12 Temmuz 2011 Salı

Deniz Feneri’nin Bir Numaralı Sanığında İstihbaratçı Şüphesi


Almanya’daki Deniz Feneri e.V. davasının bir numaralı sanığı Mehmet Gürhan’dı. Gürhan’ın hesap hareketleri, bu zimmet operasyonunun en açık delili oldu.

25.01.2002 -13 02.06.2004 tarihleri arasında Deniz Feneri’nin Banka Hesaplarından Gürhan’ın Post-bank’taki kişisel hesaplarına geçen miktar: 3.920.000 Euro…


29.06.2004-02.11.2006 tarihleri arasında yine Deniz Feneri’nin Banka Hesaplarından Gürhan’ın Vakıfbank’taki kişisel hesaplarına geçen miktar: 6.058.000 Euro.


Yani toplam olarak zimmetine geçirdiği toplam miktar ise 9.978.00 Euro.


Davanın birinci derecede sanığı olarak bu kadar ilişkiyi tek başına sağlama şansına sahip olmadığına göre, gücünü nerede alıyor sorusu, ister istenmez, insanin zihnini meşgul ediyor.


Bu nedenle Mehmet Gürhan’a ait edineceğimiz bir kısım somut bilgiler, aynı zamanda bu davanın gerçek durumu hakkında bir fikir edinme şansını verecektir. Özellikle arka plan ilişkileri bakımında daha somut verilerle düşünmemize yardımcı olacaktır.


“Koordinatör” Gürhan

Deniz Feneri Başkanı olan Mehmet Gürhan, Avrupa’da faaliyet yürüten İslamcı kurumlar arasında tam bir koordinatör görevi görüyor. Avrupa Milli Görüş Teşkilatı (AMGT) ile ilişkisi olan Gürhan, 1990-1991 yılları arasında Milli Gazete’nin Brüksel temsilcisi olarak çalışır. Aynı yıl, AMGT adına, NBR 54020 AB Darmstadt adresinde ‘Hicret Verlags GmbH’ şirketini kurarak ‘ticari dolandırıcılığa’ ilk adımını atar. Haziran 1995 yılında ise kayınbiraderi ve daha sonra bütün dolandırıcı şirketlere birlikte ortak olan İzzet Kurum ile ‘Taxibetrieb Kurum GmbH’ şirketini kurar. Dava dosyası içerisinde Gürhan için hazırlanmış bölümün 11-16 sayfaları arasında bu konuda yeterince geniş bilgi bulunuyor.

Özellikle sahte şirketler kurmada giderek uzmanlaşan Gürhan, aynı zamanda İslamcıların gözdesi durumuna gelir. Avrupa’da faaliyet yürüten Kombasan, Yimpaş, Jetpa gibi dolandırıcı şirketlerde görev aldı. Özellikle Yimpaş ile olan ilişki birçok bakımdan dikkat çekicidir.


Yıllarca manevi lideri Necmettin Erbakan için çalışır. Ancak Erdoğan ve ekibinin hocası ile yollarını ayırınca ‘yenilikçi’ kanadın yanında yer alarak, yolsuzluklar için de ‘yenilikler’ yaratır. Bu yeteneği ile kısa sürede hem Tayyip Erdoğan ve Zekeriya Karaman’ın hem de AKP’nin vazgeçilmezleri arasına girer. Çünkü bunların para kaynağı haline gelir.


Her Yerde Gürhan

Mehmet Gürhan, Yimpaş Koordinatörü, Yeni Şafak gazetesinin Avrupa Temsilcisi, Kanal-7 Avrupa sorumlusu olup aynı zamanda Kobassan ve JetPa ile çok yakın ilişki içerisindedir. Ayrıca Atlas Media Marketing GmbH, Atlas Pazarlama, Euro 7 Fernseh & Marketing GmbH, European Consultıng & marketing GmbH, Şeni Şafak Europa GmbH, Kanal 7 Int. , Taxi-Quik GmbH, Weiss Handels- und Investment GmbH, Rapidway GmbH, Rapiday Gmbh ve TVT Türk gibi kurulan bütün şirketlerin kah ortağı olmuş, kah ilk müdürü olarak görev almış.

Gürhan’ın ilişkileri karmaşıklıklarla ve bilinmeyenlerle doludur. Her bağlantının arka planında önemli oranda kirli ilişkiler var. Örneğin, kendisinin önemli elemanlarından biri olan ve Avrupa Deniz Feneri’nin kâtibi olarak görev yapan (…) Hüseyin Gürler, Yimpaş davasında da adı geçen ve hakkında Manheim Savcılığı tarafından hakkında tutuklanma kararı çıkarılan Faik Gürler’in abisidir.


Önemli bir başka ayrıntı da, Kurum ailesi ile Mehmet Gürhan arasındaki ilişkidir. Mehmet Gürhan’ın eşi Nurgül Gürhan’ın evlenmeden önceki soyadı Kurum’dur. Nurgül Gürhan, Avrupa Deniz Feneri Yönetim Kurulu üyesi olan ve 13.12.2003-29.11.2006 tarihileri arasında 7,5 milyon Euro’yu kişisel hesaplarına geçiren, (…) İzzet Kurum’un kız kardeşidir. Yani Mehmet Gürhan, İzzet Kurum’un eniştesidir. (Dava dosyasının 1428-1433 sayfalarında çok daha ayrıntılı bilgiler verilmiştir).


Kurum ailesi İslami sermayenin en önemli grubu olarak bilinen ve sahte senetlerle halktan 500 milyon Euro toplayıp sonra üstüne yatan Yimpaş soygun şirketiyle olan ilişkileri bakımından ünlüdürler. Yimpaş dolandırıcılığının organizatörü olup Yimpaş davası nedeniyle hakkında soruşturma açılan Şükrüm Kurum, Mehmet Gürhan’ın kayın babasıdır. Başbakan Tayyip Erdoğan, Almanya’ya yatığı bir gezi sırasında, İslamcı sermaye grupları tarafından dolandırılan insanlara, ‘paranızı verirken bana mı tanıştınız ki, şimdi benden istiyorsunuz’ diye terslerken yakın dostu olan Şükrü Kurum’un yaptıklarını onaylıyordu.


AKP hükümetinin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Gürhan arasındaki yakın ilişki de Yipmaş ve Kombassan ve Avrupa Deniz Feneri arasındaki ilişkiye dair bilgiler de dava dosyasının 2444-2445 sayfalarında bulunmaktadır. AKP ile Deniz Feneri Soygun Şirketi arasındaki ilişkiler bağlamında bu konuyu çok daha geniş olarak bir başka yazıda ele alacağız.


Taxi Şirketleri…

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, İslamcıların Avrupa’daki bütün dolandırıcılık ve sahtelik işlerinin içinde mutlaka Gürhan bulunuyor. Deniz Feneri adına toplanan bütün paralar, İslamcıların kurduğu şirketlere aktarıldığının en somut örneklerinden biri de Taxi Şirketlerindeki hilelerdir. Taxi Quick şirketini kuran Mehmet Gürhan, şirketin Genel Müdürlüğü’ne (Geschaeftsführer) davanın sanıklarından Ermiş’i kukla olarak getiriyor. Ermiş’in verdiği ifadeye göre Gürhan hukuki olarak kendisinin olamadığı Genel Müdürlüğe Ermiş’i getiriliyor. Şirketin arka planda yöneten ise tabii ki Gürhan. IHK’da (Ticaret Odasında) gerekli yasal işlemleri yapamadıkları için, ikinci genel müdür olarak Gülmez isimli biri atanmış.

Prestige Taxi GmbH şirketi, altı arabasını, bu şirketin halefi olacak Taxi Quick şirketine resmi olarak satmış. Arabalar ve çalıştırma lisansı taksitler halinde, Deniz Feneri’nin yardım parasından, Gürhan’ın teslim tesellüm hesabından ödenmiş. 400 bin Euro olan şirketin resmi sermayesi içinde Gürhan’ın hissesi 135 bin Euro imiş. Gürhan bu büyüklükte bir parayı Deniz Feneri’nden kredi olarak almış. Geri kalan meblağ ise muhasebede önce, Beyaz Holding (Almancası Weiss Handels-gesellschaft)’in hesabına daha sonra da Deniz Feneri’nin hesabına geçirilmiş. 01.03.2006 tarihine kadar Ermiş şirketin ortağı değilmiş. Ermiş, Gürhan’a ortak olmak istemediğini, aslında Türkiye’ye dönüp orada KANAL 7 veya bir başka yerde çalışmak istediğini söylemiş. Ermiş en sonunda, 10 bin Euro nakit para ile ortak olmuş, 12 bin Euro’luk hissesinin geri kalanını şirkete borçlanmış. TAŞKAN da ortak olmuştu ve IHK’da (Ticaret Odasında) yapmış olduğu imtihana istinaden de Quıck Taxı’ şirketinin resmi Genel Müdürlüğünü üstlenmişti. Gayri resmi genel müdürlüğü gene GÜRHAN yürütmüş.”


Durum aynı şekilde “Rapidway GmbH şirketi için uygulanmış. Bunun selefi Ass Taxi idi. Quick Tax GmbH şirketinin selefi Prestige Taxi’de olduğu gibi, burada da şirketin genel müdürlüğünü Recep Kurum yapmış. Rapidway şirketi arabaları, çalışma ruhsatını ve şoförleri de almış. (…) Deniz Feneri şirketi daha sonra 20 binEuro karşılığında satın almış Yapılan soruşturmada ise şirketin gerçek sahibinin, Zekeriya Karaman’ın oğlu Ömer Karaman olduğu tespit edilmiş.


Diğer bir oyun da, Gürhan’ın Kanal-7’nin Avrupa bulunan ücretli danışmanı olarak gösterilmesidir. Zekeriya Karaman, Yeni Dünya İletişim AŞ adına yaptığı bir açıklama ile Gürhan’ın Kanal-7 danışmanı olarak aylık 9.000 Euro aldığını belirtilmiş. Bunun karşılığı olarak milyonlar akıyor Kanal-7 merkezine. Bu bir bakıma ‘kaz gelen yerde tavuk esirgenmez’ örneğini yansıtıyor.


Ancak işin gerçeği tabii ki böyle değildir. Gürhan’ın 9 bin Euro ücretle çalışıp bu kadar riski göze alabilecek kadar aptal biri olmadığı çok açıktır. Tam 65 kez İstanbul-Frankfurt, Frankfurt-İstanbul arası uçan Gürhan’ın uğradığı yer her zaman Kanal-7 Merkezi oluyor ve burada şebekenin en önemli organizatörü Zekeriya Karaman ile görüşüyor. Sanırım bu kadar sıkı ilişki 9 bin Euro ücretle açıklanamaz.


AKP’li Gürhan

Gürhan’ın bu kirli ilişkilerdeki rolü oldukça büyüktür. Bunun anlamak için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekir. Birincisi, Gürhan, YİMPAŞ-KOMBASSAN-KANAL 7 arasındaki ilişkiler, bağlantılardır. Gürhan, Bütün İslamcı şirketleri ekonomik olarak besleyen bir ağ oluşturmuş durumdadır. İkincisi, farklı İslamcı kadrolarla ilişki içindedir. Özellikle iktidar gücü olan AKP’nin Başbakan dâhil olmak üzere kurmayları ile çok yakın bir iletişim kurmuştur. Seçimlerde AKP’ye vermiş olduğu ekonomik desteğin 40 milyon Euro civarında olduğu iddia edilmektedir.

Ayrıca başta AKP bakanları ve kadroları olmak üzere, birçok İslamcı kadroyu beslemektedir. Dava dosyasında, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ulaştırma Bakanı Yıldırım, Eski İçişleri Bakanı Aksu, Başbakan Erdoğan gibi birçok bakan ve milletvekilinin isminin bulunması ve bunların Gürhan ile çıkar ilişkileri içinde olmaları da tesadüfî bir durum değildir.


Örneğin, dava dosyasının 1513. sayfasında bulunan belgede anlaşıldığı üzere 02.02.05 tarihli ‘’Empfangsbestitigung2’’ olarak nitelendirilen alındı belgesinde Mehmet Gürhan’ın, Firdevsi Ermiş’ten aldığı parayı Türkiye Başbakanı Erdoğan’a teslim etmiştir. Tam 7 kez yapılan sorgulamada, hem Ermiş hem de Gürhan tarafından Erdoğan’a teslim edilen paranın 2,5 milyon Euro olduğu belirtilmiştir.


İlginçtir Başbakan Erdoğan, çok samimi olduğu Gürhan’ı tanımadığını da basına açıklamıştı. Ama Zekeriya Karaman’ın oğlunun düğününde aynı karede oldukça samimi olduklarına dair kasetler dava dosyasında bulunmaktadır. Daha önce belirtmiştik, Erdoğan’ın oğlu ile Karaman’ın oğlu bacanaklar. Başbakan tarafından inkâr edilmesine rağmen, bütün İslami cemaati buluşturan düğün onların da buluşma noktasıydı. Ayrıca Erdoğan’ın Almanya gezisi sırasında Gürhan’ın en yakınında duran kişilerden biri olmasına rağmen, Başbakan’ın tanıdığını inkâr etmesi gizli ilişkilerin açığa çıkması korusu ve telaşıydı.


Ayrıca, 2007 yılı seçimlerinden önce, AKP kurmayları ve Erdoğan’ın yakın çevresi, örneğin Karaman tarafından Gürhan’a milletvekili olması ve hatta bakan olabileceği önerisi yapıldığı biliniyor. Ancak Alman Deniz Feneri hakkında Alman Savcılığı tarafından dava açılması ve Gürhan’ın birinci derecede sanık olması nedeniyle bu öneriden vazgeçildi. Başbakan’ın, milletvekili ve hatta bakan yapma olasılığı olan birini tanımıyorum demesi kirli ilişkilerin açığa çıkma korkusunu yansıtıyor.


Üçüncü bir nokta ise Gürhan’ın uluslar arası ilişkileridir. Bir iki gün içinde birçok ülkeyi ziyaret etme alışkanlığına sahip biri. Pakistan, Kaşmir, Aceh, Sudan, Habeşistan, Azerbaycan, Makedonya, Kosova, Bulgaristan, Yemen, Nijerya ve Mali’de insani yardım adı altında yaptığı gezilerin arka planında, Uluslararası İslamcı Örgütlerle kurulan ilişkiler bulunuyor.


Ayrıca çok ilgi çeken yolculuklar yapıyor.

Örneğin: 15.03.2005 tarihinde Frankfurt-İstanbul, 16.03.2005 tarihinde İstanbul -Bakü, 19.03.2005 tarihinde Bakü-İstanbul, 21.03.2005 tarihinde İstanbul-Frankfurt arası uçuş yapıyor.

10.12.2005 tarihinde Frankfurt-İstanbul, 10.12.2005 tarihinde-aynı gün İstanbul-Bakü, 13..2.2005 tarihinde Bakü-İstanbul, 13.12.2005 tarihinde-aynı gün İstanbul-Frankfurt uçuşunu gerçekleştiriyor.


Peki, Mehmet Gürhan bu yolculuğu neden gerçekleştiriyor. Gittiği yerlerde kiminle ve niçin görüştü? Hangi örgütler var? Kimin bilgisi vardı bu görüşmelerde? Bugün Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu’nun inisiyatifinde birçok İslamcı örgütle kurulan uluslararası ilişkilerin bir parçası mıdır?


Bütün bunlardan çok daha önemli bir nokta bulunuyor. Gürhan ile devletin gizli kurumları arasındaki ilişkidir. Gürhan’ın eşi Alman doğumlu olduğu için Alman vatandaşı olması nedeniyle, kendisi de, 28.02.1997 tarihinde Türk vatandaşlığından çıkarak Alman vatandaşı oluyor. Daha sonra yeniden (tabii gizli bir şekilde) yeniden Türk vatandaşlığına geçiyor. 2002 yılında Burdur’da askerlik yaptığı sırada, devletle çalışma önerisini kabul ediyor.


Örneğin, Dava dosyasının 104 ve 432. sayfasında bu durum şu cümlelerle belirtilmiş:

“Türk vatandaşlığından çıkıp Alman vatandaşı olduktan sonra, tekrar Türk vatandaşlığına girmiş, bunu baştan böyle planlayan ve Nisan 2002 yılında kendi isteği ile Türkiye’ de (Burdur’da) bir aylık askerlik yapan Mehmet Gürhan, Bu zaman zarfında Türk Milli İstihbarat teşkilatı için çalışacağını kabul etmiş.”


Mehmet Gürhan’ın MİT ajanı olup olmadığını bilemeyiz ancak dava dosyasında bulunan iddia böyle. Bu soruya yanıt vermesi gereken MİT Müsteşarlığı’dır. Ayrıca MİT, bu iddiaya paralel olarak, Deniz Feneri Soygun şirketi, MİT’in Avrupa’daki faaliyetleri için paravan olarak kullanıldı mı? Deniz Feneri parası ile Gürhan tarafından MİT elemanları için ödenek verildi mi? Ya da kaldıkları evlerin kirası, günlük ihtiyaçları vs Deniz Feneri tarafından ödendi mi? Bu soruların yanıtını verecek olan MİT Müsteşarlığı’dır.


Bu karmaşık ilişki ağının arka planında dönenlerin ve yaşananların ışığında görülen, bu sadece birkaç İslamcının halktan para toplayıp yeme işi değildir. Önemli ve karmaşık çıkar ilişkileri bulunmaktadır.

Hiç yorum yok: