13 Temmuz 2011 Çarşamba

Yapısal Ve Kurumsal Faşizm


Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan bugüne kurumsal bir faşizmi yaşamaktadır. Darbe dönemleri bu faşizmin sadece daha da koyu bir hale getirilmesidir. Önceleri 141, 142, 168, 171 ve 163. gibi maddelerle komünistlik, Kürtçülük ve şeriatçılık suçlamalarıyla insanlar cezaevine atılırdı. 

Şimdi ne değişiklik var denilirse olumlu yanıt vermek zor. Sovyetler dağılıp sol zayıflayınca 141 ve 142 kaldırıldı. Türk devleti 12 Eylül’le birlikte siyasal İslamcıları adım adım sistem içine entegre edince 163. Maddenin kaldırılması gerçekleşti. Yeni Türk ceza yasası yapılınca Kürt sorunuyla ilgili maddeler de kaldırıldı. Ancak bunlar kaldırıldıktan sonra terörle mücadele yasası (TMK) adı altında daha faşist ve dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş yeni bir yasa çıkardılar.
TMK tüm muhalifler üzerinde terör estiren faşist bir yasadır. Bu yasanın karakteri eğer sistemi rahatsız etmeyecek bir siyasi güçse ona dokunmuyor, ama sistemi rahatsız eden, demokrasi ve özgürlükleri köklü ilerletmek isteyen bir siyasi hareket olunursa bu yasa Demoklesin kılıcı gibi sallandırılıyor. TMK “müesses nizama” yönelik muhalif hareketleri bastırmaya göre düzenlenmiş bir yasadır. Faşist ülkelerdeki toplum üzerinde baskı kuran tüm cezai müeyyide maddeleri bu yasaya içirilmiştir.

Bu yasa içine girmeyecek tek bir muhalif yoktur. Mevcut müesses nizam için tehlikeli görülen her birey ve kurum kendini bu yasanın kıskacında bulur. Bu yasa bir zamanlar ABD’de ki Mc Karticilik denen dönemin tam bir yasal statüye kavuşturulmasıdır. O dönemde ABD'de her muhalif komünistlerin ajanı suçlamasıyla kendini zindanda bulurdu. Şu anda Türkiye ve Kürdistan'da her kes “terör örgütü üyesi olmasa da terör örgütü gibi davranmak ve terör örgütüne hizmet etmekten dolayı” tutuklanabilir. 

Terörle mücadele yasası 1980’li yıllardaki 146, 125, 141, 142, 168 ve 171. Maddelerden daha acımasız bir biçimde işletilmektedir. Türk devleti kendine yönelik en büyük tehlike olarak Kürt Özgürlük Hareketi’ni görüyor. Bu nedenle Kürt Özgürlük Hareketi yanlısı gördüğü herkesi bir bahaneyle zindana atıyor. Hiçbir delil olmasa da sözleri ve yaptıkları terör örgütüne hizmet ediyor denilerek tutuklanıyor. 

Yasalar tarih boyu genellikle objektif deliller arar. Subjektivizme ve subjektiv yorumlara itibar etmez. Bu, aslında insanlık tarihindeki ahlaki ve hukuki kuralların temel ilkesidir. Ne var ki Türkiye'deki TMK böyle değildir. Tam da Türkiye'deki kurumsal faşizme uygun bir yasadır. 

TMK yasasına dayanarak tamamen subjektif yargılarla zindana atılmayacak insan yoktur. Nitekim bu yasaya dayanarak insanlar yıllarca tutuklu kalıyor. Hatta hiçbir delil olmasa bile subjektif yargılarla insanlara cezalar verilebiliyor. Bundan daha faşist bir yasa olabilir mi? Böyle bir yasaya sahip ülke faşist olmaktan başka bir tanımla ifade edilebilir mi? 

Türkiye'nin en temel siyasi, sosyal ve hukuki sorunu böyle bir yasaya sahip olmasıdır. Kim bu yasayı eline alırsa o muhalifleri üzerinde terör estirir. Dün bu yasayı başka bir hükümetin, bugün başka bir hükümetin işletiyor olması hiç fark etmez. Her iki durumda da ülke faşist karakter kazanmaktan kurtulamaz. Öyle bir yasadır ki zıt görüşlü olanlar bu yasayı bir birine karşı rahatlıkla kullanabilir.
Şu anda Türkiye'de terörle mücadele yasası kaldırılmadan, demokratik zihniyete sahip olmayan hükümetlerin elinden böyle bir tehlikeli araç alınmadan Türkiye'nin demokratikleşmesini beklemek hayaldir. 

Türkiye'de tek bir yasa vardır, o da TMK’dır. Diğer yasaların hepsi amiyane deyimle hikayedir. Türkiye'nin siyasi rejimini şekillendiren bu yasadır. Bu yasa içine ne koysan alan bir torba gibidir.  Düşüncesi ve tutumu Kürt Özgürlük Mücadelesi’ne hizmet ediyor diye düşünüldüğü an hiç kimse yakasını bu yasadan kurtaramaz. Örneğin son zamanlarda AKP'yi eleştiren ve Kürtlerin demokrasi ve Özgürlük Mücadelesi’ne sıcak bakan akademisyen yazar Nuray Mert bu yasaya dayanarak zindana atılabilir ve yıllarca burada tutulabilir. Yargılama sonucunda ceza almayacak olması önemli değildir. Kaldı ki bu yasa kendi meşruiyetini korumak için tutukladığı herkese şöyle veyahut da böyle bir ceza vermektedir. 

Böyle bir yasanın olduğu yerde demokrasiden söz edilebilir mi? Türkiye, Kürt Özgürlük Hareketi yanlıları ve dostları dışında herkes için sınırlı demokratik bir ülke olarak görülebilir. Ancak mevcut rejime gerçek muhalefet olanlar için ise Türkiye tam bir faşist ülkedir. Faşizm zaten muhaliflerine tahammül etmeyen rejimin adıdır. Tabii ki AKP ve yandaşları ve bu sistemi savunanlar için TMK rahatsız edici olmayabilir. Ama demokratik ölçülere göre ve demokrasi güçleri açısından dört dörtlük faşist bir yasadır. Böyle bir yasanın muhalifler üzerine karabasan gibi çöktüğü ülke de faşist bir ülkedir. 

Türkiye AKP öncesi de yapısal ve kurumsal faşist bir ülkeydi şimdi de böyledir. Sadece bu faşist rejimi uygulayan aktörler değişmiştir. AKP şimdi eski iktidar bloklarının kullandıkları yasayı eline almış, kendi muhaliflerine ve eski iktidar bloklarına karşı kullanıyor.
Kürtler Türkiye cumhuriyeti tarihi boyunca sürekli faşist baskılarla karşılaşmıştır. Ancak TMK gibi bir ucube yasa görmemişlerdir. Önceleri hiç değilse şöyle düşünülür ve şöyle yapılırsa şu ceza maddesi harekete geçirilebilir diye öngörüde bulunabilirlerdi. Ancak şimdi hangi sözün ve davranışın TMK içine gireceği belli değildir. Yani insanlar hangi yasalara bağlı olduklarını bilmiyorlar. İşte bu, sınıflı ve sömürücü toplumlarda bile temel ilke olan bir hukuk kriterinin çiğnenmesi anlamına gelmektedir. 

KCK davası böyle ortaya çıkmış bir davadır. Birçok kesim bu davaya karşı olduğunu söylemektedir. Bu dava geniş bir siyasi yelpazede bulunulan insanlar tarafından yanlış görülüyor. Öyle ki İmralı’da PKK lideri Abdullah Öcalan’la görüşen devlet ve hükümet yetkilileri bile bu davayı doğru bulmadığını söylüyor. Bunlar devletin temel kurumlarını temsil ettikleri gibi, Başbakanlığa bağlı kişilerdir. Fetullah cemaati ve bir kısım yandaş yazar dışında söylemde de olsa bu siyasi soykırım davalarını savunan görülmüyor. Buna rağmen milletvekili, belediye başkanı, demokratik siyasi alanda yöneticilik yapmış ya da üye olmuş 3000 insan zindanlarda tutuluyor. Bu nedenle seçilmiş 6 bağımsız milletvekili görev ve sorumluluklarını yerine getirmek için dışarı çıkamıyor. Bu durum kriz yaratmış bulunuyor. 

En kötüsü ise AKP ve yandaşları tarafından BDP’lilerin suçlanıyor olmasıdır. Halbuki bu kriz yıllardır AKP’liler tarafından yaratılmış olan krizdir. Özellikle AKP hükümetinin bu yasayı 2006 yılında değiştirmesinden sonra bu kriz derinleşmiş ve yapısallaşmıştır. Birkaç yıldır yaşanan büyük gerilimlerin, çatışmaların ve sorunların kaynağı TMK’dır. Mevcut kriz esas olarak AKP damgalı ve TMK patentlidir. TMK’yı bu düzeyde kriz üretir karaktere kavuşturan tartışmasız AKP’dir. Dolayısıyla krizi çıkaran da faili de sürdürücüsü de AKP’dir.  

AKP bu zihniyetini değiştirmediği ve Türkiye bu faşist ve gerici yasalardan kurtarılmadığı müddetçe krizler devam edecektir. Krizleri yaratanlar, toplumları ve demokrasi mücadelesi verenleri terörle mücadele yasası içine sokuşturup insanları sindirmek ve demokrasi mücadelesini bastırmak isteyenlerdir.

Hiç yorum yok: