21 Temmuz 2011 Perşembe

Murdoch İmparatorluğu Çöktü!


Dünyanın en büyük medya patronlarından biri olan Rupert Murdoch, İngiliz Parlamentosu’na verdiği ifadeyle ‘medya imparatoru’ imajını kendi elleriyle yıktı.
Rupert Murdoch, sahibi olduğu News of the World (NoW) gazetesinin karıştığı telekulak skandalı nedeniyle önceki gün İngiliz Parlamentosu’na ifade verdi. Murdoch ve News Corp. şirketinin Avrupa ayağının yönetim kurulu başkanı oğlu James Murdoch, yasadışı dinleme olayına ilişkin parlamentonun Kültür, Medya ve Spor Komisyonu üyelerinin sorularını yanıtladı.
Komisyonun sorduğu soruların büyük çoğunluğuna “bilmiyorum”, “hatırlamıyorum” veya “tanımıyorum” şeklinde cevap veren 80 yaşındaki Avustralyalı medya patronu, Amerika’daki yatırımlarına odaklandığı için İngiltere’de yaşananları gözden kaçırdığını öne sürdü. İnsanların gizlice telefonlarını dinlemenin ve polis ile işbirliği yaparak gizli belgelere ulaşmanın yanlış olduğunu kabul eden Murdoch, NoW çalışanlarının buna karıştığının ispat edilmesi halinde gerekenin yapılmasını istedi. Şirketinin bu konuda polise gereken desteği vereceğini ifade etti. Rupert Murdoch’ın oğlu James Murdoch da telekulak skandalının mağdurlarından özür diledi ve tazminat ödeyeceklerini söyledi.

Murdoch’a köpüklü saldırı girişimi
Rupert Murdoch ifade verirken, bir kişi, elindeki tabakta bulunan tıraş köpüğünü yüzüne sürme girişiminde bulundu. Ancak Murdoch’un eşi Wendi Murdoch, yerinden fırlayarak eylemciyi yumrukladı. Polis, eylemciyi gözaltına aldı. Murdoch olayda yaralanmazken, yaklaşık 15 dakika ara verilen komisyon soruşturmasına devam edildi.
Önceki akşam ayrıca gazetenin eski editörlerinden ve News International şirketinin eski üst yöneticisi Rebekah Brooks ile skandal sebebiyle art arda istifa eden Londra Emniyet Müdürü Sir Paul Stephenson ve yardımcısı John Yates de ifade verdi. Polis-medya ilişkisi parlamentoda masaya yatırıldı.

‘Son dinozor’un çöküşü
İngiltere parlamentosundaki ifadesi ile Rupert Murdoch, adım adım inşa ettiği ‘medya imparatoru’ imajını da kendi elleriyle yıktı. Televizyon kanalları, film stüdyoları, yayınevleri ona iyi para kazandırmış olsa da, kimliğini gazetelerle oluşturdu. Zira ona ‘son dinozor’ denilirdi, CNN Murdoch için vaktiyle “damalarında matbaa mürekkebi akıyor” demişti. ABD’li yazar Michael Wolff’un Murdoch biyografisine ‘Haberlerin Sahibi Adam’ adını vermiş olması bu anlamda şaşırtmıyor da. Rupert Murdoch da, 1968’deki ilk akreditasyonu ile başlayan gazetecilik kariyeri için “hayatımın hayali” deyip, hiçbir şeyin onu gazetelere sahip olmak kadar mutlu ve onurlu kıldığını söylemişti.

‘Hayatımın en aciz günü’
Ancak Murdoch, skandaldan asgari zararla çıkmak uğruna önceki gün sınırsız güce sahip medya imparatoru resmini ‘feda’ edip, kendini olup bitenlerden habersiz, saf ihtiyar olarak sundu. Söylediklerine göre hiçbir şey bilmiyordu, bundan dolayı da sorumlu değil, zira başkaları iyi niyetini kullandı! Ama tam da varlığının zeminini oluşturan iktidarını inkar ederek, yarattığı mirasını da bu kumarda kaybetti. Ki, kendi de ifadenin başında “Bu, hayatımın en aciz günüdür” dedi. Dolayısıyla News Corp. şirketinin yönetim kurulu başkanlığından istifası ya da şirketin sahip olduğu gazeteleri satma - hisse sahiplerinin uzun bir süreden beri dillendirdiği bir istek - seçenekleri çok da büyük bir rol oynamıyor artık. Her iki alternatif de kendini yaratan efsanenin sonu olur.
İfadesi esnasında NoW gazetesinin kazancının sadece yüzde 1’ini oluşturduğunu vurgulayan Murdoch’un, ilerlemiş yaşına rağmen sahip olduğu gazetelerin yayın politikasına günlük olarak karıştığı belirtiliyor. Örneğin daha önce BBC televizyonunda gösterilen bir belgesel kapsamında şefini anlatan New York Post gazetesinin eski yayın yönetmeni Robert Spitzler “Rupert manşetler atıyordu, haberlere şekil veriyordu, haber girişini söyleyip yazdırıyordu. Rupert her yerdeydi” demişti.

New York Post’u sağcı yaptı

Peki, “Bir gazete ailesinde, gazetenin insan özgürlüğünün en önemli araçlarından biri olduğuna inanan bir baba tarafından büyütüldüm” diyen Murdoch’un gazetecilik etiği nasıl doymak bilmeyen iktidar açlığına yenildi? 1931 yılında Avustralya’nın Melbourne kentinde doğan Murdoch, muhabir olarak başladığı hayattan şirket sahibi olarak veda ettiğinde, 22 yaşındaki oğlu mirasını devraldı. İki gazete ile başlayan Murdoch, kısa sürede yeni yerel gazeteleri satın aldı, Sunday Times’i en çok satan magazin gazetesine dönüştürdü. 1964’te Avustralya’nın ilk ulusal gazetesi olan ‘Australian’ı kurdu, beş yıl sonra ise News of the World’u imparatorluğunun zemini yaptı. Gazetecilik etiğini Londra’ya açılımı ile birlikte tamamen terk etti. Zira kısa bir süre içinde ona ‘Dirty Digger’, yani ‘kir kazıcısı’ denmeye başladı. ABD’de yayın yapan New York Post’u sol liberal bir yayından sağcı bir gazeteye dönüştürdü.

Kilit tanık evinde ölü bulundu
Bu arada İngiltere polisi, pazartesi günü evinde ölü bulunan telekulak skandalının kilit tanıklarından Sean Hoare’nin cinayete kurban gittiği yöndeki iddiaları reddetti. İngiltere’nin güneydoğusunda yer alan Watford’daki evinde ölü bulunan Hoare, gazetenin ‘sıklıkla’ telefonları yasa dışı dinlediğini ilk açıklayan kişi olarak gündeme gelmişti. Sean Hoare ayrıca, gazetenin eski editörü ve Başbakan David Cameron’ın eski iletişim danışmanı Andy Coulson’ın telefonların dinlendiğinden haberi olduğunu savunmuştu. ‘’Ölüm sebebinin şimdilik belirsiz olduğunu, ancak şüpheli bir ölüm olduğunun düşünülmediğini’’ belirten polis, soruşturmanın sürdüğünü kaydetti. Hoare’nin alkol ve uyuşturucu bağımlısı olduğu kaydedildi.

Cameron soruları yanıtladı

Skandalın kilit isimlerinden Andy Coulson ve Rebekah Brooks’a yakınlığı nedeniyle zor durumda kalan İngiltere Başbakanı David Cameron, dün İngiltere Parlamentosu’nda konuyla ilgili yapılan oturumda konuştu. Cameron, ülkedeki telekulak skandalına neden olan News of the World gazetesinin eski editörü Andy Coulson’ı, iletişim danışmanlığı görevine getirdiğinden dolayı pişmanlık duyduğunu söyledi. Parlamenterlerin sorularını da yanıtlayan Cameron, skandalın polise ve basına yönelik kamuoyunun güvenini sarstığını ve başlatılacak hukuki soruşturmanın polis, basın ve siyasetçiler arasındaki ilişkiyi masaya yatıracağını, yargıç Leveson tarafından yönetileceğini ve yargıcın istediği kişileri soruşturmaya ifade vermek üzere çağırabileceğini belirtti.
“Polisteki usulsüzlüğün kökünün kazınması gerektiğini” söyleyen Cameron, emniyet teşkilatının yeniden yapılandırılmaya ihtiyacı olduğunu bildirdi.
Cameron’a parlamento oturumunda en çok sorulan soru, eski iletişim danışmanı olan Andy Coulson’ın, yine telekulak skandalı nedeniyle tutuklanan ve polise danışmanlık yaptığı ortaya çıkan eski News of the World çalışanı Neil Wallis’i gayrı resmi danışmanı olarak kullanması oldu. Başbakan konuya ilişkin sorulara, lideri olduğu Muhafazakar Parti’nin Wallis’le hiç çalışmadığını ve Wallis’in Coulson ile ilişkisinden ve emniyet teşkilatına halkla ilişkiler danışmanlık hizmeti verdiğinden haberi olmadığını söyleyerek yanıt verdi. Cameron, Coulson’ı 2007 yılında işe almasıyla ilgili, “İşe almak benim kararımdı. Tabii ki pişmanım ve bunun neden olduğu kızgınlık için özür dilerim. Şimdi geriye baktığımda, ona bu görevi teklif etmezdim. İnsan bazı şeyleri yaşayıp öğreniyor. Bana skandala karışmadığı teminatını verdiği için Coulson’ı işe aldım. Şu an en büyük sorumluluğum bu karışıklığı temizlemektir” dedi.

Hiç yorum yok: