16 Ağustos 2011 Salı

Yeşil Türk Irkçı Cemaati Fetullahçılık-2

 
Fetullahçı General Korkmaz Tağma

Cemaatçi YÖK Başkanı: Kürtçe Dili Yok.

Türk eğitim ve öğretim sisteminin en üst kurumu YÖK’tür. YÖK’ün başında Fetullahçı Cemaate mensup Yusuf Ziya Özcan var. Özcan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde-İTÜ- düzenlenen “Yükseköğretimde Kalite” konferansının açılış konuşması ardında basının sorduğu sorularlardan birine cevap verirken şunları söyledi. “Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz”. YÖK Başkanı aslında bu verdiği yüzdeler ve söylemiyle “Kürtçe diye bir dil yok” dedi. Bilim cahili ve düşmanı Özcan’ın, iddasının tam tersi sözkonusudur. Kürtçe Aryen dil grubunun kök hücresidir. Neredeyse tüm dillerin anasıdır. Kürtçe dilinin oluşumu hem Farsça hem de Arapça dillerinden çok önceki tarihlere
dayanır.Türkçe ise Kürçe bir yana Farsça ve Arapça dillerinden bile binlerce yıl sonra oluşmuştur. Özcan’ın öne sürdüğü argümanın dilbilimiyle hiç bir alakası yok. Türk ırkçığına hizmet ediyor. Kürt dili yok demekle, Kürt halkı yok zihniyetini savunuyor.

Amed’te de Fetullahçı zihniyete sahip Rektör Ayşegül Jale Saraç’ın, Dicle Üniversitesi’de Fetullahçı örgütlemeyi ayyuka çıkarması, yurtsever öğretim üyelerini işten çıkarması, en sonda Alternatif Bahar Etkinliklerini düzenlemek isteyen öğrencileri polis çağırtarak işkenceden geçirtmesi ve tutuklatması cemaatin gayesini gösteriyor.


Üniversite’lerde son günlerde Kürt öğrencilere karşı gerçekleştirilen Şerzad Kurt’un ölümü ve onlarca Kürt öğrencinin ağır yaralanmasına neden olan silahlı ve diğer saldıraların arkasında aynı cemaat var.

CIA’nın Emrindeki Fetullahçı Medya


ABD’nin Ortadoğu’daki ihanet hançeri Fetullahçı Cemaat, ABD’nin BOP çerçevesinde oluşturduğu “Ilımlı İslam” öğretisi doğrultusunda hareket ediyor. 30 milyar dolar üzerindeki sermaye, onlarca şirket, finans kurumları, bankalar ve medya organlarıyla ABD’nin küresel hakimiyeti için çalışan cemaat ve lideri Fetullah Gülen, CIA Eski Ortadoğu Sorumlusu Graham Fuller, CIA’nın Balkan politikaları uzmanı George Fidas, ABD’nin Eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromowitz, ABD’nin Eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, ABD Evangelikal Lutheran Kilisesi Arkasan-Oklahama Bölge Sorumlusu
v.b. görevlerde bulunanlar tarafından desteklenip, korunuyor. Başta12 Eylül darbesinin cuntacıları olmak üzere, tüm iktidarlarca desteklendi. Cemaatin kendisi de askeri cuntayı desteklerken, Özal, Mesut Yılmaz, Demirel, Çiller, Ecevit ve Erdoğan iktidarları döneminde iktidara gelen partilere oy verdi. Her iktidarın Kürtleri imha ve inkar etme politikasını açıkça destekledi ve sözkonusu politikanın bire bir uygulayıcısı oldu. Türk devletinin Kürdistan sürdürdüğü askeri işgal, siyasal soykırım, ekonomik sömürgecilik ile kültürel soykırımın kalıcılaştırılması için, cemaat basını da her hükümetin Kürdistan’da yürüttüğü Özel Kirli Savaşta devlet terörünü meşrulaştırmaya çalıştı. Cemaatin bu kapsamda kullandığı medya organlarının başında Samanyolu TV, Mehtap TV, Küre TV, Kanal-24, Radyo Herkül, Zaman Gazetesi, Star Gazetesi, Taraf Gazetesi, Aksiyon Dergisi, Sızıntı Dergisi gelmektedir. Kürdistan kentlerinde ise, Amed’te Nur FM, Sêrt’te haftalık yayın yapan Gökkuşağı Gazetesi ve Selam TV, Wan’da haftalık yayın yapan Güncel Gazetesi ile Merkür TV ve Esra FM, Batman’da İrfan Çocuk Dergisi, Agirî’de Ağrı Ekspres Gazetesi, Muş’ta ise Filiz FM yayın yapmaktadır.

Fetullahçı Medya’nın Kürt Düşmanlığı


Türk devleti her zaman Kürtleri zihinsel ve kültürel soykırımdan geçirmek için“dozunu kendi ayarladığı” Türk-İslamcı Yeşil Türk Irkçıları ve medyaya ihtiyaç duyarken, bazen irtica hortluyor söylemini kullanmakla asıl amacı gizliyor. Önce Kürtleri kırımdan geçirmek için İslamcılık maskesiyle Fettulahçı dernekler ve medya sahneye sürüyör, devletin tüm olanaklarını seferber ederek destekliyor. Sonra Fettullahçı tehdit olduğu propogandısını yayıyor. Böyle olmazsa bu kadar Fetullahçı Medya yaygınlaşabilir miydi?


Bunun en tipik örneği 1990 yıllardır. 90 yıllarda onlarca Kürt gazetecisi katledilirken, Kürt gazeteleri bombalanırken, Fetullahçı Medya, Türk ordusuna tetikçilik yapıyordu.


Türk Ordusu elinde bir çakı bile olmayan Kürtleri toplu halde katlederken, sözkonusu medya TV’lerinde, gazetelerinde “Mehmetçik 10 teröristi, inlerinde öldürdü” sürmanşeti
atılıyordu.90’yıllarda Kürt halkının yükselen özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücaddelesini bastırmak için devlet tümden bir kontgerilla şeklinde örgütlendi. Devletin kendisi kontgerilla devletine dönüştürüldü. Kürt halkının Hizbul-Kontra diye adlandırdığı Hizbullah örgütü de Kürt halkına karşı devlet tarafından örgütlendirilip, korundu, kollandı ve devletin vurucu gücü ile tetikçisi olarak kullanıldı. Devlet tarafından silahlandırılan ,Çevik Kuvvet ve JİTEM merkezlerinde, ordu karargahlarında kontrgerilla tarafından eğitilen Hizbul-Kontra elemanları özellikle 1991-92-93 yıllarında tam bir cinayet makinası gibi çalıştı.O yılllarda Kürdistan şehirlerinde yurtsever-devrimci-demokrat insanlara, hatta devlete mesafeli yaklaşanlara karşı düzenlenen satırlı, silahlı saldırılar, kaçırmalar, kaybetmeler Hizbul-Kontra eseriydi. 2000’den fazla insanı katleden Hizbul-Kontra, kontgerillanın Kürdistan’daki katliamlarının altına attığı imzaydı. Kürdistan kan deryasına döndüren, Türk Özel Kuvvetlerinin bir kolu olan Hizbul-Kontra’nın, Kürdistan’da yaptığı katliamları Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV, “Müslümanların meşru müdafası” diye kamuoyuna yansıtıyordu. General Doğan Güreş, Teoman Koman ve Veli Küçük hangi başlığın atılması gerektiğini söylüyorsa Fetullahçı Medya aynı başlığı atıyordu. Sadece bu değil. Bizzat Fetullah Gülen’in kendisi “her köşe başında Hizbullahi kahramanlar karşınıza çıkabilir” diyerek yurtsever Kürt halkına her türlü soykırımı reva görüyordu. “Kimliğinize sahip çıkmayın, kendinize ihanet edin, Türkleşin, ya kültürel soykırımı ya da Hizbul-Kontra’nın fiziki soykırımını kabul edin” düşüncesini savunuyordu.
Hizbulahi Kahramanlar Oldu Hizbul-Vahşet

90’lı yıllarda devletin ve Hizbul-Kontra’nın katliamlarını çarpıtarak veren, çoğunlukla katledilen Kürtleri gerilla diye yansıttan, bazende devlet ile Hizbul-Kontra’nın katliamlarını PKK yaptı diye veren Fetullahçı Medya şimdi de farklı bir dil kullanıyor.

2000 yılında, Hizbul-Kontra’nın korkunç cinayetleri ortaya çıkınca tutum değiştirdi. Zaman, Hizbul-Vahşet başlığını kullandı. Hizbul-Vahşet başlığını kullanmayla birlikte bu defa Ezidi Kürtlerini aşağılamak için “şu şu Hizbul-Vahşet elemanı Ermenistan’dan gelmiş” diyerek, Hizbul-Kontra’nın Ezidi Kürtleri ve Ermenilerle bağlantısını kurarak, Türk Devleti’nin kontrgerilla devleti olmadığını ve Hizbul-Kontra ile bir bağınının olmadığını yayarak, bu tarz propogandayla
T.C’yi aklamaya çalışıyordu.

90’lı yıllarda, Alternatif ve Özgür Kürd Medyası ölümleri ve işkenceyi, cayır cayır yanmayı, TNT, C-4 kalıplarıyala paramparaça olmayı da göze alarak, bedel ödeyek üzerine basa basa Türk Devletinin kontrgerilla devletine dönüştüğünü Kürdistan ve dünya kamuoyuna aktarıyordu. Türk ordusunun, Türk Özel Kuvvetlerinin, Türk Polisinin ve JİTEM’in katliamlarını deşifre ediyordu. Alternatif ve Özgür Kürd Medyası dışında Ne duyan
vardı.Ne yazan vardı. Ne bilmek istiyen vardı. Ne de gören bir Türk Medyası vardı.

Bir bütünen Türk Devletinin katliamlarına rağmen Kürt Özgürlük Hareketi ile Kürt halkının direnişi kırılamayınca iyice afişe olan bazı kontrgerilla elemanları Ergenekon operasyonu kapsamınca gözaltına alınınca ve bunlardan birkaçı tutuklanınca Fetullahçı basın yeni yeni “mal bulmuş Magrip misali” kontrgerilladan bahsetmeye başladı. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Kürt Özgürlük Hareketi, üç yaşındaki Kürt çocuğundan yüzyaşındaki Kürt dedesine kadar bilcümle Kürt halkının, başına getirildiklerinden dolayı varlığını çok iyi bildiği ve Türk Devletiyle özdeşleştirdiği Türk Kontrgerillasını sanki yeni görüyordu Fetullahçı Medya.


Üstelik ABD’yi yeni keşfetmiş gibi Kürtleri aldatma kahramanlığına soyunuyor. Devletin 200 yıldır Kürdistan’da yaptığı soykırımı gizlemek için herkese Ergenekon yaftasını yapıştırma hinliğine başvuran yine Fetullahçı Medya. Bir taraftan Ergenekon ayrı Türk Devleti ayrıdır yanılsamasını oluşturuyor, bir taraftan da Kürt Özgürlük Hareketi’ni Ergenekonla ilişkilendirme çabasına girecek kadar Özel ve Psikolojik Savaş Medyası olma misyonunuyla hareket edecek kadar ahlaksızca düşebiliyor söz konusu Medya.


Sadece bu mu?


Fetullahçı Medya Da Ne Basın Etiği Var Ne De Vicdan


Sayın seyiciler yalnızca Zaman Gazetesinin yaptığı bu iki haber bile bunların nasıl bir münafıklık ile ahlaksızlığın en dibinde seyrettiğini göstermekte yetiyor.


Birinci haber şöyledir.


Haber Manşeti: Sünnetsiz Kundakçı DTP Adına Kurban Derisi Toplamış.


Bu haber 17 Ocak 2008 tarihinde Zaman gazetesinde yayınlandı. Kurban derisi toplayan birini DTP ile ilişkilendirip, sünnetsiz diyerek Ermeni olduğunu ima ediyor. Türk Devleti 2000’li yıllara kadar özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi yürüten Kürtler için Ermenidir diyordu. Bu söylemle hem Kürtleri aşağılıyor hem Ermenileri aşağılıyor, hem ırkçılık yapıyor hem de dinsel düşmanlık yayıyordu. Devlet 2000’li yıllardan sonra bu tür anti propogandayı bırakırken, Zaman gazetesi 2008 yılında ırkçı ve dinsel düşmanlık zihniyetini devam ettiriyor. Birde haberde, aynı habere konu ettiği kişiyi araç yakmakla suçluyor. Bununla da DTP hakkında yasal değil şiddet kullanan bir parti imajını bilinç altına yerleştiriyor.


İkinci haber ise şöyledir.


Haber Manşeti: Helen Bebek Mucizesi ve Depremde Çocuk Olmak


Haber 9 Mart 2010 tarihinde aynı kelimelerle Samanyolu TV ile Zaman Gazetisi’nde yayınlandı.


15 Günlük Kürt Bebeği Helîn’i Yunanlı Helen Yaptılar


Haberin kısa özetinde, “Elazığ’ın Karakoçan ilçesine bağlı Okçular köyündeki depremde, vefat eden annesi ve anneannesinin arasında sağ çıkarılan Helen Yüksel isimli 15 günlük bebeğe akrabaları bakıyor” bilgiler var.


Bu haberi Fetullahçı Medya’dan seyreden birileri bunlar ne insancıl haberler yapıyorlar düşüncesine kapılabilme ihtimali yüksektir. Fakat hakikat tam tersidir. İsmi Helen diye verilen kız bebeğin ismi Helen değildir. Bebeğin gerçek ismi
Helîn’dîr.İsim Kürtçe’dir. Diğer tüm medya organları kız bebeğe ilişkin haberde bebeğin gerçek ismi olan Helîn ismini kullanırken, Fetullah Gülen’in gazetesi Zaman ve televizyonu Samanyolu TV, Helen ismin kulandılar. Fetullahçı Medya Yeşil Türk Irkçısı zihniyetine sahip olduğu için Kürtlere düşmandır. Bu nedenle Helîn’î, Helen yapıyorlar. Dini açıdan münafıklık suçunu işliyorlar. Müslüman bir Kürt ailesinin bebeğine Hırıstiyan inancına sahip bir halkın dilinde kullanılan bir isimle kamuoyuna yansıtıyorlar.

Kürt Özgürlük Hareketini “Terörist Örgüt”, Önderini “Terörist Örgütün Başı” şeklinde vererek Kürtleri terörize etmede Doğan Holding medyasını geçmiş durumdalar. Doğan Holding Medyası katı-ulusçu bir çizgide Türk ırkçılığını körüklerken, Fetullahçı Medya ise diğer uçtan Türk-İslam Sentezci bir çizgide Yeşil Türk ırkçılığını
körüklüyor.Daha tehlikeli bir şekilde bir yayın çizgisi izliyor.

Samanyolu TV’deki Tek Türkiye Dizisinin Talimatı Ergenekondan


İki yıl önce ortaya çıkan, Türk Genelkurmay’ın Bilgi Destek Planı ve Faaliyeti çerçevesinde 2007 sonbaharından uygulamaya koyduğu “Kürdistan ve Kürtleri Biçimlendirme Planı” adındaki eylem planı biliniyor. Bu plana göre yapılması gerekenlerden biri de medya ve sanatçıların Türk kontgerillasının hedefleri temelinde harekete geçirilmesi ve TSK çizgisinde davranmalarının sağlanması öngürülüyordu.


Planda medyaya ilişkin Genelkurmaya bağlı Bilgi Destek Dairesi Başkanlığının belirlediği çerçevede, nelerin yapılması gerektiği şu maddeler halinde sıralanıyordu.



—Basın mensupları ve medya kanalları düzenli temasla yönlendirilecek, uygun medya organları kullanılarak, uygun yöntemlerle etkin olarak kullanılacak ve yandaş kılınacaktır.


—Bazı sanatçı ve yazarların desteklenmesi ve ön plana çıkarılması, Ordu ile aynı fikir ve eylemlerde bulunmayanların yıpratılması hedef alınacaktır.


— Uygun sanatçı ve yazarlara eser hazırlatılması, film, dizi ve belgesel çektirilmesi, şarkı besteletirilmesi ve maliyetleri karşılancaktır.


Genelkurmayın her konuda yürürlüğe koyduğu bu planı yeterli görmeyen AKP, Kürtleri tümden soykırımdan geçirmek amaçlı daha tehlikeli olan gizli bir “Kürtleri Tasfiye ve Soykırımdan Geçirme Eylem Planı’nı” 2009 Newroz’undan önce yürürlüğe koymuştu. AKP’nin Soykırım Eylem Planı’nda şunlar vardı.


—Kürt medyasının bastırılması, yurtsever Kürt sanatçıları, yazarları, bilim adamları ve Kürt dostlarının kriminalize edilmesi, tutuklatılması, Kürt halkına karşı özel ve psikolojik savaş yürütmek için özel radyo ve televizyonların teşvik edilmesi bu tür medya organlarını Kürdistan’ın her tarafına yaymak şeklinde bir plan hazırlanıp uygulanmaya konuldu.


Genelkurmay ile AKP’nin soykırım planını birer yerine getiren tek medya Fetullahçı Medya oldu.


Özellikle tamda özel ve psikolojik savaşa hizmet edecek şekilde üç dizi çekildi. Üç dizi Samanyolu TV’de
yayınlandı.Hala üç dizininde yayını sürüyor.

Söz konusu diziler “Ölümsüz Kahramanlar”, “Kollama” ve “Tek Türkiye” adlı dizilerdir.


“Ölümsüz Kahramanlar” dizisinde Türk Ordusu’nun Kürdistan’daki işgal savaşında yer alan askerlerin hikayeleri Türk ırkçılığını hizmet edecek bir tarzda işleniyor. Vatan, bayrak, ırkçılık gibi olgular yüceltilerek Kürdistan’da askerlik yapma, savaşma ve savaşta ölme kutsallaştırılıyor. Savaşta ölen askerler hiç ölmeyen şehitler şeklinde lanse ediliyor. Kürdistan, Türk vatanı olarak gösteriliyor. HPG gerillarıda cahil, vahşi, duygusuz, hiçbir amaca hizmet etmeyen kişilikler olduğu belirtiliyor. Kürt kültürüne karşı düşmanca bir dil kullanılıyor. Kürt ulusal giysilerinin giyilmesi gerilikmiş gibi veriliyor. Bu dizinin yönetmeni Kenan Özyurt adındaki biridir.


“Kollama” dizisinde ise Türk Özel Harp Dairesi’nin en küçük kollarından biri olan Ergenekon Örgütü ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin ortak amaçlar doğrultusunda hareket ettiği, KÖH’nin Ergenekon tarafından yönlendirildiği imajı veriliyor. Türk devletinin çok yüce, hukuka riayet eden, şeffaf, demokratik ve ak û pak bir devlet olduğu, kontrgerilla ile hiç bir bağınının olmadığı teması işleniyor. AKP’nin Türk devletini çok demokratik bir devlet haline getirdiği, Ergenekon ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin buna engel olmaya çalıştığı vurgulanıyor. Devletin bekası için hukuka göre hareket eden polis karekteri ön plana çıkarılıyor, yine bununla birlikte devletin bekaası için Kürtlerin işkenceden geçirilmesi, katledilmesi gerektiği düşünceside başka bir polis karekteriyle meşru kılınıyor. Polis teşkilatı, huzuru ve emniyeti sağlayan, toplumu kollayıp koruyan ulu bir teşkilat şeklinde yüceltiliyor.


Dizinin senaristleri Nakkaş, yönetmeni Barış Yöş’tür.


Tek Cemaatin “Tek Türkiye” Adlı Emsalsiz Tek Irkçı Dizisi


Üçüncü bir dizi olan “Tek Türkiye” dizisinde ise Tek Türkiye, Tek Türk Irkı, Tek Türk Dili, Tek Türk Kültürü, Tek Türk Bayrağı ve Tek Fetullah Gülen Cemaati dışındaki her şey düşman kategorisine alınıyor. Ve ortadan kaldırılmasının zorunlu olduğu fikri ön plan çıkarılıyor. Türk ırkçılığı meşrulaştırılıyor. Kürdistan’da görev yapan doktor, kaymakam ve öğretmenler efsaneleştirilerek kahramanlaştırılıyor, zorluklara direnen, fedakarca hizmete koşan, Kürtleri modernleştiren, aydınlatan görevliler ve idealist Türk misyonerleri olarak karekterize ediliyor. HPG gerillalarını ise geri, barbar, inançsız, domuz eti yiyen ve kutsal bilinen değerlere saldıran ve Kürt halkının özgürlük, direniş ve eşitlik mücaddelesine öncülük eden fedailer değil, Kürt halkını boyunduruk altında bulundurmayan çalışanlar olarak gösteriyor.


Tek Türkiye dizisinin yapımcısı Salih Asan, yönetmeni Gürsel Ateş ve Çelik Berksoy, seneristi Ali Kara, Ahmed Günbay Yıldız ve Samin Utkudur.


Bu dizi Konya’ya 15 kilometremesafede bulunan bir köyü çekiliyor. Dizi Genelkurmay’ın talimatı doğrultusunda çekilirken, dizinin silahları da Türk Kontgerilla Örgütü olan Özel Hareket tarafından sağlanıyor. Yalnızca silah desteği verilmiyor, Konya’daki polis teşkilatında görev yapan polisler de dizide figüran olarak rol alıyorlar. Dizinin yapımcısı Salih Asan dizinin amacını açıklarken, “Biz dağa çıkmak üzere olan bir genci bu düşüncesinden vazgeçirebiliyorsak, dağa çıkmış bir insanımızı dağdan indirebiliyorsak dizi hedefine ulaşmış olacak. Bu amaca hizmet etmek için bütün ekibimle gayret ediyorum” dedi.


Türk Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, her açıklamasında PKK’ye ilişkin hedeflerini belirtirken, gerillaya katılımı kastederek, “dağa çıkışları en aza indirmek ve bitirmek, dağdan inişleri artırmak temel hedefimizdir” diyor.


İlker Başbuğ ile “Tek Türkiye” dizisinin yapımcısı Salih Asan’ın hedefler konusunda aynı açıklamada bulunmaları Samanyolu TV’nin kimlerin talimatıyla yayın yaptığı aşikar kılıyor.


Dizinin oyuncularında olupta, Şıvan rolünde oynayan Süleyman Karadağ, Haber Türk TV’ye konuk olduğunda dizi için destek verenlere teşekkür etti. Karadağ, Konya Belediyesi, Konya Valiliğine teşekkür ettikten sonra, “Özel Hareketçiler gerçek silahlarıyla bize destek oldukları için onlara teşekkür ediyoruz”dedi.


Dizinin yapımcısı Salih Asan ile oyuncusu Süleyman Karadağ’ın belirtikleri Türk Genelkurmayı ile AKP’nin Kürtleri soykırımdan geçirmek için medyaya verdiği görevler çerçevesinde Samanyolu TV’nin nasıl soykırımcı bir rol üstlendiğini açığa çıkıyor.


Şimdi soruyoruz Samanyolu TV bu yayınlarıyla Kontgerillanın bir yayın organı değilse, başka hangi medya organı Kontrgerillanın medya organıdır.


Faşist Bir Kont-Gerilla İmamı Fettulah Gülen


Özel ve psikolojik savaş karargahı Fetullahçı ve AKP’li basın bu günlerde herkesi, asker yanlısı, kont-gerilla ya da Ergenekoncu olmakla suçlarken, aslında liderlerinin ve kendilerinin en hakikiki asker zihniyetliYeşil Kont-gerilla’nın esas karargahı olduklarını gizlemeye
çalışıyorlar.Kürtçe’nin Dımılki Lehçesi’de bir söz vardır. “Keçelo nameyê mi nameyê to, kelawa mi sereyê to- Keltoş benim ismim senin ismin, benim külahım da senin kafan da-“ sözün anlamında kirlilikleri ve ayıplarını başkalarına yıkarak kendilerini temize çıkarmaya çalışıyorlar.Liderleri Gülen, ne ise Fetullahçı ve AKP’li basında odur.

Gülen 16 Yaşında Gladio Üyesi


Gülen, 1957 yılında Erzurum’da daha 16 yaşında iken Türk Gladiosu elemanı üstteğmen Esat Keşafoğlu tarafından örgütlendirilir ve Gladio elemanı olarak Nur Cemaati’ne sızdırılır. O’nun vasıtasıyla Nur Cemaati, Türk ırkçılığının hizmetine sokulur.


Ankara Mamak’ta acemi birliğinde askerlik yaparken, Albay Reşad Taylan’ın yanında kont-gerilla istihbaratında uzmanlaştırılmak üzere özel bir misyonla telsizci olarak görevlendirilir. Usta birliğindeki askerliğini İskender’unda yapar. Hem de uzmanlaşmış istihbaratçı kont-gerilla elemanı olarak büyük telsizin sorumluluğuna getirilir. Artık ordunun tüm gizli ilişkilerinden haberdardır Gülen. Hemde ikinci ordu komutanı ırkçı general Cemal Tural’ın yanında istihbaratçıdır. Askerlerin herhangi bir camide vaaz vermesi yasakken, kendisine vaaz verme yetkisi
verilir.Turan’ın verdiği talimat doğrultusunda İskenderun’da ırkçı vaazlar verir.

Hem Barzani Hem De Kürt Düşmanı


Kürt düşmanı ırkçı general Cemal Tural’ı niçin sevdiğini “Küçük Dünyam” adlı kitabında şu sözlerle aktarır. “Cemal Tural 2. Ordu Komutanıydı. Ve hakikaten milliyetçi görünüyordu. Barzani hareketini adım adım takip ediyordu. O günlerde, Güneydoğu’daki bazı evlerde, Barzani’nin resimleri asılıydı. Barzani her an halkı ayaklandırabilir şeklinde şayia vardı. Cemal Tural’a karşı duyduğumuz alaka biraz da Barzani’yi yakın takibe almasından dolayıydı. Şimdi durum ve tutumuza bakınca bir kere daha şu tuhaflıkların karşısında hayrete düşüyorum. Dünkü şaki bugün eller üstünde”.


Gülen: “Dünkü Şaki Bugün Eller Üstünde”.


Evet yanlış duymuyorsunuz, yanlış görmüyorsunuz. Fetullah Gülen, Mustafa Barzani’ye hakaret
ediyor.”Dünkü şaki bugün eller üstünde” diyor. Acaba Güney Kürdistan’da Gülen’e özel arsalar tahsis ederek, Fetullahçı okullar açan ve çocuklarını bu okullara gönderen Barzani’ler, Gülen’in hem Mustafa Barzani hemde Kürtlere düşman olduğunu bilmiyorla mı?

Fetullahçı Okulların Sermayesi CIA’nin Uyuşturucu Paraları


Eski FBI danışmanı ABD’li Paul L. William, 29 Nisan’da Pocono Record gazetesinde yazdığı makalede Fetullahçı okulların CIA’nin bir dönem uyuşturucu kaçakçılığıyla elde ettiği paralarla finanse edildiğini ifade ediyor. Yazar Gülen’in bu parayla gelişmekte olan ülkelerin petrol ve doğal gaz rezervlerini kontrol altına alabilmek için Orta Asya ve Kürdistan’da okullar açtığını dile getiriyor.


CIA’nin Şubesini Erzurum’da Açıyor.


Fetullah Gülen bununla da kalmıyor. Orduya ve Tural’a övgüler diziyor ve diyor ki, “Tural Paşamız milliyetçi diyorlar. Türk askeri milliyetçi olmayacak da ne olacak. Allah milliyetçilere uzun ömürler versin”. Gülen bunları söylerken General Tural O’nu özel izinle Erzurum’a gönderir. O’nu Erzurum’da CIA’nin bir şubesi olan Komünizmle Mücaddele Derneği’ni kurmakla görevlendirir. Gülen bu görevi yerine getirir. Ve sonra İskenderun’a döner.


Faşişt Cuntadan Şak, Gülenden Tak


Orduya bağlı bir kont-gerilla elemanı olan Gulen 12 Eylül öncesinde 1980 Şubat’ında “Anarşistlerin yerlerini devletin asker ve polisine bildirmeyenlerin Allah’ın katında sorumlu olduklarını” belirtir ve toplumun ajanlaşması için vaaz ve fetva verir.


12 Eylül darbesini en çok alkışlayanların başında Fethullah Gülen ve cemaati gelmekteydi. Gülen’in başyazarlığını yaptığı Sızıntı dergisi, 12 Eylül 1980’den sonraki ilk sayısında, darbeye alkış tuttu. Bakın Gülen “Son Karakol” başlıklı yazısında darbeye nasıl selam duruyor: “Karakol, sükunet’in, huzur’un ve emniyetin remzidir. Ümidimizin tükendiği yerde, Hızır gibi imdadımıza yetişen Mehmetçiğe bir kere daha selam duruyoruz”. (Sızıntı, Ekim 1980, sayı:21)


12 Eylül faşizmini şu sözleriyle meşrulaştırmaya çalışır. “Asker tam zamanında yetişmese bütün millet olarak inkisar içinde ağlamaktan başka çaremiz kalmayacaktı”.


Aslında faşist generallerin kendisini özel misyonla görevlendirdiğini itiraf ederken özgürlük ve demokrasi isteyen gençleri suçlarken şöyle devam eder. “Radikal sol bunlara her yerde faşist paşalar generaller diyorlardı. Bu son hareketin mimarları müspet icraatta bulundular. Kıymetli vatan evlatlarına hizmet etme yollarını açtılar”.


Gülen Kendini Allah, Faşist Evreni Kurtarıcı Melek Yapar


“Kenan Evren Cennetliktir. Kucaklayan ve kutsal kurtarıcı bir melektir”.


Gülen’in Tarihi Safsataları.


26 Kasım 1989 İzmir Hisar Cami’sinde verdiği vaaz da, Başörtüsü eyleminin arkasında dinsizler ve komünistlerin olduğunu iddia ederek devlete ittiati istiyordu.


Yıl 1995, Jitem Gülen’i Ödüllendirdi


Kürdistan’da katliam yapan JİTEM’in ödüllendirdiği tek imam Gülen’dir. 1995 yılında JİTEM’e bağlı “Mehmetçik Vakfı” Kürt çocuklarını Türkleştirmede en önemli misyonu oynayan Gülen’i “Teşekkür Beraatı” ile ödüllendirdi.


Susurluk Çetesinde Bir Veli Küçük Bir De Gülen Başrol De.


Her ne kadar inkar etmeye çalıştıysa da ABD’nin 1960’ların sonunda kurduğu “Yeniden Milli Mücaddele Birliği” adlı kont-gerilla örgütünde Veli Küçük ile birlikte yöneticilik yapan Gülen’di. Susurluk çetesinin ortağı şeklinde ismi anılan ve deşifre olan Gülen, Susurluk çetesinin açığa çıkarılmasına karşı çıkarken şunları belirtiyordu.


“Bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı”.


28 Şubat 1997 Darbesi’nin Ortağı ve Şakşakçısı


28 Şubat darbesine ilişkin, Yalçın Doğan’a verdiği bir mülakat da Erbakan için: “Hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli”.


Gülen kısa bir süre önce yayınladığı mesajda da Türk ordusunun kendi gözbebekleri ile kendilerini geleceğe taşıyan yegane köprü olduğunu belirterek, Türk ordusunun Kürdistan’ı işgalde bulundurmasını Türklüğün yayılmasına en büyük katkıya sağladığını söylüyordu.



Özgür Bilge

Hiç yorum yok: