2 Ağustos 2011 Salı

Yeni Devlet Konsepti ve Kürtler

Kemalizm’in son kalesi TSK da hükümete karşı koyamayacağını düşünüp Ilımlı Islamın egemenliğine girmeye tahammül etmektense toplu bir şekilde istifa etti.
 
TSK’nın komuta kademesinin istifasıyla Türkiye yeni bir döneme girmiş bulunmaktadır. Seksen beş yıllık Kemalizm yönetiminden, Fetullahçı Cemaatin başını çektiği Ilımlı İslami devlet yönetimine yerini bıraktı. Aslında son bir iki yıldır bu geçiş sağlanmıştı; yalnız komuta kademesinin tümden istifası Kemalizm’in Islamcılar karşısında yenilgisinin son halkasıydı. Her ne kadar yönetimsel devir teslim törenine benzer bir görüntü ortaya çıkmasa da Türkiye Cumhuriyeti yeni bir modele resmen girmiş bulunmaktadır.

 
AKP’nin Fetullah Gülen cemaati destekli devleti ele geçirmesi aşamalı olarak meydana geldi. Önce Polis Teşkilatına sızan Cemaat daha sonra Yargı dâhil birçok devlet kurumunu ele geçirdiğini biliyoruz.

 
Cemaat, Kemalizm’in sert kalesi Orduya da daha önce de sızma girişiminde bulunduğunu biliyoruz. Kara Harp Okulu’na gönderilen öğrencilerin teşhir olmamak için sürekli sim kartı değiştirdiklerini bu sayede kendisini gizleyerek ordunun üst kademesine doğru ilerlemenin hesabı yapılıyordu. Ordu kaç kuşak sonrası Cemaatin emrine geçer bilinmez ama Ordunun şimdilik yönetim mekanizması Kemalistlerden oluşsa da Cemaatin yönetim tarzına razı oldukları görülüyor.
 
DEVLETİN YENİ SAHİPLERİ ‘SAHAYA İNİYOR’
 
Zaman Gazetesi yazarı aynı zamanda Gülen Cemaatinin sorumlusu olarak da bilinen Hüseyin Gülerce’nin “PKK’ye karşı Cemaat sahaya inecek!” itirafı yeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kürtlere karşı Yeni Konseptini ortaya koyuyor. Bilindiği gibi Cemaat, PKK’nin yeni filizlenmeye başladığı 80’li yıllarda bile Kürtlere karşı kin ve düşmanlık yürütmüştür. Özellikle Psikolojik Savaş yöntemlerini kullanmayı deneyerek Kürt Halk Mücadelesini terörize etme ve işlevsiz bırakmaya yönelik eylemlere girişti. Yine aynı şekilde başta bulunan sağ-sol ayrımsız bütün hükümetlere bu konuda desteği sonuna kadar esirgememiştir.

 
Bundan sonra Devlet=Gülen Cemaati olduğundan Kürtlerin eski ama aslında kendi deyimleriyle yeni cephesi bu Cemaat olacaktır.
AKP’nin birkaç gün önce Kürdistan’da tekrar Özel Harekatçıların devreye sokulacağı açıklaması da, Cemaatin en güçlü olduğu Emniyet eliyle Kürdistan’daki Kirli Savaşa yeni bir boyut katmak istediği anlaşılmaktadır.

 
Gülerce’nin yazısında önemli bir dipnot daha da; “devletin bütün kurumlarıyla yekahenk bir mücadele” noktasıydı. Bu da gösteriyor ki devletin bütün organlarına hükmeden Cemaatin Kürtlere karşı bütün devlet kurumlarını devreye sokulacağı itirafıdır. Daha önce KCK tutuklamalarıyla oluşturulan hayali iddianamenin Cemaat Savcılarınca hazırlandığıbiliyoruz. Bu anlamda Kürdistan da yeni tutuklamalar ve yargı terörünün gelişeceği açıktır.

 
Gülerce, Kürtlerin siyasi iradesi BDP’yi de tehdit etmekten geri kalmıyor. “Demokrasi”, “siyasi irade” kavramlarını dillerinden düşürmeyen cemaatin BDP’yi hedef olarak göstermesi ve aleni bir şekilde tehdit etmesi, Türkiye’yi bekleyen Yeni bir Dikta Rejimi'nin korkunç ipuçlarıdır.
 
KÜRTLER YENI HAMLELER BELIRLEMELI
 
Kürtler cephesinde de yeni bir sürecin başladığını söyleyebiliriz. Aktif olarak son otuz yıldır Kemalizm’in klasik inkar ve imhasına karşı mücadele eden Kürtlerin karşısında bu sefer daha acımasız ve daha planlı bir saldırı gelişeceği şimdiden ortada.

 
Kürdistan’da Kürt Halk Hareketi karşısında örgütlenme çalışmalarında başarısız olan cemaatin aleni bir şekilde Kürtlere savaş ilan etmesi cemaatin örgütlenme açısından aslında başarısızlığın büyük öfkesinin dışavurumudur.  


Kemalizm de önce Kürtleri asimile edip ortadan kaldırmayı düşündü bunu başaramayınca da Kürt katliamını gerçekleştirme yoluna gitmişti.
 
Kürtler KCK davası, Hatip Dicle ve diğer tutuklu vekillerin durumu, İran saldırıları, bölgede artan imha operasyonlarını bir bütün olarak tekrar değerlendirme yoluna gitmeliler. Bütün bu saldırıları boşa çıkartacak sistemli ve dinamik kararlar almak zorundalar.

 
Kürtler klasik Kemalist zihniyetin ortadan kalktığını ve yeni bir AKP-Cemaat destekli Konseptin geliştiğini fark ederek bu bağlamda mücadele politikasını tekrar gözden geçirmelidir.

 
BDP bu anlamda Kürdistan’da halk toplantıları gerçekleştirmelidir. Halkın yeni süreçle ilgili bilgilendirilmesi ve görüşlerinin alınması BDP’ye güç katacaktır. Her ne kadar bu rolü DTK üstlense de Kürt seçilmişler bölgenin en ufak yerlerine kadar giderek halk toplantılarını gerçekleştirmesi ayrı bir önem arz etmektedir.

 
Kemal Burkay’ın Türkiye’ye getirilişi de bu yeni konseptin bir parçasıdır. HAK-PAR ve KADEP’in ulusal cephede yer alması onları Burkay’a yöneltti. Bunu cemaatin kendisi desteklemekte ve yürütmektedir. Burkay, başarılı olabilseydi son 30 yıldır PKK karşısında başarılı olurdu. Dolayısıyla onun Türkiye’ye getirilmesi Kürt Hareketini zerre kadar etkilemeyecektir.
 
HAKLILIĞIN OLDUĞU YERDE HİÇBIR GÜÇ BAŞARI SAĞLAYAMAZ
 
Asıl önemli gerçek şudur ki Kürtler bu ülkede de diğer üç parçada da haklılar. Haksızlığın karşısında hiçbir inanç, devlet, ideoloji ve güç duramaz. Devlet istediği kadar bütün savaş araçlarını ortaya koysun yine de bu haklılık karşısında duramaz. Belki çözüm finalini bir nebze de olsa ağırlaştırır ama hiçbir şekilde ortadan kaldıramaz. Bugün Kürdistan’da ister PKK olsun ister farklı bir güç, hepsi de desteğini bu haklılıktan ve halkın azimli iradesinden almaktadır.


Geçmişte görülen örneklerle açıklamak gerekirse DEP-HEP kapatıldı halkın iradesi HADEP’te şekillendi. HADEP kapatıldı bu sefer de DEHAP’ta sonrasında DTP’de, en son da BDP’de şekillendi. Yani ismi ne olursa olsun başında kim olursa olsun bu haklılık tıpkı yılanın deri değiştirmesi gibi tekrar yenilenir. Devletin klasik çözüm mantığı bu irade karşısında hiçbir şekilde başarı sağlayamayacaktır.
 
 Mekselina LEHENG

Hiç yorum yok: