2 Ağustos 2011 Salı

İran-PJAK Savaşı

 Kandil’de 16 Temmuz’dan bu yana süren İran-PJAK savaşının bir süre daha uzaması muhtemel. Çünkü İran BTC’si gündemde. Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner dahil kuvvet komutanlarını YAŞ toplantısından önce istifa ettiren AKP hükümeti de İran’ı savaşı tırmandırmaya teşvik modunda. İki taraf da bazı konularda çekişirken, birçok konuda birbirine muhtaç.




Ana hatlarıyla açarsak; iki ülkede de gelişen Kürt muhalefeti statükoyu en çok zorlayan muhalefet durumunda. Bu muhalefeti yok edemezlerse de sindirmek için eşgüdümlü hareket ediliyor. Sanayide, konutlarda yaygınlaşan doğalgaz kullanımı nedeniyle Ankara, Rusya’nın yanında İran doğalgazına bağımlı.


Türkiye, İran’la ilişkileri iyi olduğu müddetçe Irak’taki yeni dengeler içinde at koşturacağını biliyor. Çünkü Irak’ta Sünni hakimiyet kırıldı ve çoğunluk olan Şiilerin hakimiyeti perçinleşiyor. Ankara, İran ile sıkı işbirliğini artırdığı oranda Suriye üzerinde daha fazla söz sahibi olacağını iyi biliyor. Türkiye, İran’a yakın Nusayri yönetimle Tahran dostluğu sayesinde daha kolay iletişim kurdu. (Suriye’deki isyan bu konudaki dengeyi her an bozabilir.) Ankara, Hizbullah ve Şii nüfus üzerinde belirleyici etkisi olan İran’la iyi ilişkileri üzerinden Lübnan’daki oyuna dahil oluyor. Bu eksen üzerinden aldığı enerjiyle Filistin yönetimi, Hamas ve İsrail üçgeninde rol alabiliyor.


İran ise, Ankara’yı kendi sesini batıya duyuran pencere olarak görüyor. Nükleer silah krizinde Ankara’dan gördüğü desteğe müteşekkirdi şimdiye kadar. Mayıs 2010’da Tahran’da Ahmedinejad yönetimiyle uranyum takası için mutabakat imzalamıştı AKP yönetimi. Ardından Haziran 2010’da BMGK’de İran’a yeni yaptırım tasarısına Türkiye “Hayır” oyu kullanmıştı. İran bundan sonra da hem Kürt sorunsalında hem nükleer krizde Ankara desteğini arkasında görmek istiyor.


Maliki’nin kefareti


Bu bağları kullanmak isteyen Tahran yönetimi işbirliğinde yeni bir sayfa açarak Ankara ve Bağdat yönetimini de yedekleyip PJAK’a savaş açtı. “PJAK’ı yok edinceye kadar” sloganıyla savaşa giren İran, kayıpları komutanlar düzeyine çıkınca telaşla yeni destek kıtaları aramaya koyuldu. 26 Temmuz’da İran Dışişleri Bak. Sözcüsü Ramin Mihmanperest, Almanya’dan PJAK’ın üst yönetimini iade etmesi yönünde talepte bulunduklarını açıkladı. Mihmanperest, Irak’taki Nuri Maliki yönetiminden de iade beklentilerini karşılamasını istediklerini söyledi. En büyük desteği aslında Irak’tan bekliyor. Bağdat yönetiminin Federal Kürdistan hükümetini zorlayıp Kandil’i kıskaca almasını hesap ediyor. KDP ile el altından çekişmesi süren Irak Cubş. Talabani’nin de kendilerine yakın durması bu konudaki beklenti çıtasını yükseltiyor. Nuri Maliki’yi piyonu olarak görüyor. Çünkü Nuri Maliki, hükümeti El Irakiye Lideri İyad Allawi kurmak üzereyken İran’ın yoğun çabasıyla yeniden başbakanlık koltuğuna oturduğu için minnettar. Hem geçmişte Tahran’ın koruyuculuğunda yaşayan hem de ABD’nin yıl sonunda Irak’ı boşaltma taahhüdünü tutması durumunda meydanın İran’a kalacağını düşünen Maliki, Tahran’ın yörüngesinden çıkmıyor. Türkiye, Suriye yönetimi ve Hizbullah lideri İran’la birlikte aylarca süren krizde Maliki hükümetinin kurulması için yoğun çaba sarfetmişti. İran, Şii muhalefet Sadr liderliğindeki Mehdi Ordusu’nun da Maliki’yle çekişmesine ara verdirmişti. Maliki işte bu çerçeve içinde kefaretlerinden birini İran’ın sınırötesi harekatına onay vererek ödüyor. İran dini liderine bağlı Kasım Süleymani’nin Maliki’nin karar süreçlerinde arkasındaki isimlerden olduğu, vekaleten saldırılar örgütlediği kaydediliyor.


İran’ın BTC’si


İran, Batı sıkıştırması, ambargo ve aşırı silahlanma nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşıyor. Dış satıma ihtiyacı had safhadayken neden PJAK’a bayrak açtı derken zamanlamaya etki eden bir faktör yüzeye yansıdı. Yeni ekonomik enstrümanlar Ankara ve Bağdat’a karşı koz olarak devreye kondu. Çatışmalar sürerken İran doğalgazının Irak ve Suriye üzerinden Avrupa’ya taşınması için 25 Temmuz’da doğalgaz yataklarının olduğu Asaluye’de bir anlaşma imzalandı. Hat çeşitliliği ve Ankara ile pürüz yaşanmaması için bir hattın da Türkiye’den geçirilmesi düşünülüyor. 10 milyar dolar maliyetli İran-Irak-Suriye hattının hayata geçmesi nasıl mümkün olacak? (Maliyet neredeyse NABUCCO projesi kadar). Hattın Suriye limanlarına ulaştırılması için Federal Kürdistan’dan geçirilmesi gerekiyor. Hattın güvenliğinin sağlanması için Kürtlerin statüsüzlüğü ve PJAK ve PKK’nin tasfiyesi hesaplanıyor. (1990’lardaki 3 milyar dolar maliyetli Bakü-Tiflis-Ceyhan-BTC projesi sürecinde ABD-Türkiye’nin Kürt hareketini bitirme konseptiyle PKK Lideri Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması operasyonunun bir benzeri sahnede. ABD şimdi Suriye’ye yönelirse Irak’tan çekilirse bölgede güçlü bir örgüt istemiyor). Böylece Hewler yönetimini de kontrol altına almış olacak. Hem Basra’nın kaynaklarından yararlanacağı, hem Bağdat’ı kontrol edeceği hem Hewler’e istediklerini yaptırtacağı inancında. Bu hattın hayata geçmesi karşılığında Bağdat yönetiminden Kürtlere karşı daha saldırgan olması istenecek, Federal Kürdistan’daki siyasi dengeler altüst edilmeye çalışılacak. İki ülke elektrik şebekelerini de bağlamak için görüşmeler yapıyor. Ve harekata desteği aksamasın diye bir havuç da Ankara’ya. 27 Temmuz’da Türkiye ile gümrük tarifesiz 100 milyon dolarlık mal ihracatı anlaşması imzalandı. Tarım ürünlerinin payı yüzde 50, sanayi ürünlerinin payı yüzde 50 olarak belirlendi. İki ülkenin de gözlerini kapatarak görmek istemediği ise meşruiyet gerçeği ve Ortadoğu’daki konjonktür dalgalanması. Tunus ve Mısır’dan yayılan isyan alevlerini, halkların özgürlük meşalelerini söndürmeye ne ABD’nin gücü yetti, ne de Tahran’la Ankara’nın setleri para edecek.

M. Ali ÇELEBİ

Hiç yorum yok: