7 Temmuz 2011 Perşembe

On iki Yıllık Bolivarcı Devrim Üzerine Bir Değerlendirme

Chavez’in 2 Şubat 1999’da Venezüella başbakanı olarak yemin etmesinin ardından, 12 yıl sonra uluslararası ana akım medyaya bakan biri kolaylıkla Venezüella’nın bir sosyalist devlet diktatörlüğü olma yolunda, dönüşü olmayan bir noktaya geldiği izlenimine kapılabilir. Zayıf ekonomi, başbakanlık hegemonyası, suç ve yozlaşma, şirketlerin keyfi kamulaştırılması ve özel medya ile muhalefet liderlerine yapılan baskı hakkında çok şey yazılıp çizildi. Eğer tüm bunlar doğruysa o zaman Başbakan Chavez neden seçimlerde Venezüella içinde böylesi büyük bir destek buluyor? Doğrudur, yakın dönemde yapılan kamuoyu yoklamalarındaki başarı Chavez için görece sınırlı olmuştur, ancak o ve destekçileri ülke nüfusunun yaklaşık yarısının desteğini almaya devam etmektedir.[1] Daha da önemlisi düzenli yapılan kamuoyu yoklamalarına göre Venezüellalılar bölgedeki diğer ülkelerin çoğunun siyaset ve ekonomilerine nazaran kendi ülkelerinin siyasal sisteminin daha demokratik olduğunu ve ekonomilerinin daha iyi durumda olduğunu düşünmektedir. Kamuoyu yoklamaları ve seçim sonuçlarının sahte olabileceği yönündeki teorik varsayımı bir kenara bırakırsak, Chavez ve hükümeti Venezüella böylesi bir suç, baskı ve kötü ekonomi kâbusundayken nasıl olup da böylesi büyük bir destek almaya devam etmektedir?

Venezüella’nın başarısız bir sol deneyim olmaktan son derece uzak olduğunu iddia ediyorum. Dahası tam tersi bir durumun geçerli olduğuna dair elimizde oldukça sağlam kanıtlar var. Venezüella 12 senelik Chavez hükümeti sırasında daha eşitlikçi, kapsayıcı ve katılımcı bir toplum yaratma yolunda önemli gelişmeler göstermiştir. Bu gelişmeler hükümetin devam eden popülaritesini de açıklamaktadır. Aynı zamanda, Chavez’in başkanlığı boyunca varlığını sürdürmüş ya da yeni yeni ortaya çıkmış bazı eksiklikler olduğunu da kabul etmek gerekir. Tüm bunlar Chavez hükümetinin 2006’da yeniden seçilerek (aynı yılın Aralık ayında tüm oyların %62,8’ini kazanarak) popülaritesinin tavan yapmasını ve zamanla azalmasını da açıklamaya yardımcı olacaktır.


12 yıllık hükümet deneyiminin ardından görece yüksek oranlı bu desteği açıklamak için Chavez hükümetinin yönetim şekli, ekonomik, toplumsal ve uluslararası ilişkiler alanında yaptığı en önemli bazı ilerlemeleri sunacağım. Daha sonra en önemli eksikliklerin neler olduğuna ve bu eksikliklerin sürmesinde hangi etkenlerin ya da engellerin belirleyici olduğuna bakacağım. Bu hiçbir şekilde geniş bir liste olmayacak, daha çok benim önemli gördüğüm gelişmeler, eksiklikler ve engellerden oluşan bir özetten ibaret olacaktır.



GELİŞMELER


Siyaset Alanı


Venezüella’da son 12 yılda meydana gelen siyasal değişikliklerin çoğu, daha önce siyaset dışı kalmış toplumsal kesimlerin siyasete katılım oranında büyük artışa sebep olmuştur. Bu durum geniş çeşitliliğe sahip bir alanda meydana gelmiştir. Örneğin oy vermek için kayıtlı seçmen nüfusu 1998’de yüzde 79’dan 2010’da yüzde 92’ye yükselmiştir. Aynı şekilde başkanlık seçimlerine katılan seçmen sayısı 1998’de yüzde 65,5 iken 2006’da yüzde 74,6’ya yükselmiştir. Yüksek katılım oranı ile kayıtlı seçmen sayısındaki artış bir araya geldiğinde seçmen nüfusun katılım oranı 1998 ve 2006 yılları arasında yüzde 51’den yüzde 69’a yükselmiş demektedir.[2] Venezüellaların büyük bölümü yoksul kesimden geldiği ve daha önce oy kullanmama eğiliminde olduğu için yeni seçmenlerin çoğu yoksul bir arkaplana sahiptir. Bu rakamları yakın dönemin en yüksek katılımıyla 2008’de seçmen kitlesinin sadece yüzde 57,4’ünün oy verdiği Birleşik Devletler ile kıyaslayın.[3]


Venezüella’nın demokratik sicilini olumlu yönde destekleyen bir diğer olgu, Chavez döneminde geçen yeni 1999 anayasası sonucunda elektronik ve kâğıt, çift yönlü oy pusulalarıyla Venezüella’nın dünyanın en güvenli seçim sistemlerinden birini inşa etmiş olmasıdır. Seçim sistemi dünyanın her yerinden gelen gözlemciler tarafından takdir edilmiştir.


Daha önce nüfusun dışlanmış kesimlerinin yönetime dâhil edilmesi bakımından ele alındığında bölgedeki nüfusa 1999 anayasası ile kendi dillerine, kültürlerine ve topraklarına sahip olma gibi yeni haklar tanınmıştır. Aynı zamanda bu kesimler bugün Ulusal Meclis’te güvence altına alınmış üç temsilciye sahiptir.


1999 anayasasında kadın haklarına da geniş yer ayrılmış ve ev işlerinin emeklilik gelirini hesaplamada gelir getirici iş kapsamına alınması kararlaştırılmıştır (ne var ki bugüne kadar yürürlüğe konmamıştır). Dahası borçlanma, toprak reformu ve kamu eğitimi ile yoksulluğu azaltma gibi toplumsal programlara erişimde kadınlar ve yerli halklara pozitif ayrımcılık olanakları sunulmaktadır.


Sadece daha fazla Venezüellalının siyasal sürece katılımının yanında, aynı zamanda katılım için daha öncekinden daha fazla olanağa sahipler. Katılım için var olan bu olanaklar, seçilmiş bir temsilciyi görevden almak, kanunları onaylamak ve iptal etmek için vatandaşların referandum başlatma hakkı gibi pek çok biçimde kendini göstermektedir.


Belki de katılımın en yeni ve önemli biçimi toplumun yurttaşlar konseyi aracılığıyla kendi kendine örgütlenmesidir. Bunun neticesinde 2006’dan bu yana 30 binden fazla komünal konsey ve komün adıyla bilinen toplum konseylerinden oluşan çok sayıda küme meydana gelmiştir. Komünal konseyler 150-400 ailenin bir araya gelmesi ve çok çeşitli toplumsal gelişim projelerinden biri üzerinde çalışmaya karar vermesiyle oluşturuluyor. Bu projelere hükümet önemli miktarda fon sağlıyor.


Sivil toplum katılımcılığının bir diğer biçimi üyelerin yönetimin birbirinden bağımsız üç birimine (yargı, adli takip ve seçim) aday gösterilmesinde gerçekleşiyor.


Medyaya gelince, bugün Venezüella halkı ülke çapında yüzlerce yeni ve bağımsız halk radyosu ile televizyon istasyonunun yaratılmasına iştirak ediyor. Önceki hükümetler halk medyasına aman vermezken bugün devlet kurumları onlara sadece finansal destek vermekle kalmayıp eğitim ve ekipman konusunda da yoğun destek veriyor.


Latin Amerika’daki demokrasileri karşılaştırmak için Latinobarometro’nun her sene yaptığı kamuoyu araştırmalarına göre daha fazla kapsama ve katılım Venezüella’nın demokratik siyasal sisteminin daha fazla onay görmesiyle sonuçlanmış. Bunun anlamı Venezüellalıların Latin Amerika’daki diğer ülke vatandaşlarından daha fazla demokrasiye güvenmesi. Venezüellalıların yüzde 84’ü, “demokrasi diğer yönetim biçimlerine göre daha üstün bir yönetim biçimi,” derken bu oran Latin Amerika’nın tamamında ortalama yüzde 61.[4] Venezüellalıların yüzde 49’u kendi demokrasilerinden memnun olduğunu söylemekte. Bu sayı bölge ortalaması olan yüzde 44’ten 5 puan fazla ve 1998’deki orandan 14 puan fazladır.[5] Aynı şekilde Venezüellalılar diğer Latin Amerika ülke halklarına nazaran siyasete daha fazla ilgi göstermekte (bölge ortalaması yüzde 26 iken Venezüella’da yüzde 35).[6] Son olarak ana akım medyayı okuyan birinin tersine Venezüellalıların sadece yüzde 25’i başkanlarının kitle iletişim araçlarını kontrol ettiğini söylemekte. Bu rakam bölge ortalaması olan % 29’dan 4 puan daha düşük.[7]


Ekonomik Alan


Chavez hükümeti geçtiğimiz 12 senede Venezüella’nın siyasal sistemini demokratikleştirirken bir yandan da hem makroekonomik hem de mikroekonomik düzeyde de değişiklikler yaptı.


Makro-ekonomik düzeyde sonuç, ekonomi üzerinde artan devlet kontrolü ve Venezüella’daki neoliberalizmin yok edilmesi oldu. Chavez hükümeti önceki yarı-bağımsız ulusal petrol endüstrisi üzerinde yeniden devlet kontrolünü elde etti. Hükümet işçilere daha fazla hak ve ücret vererek petrol endüstrisinin özel alt-yüklenicilerini (taşeron şirketleri) kamulaştırdı ve onları devletin idaresindeki petrol şirketine bağladı. Hükümet aynı zamanda çok uluslu petrol şirketlerinin faaliyetlerini de kısmi olarak kamulaştırdı ve herhangi bir petrol üretim alanının en fazla yüzde 40’ını denetlemelerini garanti altına aldı. Bunun ardından, çok uluslu petrol şirketlerinin petrol üretimi için karlı imtiyazlar elde ettiği ‘hizmet sözleşmelerini’ iptal etti. Belki de en önemlisi, hükümetin üretilen petrol üzerindeki hakkını yüzde 1 gibi az bir rakamdan en az yüzde 33’e çıkarması oldu.


Petrol üretimi dışındaki alanlarda kilit endüstriler (daha önce özel olan) kamulaştırıldı: çelik üretimi (Sidor), telekomünikasyon (Cantv), elektrik dağıtımı (üretim zaten devletin elindeydi), çimento üretimi (Cemex), bankacılık (Banco de Venezuela) ve besin dağıtımı (Éxito).


Mikro-ekonomik düzeydeki demokratikleşme çabaları, işyeri şartlarını iyileştirme yönünde oldu. Hükümet düşük faiz oranları ve parasız eğitimlerle 100 binden fazla kooperatifin yaratılmasını destekledi. Bu Chavez öncesi döneme nazaran 100 katı bir yükselişe karşılık gelmektedir. Fabrikaların kapatıldığı yerlerde hükümet daha önce bu fabrikalarda çalışmış işçilerin bu yerleri devralmasına olanak sağladı. Bu yolla işçilerin yönetiminde onlarca fabrika yaratıldı.


İşyerlerinin demokratikleştirilmesi belki de en büyük etkisini tarım alanında gösterdi. Sadece toprak sahibi olarak değil, aynı zamanda eğitim, kredi, teknoloji ve pazara erişim olanaklarıyla toprak reformundan bir milyondan fazla Venezüellalı faydalandı.


Chavez hükümetinin uyguladığı ekonomik politikaların sonucu, yoksulluk oranının yüzde 50 azalması oldu. Rakam 1998 başında hane bazında yüzde 49 iken 2009 sonunda yüzde 24’e geriledi.[8] Aynı şekilde aşırı yoksulluk oranı da üçte bir azaldı. Rakam 1998’de hane bazında yüzde 21 iken 2009 sonunda yüzde 6 olmuştu.[9] Yoksulluktaki bu gerileme büyük ölçüde yoksullar yararına yapılan toplumsal politikalara atfedilirken, bir kısmı da işsizlik oranlarındaki çarpıcı düşüşe bağlanabilir. 1999 başında yüzde 14,5 olan işsizlik oranı yarı yarıya düşmüş ve 2010 sonunda yaklaşık yüzde 7 olmuştur. Neoliberal politikaları tatbik eden kimi ülkelerde de yoksulluk oranlarında benzer düşüşler görülmüştür, ancak bu genelde daha büyük bir eşitsizlik pahasına gerçekleşmiştir. Venezüella’da ise eşitsizlik ‘Gini katsayısına’ göre 1998’de 0,49 iken 2010’da 0,39’a düşmüştür.[10] Bu rakam Latin Amerika’daki en düşük orandır.


Tüm bunlar benzer ekonomilere sahip Latin Amerikalılara göre daha fazla sayıda Venezüellalının ekonomiden memnun olduğunu –iki senelik durgunluğa rağmen- (2009 ve 2010) göstermektedir. Yani ekonomiden memnun olduklarını söyleyen Latin Amerikalıların oranı ortalama yüzde 30’ken aynı oran Venezüellalılarda yüzde 38’dir.[11]


Toplumsal Alan


Geniş ölçekli katılım, hükümetin yoksulların ihtiyaçlarıyla daha yakından ilgilenmesi ve ülke refahının daha eşit paylaştırılması halkın yaşamında da çok çeşitli gelişmelere yol açmıştır. Toplumsal politikalar alanında bu gelişmeler, “misyonlar” adı verilen bir dizi yeni toplumsal proje aracılığıyla elde edilmiştir. Örneğin eğitim alanında hükümet üniversiteye gitme oranını üç kat artırmış, bu oran 1999’da bin kişide 28’e karşılık gelirken 2007’de bin kişide 78’e yükselmiş (1999’da 657 bin üniversite öğrencisinden 2007’de 2,1 milyon üniversite öğrencisine);[12] ilkokula devam oranı 1999’da yüzde 40,6 iken 2008’de yüzde 60,6’ya yüzde 50’lik bir yükseliş göstermiş;[13] ve gayrisafi milli hâsılada eğitime ayrılan pay 1999’da yüzde 4,87 iken 2008’de yüzde 6,34’e yükselerek yüzde 30 artmıştır.[14]


Sağlık alanındaki gelişmeler arasında şunlar sıralanabilir: Barrio Adentro Misyonu ile genel sağlık sigortası (çoğu mahallede halk doktorları); bebek ölümleri oranı 1999’da her bin doğumda 19 iken 2008’de her bin bebekte 13,9’a inmiştir; Venezüella’daki ortalama yaşam süresi 1,5 yıl artmış, 2000’de 72,4 sene iken 2009’da 73,9 olmuştur.[15]


Emeklilik ve sosyal güvenceye gelince, sigortalılık oranında ve emekliler için sosyal güvence getirisi seviyesinde istikrarlı bir artış olmuştur. Bunların sonucunda sosyal güvenceye ayrılan kaynaklar ikiye katlanmış, 1999’da gayrisafi milli hâsıladan ayrılan pay yüzde 2,28 iken 2008’de yüzde 4,75 olmuştur.[16] Sigortalı nüfus açısından bakıldığında oran 60 yaşından büyükler için 2000’de yüzde 20,3’den 2009’da yüzde 43,3’e yükselmiştir.[17]


Bu politikalar sonucunda Venezüellalılar genel refah açısından dikkat çekici bir seviyeye sahiptir. Latinobarometro’ya göre Venezüellalıların yüzde 84’ü hayatlarından memnun olduğunu söylemektedir. Oran Latin Amerika ülkeleri arasında ikinci ve Latin Amerika ortalaması olan yüzde 71’in oldukça üzerindedir.[18] Aynı şekilde Birleşmiş Milletler (BM) Gelişim Programı’nın çok çeşitli toplumsal göstergeleri ölçmekte kullandığı İnsani Gelişim Endeksi (HDI), Venezüella’da 1998’de 0,78’den 2008’de 0,84’e artış göstermiştir (dünyada HDI tüm bu zaman boyunca hemen hemen hiç değişmemiştir).[19]


Uluslararası İlişkiler Alanı


Uluslararası ilişkiler açısından değerlendirildiğinde Chavez hükümetinin öne çıkan iki temel hedefi vardır. İlki bugünden farklı olarak, küresel politikaları belirleyen süper-güçlerin olmadığı ‘çok-kutuplu’ bir dünya yaratma isteğidir. Böyle bir çok-kutuplu dünya, ulusal ve bölgesel çıkarların daha iyi dengelenmesini sağlayacak ve uluslararası arenada daha doğru bir denge oturtacaktır. İkinci olarak Chavez hükümeti bölgede Latin Amerika ve Karayip entegrasyonu üzerine odaklanmıştır. Bölgesel entegrasyon sadece çok-kutuplu bir dünya yaratılması yönündeki çabaları desteklemekle kalmaz, aynı zamanda bölgedeki Üçüncü Dünya ülkelerinin birbirleriyle ya da Kuzey’deki ülkelere karşı tek tek rekabet etmeleri yerine güçlerini birleştirip entegre olurlarsa ekonomik ve siyasal gelişim için daha fazla şansa sahip olacaklarının tanınması üzerine şekillenmiştir. Chavez bu dış politika hedeflerini sıkı sıkıya anti-emperyalist bir çerçeve içine konumlandırmıştır. Bu çerçeve Afganistan ve Irak savaşları, ABD’nin Batı Şeria ve Gazze’de İsrail’e destek vermesi ya da Dünya Bankası ve IMF aracılığıyla neoliberalizmi yerleştirme çabaları gibi her dönemeçte ABD hegemonyasına meydan okumaya çalışmaktadır.


Bölgesel entegrasyon ve çok-kutuplu dünya yaratılması yönündeki hareketler pek çok cephede gelişme göstermiştir. Bunun bir örneği Güney Amerika’daki bütün ulusları yeni bir siyasal ve ekonomik proje altında bir araya getiren Güney Amerika Ulusları Birliği’nin (UNASUR) yaratılmasıdır. Birliğin, diğer pek çok şey arasında bir Güney Amerika para birimi yaratma hedefi vardır. Birlik, bütün Güney Amerika uluslarını birleştiren bir projeyken, Venezüella da onun en önemli kurucularından biri olmuştur.


Küba ile birlikte Venezüella farklı bir entegrasyon projesi daha uygulamaya koymuştur. Latin Amerika için Bolivarcı İttifak (ALBA) adını alan projeye dâhil ülkeler Venezüella, Küba, Bolivya, Ekvador, Nikaragua, Dominika, St. Vincent ve Grenadin, Antigua ve Barbuda’dır. Bu bölgesel ittifak serbest piyasa yerine dayanışma ve adil değiş-tokuşa dayalı yeni ticaret ilişkileri yaratmaktadır.


Benzer ama petrol sektörü ile sınırlı bir proje PetroCaribe’nin yaratılması olmuştur. PetroCaribre aracılığıyla Venezüella, Karayip ülkelerinin dünyadaki petrol fiyatlarının iniş çıkışlarından daha az zarar görmeleri ve çokuluslu petrol şirketlerine daha az bağımlı olmaları için bu ülkelere cömert finans oranlarıyla petrol ve teknik destek sağlamaktadır.


Chavez hükümeti aynı zamanda dayanışmaya dayalı insan-insana diplomasiyi ısrarla vurgulamış ve bunu Kübalı doktorların yardımıyla Amerikaların bütün ülkelerindeki (ABD dâhil) yoksullara ücretsiz göz operasyonları sağlayan bir program olan Mucize Misyonu aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Bu insan-insana diplomasiyi destekleyen projelerden bir diğeri U.S. Heating Oil Program’dır (ABD Isınma Yakıtı Programı). Bu proje ABD’deki yoksul gruplara, özellikle ülkenin her yerindeki Amerikalı Yerli topluluklara, Venezüella’nın ABD merkezli petrol şirketi Citgo aracılığıyla çok düşük fiyata ısınma yakıtı sağlamaya yöneliktir.


Başkan Chavez’in kapitalizmi ortadan kaldırmaya ve Venezüella’da ‘21.yüzyılın sosyalizmini’ yaratmaya yönelik belirgin hedefine rağmen, Venezüella ağırlıklı olarak kapitalist bir ülke olmaya devam etse de, ülke kapitalizmin olumsuz etkilerini tersine çevirme ve giderme konularında dikkat çekici gelişmeler göstermiş, bunu gerçekleştirmek için geniş siyasal kapsama ve katılım, daha fazla toplumsal eşitlik ve ekonomik demokrasi ve ABD hegemonyasına karşı Güney-Güney işbirliği ve entegrasyonuna vurgu yapan bir dış politikayı benimsemiştir.


EKSİKLİKLER


Son 12 senede görülen reddedilemeyecek gelişmelere karşın Chavez hükümeti Venezüellalıların karşı karşıya olduğu bütün sorunlara eğilememiştir. Yeniden siyasal, ekonomik, toplumsal ve uluslararası alanlara baktığımızda en önemli eksiklikler şu şekilde sıralanabilir:


Siyasal


Çeşitli reform çabaları ve Başsavcılık Makamı, Sayıştay Makamı ve İnsan Hakları Denetçilik Makamı’nı içine alan hükümetten bağımsız bir kovuşturma kurulu oluşturulmasına rağmen Venezüella’da yargı sistemi politikleşmiş bir kurum olarak varlığını devam ettirmektedir. Bu politikleşmiş yargı sistemi, muhalefet sözcüleri hakkında bazı şüpheli kovuşturmalar açılmasına sebep olmuştur. Venezüella’nın insan haklarını ihlal ettiği yönündeki suçlamalara yol açan da, yürütmeden bağımsız, ama yürütmenin Chavez yanlısı bakış açısının etkisi altındaki bu politikleşmiş yargı sistemidir. Muhalefet 2005’teki Ulusal Meclis seçimlerini boykot etmemiş olsa tamamıyla Chavez yanlısı Yüksek Mahkeme atamalarının önüne geçilebilirdi ve yargı içindeki Chavez yanlısı eğilimden bahsetmek mümkün olmazdı.


Siyasal alandaki bir diğer önemli eksiklik, kamu idaresinin aşırı bürokratikleşme eğiliminde olması ve son birkaç yılda daha da bürokratikleşerek işlevselliğini kaybetmesidir. Bu eksiklik alt düzeyde yolsuzluklara alan açmakta, resmi görevliler bürokratik sorunları çözmek için rüşvet talep etmektedir. Dahası bürokrasi, hükümetin katılımcı bir demokrasi yaratma çabalarını da zora sokmaktadır (demokrasi çabalarını daha da fazla).


Ekonomik


Bu alanda en önemli eksiklik oldukça yakın bir tarihte baş göstermiştir. Hükümet bölgedeki ülkelerin çoğunun aksine iki yıllık durgunluğun önüne geçecek bir denetim uygulayamamıştır. Bazı analistlere göre petrol fiyatlarındaki aşırı artış (2004-2008) süresince hükümet daha fazla gelir elde etse ve dünya krizi baş gösterdiğinde daha fazla açığa dayalı harcama yapsa Venezüella’da 2009’dan 2010’a kadar devam eden durgunluk döneminin önüne geçilebilirdi. [20] Hükümetin dalgalanma ile aynı yönlü ekonomik politikası sonucu Venezüella 2010 yılında durgunluk yaşayan az sayıda Latin Amerika ülkesinden biri oldu.


Ekonomide daha uzun süredir var olan eksiklik, hükümetin ekonomiyi farklılaştırma yönündeki pek çok çabasına karşın Venezüella’nın petrol ihracatına olan aşırı bağımlılığının devam etmesidir. Şu an için Venezüella’nın ihracat getirilerinin yüzde 90’ını petrol karşılamaktadır ve petrol sektörünün gayrı safi milli hasıladaki oranı Chavez’in başkanlık yaptığı dönemde de değişmemiştir. Hükümet petrol gelirlerini petrol dışı endüstri alanlarında üretim yapan yerli firmalara aktarsa da bu bağımlılığın ortadan kaldırılamamasının en önemli nedeni devasa petrol gelirlerinin yerel üretimin gelişimini engellemesi olmalıdır, çünkü genelde ithalat ürünleri daha ucuzdur (özellikle Venezüella’daki sabit döviz kuruyla).


Ekonomik alanda belki de en akıldışı eksiklik Venezüella’nın benzine verdiği devlet desteğidir. Venezüella dünyada benzine böylesine büyük bir destek veren tek ülkedir. Bu da ülkedeki benzinin hemen hemen bedava olmasına sebep olmakta ve başkent Caracas’taki atık, çevre kirliliği ve trafik sıkışıklığını artırmaktadır. Benzine verilen desteğin Venezüella devletine olan bedelini hesaplamak zordur, ama bazıları bunun senede 6-10 milyar dolar olduğunu tahmin etmekte. Venezüella’nın 2010 yılı bütçesinin 50 milyar dolar olduğu düşünüldüğünde bu azımsanmayacak bir miktardır.


Son olarak, enflasyonu düşük tutmak için hükümet para birimine bağlı döviz kurunu sabitlemiş, bu sayede ithalat ürünlerini suni olarak ucuzlatmış ve enflasyonu olduğundan düşük tutmuştur. Ne var ki döviz kuru enflasyonla aynı seviyede olmadığı için (2010 için yüzde 27 ile dünyanın en yükseklerinden biri) para birimi aşırı değerlenmiştir. Bu durumda ithalat fiyatları yapay olarak ucuzlamış, petrol dışındaki ihracat ürünlerinin fiyatı artmış ve bu ürünlerin uluslararası pazarda satılması neredeyse imkânsız hale gelmiştir.


Toplumsal


Venezüellalıların çoğuna göre geçtiğimiz birkaç yılda suç oranında büyük artış görülmüş, suç Venezüellalılar için en önemli sorun haline gelmiştir. Örneğin Latinobarometro’nun verilerine göre Venezüellalıların yüzde 64’ü ülkenin en ciddi sorununun suç olduğunu söylemektedir. Suçu ülkelerinin en önemli sorunu olarak gören insanların nüfusa oranı bölgedeki en yüksek oran ve Latin Amerika yüzde 27 ortalamasından iki kat fazladır. [21] Tuhaftır ki Venezüella’da suç algısı son derece yüksek olsa da suç sayısı Latin Amerika ortalamasından düşüktür. Son 12 ayda kendisi ya da bir akrabası suç mağduru olan Venezüellalıların oranı sadece yüzde 26’dır. Bu rakam Latin Amerika ortalamasından 5 puan düşüktür. Vaka ile algı arasındaki en büyük uçurum Venezüella’da görülmektedir.[22]


Venezüella’nın toplumsal alanda belki de en önemli ikinci eksikliği süregiden konut açığıdır. Venezüella’da konut eksikliği son 12 senede 1 milyondan 2 milyona çıkarak iki katı artış göstermiştir. Chavez hükümeti bu açığı kapatmak için çimento endüstrisini kamulaştırıp ucuza PVC plastikten konut malzemeleri üretimiyle önemli bir kaynak aktarmış olsa da devlet konut sektörü kronik zaafları nedeniyle bu sorunu gidermekte yetersiz kalmıştır.


Uluslararası


Çok-kutuplu bir dünya yaratma ve ABD hegemonyasına karşı Güney-Güney işbirliğini destekleme çabasındaki Chavez hükümeti, dünya üzerindeki çok sayıda otoriter hükümetle aşırı yakın ilişkiler içine girmiştir. Venezüella’nın ulusal çıkarlarına hizmet ettiğinde bu yaklaşım kendi içinde akla uygundur. Ne var ki Chavez bu ülkelerle aşırı yakın ilişkiler kurma sürecinde pek çokları yanında İran, Belarus, Çin, Zimbabwe ve Suriye’nin otoriter yöneticilerini de meşru kabul etmiş ve onlara kişisel bir destek de vermiştir. Böylesi güçlü kişisel bağlar Chavez’in sadece insan hakları arenasındaki karnesini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda bu ülkelerde ezilen halkların mücadelelerini de zorlaştırır.


Chavez hükümetinin başarıları, hem nitelik hem nicelik olarak eksikliklerinden daha dikkat çekici olsa da bugün Venezüella’da olanları tam olarak anlamak istiyorsak eksikliklerin farkında olmak son derece önemlidir. Bu eksikliklerin süregitme nedenlerinin analizi bu kavrayışı daha da derinleştirecektir.


Engeller/Sorunların devam etmesinin nedenleri


Bolivarcı hareket içinde iç eleştiriyi ve hükümet için yön değişimini çok zorlaştıran belli başlı dört engel görülmektedir. İlk engel paradoksal olarak, Bolivarcı Devrimin bu kadar başarılı olmasının da temel sebebi olan Başkan Chavez’in kendisidir. Yani Bolivarcı Devrim büyük ölçüde Chavez’in parçalanmış durumdaki solu birleştirme ve çoğunluğu yoksullardan oluşan demoralize ve haklardan yoksun bir nüfusu harekete geçirme yeteneği sayesinde gerçekleşmiştir.


Ne var ki Chavez’in müthiş liderlik kapasitesi aynı zamanda devrimin sürekli ilerlemesi için harekette ona müthiş bir bağımlılık da yaratmıştır. Sonrasında bu bağımlılık harekete destek verenler için devrimi eleştirmeyi zorlaştırmıştır, çünkü bütün eleştiriler devrimin dayandığı o tek birey üzerine olumsuz yönde yansımaktadır. Bu yüzden iç tartışmalar daha ilerlemeden kesilme eğilimindedir. Kısacası Bolivarcı Devrim, tek bir karizmatik lidere olan güçlü bağımlılığı nedeniyle oldukça kırılgandır. Venezüella Birleşik Sosyalist Partisi’nin (PSUV) kurulmasıyla bu zaafın yenilmesi beklenirken kurumsallaşmadaki yetersizlik ve partinin her hareketinde Chavez’e bağımlı olması nedeniyle şimdiye kadar bu gerçekleştirilememiştir.


İkincisi, son 12 senede Venezüella’da meydana gelen son derece keskin değişikliklere karşın, ülkenin himayeci (bazı Venezüellalılar ‘kabileci’ de diyor) siyasal kültüründe büyük bir değişiklik olmamasıdır. Böyle bir siyasal kültür içinde bir bireye olan bağlılık (Başbakan ya da alt-grup, ‘kabile’ ya da ‘klan’ gibi) siyasal ideal ve ilkelere olan bağlılıktan çok daha önemlidir. Birbirine bağlılık adına bir el diğerini aklarken böylesi bir himayeci siyasal kültür suiistimale açık bir zemin yaratmaktadır. Bu şartlar altında eleştiri sadece birliği tehdit etmekle kalmaz, aynı zamanda ihanet işareti olarak kabul edilir ve bunun sonu ilerleyememeye, hatta belli kişilerin görevlerini kaybetmesine gidebilir.


Üçüncüsü, birlik ve bağlılık taleplerinin Chavez’in oldukça hiyerarşik ve yukarıdan aşağıya işleyen askeri yönetim tarzıyla bir arada olmasıdır. Chavez’in Venezüella’da katılımcı bir toplum yaratma niyeti tekrar tekrar vurgulanırken, kendisine yakın çevrelerde ve bir bütün olarak kamu yönetiminde yukarıdan aşağıya hiyerarşik bir yönetim kültürü yerleşmiştir. Bu durum öyle ya da böyle katılımcı bir demokrasi yaratma çabalarıyla çelişir. Görünen o ki Chavez’in kendisi ve çevresindekiler bu yönetim tarzının hükümetin daha demokratik bir toplum yaratma hedefiyle bağdaşmadığını fark etmemektedir. Sonuç olarak komünal konseyler ve işçilerin yönetimindeki işyerleriyle güçlendirilen halk içindeki Chavez destekçileri kendilerini, talimatları Chavez’den alan bakanların verdiği talimatları uygulamaya koymaya çalışan devlet yetkilileri ile sert çatışmalar içinde bulmaktadır.


Dördüncüsü, PSUV parti programı dikkatlice ve detaylı hazırlanmış olsa da Bolivarcı Devrimin buradan sonra nereye yol almayı hedeflediğine dair hâlâ belirsizlik olmasıdır. Toplumu demokratikleştirmek için hükümet ne kadar ileri gidecektir? Etki petrol şirketi de dâhil kamu malı olan bütün girişimlere yayılacak mıdır? Peki ya özel girişimler? Kapitalist pazar konusunda hedef nedir? Merkezi devlet planlaması ya da demokratik planlama yoluyla pazarın üstesinden gelmek mi yoksa sosyalist pazar ekonomisi uygulamak mı?


Detaylı bir gelecek planının eksikliğinde olumlu bir yan da bulunmaktadır: Bu durum tartışma ve kolektif karar alma için alan açmaktadır. Ne var ki iç tartışma için koşullar sınırlı olduğunda -daha önce belirttiğimiz engellere bağlı olarak durum budur- çözülme ve oportünizm galip gelir ve hükümetin eksikliklerini iletmek mümkün olmaz.


Bolivarcı Devrim, Chavez cephesi dışında engellerle de karşı karşıyadır. Bu engeller arasında geçmişte hükümete karşı çıkmak için sık sık anayasaya aykırı araçlar kullanmış bir muhalefet, her fırsatta Chavez hükümetini baltalamak için bütün siyasal ve ekonomik gücünü kullanan bir süper güç –Birleşik Devletler- ve var olan ekonomik sistem içinde bir alternatif yaratmayı pratikte imkânsız hale getiren bir küresel kapitalizm bulunmaktadır.


Ne var ki konu hükümetin icraatlarına geldiğinde Venezüellalılar dışarıdan gelen bu engellerin kendilerini etkilemesine izin verir görünmemektedir. 2006’da yeniden seçilmesinden bu yana hükümete ve Chavez’e olan desteğin aşınmasına sebep olan bunlar değil, Chavez hükümetinin yukarıda adı geçen eksiklikleri ve hükümetin onların üstesinden gelmek için karşı karşıya olduğu iç engellerdir.


Eğer Bolivarcı Hareket, Chavez’e olan aşırı bağımlılığının, himayeci siyasal kültür mirasının ve yukarıdan aşağı yönetim tarzının üstesinden gelme yolları bulursa (daha etkili bir parti ya da hareket örgütleyerek, daha fazla uzmanlığa dayalı bir siyasal kültür geliştirerek ya da kamu yönetiminde daha katılımcı bir yaklaşım benimseyerek), o durumda hareket var olan meseleleri tartışmak, sorunları tespit etmek, çözümler bulmak ve 21. yüzyıl sosyalizmine yönelirken nereye gitmek istediği ile ilgili daha tutarlı bir vizyon geliştirmek konularında çok daha iyi bir yere sahip olacaktır.



Dipnot:

[1] 2007 Aralık ayında anayasa reformu için yapılan referandumu % 49,3’e %50,7 gibi az bir farkla kaybetti. Ardından 2009 Şubat ayında Chavez, seçimle gelinen görevlerde iki dönem sınırlamasını kaldırmak için anayasa değişikliği referandumunu % 54,9’a %45,1 ile kazandı. 2010’da ise Chavez’in partileri muhalaefetin % 45’lik oy oranına karşılık oyların yaklaşık % 46,7’sini alarak seçimi kazandı (% 2,8 o zaman bağımsız olan PPT’ye gitti).
[2] Seçme yaşına gelmiş nüfusun seçime katılım oranı National Electoral Council (www.cne.gob.ve) ve National Statistics Institute (www.ine.gov.ve) sitelerindeki istatistiklere dayanarak benim tarafımdan hesaplanmıştır.
[3] Kaynak:http://en.wikipedia.org/wiki/Voter_turnout_in_the_United_States_presiden...
[4] Latinobarometro 2010, s. 26 (www.latinobarometro.org)
[5] Latinobarometro 2010, s. 47
[6] Latinobarometro 2010, s. 60
[7] Latinobarometro 2010, s. 34
[8] Instituto Nacional de Estadisticas (INE)http://www.ine.gob.ve/pobreza/HogaresPobres_linea.asp
[9] age.
[10] Ministerio del Poder Popular de Planificación y Finanzas (http://www.sisov.mpd.gob.ve/indicadores/IG0002400000000/)
[11] Latinobarometro 2010, p.41
[12] Anuario Estadistico Integral, Ministerio del Poder Popular para las Relaciones Exteriores, p.180-181
[13] Ministerio del Poder Popular de Planificación y Finanzas (http://www.sisov.mpd.gob.ve/indicadores/ED0106600000000/)
[14] Ministerio del Poder Popular de Planificación y Finanzas (http://www.sisov.mpd.gob.ve/indicadores/ED0401400000000/)
[15] Ministerio del Poder Popular de Planificación y Finanzas (http://www.sisov.mpd.gob.ve/indicadores/SA0100100000000/)
[16] Ministerio del Poder Popular de Planificación y Finanzas (http://www.sisov.mpd.gob.ve/indicadores/GA0500500000000/)
[17] Ministerio del Poder Popular de Planificación y Finanzas (http://www.sisov.mpd.gob.ve/indicadores/SS0100300000000/)
[18] Latinobarometro 2010, p.19
[19] Anuario Estadistico Integral, Ministerio del Poder Popular para las Relaciones Exteriores, p.171
[20] Bkz: “Update on the Venezuelan Economy” Mark Weisbrot ve Rebecca Ray (CEPR)
[21] Latinobarometro 2010, p. 8.
[22] Latinobarometro 2010, p. 15

[Venezuelanalysis.com'daki İngilizce orijinalinden Fügen Yavuz tarafından Latinbilgi (Sendika.Org) için çevrilmiştir]

Hiç yorum yok: