17 Haziran 2011 Cuma

"10 İstek" Kimin İsteği ya da İstemeyenler Kimler?


İlk adım yaklaşık üç ay önce atılmıştı. TBMM-STK ortak Çalışma Grupların'ca oluşturulan illerdeki "TkMM hamalları", kendi katılımcılarına boş formlar göndererek, 5 genel ve 5 yerel olmak üzere, en önemli 10 isteklerini belirtmelerini istemişlerdi. Meclislere katılan "STK"lar kendi alanlarından bakarak seçime girecek partilere ve bağımsız adaylara yönelik olarak "istek"lerini belirlediler. Daha sonra bu formlar toplanıp birleştirildi ve o ilin sivil toplumunun kendi adaylarına yönelik "10 temel isteği" başlığıyla bir metin haline getirildi ve adaylardan illerdeki TkMM toplantılarına katılanlara duyuruldu.

Emek Demokrasi Özgürlük Bloğu Muğla Adayı Sevgili Şehbal Şenyurt Arınlı'nın seçim kampanyasına destek verdiğim sırada Muğla'da buna tanık oldum. Diğer illerde de bu "10 İstek" listeleri, 3, 4 ve 5 Haziran günlerinde yapılan TkMM toplantılarına konuk olan milletvekili adaylarına sunuldu ve görüşleri soruldu. Adaylar o toplantılarda benimsedikleri istekler için çalışacaklarına söz verdiler, aynı görüşte değillerse "muhalefet şerhi" koydular, yani "ya hep ya hiç" yapılmadı. Sonra da bu metinleri yerel medyanın tanıklığında imzalayıp verdiler.

Türkiye'nin 10 İsteği

Bu bir "sağlık yazısı" ama söz konusu on isteğin şu ya da bu bağlamıyla tümünün doğrudan insan ve toplum sağlığı ile ilişkili olduğunu düşündüğüm için bunları burada ayrıntılarıyla ortaya koymak istiyorum.

Bu çalışmanın ikinci adımı, illerden gelen isteklerin birleştirilerek tüm Türkiye için geçerli olacak bir "10 İstek" listesi oluşturulmasıydı. Sevgili Şanar Yurdatapan'ın öncülüğünde bu işin mutfağındaki "TkMM hamalları" 22 ilden toplam 282 sivil toplum örgütü veya meslek kuruluşundan gelen yanıtları birleştirdiler.
Verilen bilgiye göre  yanıtlar çalışmalara katılanların %64'ünden gelmiş. Kabaca üçte iki bir katılım söz konusu, yani çoğunluğu temsil ediyor. Ama tüm çalışmaya göre sevgili Şanar bunun için "övünülecek bir oran değil" değerlendirmesini yapıyor.

Seçimin sonucunu ise artık hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu "10 istek "adaylardan değil, en az bir dört sene ülkenin en önemli sorunlarının çözümü için kararlar üretecek 550 milletvekilinin önüne konulmuş durumda.

Aşağıda bu istekleri seçimin sonucuyla birlikte irdelediğimizde göreceğiniz gibi mevcut partiler ve milletvekillerinin bu 10 isteğin tümüne katılmak bir yana bir çoğuyla ilgili tam tersi düşüncelere sahipler.

Bu sonucu yaratan ise örgütlü ve örgütsüz olanları bir arada  "sivil toplum"un kendisi.  Dolayısıyla ortada bir çelişki ya da "paradoks" var.

Bu durumu açıklayacak "ilk olasılık" eğer söz konusu "10 istek" sivil toplumun isteği" ise toplumun kendileri için istedikleri, bunları gerçekleştirecek vekillerinin yapacakları arasındaki "kararsızlıkları ya da yanlış değerlendirme"leri. Başka bir deyişle, bir yanılgı ya da yanlış değerlendirme sonucu, aslında isteklerini istemeyen, ya da bunları yapacak insanları değil yapmayacak insanları vekilleri seçmiş durumdalar.
"İkinci olasılık", seçim kararında isteklerin değil de daha önce ve seçime yakın günlerde yapılanların ya da seçmenlere verilenlerle vaat edilenler doğrultusunda yani "anlık -kısa erimli- bir tercih" ile bu seçimi gerçekleştirmiş olmaları. Bu durumda da sivil toplum tabanı bir bütün olarak taleplerinde çok içten ve tutarlı değil demek ki diye bir sonuç çıkarılabilir.
Benim burada asıl tartışmak istediğim "üçüncü olasılık" ise sivil toplumun örgütleriyle, onların tabanlarının birbirlerine "koşut düşünmedikleri".
Eğer bu seçenek geçerliyse o zaman sivil toplum örgütlerinin önlerinde kendi alanlarındaki tabanlarıyla aynı noktaya gelmeleri, politika, istek ve taleplerini buluşturmaları gibi bir görevleri var.

1. Kürt Sorunu

İstek: "Türkiye'nin en büyük problemi olan Kürt Sorunu artık barışçı bir çözüme kavuşturulmalıdır. Silahların susması ve demokratik yolların açılması ortak beklentimizdir."

Bu konu hem savaş ve çatışmanın doğrudan buna taraf olanları ve katılanları etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. DSÖ'nün insan sağlığını etkileyen durumlar arasında başlarda saydığı bu sorun, aynı zamanda savaş ve çatışma ortamında sağlık hizmetlerinin sunumu açısından da yarattığı olumsuzluklar yüzünden, çatışmayla doğrudan ilgili olmayan konularda da sağlığa olumsuz etkide bulunmaktadır.

Seçim sonuçlarına baktığımızda oyların yarısını almış olan AKP'nin bu sorunu nasıl çözeceğine dair somut bir çözümünün olması bir yana ortada, 'sorun bile olmadığını' ileri süren bir saptamasının olması, dahası önceden mevcut politikalarını sürdüreceğine dair kimi işaretler vermesi; %15 civarında toplum desteği bulan MHP'nin konuya yalnızca "ülke bütünlüğü açısından bakıp çözüm doğrultusunda farklı bir önerisinin olmaması; CHP'nin ise seçimin yaklaştığı son günlerdeki kimi söylemleri dışında bunun siyasi değil bir ekonomik sorun olarak nitelemesi; bu talebin yalnızca %6-7 oranında bir oya sahip bağımsız bloğunun talebi olduğunu göstermektedir.

Buradan yola çıkarak tüm bu partilere oy veren kesimlerin, STK'ların talep ettiği bu bağlıkta ifade edileni  aslında ve gerçekte istemediğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu talebin gereğini gerçekleştirebilecek bir meclis yapısının ortaya çıkmaması ne yazık ki sorunun en az bir dört yıl daha sürme olasılığını gündeme getirmektedir.

2. Anayasa

İstek: "Türkiye'nin 82 anayasasından tamamen kurtulup yeni bir anayasa yapması, bu Anayasa'nın 'sivil ve demokratik' olması gerekiyor. Anayasa yapım sürecinde katılımcılığın esas alınmasını son derece önemsiyoruz."

Bu konu da aslında sağlıkla ilgisi az olmayan bir konudur. Bir bütün olarak devlet-vatandaş ilişkilerini düzenliyor olması bir yana, içermesi gereken sosyal politikalar bağlamında da sağlık alanıyla örtüşen sonuçları olacağı açıktır.

Aslında toplumun yarısı, anayasanın tek başına AKP tarafından yapılmasına yeşil ışık yakmıştır. Ama %50 oy oranıyla seçimin galibi olan AKP baştaki söyleminin tersine ancak yeterli çoğunluğa sahip olamamış, sonuçta istekte belirtilen noktaya gelmiştir. Başka bir deyişle CHP, MHP ve bağımsızların yani diğer yarının talebi katılımcı bir anayasanın yapılması için yeterli olmamıştır. Bu uzlaşmadan gerçekten toplumun bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlığını ve sağlıklılığını sağlayacak bir anayasa çıkacak mı onu gelecek dönemde göreceğiz.

3. Ekonomi

İstek: "İşsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik giderilmelidir. Bu iki sorunun üstesinden gelinmesi için vergi sisteminin adilleştirilmesi, çalışanların lehine yeni düzenlemelerin yapılması gerekiyor."

Ekonomi ve istihdam, sağlığı belirleyen en temel unsurlar arasındadır. Dolayısıyla bu noktadaki politikalar ve onların yansıması olan uygulamalar toplumun sağlığını belirleyecektir. Bu noktada da AKP'nin şimdiye kadar yaptıklarını değiştirecek, talepte belirtilen işsizlik ve gelir dağılımını adaletli kılan bir politikasının olduğunu söylemek olanaklı değildir.

Zaten öyle olsa, böyle bir talebin gündeme getirilmesi söz konusu olmazdı. Bu durumda yine STK'ların tersine toplum mevcut iktidarın politikalarını olumlamış görünmektedir. Dahası CHP'nin özellikle yoksullara yönelik önerdiği "asgari gelir desteği"nin toplumun yalnızca dörtte biri tarafından desteklenmesi, toplumun bütünü ile STK'ların durduğu yer arasında bir mesafe olduğu düşüncesini uyandırmaktadır.

4. Düşünce ve İfade Özgürlüğü

İstek: "Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bütün engeller ve başörtüsü yasağı kaldırılması, internet kullanımına getirilen kısıtlama ve yasaklardan vazgeçilmelidir."

Sağlığın ruhsal ve sosyal boyutu düşünce ve ifade özgürlüğüyle yakın ilişki içindedir. Ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı olmanın zorlaştığı durumlarda bedensel sağlığın olması da beklenemez. Ülkedeki bu bağlamdaki sorunların varlığı, ilgili STK'ları buna dair bir "isteği" dile getirmeye yol açmıştır.

Ancak bu konuda değerlendirme yaptığımızda oyların yarısını alan partiye, onunla bu bakımdan benzer düşüncelere sahip olan üçüncü partinin oylarını da ekleyince, 'düşünce ve ifade özgürlüğü'nün seçmenlerin üçte ikisince benimsenen bir istek olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Buradaki karşıtlık çok önemli ve yaşamsaldır. Toplumun tümüne yönelik bu konuda getirilen sınırlamaların toplumun büyük bölümünce kabul edilmesi, kanımca toplumun seçimini yaparkenki sağlıklılığını değerlendirme bakımından ele alınmalıdır. Yalnız sosyologların ve siyaset bilimcilerinin değil ama sağlık alanının araştırmacılarının da bu konuyu araştırmaları ve bulduklarını paylaşmaları sonrası açısından da çok önemlidir.

5. Eğitim Sistemi

İstek: "ÖSYM sınavları sırasında yaşananlar, eğitim bürokrasisini yıprattığı gibi, ciddi sorunların varlığını da bir kez daha görünür hale getirdi. Ortak beklentimiz, YÖK ve ÖSYM'de düzenlemelere gidilmesinin yanı sıra, kapsamlı bir eğitim reformunun hayata geçirilmesi; eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasıdır."

Eğitim de sağlığı belirleyen unsurlar arasındadır. Eğitimin bir kamusal ve toplumsal görev olmaktan çıkarılıp ticarileşen bir alana dönüşmesi, dahası mevcut eğitim sisteminin çıktısını siyasi tarafların kendi yandaşlarını kollayacak şekilde düzenlenmesi ve bunu sağlamaya yönelik girişimlerle aslında eğitimin en önemli boyutu olan "bilme, öğrenme hakkı" ve bu hakka eşit erişimdeki sıkıntılar, aslında onu aşmayı önüne bir ödev olarak koymayan bir partinin çoğunluğu sağlamasıyla birleşince, bu konuda da toplumla STK'lar arasında bir "uçurum", hatta bir "kafa karışıklığı" olduğu sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır.

İleriye dönük bakıldığında bu konuda bir uzlaşmanın olmayacağı görülmektedir. Dolayısıyla eşitsizliğin çoğaldığı bir dönem, bu kez halkın kendi bunu böyle istediği şeklindeki bir savunuyla yaşanacaktır.

6. Seçim Barajı ve Siyasi Partiler Kanunu

İstek: "%10 seçim barajı kaldırılmalı veya düşürülmelidir. Seçimlerin demokratikliğine gölge düşüren Siyasi Partiler Kanunu da yeniden düzenlenmeli, uluslararası hukuk standartların kavuşturulmalıdır."

Sağlıkla çok dolaylı bir ilişkisi olan bu konuda talebin kısık sesle ve çekingen olarak da olsa iktidara getirilen AKP'nce de ifade edilmesi her ne kadar olumlu sayılabilirse de, gerçek tam da böyle değildir. Bu noktada da seçmenin yarıya yakınının barajı destekleyen bir konumda olduğu anlaşılmaktadır. Aslında bu şartlar altında seçime katılan herkesin -ki katılım oranı %80'leirn üzerindedir- itiraz etse de bu durumu için sindirdiği anlamına gelebilir. Bu da temsili demokrasinin ve bu yöntemle oluşan karar aygıtlarının gündelik yaşamla bağlantısının sorgulanmasını gerektirmektedir.

7. Sağlık

İstem: "Sağlığa devlet bütçesinden ayrılan pay arttırılmalı, sağlık hizmeti herkes için ulaşılabilir ve ücretsiz olmalıdır."
Bu konuda %50'nin desteğini alan AKP'nin çok öğündüğü mevcut sağlık hizmet modeli bu taleple taban tabana zıttır. Çünkü AKP bu talebin tam tersini savunmakta, sağlık alanını giderek ticarileştiren ve "kazanç sağlayan" bir modele dönüştürerek bir hizmet sunum organizasyonu gerçekleştirmektedir.

İnsanların bu seçimi yaparken bu konuyu değerlendirme ölçütlerinden birisi olarak ele aldıklarını düşünmek çok zordur. Yalnız STK'ların değil, sağlık alanının tüm unsurlarının bu çelişkiyi açıklayacak araştırmalar yapmaları bence bir zorunluluktur.

8. Kadın

İstem: "Gittikçe artan kadın cinayetlerine karşı devlet sorumlu davranmalı, kadına yönelik şiddete karşı aktif bir tutum sergilemelidir. Sığınma evlerinin sayısı arttırılmalı, kadının ekonomik, sosyal ve siyasal yaşamda önünü açacak düzenlemelere gidilmelidir."

Kadın konusu sağlık alanının en temel unsurlarından birisidir. Bu alandaki politikalar öncelikle kadın sağlığını ama onun üzerinden de tüm toplumun sağlığını doğrudan etkilemektedir. Bu istekte dile getirilenler de somut yaklaşım ve politikalar bakımından yine çoğunluğu alan AKP'nin yaklaşımıyla büyük oranda örtüşmemektedir. Oy verenlerin yarısının da kadın olduğu düşünülürse, bu sonucun ortaya çıkması ilgili taraflarca çok iyi değerlendirilmeli ve bu paradoksu açıklayan doğru nedenler saptanarak bunlara yönelik olarak değişimi sağlayacak dinamikler bulunmalıdır. Tabii bu arada söz konusu taleplerin daha yaygın ve güçlü bir şekilde ifade edilmesi de gerekmektedir.

9. Yargı

İstem: "Aslında bir 'önlem' olan tutuklamanın 'ceza'ya dönüştürülmesi uygulamasından vazgeçilmeli ve yargı kurumlarının kararlarında insan hak ve özgürlüklerini esas almasına zemin oluşturacak düzenlemeler bir an önce yapılmalıdır."
Bu konu da bir boyutuyla birey ve toplum sağlığını ilgilendiren önemli bir konudur. Tutuklanan nüfus sayısının giderek çoğalması, onların kendileri ve çevreleriyle ilgili sınırlılıklar ve zorunluluklar, toplumun tümünü etkileyecek bir boyuta erişmiş durumdadır. Bu noktada da algı ve değerlendirme, yine çoğunluğu alan partinin yaklaşımıyla değerlendirildiğinde bir çelişkini  varlığını ortaya koymaktadır.

Çoğunluğu alan parti yargıyı giderek kendi erki içinde tutmaya çalışmak bir yana yalnızca bir "mimari sorun" olarak algılayarak davranmakta, somut çözümlerini genel olarak bununla sınırlı tutmaktadır. Ama sonuçlar asıl olarak bu yaklaşımın benimsendiğini ve kolay kolay değişmeyeceğini göstermektedir.

10. Enerji ve Ekoloji

İstem: "Türkiye, enerji ihtiyacını 'yenilenebilir ve çevre dostu' kaynaklardan sağlamak için uzun vadeli bir enerji politikası oluşturmalıdır. Çevrenin tahribatına son verilmeli, denetim ve kontrol mekanizmaları çalıştırılmalı, yok ise oluşturulmalıdır."
İnsan ve toplum sağlığıyla doğrudan ilişkili bu talepte de ifade edilenler, toplumun %50'since tercih yaptıkları sırada göz ardı edilmiştir. Üstelik seçimden hemen önce ilan edilen hükümet yapısı içinde "çevre ve şehirleşme"nin aynı bakanlık görev alanında tanımlanması bile seçmenin düşüncesini belirleyememiştir. Sağlığı da olumsuz etkileyecek olan "enerji ve ekoloji" politikalarının desteklendiği gibi bir sonucu gösteren bu seçim iktidarın elini daha da güçlendirmiş, aynı oranda da toplum sağlığının olumsuz etkilenecek olması tümüyle göz ardı edilmiş durumdadır.

Sonuç

STK'ların durduğu yerle onların da tabanı olan toplumun en azından yarısının bu kadar farklı duruşlar sergilenmesi düşünsel bağlamda yalnız toplumsal olarak bir "yarılma" ya da daha olumlu bir sözcük olarak söylersek bir "ikiliğin" varlığını göstermektedir.
Bu durum yalnızca taleplerde ifade edilen somut konularda değil ama "demokrasi", "temsil" ve "katılımcılık" bakımından da sorunlar olduğunu ortaya koymaktadır.

Toplumun sorunlarını fark edenler, bununla ilgili olarak başta örgütlenme olmak üzere çeşitli "sivil ve toplumsal faaliyetlerde" bulunanlar ve bilimsel ve evrensel doğruları rehber edinenlerle, bu sorunları doğrudan yaşayanların algı ve tercihleri arasında bir "buluşamama" belki de bir "iletişim" sorunu bulunduğu düşünülebilir. STK'lar kendi alanlarındaki sorunlar ve konularla uğraştığı kadar bu konuyu da bir sorun olarak görmeli ve sorunu doğru çözümleyecek adımlar atmalıdırlar.

Tüm bunları görünür hale getirdikleri için kuşkusuz sevgili Şanar Yurdatapan'ın öncülüğü ve önderliğinde sürdürülen ve vekillerin meclisini anlamda tamamlayarak, "asiller meclisi"nin ve aslında bir doğrudan demokrasi örneği oluşturması bakımından da önemi bulunan TkMM'leri faaliyetine sahip çıkılması, yaygınlaştırılması ve toplumun tümünü kapsayacak bir duruma getirilmesi için çaba sarf edilmelidir. (MS)

Türkiye'nin "On İstek" metni için: http://www.antenna-tr.org/sites.aspx?SiteID=23&mod=article&cID=937&ID=3536
Her ilin kendi "10 İSTEK" metinlerini görmek için:  http://www.antenna-tr.org/sites.aspx?SiteID=23&mod=cat&ID=936
Çalışmalar hakkında genel ve geniş bilgi için: http://www.tkmmocg.net

Hiç yorum yok: