29 Mayıs 2011 Pazar

AKP Neden Saldırganlaşıyor?


AKP’nin Kürt sorunu nedeniyle BDP ve PKK’yi giderek artan oranda suçlamasını ve karşısına almasını seçim meydanlarının yükselen tansiyonuyla açıklamak doğru olmaz. Bazı çevreler, “AKP’nin örgütlü Kürt güçlerini hedefleyerek Kürtlerden daha fazla oy almak” istediği biçiminde yorumluyor. Seçimlerden sonra da durumun normale döneceğini varsayıyorlar.

AKP’nin giderek saldırganlaşması, sadece miting meydanları ve daha fazla oy almasıyla açıklamanaz. Eğer öyle olsaydı askeri operasyonlarla gerilla grupları imha edilmezdi. Polis operasyonlarıyla yüzlerce insanı gözaltına alıp hapise tıkmazlardı. AKP yandaşı ve Fethullahçı basın psikolojik savaş merkezi olarak yayın yapmazdı. Seçimle ilgili bütün değerlendirmeleri aşan bir durumla karşı karşıyayız. Durumlar doğru tespit edilmezse, değerlendirmeler ve yapılması gerekenler de hedefini bulmaz.

Sorunun temelinde AKP’nin milliyetçi ve devletçi gelenekten gelmesi vardır. Bu geleneğin yanında AKP gerçek anlamda da devletleşti. Sokaktan gelmedi, halk direnişini örgütlemedi. Sekiz yıldan fazladır tek başına iktidar ve devlete yerleşti. Cumhuriyet tarihinin en partizan kadrolaşmasına gitti. Devlet olanaklarını kullanarak çevrelerini ve yandaşlarını büyük ekonomik güce kavuşturdular. Büyük bir iştah ve aç gözlülükle geri kalanını yutmak, her şeyi ele geçirmek için yoğun çalışıyorlar. İktidarda olmanın hesabını verme, demokratik reformları engellemenin ve yetersizliklerinin özeleştirisini yapma yerine hala Kürtleri, CHP gibi muhalif güçleri suçluyorlar.

Kürtlere dönük hesaplar ise daha derin ve karmaşıktır. AKP meydanlarda Kürt sorununun kalmadığını, çözüldüğünü, sadece Kürt vatandaşlarının problemlerinin kaldığını söylemektedir. Kürtçe propagandanın serbestleştirildiğini, dil üzerindeki baskıların kaldırıldığını, TRT 6 açıldığını, Kürdoloji enstitülerine izin verildiğini, inkar ve asimilasyonun sonlandırıldığını söylemektedir. Ayrıca anayasayı da değiştireceklerini, iyileştirmeleri sürdüreceğini eklemektedirler. Yandaş basının hep bir koro eşliğinde BDP’nin ve PKK’nin kötü olduğunu, Kürtleri temsil etmediğini, halka baskı yaptıklarını, sırtlarını teröre dayadıkları söylemini bol kepçe ile dağıtıyorlar.

Burada inkarcılığın ve Türk milliyetçiliğinin başka bir biçimde yeniden üretildiğini görmekteyiz. Bu propagandalara göre Kürtlerin dört bine yakın köyünün yakılmadığını, onbinlercesinin öldürülmediğini, yüzbinlercesinin göçe zorlanmadığını, hapishanelerin otuz yıldır doldurulmadığını varsaymak gerekiyor. Yani bu mücadelenin bedeli, direnişi yok sayılıyor. ‘AKP Kürtlere iyilik yapıyor, bazı haklarını veriyor. Örgütlü Kürt güçleri de bunun kıymetini bilmiyor, nankörlük ediyor ve bozgunculuk yapıyorlar. Sık sık bazı güçlerin taşeronu oluyorlar. Ergenokon’un işbirlikçileri durumuna düşüyorlar.

Bu durumda AKP, saf bir demokrasi gücü olarak demokrasiyi geliştirmeye çalışıyor. İktidar-güç ve rant ilişkilerinden arınmıştır, öyle bir derdi yok. Türkiye’nin bütün demokratik dinamiklerini teşvik ediyor. Her alanda düşünce ve ifade özgürlüğünü geliştirmeye çalışıyor!’

Başta Fethullahçı basın olmak üzere AKP’nin yandaş basını AKP’ye toz kondurmamaktadır. Eleştiriden muaf tutmaktadır. Tek başına iktidar olan gücü eleştirip demokratik sürece teşvik etmek yerine, Kürtler gibi hala herhangi bir statüye kavuşmayan güçleri suçlamayı, dışlamayı ve ezmeyi hedefliyorlar. Hatay’da, Dersim’de, Uludere’de gerillalar gruplar halinde imha edildiğinde hiç rahatsız olmadılar. Bunu sorgulayıp eleştirmediler. Ama sivil itaatsizlik, devletsiz Cuma namazları, kitle protestoları, kepenk kapatmalar hep baskı ve terör olarak lanse edilmeye çalışıldı. AKP’nin sınırları dışına çıkmış bütün örgütlü Kürtleri ve eylemlilikleri suçlamayı ve karalamayı ısrarla sürdürmektedirler.

Başbakan Erdoğan’ın BDP’yi ve örgütlü Kürtleri Türkiye’nin ve Kürt toplumunun bir parçası ve realitesi olarak kabullenmek, meşru görmek, onlarla ortaklaşa sorunu çözmek yerine, onları ezmek, devre dışı bırakmak ve etkisizleştirmek üzerine devleti harekete geçirmiştir. Meydanlarda ve basında da bunun propagandasını yapmaktadır. AKP, Kürt hareketini, ulus varlığını meşru ve kendine özgü bir varlık, kimlik olarak kabul etmemektedir. Onlara göre Kürtler, Türkiye’nin bir parçasıdır, devletin ve hükümetlerin üzerinde istediği operasyonları yapabileceği bir nesnedir. Kürtlerin nesne olmayı reddetmesi, özne haline gelme çabası, örgütlenme, ve yönetim gücü olmasını kabul edememektedirler. Bütün saldırıların, gel-gitlerin, çelişki ve tutarsızlıkların temelinde bu zihniyet ve görüş yatmaktadır.

AKP, Kürtleri bir halk olarak kabul etmedikçe ve o halkın temsilcileriyle oturup Türkiye’yi yeniden birlikte kurmayı hedeflemedikçe tutarsızlığı ve saldırganlaşması da devam edecektir. Kimsenin de olan-bitene bakıp şaşırmasına gerek de yoktur. İşin özünde hala Kürt inkarı, Kürtleri söz ve karar gücü olarak kabul etmemek yatmaktadır.

Hiç yorum yok: