19 Temmuz 2011 Salı

Asker JİTEMİN’den Polis JİTEM’ine-2


Türk Gladio’sunun daha önceki eğitim merkezi ABD’nin Florida kenti idi. Florida’da ilkin Gladio eğitimini alan Alparslan Türkeş idi.

POLİS JİTEMİ’NİN KARARGÂHI POLİS AKADEMİSİ

 
Türk Gladio’sunun daha önceki eğitim merkezi ABD’nin Florida kenti idi. Florida’da ilkin Gladio eğitimini alan Alparslan Türkeş idi. Genelde Florida’da eğitim alan Türk Gladio elemanları askerlerdi. Daha sonra Abdullah Çatlı gibi faşist tetikçilerde buna eklendi. Abdullah Çatlı’nın 1992 yılında ABD’de havaalanında Fetullah Gülen’i karşıladığı biliniyor.

Türkiye’de Cumhurbaşkanı, başbakanlık, bakanlık yapan Özal, Demirel, Çiller ve Baykal gibi liderlerin siyasete gitmeden önce ABD’de eğitim görmeleri ve ardından Türkiye’ye dönüp siyasette tırmanmalarının tesadüf olmadığı, çoğunun Gladio elemanları olduğu çokça söylendi. 
 
Çiller’in “İstanbul Gülü” koduyla CIA ve Gladio elemanı olarak görev yaptığı belgelerle açığa çıktı ve itiraf edildi. Çiller döneminde Kürtlere karşı yapılan katliamlar ile yakıp yıkmalar açığa çıkanları pekiştiriyor.

Eski Gladio’nun ABD’deki merkezi Florida iken, Türkiye’deki Gladio merkezi ise Türk Genelkurmayı idi. Ankara’daki Gölbaşı’nda üstlenmişti. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın merkezi halen burada bulunuyor.
 
2007’deki Bush-Erdoğan görüşmesinden sonra Türk Özerk Gladio’sunun tasfiye edilme kararı alınınca, Gladio’nun ABD’deki merkezi ile Türkiye’deki merkezide değiştirildi.
Türk Yeşil Gladio’sunun bağlı olduğu merkezin ABD’nin Utah kentinde olduğu belirtiliyor.  
 
Fethullah Gülen ABD’nin Pensilvanya şehrinde karargâh kurmuş. Burada CIA ve FBI tarafından korunuyor olması, UTAH’a gidip kont-gerilla eğitimini gören tüm Polis Akademisi yöneticilerinde bu cemaate bağlı olması tesadüf gibi gözükmüyor.
Türkiye’deki merkezinde Ankara’daki Polis Akademisi olduğu açıkça dillendiriliyor.
Bunun altyapısının ve kadrosunun 1980’lerden beri hazırlandığı verilerle açığa çıkıyor.

Sadece Polis Akademisinin başında olanlar ile kilit noktalarda görev yapan polis müdürlerinin burada görev yapmadan önce nerede durdukları ile nerede eğitim gördükleri incelenince her şey yerli yerine oturuyor.

POLİS JİTEM’İNİN STRATEJİSTLERİ

Zühtü Arslan: Polis Akademisinin başında bulunuyor. Arslan akademinin başına geçmeden önce Fetullah Gülen’e ait Zaman Gazetesi’nde makaleler yazıyordu. Fetullah Gülen Cemaati tarafından önce İngiltere’nin Leicestır Üniversitesi’nde uzman olarak yetiştirildi. 2005 yılında da Gladio’nun yeni merkezi olan ABD’deki UTAH şehrine gönderildi. Burada özel kont-gerilla eğitiminden geçirildi. Kont-gerilla yöntemleri üzerine özel eğitime tabi tutulduktan sonra daha da uzmanlaştırıldı. Ardından Polis Akademisi’nin başına getirildi.

Önder Aytaç:  Babadan Fetullahçıdır. Zühtü Arslan’ın yardımcılığını yapıyor. Aynı zamanda Başbakan Erdoğan ile Ertuğrul Günay’ın danışmanı, Taraf Gazetesi eski yazarı şimdi ise Samanyolu haber sitesinde yazıyor. Cemaat tarafından İngiltere’nin Hull Üniversitesine gönderilerek özel savaş uzmanı olarak eğitildi. Önder Aytaç bir yıl önce “Eylemleri durdurması için, Öcalan, ölümle tehdit edilmeli; kabul etmezse öldürülmeli” demişti. Katıldığı bir Türk TV’sinde ise şöyle diyordu. “170 bin polisi bizzat ben eğittim”.  Aytaç bu söylemiyle, AKP hükümeti döneminde 608 kişinin yargılı ve yargısız açıkça polis tarafından katledilmesinin aslında kendi zihniyetinden kaynaklandığını da itiraf ediyordu.

İhsan Bal: Eski bir MHP’li, bugünün Fethullahçısı. Aynı zamanda Zaman Gazetesi’nde de yazıları çıkıyor. Polis Akademisi’nde Zühtü Arslan’ın yardımcısı. İngiltere’de PKK üzerine kriminoloji eğitimi gördü.

Emrullah Uslu: Dördüncü yönetici resmi değil, fiili yöneticilik yapıyor. ABD’nin Utah Üniversitesinde yetiştirildi. PKK masasından sorumludur.  Ayrıca Ergenekoncu Bedrettin Dalan’ın Yedi Tepe Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Ergenekon’un Avrasyacı koluna yakın olduğu söyleniyor.

İdris Bal: Fethullahçı kökenden geliyor. Cemaat tarafından İngiltere’nin Nottingham ile Manchester Üniversitelerine gönderildi.  Daha sonra 2003-2004 yıllarında ABD’deki Harvard Üniversitesi’ne gönderildi. Burada PKK üzerine uzmanlaştırıldı. O’nun da yolu UTAH’a düştü. Esas uzmanlaştırıldığı alan PKK ve özel savaştır. Erdoğan tarafından mükâfatlandırıldı. 12 Haziran seçiminde AKP’nin Kütahya’daki milletvekili adayıdır.

Sedat Laçiner: İngiltere Sheffield ile Londra Üniversitesi’nde uzmanlaştırıldı. Çiller’in Özerk Gladio’su devrede iken o Gladio’ya bağlı çalışıyordu. Özerk Gladio, Yeşil Gladio’ya dönüştürülünce Yeşil Gladio’da görevlendirildi. Asker JİTEM’inden Polis JİTEM’ine transfer edildi. Polis Akademisi’nde eğitim verdi. PKK konusunda strateji oluşturanların başında geliyor. Akademisyen kılıklı özel savaş yürütücülerindendir. KCK adı altında yürütülen operasyonlarda özel ve psikolojik savaş yürütenlerin başında geliyor. Daha önce Asker JİTEM’inin ASAM adlı strateji geliştirme kurumda, şimdi de Polis JİTEM’inin USAK ile ODAM adlı strateji geliştirme kurumunda PKK’ye karşı psikolojik savaş yürtüyor. AKP ve Abdullah Gül tarafından rütbesi yükseltildi. Kısa bir süre önce Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörü yapıldı.

Ali Birinci: Polis Koleji’nden Polis Enstitüsü’ne oradan da Siyasal Bilgiler Fakültesine geçmiştir. 

 
Daha sonra 30 Haziran 1998’de Polis Akademisine göreve başladı.
MİT ile Fetullahçı Cemaat görevlisi olarak 2002 ile 2004 yıllarında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde görev yaptı.
4 Haziran 2008 tarihinden itibaren Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’nı yürütüyor

HA ALİ HA KARA ALİ-HA ASKER JİTEMİ HA POLİS JİTEMİ- 

 
Ali Birinci’nin görevlendirilmesinde açığa çıktığı gibi hali hazırda önemli kurumların başında Polis Akademisi’de yetiştirilenler getiriliyor. Bir plan dâhilinde Polis-JİTEM’nin hâkim kılınması amacıyla bunlar yapılıyor. Asker-JİTEM’i tasfiye edilmeden önce tüm kilit kurumlarda ya asker kökenliler ya da askerlerin belirlediği kişiler görevlendiriliyordu.
Şimdi ise her alanda ipler Polis Akademisi’nin eline geçmiş durumda.
 
Bu hâkimiyeti daha sağlamlaştırmak için hem polis ordusunun sayısı katlamalı bir şekilde artırılıyor hem de ağır silahlarla donatılıyor. Bunun tüm plan ile stratejileri Polis Akademisi’nde oluşturularak pratikleştiriliyor. Kürtlerin değişiyle “Ha Ali Ha Kara Ali” değişen bir şey yok. Ha Asker JİTEM’i Ha Polis JİTEM’i ikisinin amaçları da aynı.

İkisinde de temel hedef Kürtlerin iradesini tasfiye ederek Türkleştirmektir. Her iki Gladio Kurumu da nihayetinde bu amaçla kurulmuşlardır.
 
Sözde Kürt açılımında merkez seçilen yer Polis Akademisi aynı zamanda Kürt demokratik siyasal hareketine karşı geliştirilen soykırım operasyonlarının da merkezidir.

ASKERDEN BİRİFİNG POLİSİNTEN ÇATIŞTAY

Asker JİTEM’i yani eski Gladio devrede iken Özel Harp konsepti çerçevesinde sistemli bir şekilde medya, siyaset ve diğer kurum ile kuruluşlardan seçilen yöneticiler Genelkurmay merkezine çağrılır ve brifingler verilirdi.

 
Verilen birifing doğrultusunda herkes misyonunu yerine getirirdi.
Polis JİTEM’i –Yeşil Gladio-, Asker JİTEM’İN yerini alınca, bu defa Özel ve Psikolojik Savaş birifinglerin yeni merkezi Ankara’daki Polis Akademisi oldu. Bu amaçla AKP’nin Kürt açılımı adı altında başlattığı siyasi soykırım operasyonları toplantısını üçüncüsü de 1 Ağustos 2009 tarihinde Polis Akademisi’nde yapıldı.
Bu toplantıya katılanlar şunlardı. O dönemde Sabah Gazetesi yazarı ve şimdi ise Erdoğan’ın başdanışmanı İbrahim Kalın,  Zaman Gazetesi Yazarı Mümtazer Türköne, aynı gazetenin diğer yazarı İhsan Dağı, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Mustafa Karaalioğlu, Nasuhi Güngör, Eski MİT’çi Mahir Kaynak’ın kızı ve Akşam yazarı Deniz Ülke Arboğan, Hasan Cemal, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Muharem Sarıkaya-Haber Türk-, Okan Müderisoğlu-Sabah-, Mithat Sancar-Taraf, Ruşen Çakır-Vatan katıldılar.

Polis Akademisi’ne bağlı Uluslararası Terörizm ve Sınır aşan Suçlar Araştırma Merkezi-UTSAM ile Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu’ndaki -USAK- kadroları birlikte bu birifingi hazırlamışlardı. Birifing yerine kılıflanmış ve daha nazik şekliyle çalıştay ismi kullanıldı.
 
UTSAM’ın kadrolarından Süleyman Özeren, Hüseyin Cingoğlu, M.Alper Sözer, Oğuzhan Ö.Demir ve M.Salih Elmas da katılımcılar arasında yer aldı.

Diğer ilginç bir nokta ise UTSAM kadrolarından olupta Amed’teki polis teşkilatında TEM Şube Müdürlüğünde amir olarak görev yapan Dr.Fatih Özgül’dür.
 
KCK adı altında yürütülen operasyonları koordine eden Fatih Özgül’dür. Özel misyonla Amed’te görevlendirilmiş. Fetullahçı olarak tanınıyor. 1980 ile 1990 yıllarda eski Fetullahçı Polis Amiri Hanefi Avcı’nın aldığı misyonu şimdinin yeni Fetullahçı Polis Amiri Fatih Özgül almış durumda. Hanefi Avcı Kürt siyasetçilerini tek tek JİTEM ile Hizbul-Kontra tetikçilerine vurdurtuyordu. Özgül ise hazırladığı komplo iddianamelerle Kürt siyasetçilerini toplu şekilde kelepçeleyerek, Dersim Jenosidi’nde olduğu gibi sıralayarak fotoğraf çektiriyor ve Özel Ağır Ceza Mahkemelerindeki Fetullahçı savcı ile hâkimler aracılığıyla tutukluyor. UTSAM’ın düzenlediği sempozyumlarda siyasi soykırım operasyonlarını uluslararası alanda meşru göstermeye çalışıyor. AKP ve Fetullahçı Cemaat adına dosyalar hazırlayıp dünya ülkelerine yolluyor. Benzer çerçevede Antalya’da düzenlenen bir sempozyumda “KCK aslında Kürt Devleti’dir” diyerek siyasi soykırım operasyonları meşrulaştırmaya çalıştı.

AKP’nin kilit şubelerde görevlendirdiği Polis Şefleri ile Kürdistan’a gönderdiği Emniyet Müdürleri’nin hemen hemen hepsi hem Fetullahçı kadrolardan hem de Ankara’daki Polis Akademisi mezunlarından olması Fetullahçı Polis JİTEM’in etkinliğini gösteriyor.

İMAMIN ORDUSU VE AMİRLERİ

İşte bunlardan bir kaçı bunlardan oluşmaktadır.
Recep Gültekin: Afyon Dinar doğumludur. Fetullahçı kadroların başında geliyor. ABD’deki Chicago Başkonsolosluğu’nda Emniyet ataşesi olarak görev yaparken UTAH’da Gladio eğitimini aldı. Bundan dolayı 1999 yılında hakkında soruşturma açıldı. Soruşturmaya alınmasının aksine terfi ettirildi. Şu anda Emniyet Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler Daire Başkanı’dır. Utah, New York, Washington, Teksas ile diğer ülkelere master-doktara yapan polisleri bu daire gönderiyor.
Recep Gültekin’in ABD’ye gönderdiği polislerden biri de Oğlu komiser Sabahattin Gültekin’dir.

Recep Güven: Polis Akademisi mezunudur. İstanbul doğumludur.1999 yılında Fetullahçı olduğu iddiasıyla soruşturmaya alındı. ABD değişik dönemlerde eğitim gördü. National Defense Üniversitesinde kriminoloji eğitimini aldı. Esas yetiştirildiği alan PKK’dir. Polis Akademisi, Amed ve İstihbarat Daire Başkanlığı’nda görev yaptı. Şimdi Sêrt(Siirt) Emniyet Müdürüdür. Sêrt’te göreve başladıktan sonra gözaltı ve tutuklamalar arttı. KCK adı altında siyasi soykırım operasyonları başlatıldı. Demokratik eylemlere devlet terörü uygulandı. En küçük bir eylem bile polis terörüyle bastırılmaya çalışılıyor.

Ayhan Falakalı: Hrant Dink katledildiğinde Emniyet İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı idi. Yasin Hayal’in telefon trafiğinin Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nca incelenip, kayıtlarının silindiği açığı çıkmıştı. Falakalı’nın denetiminde bunların yapıldığı belirtildi. Bundan dolayı suçlandı. Bir süre öncesine kadar Wan Emniyet Müdürü olarak görev yapıyordu. Fazla deşifre olunca merkeze alındı.

Fettah Ünsal: Fetullahçı olduğu gerekçesiyle soruşturmaya alındı. Soruşturulmasına rağmen terfilendirildi. Özel Güvenlik Daire Başkanlığına getirildi. Yüz binlerce özel güvenlikçi Ünsal’ın denetiminde. Konumu ordu komutanından daha yüksek
Murat Çetiner: 1996'da polis akademisinden mezun oldu. Çetiner, Ankara'da Güvenlik Şube Müdürlüğü'nde görev yapıyordu. Murat Çetiner, Ankara’da görev yaparken, Kürt Yazar Mehmet Bayrak, “15 dolayında Kürt demokratik örgütünün Nizamnamelerini sağlamak üzere” Çetiner’in yanına gidiyor. Yazar Bayrak, önce Ertuğrul Günay’ın denetimindeki Kültür Bakanlığı’nın Özel Kalem’inden, Günay’ın başdanışmanı komiser ve Taraf yazarı Önder Aytaç’ı arıyor. Aytaç, Bayrak’a Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanı’nın adını veriyor ve O’na yönlendiriyor. Güvenlik Daire Başkanı da kendisinin bu dairenin başına yeni geldiğini, konulara hâkim olmadığını, bu nedenle Emniyet Amiri Murat Çetiner’in yanına gitmesi gerektiğini belirterek, Komiser Murat Çetiner’i odasına çağırıyor. Böylece Bayrak’ı Komiser Çetiner’e yönlendiriyor. Gerisini Bayrak, şöyle anlatıyor.
 “Başkanın odasına çağrılan „konunun uzmanı“ bu Emniyet Amiri, bizi odasına götürüyor. Oturur oturmaz da ilk soruyu patlatıyor:

- Hocam, siz daha önce bu doküman için başvurmuş muydunuz?
- „Evet“ diyorum. „Daha önce iki kez başvurdum, ancak verilmedi“.
- Bu defa, Kürt Açılımı dolayısıyla mı yeniden başvuruyorsunuz?
- „Önder Bey, Başkanınızla görüşmüş, yardımcı olunacağı söylenmiş; buna dayanarak yeniden başvuruyorum“ diyorum.
Bunları sorarken bir yandan da, internetten çalışmalarımı inceliyor. İlk merak ettiği konu, benim Said-i Nursi’ye bakışım olmalı ki; Said-i Kürdi’nin İttihatçılarla ilişkilerine dair bir yazım ve yayımladığım at sırtındaki bir resmine gözü ilişiyor ve duygularını hemen dışarıya vuruyor: „Mehmet Bey, Said-i Nursi ile ilgili de yazmışsınız ve bir resmini yayımlamışsınız!“.
- „Evet“ diyorum. İçimden, birinci aşamayı geçtik, diye geçiriyorum. Derken, ikinci soru geliyor:
- Hocam, Kürt müsünüz?
„Evet“ diyorum; Alevi Kürdüm.
Bu kez, ben kendisine soruyorum:
Siz nerelisiniz, Kürde benziyorsunuz!
- „Elazığlıyım ve Türk’üm“.
Bu kısa tanışmanın ardından, Alevi olduğumu öğrenen polis şefinin tavrı değişiyor ve bilinçaltındaki soruyu patlatıyor:
- Kızılbaşların „mum“ söndürdüğü söyleniyor, doğru mu?
Acı acı gülümseyerek kendisine bakıyor ve soruyorum:
Siz buna inanıyor musunuz?
- Ne bileyim, öyle söyleniyor!
Yanımda tesadüfen yeni çıkmış olan „Alevilik- Kürdoloji- Türkoloji Yazıları“ konulu kitabım var ve bir bölümünde de, Kızılbaşlar’a atılan bu iftira işleniyor. Eşimin önerisi üzerine, okuyup- öğrenmesi için kitabı imzalayıp kendisine veriyorum.

Sorularından ve tutumundan, Nur tarikatına mensup Fethullahçı olduğunu tahmin ettiğim Polis Şefi ile bu sohbeti kapatıp, sadede geliyoruz. İkide bir „Kürt Açılımı“na vurgu yapan bu Polis Şefi, gösterdiğim belgeler karşısında, haklı olduğumu, daha önce araştırma yapan bir subayın da, aynı nedenle insanlar arasında ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle kendilerini suçladığını söylüyor. Ancak, içinde benim istediğim doküman da olmak üzere bazı kaynakları İçişleri Bakanlığı’na gönderdiklerini, bu nedenle dilekçeyle doğrudan Bakanlığa başvurmam gerektiğini söylüyor.

Bunun üzerine, bir dizi eki bulunan bir dilekçeyle İçişleri Bakanlığı’na başvuruyor ve CHP Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’ten de yardım istiyorum. 30 yıllık arkadaşım Dersimli Y. Ateş, hemen İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı arıyor ve ilgisini rica ediyor. Atalay, hiç merak etmemesini ve yardımcı olacağını söylüyor. Bu arada, bana cep telefonunu vermiş olan Murat Çetiner’i de bilgilendirmek için arıyor fakat ulaşamıyoruz.

Bir süre sonra adı geçen Bakanlıktan, üçüncü kez „olumsuz“ cevap geliyor. Bu cevap üzerine, daha önce yardım vaat etmiş olan adı geçen Emniyet Amirini yeniden aradığımda, gönüllü olarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne atandığını öğreniyorum”…

 
Sebahat Tuncel’in tokat olayı olmasıydı herhalde Fetullahçıların devşirdiği Çetiner Elazığ’lı Türk olarak bilinecekti. O’nun devşirmelerin ve devşirme medyanın aklına Çetiner’in Kürtlüğü gelmezdi. Acaba Murat Çetiner mi doğru söylüyor yoksa anne, kardeşi ve devşirme Türk medyasını doğru söylüyor? Eğer gerçekten Murat Çetiner’in anne ve babası Kürt ise kendisi nasıl Türk oluyor? Çetiner de olduğu gibi eğer Fetullahçı Cemaat elemanı yaptığı tüm Kürtleri Türkleştiriyor ya da içine aldığı Kürtler kendini Türk görecek ve hissedecek kadar aslını inkâr ediyorsa bu cemaat soykırım suçunu işlemiyor mu?

İşte bir anda meşhur olan bu devşirme Şırnex Güvenlik Şubesi Polis Amiri Murat Çetiner kişiliği işte Yeşil Türkçü Cemaatin zihniyeti ve oluşturduğu Polis-JİTEM’İ.

AKP iktidarıyla birlikte Polis Akademisi,  Özel ve psikolojik savaşın merkezine dönüşünce Kürtlere yönelik gözaltı, tutuklama, işkence, yargısız infaz, baskı gibi polis terörü de ayyuka çıktı. AKP iktidarında yakın döneme kadar tam tamamına 196 bin Kürt yargılandı. 83 bin Kürt ceza aldı. Son 20 günlük tutuklamalar ve yargılamalar buna dâhil değildir. Bu sayıya Türkler ve diğer halklarda eklenince işin vahameti daha da büyüyor.

 
12 Eylül Darbesi dönemini bile kat be kat aşan bir durumdur. 12 Darbesinde Kürdistan, Anadolu ve Trakya’da yargılananların toplam sayısı 230 bin kişi iken 53 bin kişi hakkında dava açıldı. Bu rakamlar bile AKP’nin 12 Eylül Faşist Darbesinden daha fazla faşizan bir zihniyet ile uygulamalara sahip olduğunu gösteriyor.

ÜNİVERSİTELER TÜRK-İSLAMCI KARARGÂHLAR

Gerçeğin Kasapları Türk Üniversiteleri…

 
Hep yeniden iktidar ürettiler. 1980 darbesine kadar devletin resmi ideolojisi Katı-ulusçu Kemalizm iken, darbeden sonra ise devletin resmi ideolojisi Türk-İslam sentezi oldu.

YÖK başkalığına eskiden Kemalistler hâkimken Kar-Kurt gibi hurafeler üretilirken, Kürtçenin Farsça, Arapça ile Türkçeden oluştuğu safsatasına bilimci kılıf geçirilmeye çalışılıyordu.
YÖK’ün başına Fetullahçılar ile AKP’ye geçince aynı söylem devam ediyor.

Türk eğitim ve öğretim sisteminin en üst kurumu YÖK’tür. YÖK’ün başında Fetullahçı Cemaate mensup Yusuf Ziya Özcan var. Özcan, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde-İTÜ- düzenlenen “Yükseköğretimde Kalite” konferansının açılış konuşması ardında basının sorduğu sorulardan birine cevap verirken şunları söyledi. “Kürt diline bakarsanız, tespitlere göre yüzde 60-70 Farsçadan ödünç aldığını, yine yüzde 20-25 arasında Arapçadan ödünç aldığını ifade ediyorlar. Türkçeden de kelimeler olduğunu biliyoruz”. YÖK Başkanı aslında bu verdiği yüzdeler ve söylemiyle “Kürtçe diye bir dil yok” dedi. Bilim cahili ve düşmanı Özcan’ın, iddiasının tam tersi sözkonusudur. Kürtçe Aryen dil grubunun kök hücresidir. Neredeyse tüm dillerin anasıdır. Kürtçe dilinin oluşumu hem Farsça hem de Arapça dillerinden çok önceki tarihlere dayanır. Türkçe ise Kürtçe bir yana Farsça ve Arapça dillerinden bile binlerce yıl sonra oluşmuştur. Özcan’ın öne sürdüğü argümanın dilbilimiyle hiç bir alakası yok. Yeşil Türk ırkçığına hizmet ediyor. Kürt dili yok demekle, Kürt halkı yok zihniyetini savunuyor.
 
Özcan söyledikleri ve AKP’nin, Kürtlere yönelik Özel Savaş Karargâhı olarak işlettiği YÖK’ün Nisan 2010’da belgeleriyle birlikte ortaya çıkan eylem planı üniversitelerin hangi misyonla ele alındığını açıklıyor.

Söz konusu plana göre, YÖK tarafından ‘Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı’ adlı plan üniversitelerde uygulamaya konulmuştu.

 “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı” adlı plan, “bölücü örgütleri tesirsiz hale getirmek” Kürt öğrencilere yönelik “akademik çalışma” seferberliği başlatılmasını öngörülüyordu. Üniversitelerin YÖK’e üç aylık düzenli rapor verecekleri belirtiliyordu.
Bu plan Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) imzasını taşıyor. “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı” adlı plan, “bölücü örgütleri tesirsiz hale getirmek ve meşruiyet kazanmalarını engellemek için” bölge üniversitelerine ve Kürt öğrencilere yönelik “akademik çalışma” seferberliği başlatılmasını öngörülüyordu.
YÖK'ün,  17 Mart 2011 tarihinde tüm üniversite rektörlüklerine “Bölücü Faaliyetlere Yönelik Eylem Planı” başlıklı gizli ibareli bir yazı yolladığı ortaya çıktı. Yazıda, tüm üniversitelerin “Bölücü faaliyetler ile terör örgütü ve destekçilerini tesirsiz hale getirmek” amacıyla çeşitli akademik faaliyetler düzenlemesi ve bunları YÖK’e üç aylık düzenli periyotlarla rapor etmesi isteniyordu.

KÜRDİSTAN GENÇLERİNE YÖNELİK GELİŞTİRİLENLER 

 
YÖK’ün belirlediği konuların özellikle Kürdistan’daki üniversiteler ve gençlere yönelik olması dikkat çekiyordu. Tüm üniversitelere gönderilen yazıda, bölge gençlerine yönelik aktiviteler yapılmasının istenmesi, Asker JİTEM’İN kullandığı yöntemlerin Polis-JİTEM’İN aynen devam ettirdiğini gösteriyor.

YÖK’ün çalışılmasını istediği konulardan bazıları şöyle idi:
- “Özellikle Avrupa Birliği ile üyelik sürecinde yasal ve idari konuların terör örgütü yandaşları tarafından istismar edilmesini önlemek amacıyla, üniversitelerce bilimsel araştırmalar yapılması, toplumsal dayanışmayı arttırmaya yönelik faaliyetlerin yürütülmesi.
-Bölge üniversitelerinde görev yapacak akademisyenlerin seçimi, atanması, görevden alınması, terfi ve özlük işlemleri kanun ve mevzuat çerçevesinde yapılmaya devam edilecek, bölgedeki üniversitelerde uygun sayı ve nitelikte akademisyen ve idari personel görevlendirilmesinin sağlanması,
-Bölge gençlerinin sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler aktif katılımının özendirilerek diğer illerdeki tarihi ve turistik yerlere geziler düzenlenmesinin sağlanması,
-Yurtdışına devlet bursu ile gidecek kamu görevlilerinin terör örgütünün yurtdışı faaliyetlerine ilişkin olarak bilgilendirilmeleri,
-Özellikle yıkıcı ve bölücü örgütlerin ülkemizin göç alan illerindeki varoşlarda yaşayan vatandaşlarını istismar etmelerini önlemek maksadıyla, üniversitelerce alan araştırmalarının ve konuya yönelik çalışmaların yapılması, bu tip projelerin desteklenmesi,
-Nevruz etkinliklerinin istismara yol açılmadan yerine getirilmesi” şeklinde sıralanıyordu.

Aydın Erdem ile Şerzan Kurt gibi yurtsever Kürt öğrencilerin direkt polis kurşunuyla katledilmesi, sistemli bir şekilde Kürt öğrencilerin ırkçı saldırılara maruz kalması ve yüzlerce öğrencinin okullardan uzaklaştırılması ya da disiplin cezalarına çarptırılması bu planın AKP tarafından nasıl yerine getirildiğini gösteriyor.
SETA, USAK, ODAM, UTSAM vb. strateji kurumlarının da neredeyse hepsisin AKP’ye bağlı olarak görüş belirtmesi, manipüle amaçlı anketler yapması üniversitelerin özel savaştaki rolünü işaret ediyor.

Bu konuda 24 Şubat 2011 tarihli Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) kabul edilen ve kayıtlara "121019" sayılı Terörle Mücadele Strateji Belgesi olarak geçen doküman üniversitelere verilen misyonu deşifre ediyor. İşte belgedeki ayrıntılar:
 “Terörle mücadelede bilimsel araştırmalara özel önem verilecek. Üniversiteler konuyla ilgili araştırmalarında desteklenecek. Bu çerçevede düşünce kuruluşlarından da faydalanılacak. Ayrıca STK'larla da işbirliği yapılacak. Kamuoyu yoklamalarıyla halkın nabzı an be an tutulacak. Bölgeye yönelik politikalarda bu araştırmalar temel alınacak”.

Her gün değişik gazetelerde yazıları yayınlananların, TV’lere araştırmacı ve stratejisi diye çıkıpta Kürtler ve PKK konusunda konuşanların kimler tarafından, ne amaçla görevlendirildikleri, niçin konuştukları MGK’nın bu belgesiyle aydınlanmış oluyor. Bu yazar ve stratejistlerden Mehmet Metiner, Şamil Tayyar, İdris Bal, Yalçın Akdoğan gibilerin AKP’den, Ümit Özdağ gibilerin MHP’den aday olmaları her şeyi yerli yerine oturtuyor.

Özgür Bilge

Hiç yorum yok: