20 Mayıs 2011 Cuma

Seçimin Ekonomi Politiği


Siyasi Partiler Kanunu'na göre, son milletvekili genel seçimlerine katılma hakkı tanınan ve kanundaki genel barajı aşmış olan siyasi partilere her yıl, o yılki Genel Bütçe Gelirleri cetvelindeki tutarın 5 binde 2'si oranında hazineden mali yardım sağlanıyor.

Partilere yapılan bu devlet yardımı, genel seçim yıllarında partilerin bütçeye göre hak ettikleri tutarın 3 katı, yerel seçim yıllarında ise 2 katı olarak ödeniyor.


12 Haziran seçimleri nedeniyle bu yıl, AKP'ye 186 milyon 544 bin 715 lira; CHP'ye 83 milyon 608 bin 383 lira; MHP'ye de 57 milyon 148 bin 12 lira ödeniyor.       


Devlet yardımı alan partiler bir anlamda "Hazine partisi" niteliği kazanıyor. Bu para halkın devlete ödediği vergilerden ödeniyor. Yani her yurttaşın bu yardımda payı var.


Devletten yardım alan partiler çok katlı ve gösterişli lüks binaları, milyonları bulan yıllık bütçeleri ile artık birer finans sektörü haline geldiler. Parti başkanları tarafından adeta finans merkezleri gibi yönetiliyorlar.


Bu partiler artık üye aidatları, makbuz karşılığı bağış ve yardımlar, rozet ve takvim satışları gibi zahmet gerektiren akçeli işlerle uğraşmıyorlar. Ama aday adaylarından aldıkları milyonları iade etmeyip gelir kaydediyorlar.   


Kamu görevi yaptıkları iddiasıyla devletin siyasi partilere mali yardım yapması, siyasetin eşit koşullarda ve serbest rekabet ortamında yapılmasını ortadan kaldırıyor. Bu durum iktidar ve ana muhalefet partilerini adeta bir siyasi oligarşi haline getiriyor.


Her seçim döneminde siyaseti tehdit, şantaj ve komplolar ile dizayn etmeye çalışan bu düzen partileri, haftalık anketler ve onlara hizmet eden medya tekelleri ile kamuoyunu da istedikleri gibi yönlendiriyorlar.


Aralarında yaptıkları gizli ittifaklar ile Kürtleri ve müttefiklerini parlamentodan uzak tutmaya çalışıyorlar.


Siyasi partilerin finansmanına ilişkin düzenlemeler, bir ülkedeki demokrasinin düzeyini ve niteliğini göstermektedir.


Üyesi olmaya çalıştıkları Avrupa Birliği'nde siyasi partilere devlet yardımı sınırlı ölçülerde ve bütün partilere aldıkları oy oranlarına göre yapılıyor. Türkiye'de ise siyasal çıkarlarına uyan yönlere adapte olan partiler, AB standartlarını görmek istemiyorlar. "Hazine partisi" olmak onların işine geliyor.


İki dönemden beri yüzde 10 barajı bağımsız adaylarla aşarak parlamentoda grup kuran BDP'ye devlet hiçbir yardım yapmadığı gibi üstelik bağımsız adaylardan aldığı 8 bin lirayı da hazineye irat kaydediyor.


AKP, CHP ve MHP, devletin parasıyla bol keseden para saçarak siyaset yapıyorlar. Televizyonlarda, gazetelerde, internette verdikleri pahalı reklamlarla seçmenleri etkilemeye çalışıyorlar. Uçaklarla, helikopterlerle geziyorlar. Köylerden, kasabalardan, mahallelerden toplanarak karınları doyurulan ve otobüslerle taşınan insanlarla büyük mitingler yapıyorlar.


Mitinglerde halkı demokrasi vaadiyle kandırıyorlar. Her biri kafalarına göre demokrasi tarifi yapıyor: kimi ileri demokrasiden, kimi laik demokrasiden, kimi milliyetçi demokrasiden söz ediyor. Ama sorunların sorunu olan Kürt sorunundan, Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünden söz etmiyorlar.  


Demokrasinin ilerisi gerisi, milliyetçisi, laiki filan olmaz. Demokrasi demokrasidir. Demokrasi bir ülkede ya vardır, ya da yoktur.  


Sözcük anlamı eşitlik ve özgürlük olan demokrasinin genel olarak üç temel ilkesi vardır: Birincisi, açıklık ve şeffaflıktır. İkincisi, demokratik seçim ve adaletli temsildir. Üçüncüsü, azınlığın haklarının güvenceye alınmasıdır.


Türkiye'de herkes için geçerli olan böyle bir demokrasiden söz edilemez. Devletin milyonları bulan yardımları ve yüksek seçim barajı ile parlamentoda oligarşik bir yapı oluşturan üç partinin zaten böyle bir demokrasi talebi de yok.


Onlar her koşulda parlamentodaki diktatörlüklerini devam ettirmek için, Kürtlere karşı imhacı, inkarcı, katliamcı ve asimilasyoncu politikalarını her koşulda sürdürmeye çalışıyorlar.   


Türkiye'ye gerçek demokrasi, emek, demokrasi ve özgürlük bloğuyla gelecektir. Kürt Özgürlük Hareketi'nin öncülüğünde oluşan bu devrimci ve demokratik platformun ortaya koyduğu siyasal program, Türkiye'nin özgür ve demokratik geleceği için bir yol haritasıdır.  


Giderek toplumun bütün kesimlerinde yankı ve destek bulan bu siyasal program, aynı zamanda Türkiye'nin yeniden yapılanması için bir model niteliğindedir. 

Hiç yorum yok: