7 Mayıs 2011 Cumartesi

Özgürlük Cumaları

Kürtler inkara ve imhaya karşı toplumsal itaatsizlik serhıldan dalgası çerçevesinde ve Sivil Cuma adıyla ortaya koydukları duruşla toplumsal tarih bilincinin gelmiş olduğu düzeyi de ortaya koymuş oldu.
 
Mazlum Yılmaz
 
AKP hükümeti MGK’nin de onayını alarak binlerce özel savaş elemanını imam kisvesi altında Kürdistan’da görevlendirerek PKK’yi tasfiye planını farklı bir boyuta taşımak istedi. AKP’nin topyekun tasfiye konseptinin bir parçası olan planın deşifre olması ardından, yurtsever dindar Kürtler de kendi toplumsal özgür iradelerini ortaya koyarak AKP’nin kontra imamlarına tepki gösterdi. Bunu da Sivil Cuma adını verdiği alternatif cemaatlerle ve Cuma namazını AKP-Gülen cemaat imamlarının arkasında kılmayarak gösterdi. Bunun üzerine dini bir sömürü ve tasfiye aracı olarak Kürt toplumuna karşı kullanmak isteyen Türk Başbakanı Tayip Erdoğan’ının sert tepkisiyle karşılaştı. Hatta Erdoğan’ın bu tepkisi Kürt halkının örgütlü gücünün temsilcilerini suçlamaya kadar gitti. 

Tabi böyle bir tepkiye çok da şaşırmamak gerekir. Çünkü Kürtler Sivil Cuma adını verdikleri onurlu ve gerçek İslam’ın özüne yakışan tutumlarıyla Erdoğan’ın dini bir tasfiye aracı olarak kullanma planını büyük oranda boşa çıkarmış oldu. Cumalar devlet tekelinden çıkarıldı. Cumalar, özgürlük Cumalarına dönüştürüldü. Erdoğan’ı asıl korkutan nokta da burasıdır.  Erdoğan’ın bu konudaki ruh halinin analizi yapıldığında; en güçlü silahı elinden alınarak kendisine doğrultulan bir kişinin yaşadığı şok biçiminde değerlendirilebilir. Aynı zamanda AKP’nin iktidarda tutulmasının gerekçesi de darbe yiyerek zayıflatılmış oldu. AKP’nin Kürt özgürlük hareketini en iyi ben tasfiye ederim iddiasının fiyaskoyla sonuçlanması tasfiye edeyim derken tasfiye olmasının büyük riskini taşıdığı bilinmektedir. 

Kürtler inkara ve imhaya karşı toplumsal itaatsizlik serhıldan dalgası çerçevesinde ve Sivil Cuma adıyla ortaya koydukları duruşla toplumsal tarih bilincinin gelmiş olduğu düzeyi de ortaya koymuş oldu. Tarihin birçok döneminde kendisine karşı din kullanılarak zayıf düşürülen, iradesizleştirilen Kürtler bu tarihsel trajediyi alt üst ettiler. İlk defa Kürtler başlattıkları bu sivil Cuma eylemleriyle İslam dinini kendi ulusal, toplumsal tüm kökleriyle bütünleşmenin harcı haline getirdi. Bunu söylerken hiç kuşku yok ki İslam’ın özünün bu olduğu katledilmek istenmiyor. İslam’ın tarihsel-toplumsal gerçekliğine bakıldığında çıkış itibariyle insanın tüm toplumsal ve insani değerleriyle bir anlamda öz kökleriyle buluşmanın adı olduğu da görülecektir. İslam’ı asıl özüne yabancılaştıranların, kendi devlet ve iktidarının çıkarları için kullananların merkezi egemen devletçi sistemin kendisi olduğu görülecektir. Günümüzde bu devletçi-iktidarcı sistem geleneğinin pratik uygulayıcılarından biri de AKP olmaktadır.  AKP’nin Kürtlerin siyasal iradesini tasfiye etmede din tüccarlığındaki ısrarı buradan gelmektedir. 

Kürtlerin dini değerleri AKP’nin devlet tekelinden alarak ait olduğu yere yani toplumun hizmetine sunan yaklaşımı Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan’ı o kadar rahatsız etti ki işi DTK ve BDP’yi dini bölücülükle suçlamaya kadar vardırdı. Hatta ortaya koyduğu tepkili açıklamasının normal suçlayıcı bir açıklamanın ötesinde bir yerlere mesajlar vermeyi içerdiği de belirtilebilir. Erdoğan’ın açıklaması ardından AKP’nin özel savaş medyasının MİT tarafından servis edildiği belli olan yalan ve uydurma senaryolarla ilgili peş peşe haberlerin yapılması bu mesajın neticesindedir. Yoksa PKK’nin 1000 tetikçi imamı var(!) haberleriyle yapılmak isteneninde yurtsever Kürt imamlarının hedef gösterilmesinin farklı bir izahı yoktur.  

Durumun AKP JİTEM’i tarafından Yurtsever Kürt imamlara karşı gerçekleştirilmek istenen operasyon ve saldırılara zemin hazırlanmak istendiği görülüyor. Erdoğan bu açıklamasıyla imam kisvesi altındaki Polis JİTEM’ine bağlı tetikçilerine harekete geçme talimatı vermiştir. Bu açıklamanın ardından yurtsever Kürt imamlarına yönelik gelişebilecek her tür baskı, operasyon ve saldırıların tek sorumlusunun Türk Başbakanı Tayip Erdoğan olacağı kesindir.

Sivil Cuma eyleminin AKP hükümeti üzerinde yarattığı korku ve kamuoyunda oluşturduğu gündem bu tarz sivil itaatsizlik eylemselliklerinin ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle bu toplumsal itaatsizlik eylemlerinde ısrarın Kürt sorununun çözümü konusunda ciddi bir baskı oluşturacaktır. Bu tarz eylemsellikler daha da zenginleştirilerek artırılmalıdır. Hiç kuşku yok ki AKP hükümeti Kürtlerin demokratik meşru eylemselliklerini provoke etmeye çalışacaktır. Hatta provokatif ve komplocu bir takım girişimlerde bulunacağı medya üzeri kamuoyunu manipüle eden yaklaşımından anlaşılmaktadır.  Buna karşı Kürt halkının sonuç alması için geçmişin tecrübeleri ışığında daha ısrarlı bir duruşun sahibi olması gerektiği açıktır. Öyle bir ısrarın sahibi olunmalı ki Sivil Cuma eylemleri her geçen gün kitleselleşerek yaygınlaşmalıdır.

Hiç yorum yok: