19 Mayıs 2011 Perşembe

Filistin Birliği


Tek kelimeyle bravo! El-Fetih ve Hamas arasındaki uzlaşma anlaşması barış açısından iyi bir haber. Son zorluklar çözülür ve iki lider tarafından tam bir anlaşma imzalanırsa bu Filistinliler-ve tabi bizim için de-büyük bir adım olur. Bir halkın yarısıyla barış yapmanın hiçbir anlamı yok. Filistin halkının tamamı ile barış yapmak belki daha zor olabilir fakat çok daha verimli olacak.

Bundan dolayı: Bravo! Binyamin Netanyahu da Bravo diyor. İsrail hükümeti Hamas’ı hiçbir şekilde anlaşma yapmayacağı terör örgütü olarak deklare ettiğinden Netanyahu Filistin Yönetimi ile yürüttüğü her türlü barış müzakerelerine artık son verebilir. Ne yani, içerisinde teröristlerin bulunduğu bir Filistin hükümeti ile barış mı? Asla! Tartışma bitmiştir.


İki bravo fakat böylesi bir farkla. Arap birliği ile ilgili İsrail tarafından yürütülen tartışmanın tarihi eskilere uzanıyor. Tartışmalar pan-Arap birliğinin fikri kafasını kaldırdığı 1950’lerin başında başladı. Cemal Abdül Nasır bu bayrağı Mısır’da yükseltti ve pan-Arap Baas hareketi (Irak ve Suriye’deki yerel mafyalarla yozlaşmadan çok önce) çeşitli ülkelerde bir güç haline geldi. Dünya Siyonist Örgütü Başkanı Nahum Goldman pan-Arap birliğinin İsrail açısından iyi olduğunu savundu. Barışın İsrail’in varlığını için gerekli olduğuna tüm Arap ülkelerinin barışı gerçekleştirmek için gereken cesareti birlikten alacağına inanıyordu.

Netanyahu ve barış sabotajcıları bandosu her ne pahasına olursa olsun Filistin birliğini önlemek istiyorlar. Kendilerini tüm tarihi Filistin’de-(en azından) denizden Şeria Nehrine kadar-bir Yahudi devletinde ikna ettikleri için barış istemiyorlar; çünkü barış İsrail’i Siyonist amaçlarını başarmaktan alıkoyacak. Tartışma uzun sürecek,  vaktin gelmesi uzun alacak, daha fazla parçalanmış düşman daha iyidir.

İsrailli işgal yöneticileri daha sonra Hamas olan İslami hareketi o dönem esas düşman olarak düşünülen laik ulusalcı El-Fetih’e karşı kasten cesaretlendirdi. İsrail hükümeti daha sonra Oslo Anlaşmasını ihlal ederek ve anlaşmada belirtilen Batı Şeria ve Gazze Şeridi arasında dört adet “güvenli geçişi” açmayı reddederek iki yerleşim yeri arasındaki ayrımı bilinçli olarak besledi. Bir tanesi tek bir gün için açılmadı. Coğrafi ayrım siyasi ayrımı getirdi.


2006 yılı Ocak ayında Hamas kendisi dahil herkes için sürpriz bir şekilde seçimleri kazandığında, İsrail hükümeti Hamas temsil edildiği hiçbir Filistin hükümeti ile ilişki içerisine girmeyeceğini deklere etti. ABD ve Avrupa hükümetlerinden davayı takip etmelerini-en doğru ifade ile-emretti. Bundan dolayı, Filistin Birlik Hükümeti düşürüldü.


Bir sonraki adım Hamas’ın siperi Gazze Şeridi’ne diktatör olarak yerleştirilecek güçlü bir adamın seçiminde İsrail-Amerikan çabasıydı. Seçilen kahraman yerel lideri Muhammed Dahlan’dı. Bu çok iyi bir seçim değildi-İsrail güvenlik şefi Dahlan’ın kendi kollarında ağladığını açıkladı. Kısa bir savaşın ardından, Hamas Gazze Şeridi’nin doğrudan kontrolünü ele geçirdi.


Fakat hem El-Fetih hem de Hamas Filistin’de azınlık. Filistin halkının büyük çoğunluğu işgali bitirmek için aşırı derecede birlik ve birleşik mücadele istiyor.


Netanyahu Filistin Yönetimine “biz ve Hamas arasında tercih yapmak zorundasınız” dedi. Bir tarafta zalim bir işgal rejimi diğer tarafta farklı bir ideolojiyle Filistinli kardeşler yani zor bir seçim olmayacak. Fakat konuşmanın esas noktası bu aptalca tehdit değildi. Netanyahu bize “terörist Hamas” ile bir şekilde bağlantısı olan Filistin Yönetimi ile hiçbir anlaşmanın olmayacağını söyledi.


Tüm şey Netanyahu için büyük bir rahatlama oldu. Barış yok, müzakere yok, hiçbir şey yok. Eğer bir kişi gerçekten barış istiyorsa, mesajı tamamen farklı olmalı.


Hamas Filistin gerçeğinin bir parçası. Tabii, Hamas radikal fakat İngilizlerin bize birçok defa öğrettiği gibi ılımlılardan ziyade radikaller ile barış yapmak daha iyidir. Ilımlılarla barış yaparsınız fakat radikaller ile uğraşmak zorunda kalırsınız. Radikaller ile barış yapın ve süreç tamamlanır.


Esasen, Hamas kendisini sunduğu kadar radikal değil. Hamas referandumda halk tarafından onaylanması veya parlamentoda oylanması durumunda 1967 sınırlarına dayanan ve Mahmud Abbas tarafından imzalanan barış anlaşmasının kabul edeceğini defalarca deklere etti. İslam’da da Tanrı’nın sözü nihaidir fakat ihtiyaç duyulduğu şekilde “yorumlanabiliyor”. Biz Yahudiler bunu bilmiyor muyuz?


Her iki tarafı daha esnek hale ne getirdi? Her iki taraf da destekçisini El-Fetih Mısırlı koruyucusu Hüsnü Mübarek ve Hamas artık daha fazla güvenilmeyecek Suriyeli koruyucusu Beşar Esad’ı kaybetti. Bu durum her iki tarafı gerçeklikle yüzleşmeye zorladı: Filistinliler yalnız duracak, bundan birlik olmaları daha iyi.


Barış isteyen İsrailliler için, birlik içerisindeki Filistin halkı ve birlik içerisindeki Filistin toprağı büyük bir rahatlık olacaktır. İsrail buraya yardım etmek için çok şey yapabilir: sonunda Batı Şeria ve Gazze arasındaki kendi sınırları dışında serbest geçiş açmak, Gazze Şeridi’ne yönelik aptalca ve zalim ablukaya (Mısırlı işbirlikçisinin elimine edilmesinden sonra daha fazla aptalca olan) son vermek,  Gazzelilerin kendi limanını, havalimanını ve sınırlarını açmasına izin vermek.


Filistin birliğinin gerçekleşmesi İsrail, Avrupa ulusları ve ABD tarafından memnuniyetle karşılanmalı. Bu ülkeler Filistin Devletini 1967 sınırlarıyla tanımaya hazırlanmalı. Özgür ve demokratik Filistin seçiminin yapılmasını teşvik etmeli ve her ne çıkarsa çıksın sonuçlarını kabul etmeli. Arap Baharının rüzgarı şimdi Filistin’de de esiyor. Bravo!


Uri Avnery *

* İsrailli yazar ve Gush Shalom isimli barış bloğu aktivisti. Palestine Chronicle isimli internet sitesinden alınmıştır.

Çeviren:
Serhat Bozova

Hiç yorum yok: