3 Haziran 2011 Cuma

Gülen Cemaati Kürdistan’dan Kovuluyor!..


Fethullah Gülen teşkilatı, Kürdistan’da din salça ve şerbeti serpili Kemalizmdir.

Ama yöntemi, „daha ayak takımınca“ ve dolayısıyla Kemalistlerden farklı:

Kemalizm, Osmanlı’dan miras ezberle, ihtiyaç duyduğu ajan, muhbir ağını tedarik ve Kürdistan’da Türk devşirmeciliğine öncülük edecek kişileri, ‘’elit“ denilen kesimde arıyordu. İran ve Afganistan’dan çalma deyimle „ağa“, ‘’bey“ dedikleri kesim…

(Kürdistan kültüründe ağa, bey deyimleri yoktu. Aşiretler, aşiretlerde yediren, içiren, halkının hizmetinde olan anlamında „Hanedan“ denilen aileler vardı. Devlet devşirip, hizmetkar, bekçi, muhbir yaptıklarına ağa, okumasını bilenlerine de „bey“ diyordu.)

Kemalist rejimin gözü, kulağı ve propaganda dili olanlar halktan kopuk, görevli oldukları da herkesçe bilindiği için etkin değillerdi.

MHP-AKP karması (sentezi) olan Gülen’in ırkçı teşkilatı, Kürtlerin deyimiyle, çaktırmadan gözdeki sürmeyi çalacak kadar kurnaz kadar kurnazdı. Sana karşı, ama „sevabına“ diye diye seni dolandırmayı bilen, bu kurstan geçerek, sahtekarlıkla pişenler…

Kürt gençlerini avlamalarını örnek alırsak, kuldan utanma, Allahtan korkuları olmadığı için, yalanlar dolambacında kurdukları tuzağa, fakat „sevabına yardım“ diyorlardı.

Devlet adına ajanlık faaliyeti yürüttükleri için, aldıkları yardımla şehir ve kasabalarda öğrenci yurtları açmışlardı. Yurtlar, çocuğunu okutmak isteyen köylüye maliyeti daha düşüktü. Yeme, içme hizmeti de avantajdı. (Teşkilat esnaftan, „dini sevap işleme“ adıyla haraç topluyor, pişirip öğrencilere veriyor, yemek harcamalarını sıfıra indiriyordu)

Sonra, Kemalizmin zora, korkutmaya dayalı asimilasyon programının, din kisvesi altında, yumuşakça şırınga edilmesine sıra geliyordu. Yöntem, Osmanlı’nın kaçırdığı, ana kucağından zorla kopardığı Hristiyan çocuklarını devşirerek, kendi halkına düşman etmesiyle aynıydı. Yani, „yeni Yeniçerilik“ uygulaması...

Yurtta Kürtçe yasağı ilk adımdı. Tabii ki, yasağın adı, örtüsü „sevabına iyilik“ti. Çocuk Türkçeyi iyi öğrenip, bilmeli ki derslerinde başarılı olsundu.

Sonra, öğrenciler, akşam „mütaala salonu“ (topluca ders çalışılan yer) denilen alanda toplanıyor, cihaza kaset takılıyor ve „Hoca Efendi“ dedikleri Fethullah Gülen, büyük boy ekranda görünüyordu. „Hoca Efendi“ dindarlık sevdalısı numarasıyla salyasını, sümüğünü akıtıp, yüzüne, üstüne sıvıya süren, Türk ırkçılığını „vaaz“ gösterisine başlıyordu.

Herkese, bütün Müslüman ülkelere azgürlük ve bağımsızlık, anasının ak südü gibi helal, ama Kürdistan’a „haram“, hem de Kürtlerin sağlığına zararlıydı. Onlar, „bir, beraber olmak ve kardeşçe yaşamak“ için, bir ferdi cihana bedel, küfarın kanıyla palasının pasını silmiş Türklere „biat“ı yaşama yolu seçmeliydiler.

Türkler rahman, müşfik, merhametliydiler. Kürtlere zulüm edip, kırım yaptıkları, kadınları, kızları dahil, bütün değerlerini talan ettikleri, götüremediklerini yakıp yıktıkları söylemi dış düşman uydurması, ayrılıkçı, bölücü, hem de terörist Kürtlerin iftirasıydı.

Kimi aileler, vehmeti görünce çocuklarını çekip alarak kurtarıyor, ama kalanlar üzerinde ruhsal ve beyinsel aşı devam ediyordu. Bunların içinde görünüşü çarpık, dolayısıyla hoş olmayanlar tasfiye ediliyor, yakışıklı olanlar, ayrı „ameliye“ye (işleme) tabii tutuluyor, özel eğitiliyorlardı. Mugalata yapma konusunda kendini gösteren, demogojide ustalaşanlar teşkilatın eliti olarak, bügün Gülen-AKP koalisyonunda olduğu gibi bakan, bazıları milletvekili, kimileri gazeteci, köşe yazarı ve televizyon ekranlarında propaganda bülbülü oluyordu. Pazusu güçlü olanlar polis teşkilatına sokuluyor, ötekiler memur, öğretmen oluyor, bazıları „yeni Kemalizm“ olan Fethullah Gülen dininin aşısı için imam kadrosuna alınıyordu.

Kürdistan çocuklarının, göz göre göre talanıydı, bu. Kürdistan devrimi, onca mesele arasında, bu tahribata eğilip, ilgilenemiyordu. Sayısız Kürdistan evladı, bu nedenle dinden habersiz, ama dindar numarası yapan kurda yem oldu.

Ama şimdi, her şey değişti. Kürdistan’ın yeniden yapılanıken, sahtekarla ilgilenmeye de sıra geldi. Kürdü Tanrının yarattığı insan yerine koymayan, haklarını, özgürlüklerini tanımayan, statüsünü inkar eden, ona kendi yurdunda esir muamelesi yapan dinin camilerini terk ettiler. Evlatlarının talanınına da eğildiler.

Geç de olsa, artık fesada yer yok. Fethullah Gülen ırkçılığı, geç de olsa ticari kurumları ve öğrenci yurtlarıyla Kürdistan’dan kovuluyor.

Cizre halkının Fethullah teşkilatına tepkisi sırasında, bir öğrenci yaralanmış. Gazcı Recep, bu üzücü kazayı diline dolayıp, „dinime küfreden bari dindar olsa’’, sözünü hatırlatarak, „çocukları yakıyorlar” diyordu.

Oysa, kendisinin İsrail’e karşı kullandığı deyimle, kimlerin öldürmeyi çok iyi bildiği ve insanları diri diri yaktığına Kürdistan, yaşayan tanıktır. Onun meydan nutkuyla bize insanlık sattığı gün, Dersimli Meleka Useni toplu kırımı, yatalak bir kadının evinin içinde, nasıl diri diri yakıldığını anlatıyordu. Cizreliler ise Cudi’nin eteğindeki Cağ köyünde diri diri yakılan kadını unutmadı.

Bu arada ekleyelim:

Kürdistan’ın kurtuluşu eğitimi, ekonomisi, sosyal bilinci ve alanlardaki mücadelesiyle bir bütündür. Okumak isteyen Kürdistan çocuklarını kurda kaptırmamak da bütünlüğün bir parçasıdır. Şehir ve kasabalarda öğrenci yurtları açmak, Arapların deyimiyle „at ve deve fiyatına“ değildir. Unutmamak gerekiyor, bir zamanlar Musa Anter, parasız haliyle İstanbul’da öğrenci yurdu açmıştı.

Son cümle bir cümle:

Daha dün bir nefes hayat ile bir ekmek parçası için Gürcülük ve Ermenilikten dönen dön babam döncülerin yarın hangi kalıba girecekleri belli değildir. Yeni Türk ve İslam olanların Kürdistan dini icap ile inancına laf söylemeleri atalarının da haddi değildir.

akahraman61@hotmail.com

Hiç yorum yok: