10 Haziran 2011 Cuma

Münafığın Sezgisi

 
AKP imbiğinden süzülerek Kürt meselesi üzerine damlayan iktidar medyasının akil neferleri, M. Ali Birand’ın ordu güdümlü medyaya dair “samimi itiraflarını”, kendi iktidar güdümlü rolüne perde kılma çabalarının bugün çok az kişi tarafından müstehzi bir tebessümle geçiştiriliyor olması düşündürücü. Birand’ın sözleri heyecanlandırıyor, itirafı, tedhişçi söyleme sağlam bir dayanak, göz kamaştırıcı bir derinlik kazandırdığı için mutlu ediyor. 30 yıl savaşlarında kendi sorumluluklarını unutturduğu, bir devrin bütün günahını sadece birkaç katile yükleme imkanı sağladığı için eşsiz ve korkusuzca bulunuyor.

Dün militer yapının emirerliğine atananların heveskarlığını ti’ye alan seçkinci aydınımızdaki bu diri refleksin, bugün Kürt diyarında süren vahşetini estetize ettiği iktidarın, polis devletini inşa sürecinde, cürümünden fazla bir yer kaplama hevesiyle örtüştüğüne dair ciddi işaretleri göz ardı edemeyiz. Kürt kıyımında ordunun emrinde sipere koşan medya gönüllülerine büyük felaketin işbirlikçileri diye burun kıvırırken, bugün değişen güç dengeleri içinde iktidara gerdan kırmasının görünürden daha derin bir anlamı olmalı. Ertuğrul Özkök’lü Hürriyet’ten rol çalan, rezil manşetleri sanatkarane bir incelikle döşeyen devletin yeni hücum kıtası ilerici tetikçiler, bu işin nasıl yürütülmesi gerektiği hususunda Özkökleri, Çölaşanları kıskandıracak becerileriyle geniş kesimlerin gönlünü çelmeyi iyi biliyor. Kalemleri ve zihinleri bir dönemin kanlı tortusu yazar-çizer takımından çok daha kıvrak. Meselelere daha bir aşina. Pisliğin altından girip erdemin tepesinden çıkıp orada bir vicdan harikası gibi görünebilme hususunda üstlerine yok. İnanmışın azminden çok münafığın sezgisiyle tam zamanında tam da çıkarının gerektirdiği yerde bulunurken, elde ettiklerinin kendilerine hiçbir çabaya mal olmaması, kazandıklarının bedelini kaybettirdiklerine ödetebilme konusunda öncüllerine fark attıklarını iyi biliyor.


Yeni dönem cellatlığına soyunanların hepsinin liberal, hepsinin demokrat, hepsinin seçkin entelektüellerden oluşması bir tesadüf değil. Her şey yerli yerine oturuyor. Bir din yıkılıyor, yeni bir din inşa ediliyor. Yeni inşa sürecinde muzaffer tarafın yanı başında kendine yer bulup şeytanı taşladığında bile başka türlü görünmeyi başarmak geniş bir öngörüyü gerektirir. Her zaman olduğu gibi bugünün galipleri dünün mağlupları üstünde tutkuyla tepinirken, dört ayak üzerine çömelerek süründükleri yeni dinin mihrabından selefleri gibi güç sahiplerine sokulup tebaasına yine Kürt sokağını işaret etmesi artık garipsenmiyor.


Eski defterleri açmak ciddi bir meseledir. Aydınımızın hafızasını devlet arşivinden önce çatlata çatlata aralaması irkiltmiyor değil. Geçmişe dair faciaları bir dedektif dikkatiyle kurcalaması yeterince ürpertici. Kirli savaşın ana karargahı gazetelerin, ilk eğitimini Kürtlerle cengin ileri mevzilerinde alan dünün yıkım lejyonu yazar-çizer takımının nedamete çağrılması bir serinletici etkisi yapmaması düşünülemez. Bütün bunlar ferahlatıcı. Nefesimizi tıkayan, zihnimizi karıştıran, yumuşak geçişli cümle bağıntıları, yazı ve haber başlıkları altında uzayıp giden bol imalarla sezdirilenin sistemle başı bozukların bir kez daha hedef tahtasına oturtulması. Aramızdaki kan uyuşmazlığı, vahşi sisteme karşı özgürlük bloğu oluşturabilecek son muhalif kesime yönelik pervasız saldırganlığa zorla giydirilen “liberal özgürlükçü tutum” ile ilgili.


Sistem içindeki iktidar savaşlarının medya ayağında seyreden yeni kümeleşmelerin hür, cesur, ilkeli, tarafsız medya incileriyle döktürülmesindeki asıl amaç, kanımızca ordu medyasından polis medyasına doğru yapılan başdöndürücü atlayışın gözlerden kaçırılmak istenmesi. Bugün ordu yandaşı medyanın polis sözcüsü medyaca geri püskürtülmesinin ezilenler açısından hiçbir şey ifade etmemesi de bu yüzden.


AKP onlara göre elbet asrın mucizesi. Ordu medyasını yıkımın baş aktörü diye çene kıllarından tutup yığınların önüne atan polis medyası durumdan hoşnut. Kürt coğrafyasında AKP döneminde yaşanan ve yaşatılanlar üzerine döşenen hemen her fikrin temeline sinen devrim imalı methedici retoriğe esas parıltıyı veren, iktidarın inkarcı kaba söylem ve eylemi zarif biçemlere dökme yeteneği. Kurbanlar artık daha şairane şekilde yok edilebilir. Yoksa başka türlü Erdoğan pragmatizminin yere göğe sığdırılamaması, izaha hayli muhtaç bir zaaf. Birandlar konuştukça bu çılgın tezahüratları daha çok duyacağız. Ama zulmün eşiği geçilir, bu rüzgar bu yangından da önce söner, bugün Birand’ın itirafına sebep kuvvet, yarın herkese içindekini kusturur.

 


 

Hiç yorum yok: