27 Eylül 2011 Salı

Acılı Coğrafya...

Eren KESKİN
Pazartesi günü haberleri izlerken, Libya ile ilgili bir haber dikkatimi çekti.

1996 yılında Libya hapishanelerinde hakları için mücadele eden mahkumlar, devlet güçleri tarafından katledilmişler ve hepsinin cenazeleri üst üste bir toplu mezara konulmuş.


Aileler, yıllarca çocuklarını “kayıp” bilmişler.


Ve bugün, dünya emperyal güçleri, Libya’daki insan hakları ihlallerinin “şimdi” farkına vardıklarından, bu toplu mezar olayını Kadafi’nin ne kadar kötü bir lider olduğunu kanıtlamak amacıyla kullanıyorlar.


Evet, Kadafi bir diktatördü.


Sayısız cinayetler ve insan hakları ihlalleri işledi.


Savunmasız insanları katledip toplu mezarlara koyması da, bu ihlallerin en çarpıcı örneklerinden biri.


Aslında, bizim coğrafyamız açısından son derece ironik bir durum söz konusu.


Bugün televizyonlarının başında Kadafi rejiminin nasıl da kötü bir rejim olduğunu izleyip sinirlenen izleyiciler, acaba kendi coğrafyalarında toprakların altında gizlenen “gayriresmi tarihe” ne kadar duyarlılar.


Geçtiğimiz hafta Van-Çatak Görentaş mevkiinde ulaştığımız toplu mezardan, taşların altındaki insan kemiklerinden, kanlı giysilerinden ve MKE yapımı yakıt çubuklarından sözetmiştim.


İstanbul’a döndüğümde bir Ermeni müvekkilim ile büroda sohbet ederken, bu toplu mezardan bahsettim.


Bana dönüp sorduğu soru çok çarpıcıydı; “Bizimkilere ait toplu mezarı mı tespit ettiniz?” .


İşte bu soru aslında bu coğrafyanın nasıl da kanlı ve acılı bir coğrafya olduğunun en açık gerçeğiydi.


Müvekkilim, doğal olarak Ermeni Soykırımı’ndan sözediyordu.


Soykırım sırasında binlerce Ermeni’nin nasıl katledildiklerini, nasıl işkence edildiklerini, nasıl toplu mezarlara konulduklarını, bu toplumun çok büyük bir bölümü görmüyor. Aslında görmek istemiyor.


Burası, böylesine gerçeklerin gizlendiği, acıların yok sayıldığı bir coğrafya...


Başbakan Tayyip Erdoğan, öyle görünüyor ki, sadece Müslüman coğrafyalardaki insan hakları ihlalleri ile ilgileniyor.


Ancak, bizim coğrafyamızı yönetirken başka yerler için talep ettiği insan haklarını, kendisi ihlal etmeye devam ediyor.


Devletin totaliter yapısı ve yalanlara dayalı resmi ideolojisi, ne yazık ki başarıya ulaşmış durumda.


Televizyon dizileri ve futbolla beslenen Türk halkı yanıbaşındaki acılara, aynı kendisini yöneten başbakan gibi duyarsız kalıyor.


Çünkü öğrenmiyor, öğrenmek istemiyor.


Ve şurası çok açık ki, onlar bu gerçekleri öğrenmeye karar vermeden köklü bir değişim olamayacak.

Hiç yorum yok: