9 Temmuz 2011 Cumartesi

Kürt Sorununun Sözde Çözümü

 
Yine kritik aşama, yine tarih uzatmalar, yine Türk gazetecilerinin Kandil ziyaretleri, Türk köşe yazarlarına yönelik övgüler, siyaset oyunları… Yine opersyonlar; alınıp verilen sözler, tutuklu milletvekilleri falan… Türk sömürge rejimini yenileme ve son Kürt isyanını bastırma provaları içinde bir tımarhane olan Türk meclisine girmek için zorlanan koşullar, görüşmeler, atıp tutmalar, verip veriştirmeler, uyduruk çözüm arayışları… Kürt ve Kürdistan sorunu bu değil. Kürt ve Kürdistan sorununu Türk devletinin onaylayacağı veya onaylamak zorunda kalacağı 30-40 siyasetçinin seçilmesi olarak algılayanları özgürlük, adalet ve Kürdistan diye inleyen milyonların hayal kırıklığı bekliyor.
Çünkü bugün için tartışılan hiçbir şey ve atılan adımlar, baskı ve zulüm altında inleyen milyonlarca Kürt kitlesinin yaşamında en ufak bir değişikli yaratmıyor.
Sömürgeci Türk sistemi, simge olaylar ve simge unsurlar yaratarak Kürt ve Kürdistan sorunun seyrini çarpıtıyor. Doğrusu bu işi iyi beceriyor.
Tutukla, hapise at, ceza ver, siyaseten yasakla… Kürt halkının bütün direniş enerjisini bu yolda kullan… Daha sonra bu uygulamaları kaldırmayı Kürt sorunun çözümü olarak yuttur!
KCK, PKK ve Öcalan’ın sorunları Türk devletiyle tartışmalarında bir sorun yok. PKK’nin silahlı güçlerinin dağdan indirilmesi konusunun sık sık dile getirilmesinde de bir sorun yok. PKK ve Başkan Öcalan’ın Türk devletiyle bazı konularda uzalaşma aramalarını da sorun yapmamak gerekiyor.
Çünkü sorunun aslı, çözüm tartışmalarının ve girişimlerinin başladığı noktada ortaya çıkıyor. Türk devletinin bütün kurum ve kuruluşlarını muhafaza ederek girişilecek çözüm teşebbüslerinde, teşebbüsten hemen sonra Kürt kitlelerinin yaşayacağı hayal kırıklığını giderecek herhangi bir kurum ve kuruluş da bulunmuyor.
Çözüm tartışmaları yamuk başlamışsa, kandırma üzerine kuruluysa sonuçlar da yamuk ilerler ve yamukluk, siz buna potluk diyin, elbise üste giyildikten kısa bir süre sonra ortaya çıkar.
Türk devletinin Kürt sorununu çözme kapasitesi yoktur. Türk devleti ya isyan bastırır ya da çözülür. 100 yıldır bu topraklarda Rumlara, Ermenilere, Asuri-Süryanilere, Kürtlere ve solculara vurmuş bir devletin, kadrolarını ve halkını da bu vuruşa göre biçimlendirmiş bir devletin çözüm kapasitesi nedir?
Yarattığı halk, içinde olduğu felsefe ve bu felsefe doğrultusunda oluşturduğu asker ve sivil bürokrasi sorunların çözümüne engeldir.
Kapasitesi ve felsefesi berbattır. Hile ve yalan üzerine kuruludur. Antları, yeminleri, şifreleri, sınavları, kitapları ırkçılık, yalancılık ve ayrımcılık üzerine kuruludur. Türk sistemi kol, bacak ve beyniyle hastadır.
Sokakların, köylerin ve şehirlerin isimleri bile sorunludur, sahtedir.
Tasfiye edilen Kemalist-serseri unsurların yerini sivil ve asker İmam’ın Ordusu almıştır.
İşçilik, memurluk, bekçilik, polislik, kaymakamlık ve valilik ve askerlik alanları dinci ve muhafzakar Türklük tarafından fethedilmiştir. Kürt halkına ve onun kimlik ve kişilik isteyen sıradan insanlarına bu düzen içinde yer yoktur, yer bırakılmamıştır.
Dört yılda bir tartışılan baskı, zulüm ve yoksulluk altında inleyen milyonların hayatındaki değişiklikler değil, onların oylarıyla kaç belediye başkanlığı ve milletvekilliği alındığıdır.
Güvenliği İmam’ın Ordusu tarafından alınan; işçi, memur ve bürokrasi alanları dinci ve muhafazakar Türklük tarafından paylaşılmış şimdiki devlet Kürt sorunun çözümüne her zamankinden daha uzaktır.
Ben böyle yazdığımda, bizden dinsel ayet türü hazır çözüm reçeteleri bekleyen arkadaşlarımız, peki ne olacak diye soruyor.
Doğrusu, Irak, İran ve Suriye’de çevre temizliği yapıldıktan sonra insanlığa yük haline gelmiş Türk devletinin mevcut haliyle bırakılacağını hiç düşünmedim. Devletlerin ömrü de insanlar gibidir. Doğar, genç olur, orta yaşları yaşar, vakti geldiğinde söner…
Bir zamanların süper gücü Sovyetler Birliği’nin dağılacağına kaçımız inanıyorduk? Onlar da güya açıklık ve yeniden yapılanma çalışmalarına girmişler, Sovyetler Birliği’ni kurtarabileceklerini düşünmüşlerdi. Kürt sorununun gerçek çözümünde ortada mevcut halli bir Türk devletinin kalmayacağını herkes biliyor. Onun için oyalayabildikleri kadar oyalıyorlar.
Türk siyesetine bulaşmış ve onun kap ve kalıbına girmiş Kürt siyasetlerinden de pek umutlu değilim. Herkes uzatmaları oynuyor. Lastik gibi, uzatabildiğin kadar uzat ve arkadan gelenlere devret sorunu…
Bizim için sorunun çözümü bellidir. Çözüm girişimlerinin niteliğini, milletvekilliğini meslek haline getirmiş 20-30 Kürdün seçilmesi değil, halkın sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik yaşamındaki ilerlemeler belirler.
İşkence yapamayan, top atışlarıyla günü ve geceleri karşılayamayan, devriye çıkaramayan, her fırsatta öldüremeyen, biber gazı sıkamayan ve tutuklayamayan bir Türk devleti Kürdistan’da ölüdür.
Sorunun şimdiki ele alış biçimi bir yanılsamadır. Yanılgılar büyüktür. Kürt sorununun büyüklüğü uyduruk çözümler gündeme sokulduğu zaman daha iyi anlaşılacaktır…
Türk devleti ya bu isyanı bastıracak ya da dağılacaktır.
Bunun böyle olduğu çözüm denen zehir acılığındaki şerbeti bir güzel içtiğimizde daha iyi anlaşılacaktır.
21. Yüzyılda Kürtlerin yeni bir Türk devletine ihtiyacı yoktur.
 
bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: