22 Mayıs 2011 Pazar

Öcalan, Isyan ve Direniş


1992 baharında Başkan Öcalan’la Şam Havaalanı yolu üzerindeki ormanlık alanda gezerken isyan ve direniş üzerine konuşmuştuk. Serhildanlar zamanıydı. Kürt kitleleri PKK mücadelesine sel gibi akıyordu. Yukarıdaki resim o günkü sohbetten kalmadır. Yarım gün süren sohbet en çok da isyan ve direniş üzerine olmuştu.
İsyan mı direniş mi?

Türk devleti, isyan bastırma tecrübesiyle Kürtleri yeni bir erkenci isyana zorluyordu. Bütün çabası bu yönlüydü. Diyarbakır, Vedat Aydın cinayetindeki ayaklanmadan dolayı zaten ağır yaralıydı. Botan ve çevresindeki küçük şehir ve kasabaları bir isyanın sonuçlarını koruyamazdı. Sürekli karşılıklı çatışmaların yaşandığı Cizre ve Şırnak’ı Türk devleti savaş uçakları ve tanklarla birkaç saat içinde yerle bir ederdi. Zemin ve zaman buna uygundu. Doksanlı yılların başındaki kısmi ayağa kalkmaların olduğu Şırnak, Lice, Cizre defalarca devlet tarafından vuruldu. Çoğu çıplak olan dağlarda konumlanan gerilla grupları isyan sonrasının küçük şehirlerini uzun süre ellerinde tutamazlardı. O gün Öcalan’la bunları konuştuk. Gerilimli bir konuşmaydı. O gün de kendimce tespit ettiğim bazı doğruları bugünkü kadar olmasa da dile getiriyordum. Dile getirdiğim için kınanıyordum, bazen ürküyordum, ama yinde de kendimi tutamıyordum. Fakat bazı arkadaşlar Botan ve Amed eyaletlerinin isyana hazır olduğunu söylüyorlardı. Fakat Öcalan da kuşkuluydu bu tespitlerden.

PKK ilk isyan denemesini 1978 yılında Bucak aşireti lideri Mehmet Celal Bucak’a saldırarak başlatmıştı. Öcalan’ın planı şuydu. Siverek civarında kırk köyü ve yüzlerce silahlı eşkıyası olan Mehmet Celal Bucak darbe alırsa, Hilvan, Siverek, Viranşehir üçgenindeki binlerce topraksız köylü PKK saflarında ayaklanıp, Türk devletinin temel dayanma gücü olan ağalığı yerle bir edecekti. PKK’nin kuruluşu, Mehmet Celal Bucak’ın Hilvan’da kaldığı eve yapılan baskınla ilan edildi. Fakat içeri atılan el bombaları patlamamıştı. Kısa süreli çatışmadan Mehmet Celal Bucak yaralı kurtuldu. Ondan sonra iki yıl Siverek, Bucak aşireti ile çoğu yoksul olan PKK taraftarlarının çatışmalarına tanıklık etti. Çatışmalar bazen onlarca kilometrelik alanlara yayılıyordu. Hilvan, Siverek ve Viranşehir üçgeninde topraksız binlerce köylü ayaklanmadığı gibi; devletin yardıma koşması, Bucak aşiretinin koruması altında yaşayan kanun kaçağı eşkiyaların da çatışmalara dahil olmasıyla işler tam bir kördüğüm halini aldı.

PKK’nin önemli kadrolarından Cuma Tak ve dört arkadaşı çatışmaların seyrini değiştirmek, gerilla usülü içten vurmak için Fırat nehri kıyısındaki Bucak köylerine sızdı. Bucak aşireti mensupları bu kişileri bir evde sıkıştırdı. Bir gün süren çatışmanın ardından evi ve samanlığı ateşe verdiler. Dört kişi öldü, dumandan silah kullanamaz hale gelen Cuma Tak sağ yakalandı. Cuma Tak’ın el ve ayaklarını bağlayarak, traktördeki arkadaş cenezeleriyle birlikte Bucak köylerinde gezdirdiler. Cuma Tak, götürüldüğü köylerde Kürdistan devriminin propogandasını yaptı. Bucak aşiretinin çeteleri ne yaptılarsa Kürdistan’ın bu yiğit insanına boyun eğdiremediler. Hapis tutulduğu evde bir Kürt kadını kaçması için kapıyı açık bıraktı. Fakat Cuma Tak, çatışamda öldürülen ve nereye götürülürse oraya getirilen arkadaşlarının cenazesinden ayrılmadı. Bir sabah esir tutulduğu evden meydanına çıkarılıp kurşuna dizdiklerinde, o hala PKK propogandası yapıyordu.

Bucak alanına sızan 5 PKK’linin cenazesi, Bucaklar tarafından traktöre yüklenerek Bucak aşiret köylerinin yer aldığı Fırat nehrinin kıyısına getirildi. Burada cenazelerin kol ve bacaklarına taş ağırlıklar bağladılar ve Fırat nehrine attılar. Fırat nehri kırk gün cenazeleri sakladı. Daha sonra çürüdükçe taş ağırlıklarından kurtulan cenazeler Hilvan civarlarında tek tek kıyıya vurdu. Halk cenazeleri toplayıp defnetti.

O sırada Lübnan alanında bulunan Kemal Pir, Bucak aşiretiyle olan çatışmalara yön vermek için Siverek’e geldi. PKK mevzilerini gezdi. Hiçbir şey düzeltemedi. Tam bir köylü savaşı hüküm sürüyordu. Onlarca kilometrelik alanda PKK militanlarıyla Bucak çeteleri karşılıklı mevzilenmiş, birbirlerine ateş ediyorlardı. Karanlık çökünce ateş kesiliyor, sabah yeniden başlıyordu. Buna o sıra “kozik” savaşı adı takıldı. “Kozik”, bilidiğim kadarıyla ateş etmek için taşlardan örülmüş mevzi anlamına geliyordu. Bucak aşiretinin ileri gelenlerinin Siverek içindeki konağı kuşatılmıştı. 12 Eylül, PKK’nin ilk isyan girişimini bıçak gibi kesip attı.

Sonrasını biliyorsunuz, Başkan Öcalan’ın deyimiyle 12 Eylül’den yakasını kurtaran “PKK’nin kılıç artıkları” Lübnan’daki Bekaa kampında örgütlenip, 15 Ağustos’ta Eruh-Şemdinli baskınıyla yeni bir başlangıç yaptılar.

PKK hep isyanla direniş arasında gidip geldi. 1992 yılında, Şam’da Kürtlerin bir daha anlık isyanlara girişmemelerini ve uzun zamana yayılmış bir direniş geliştirmelerini Başkan Öcalan ile konuşmuştuk. PKK, yıllardır bunu yapıyor. 1978 yılında Bucak aşireti liderine saldırıyla adını duyuran PKK, yıllara yayılan mücadelesiyle Türk inkar ve imha rejimini çürüttü.

Başkan Öcalan, son görüşme notlarında 15 Haziran sonrası için ya büyük barış ya da topyekün savaş diyor.
PKK’ye bağlı basında Başkan Öcalan’ın görüşleri tartışılmıyor. PKK’nin açıklamaları veya içinde olduğu durum da tartışılmıyor. PKK ile ilgili havada uçuşan sözcükleri hiçbir yenilik eklemeden bir araya getiren yazarların görüşleri, ROJ TV’de ve Gündem Gazetesinde yayınlanıyor. Aynı anda ANF, bu yazıları tekrar servise koyuyor. Böylece PKK’ye ve Öcalan’a iyilik edildiği sanılıyor. Halbuki Öcalan, görüşleri tartışılsın diye konuşuyor. Türk basınında Türk devletinin bir çok şeyi tartışılır, Türkler bu tartışmalardan güç alarak devletlerini güçlendirip yollarına devam ederler. Kürtler de ise durum bunun tam tersidir. Ya sür git PKK karşıtlığı yapılır ya da birkaç cümlelik PKK ve Öcalan propogandasıyla işler yürütülür.
Başkan Öcalan, 15 Haziran’ı bir dönüm noktası olarak ilan etti. Bunu tartışmak gerekiyor. Kürtlerin topyekün bir isyan hareketine kalkışmamaları gerektiğini düşünüyorum. Topyekün direniş veya isyan, çok stratejik bir karardır. İsyan sırasında Türk devleti, elindeki bütün olanaklarla Kürt kasaba ve şehirlerini kuşatma altına alacaktır. Eğer hedefinizde, alan tutmak, kendi yönetiminizi kurmak, Kürdistan ilan etmek ve güçlendirilmiş mevzilere çekilerek yıllara yayılacak bir çatışmayı sürdürecek özel kuvvetleriniz ve anlayışınız yoksa, ezilirsiniz.

İsyan yerine direnişin güçlendirilmesi.
Öfke yerine akıl.
Bunları şu nedenle yazıyorum. 24 Çözüm çadırı Türk devleti tarafından yerle bir edildi. Kürtler pek bir tepki göstermedi.
Topyekün direniş veya isyan konusu iyi düşünülmeli.
 
bildiricihasan@hotmail.com

Hiç yorum yok: