27 Nisan 2011 Çarşamba

Sultan Çadıra Çarptı!..


Kamu (Devlet için devlet), Güvenlik ve Tehdit... Türk devleti; korunma yetilerini, zihinsel paradigmasını, kriz kabiliyetini, çözümsüzlük hazını, bu üç kavramdan alıyor. Üç kavram, tek başlarına birçok mahareti sergiledikleri gibi troyka olarak kırmayacakları kapı, öldürmeyecekleri canlı, yıkmayacakları mekan yoktur...

Kemalizmin, terbiye edilmiş Milli Görüş ve tahrif edilmiş Risale-i Nur semirenlerinden oluşan koalisyonda yaşayan yeni hali de bu teslis sayesinde hükmetmenin keyfini çıkarıyor. Keyfin, zor aygıtlarıyla sürdürülmesi; Bismil'de İbrahim Oruç'un canına mal olur, yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açar. Bir yandan dağa nokta operasyonlar yapar, diğer yandan kışlasındaki Kürt'ün bile ensesine sıkıp, 'intihar etti' diye cenazesini gönderir...

Türk devleti huzursuz, rahatsız, tedirgin. Üç aydır, çevirdiği bütün numaralar, hileler teşhir edildi, kitlesel yanıt aldı. Üstelik bir süredir de oyun kuramadan sürprizlerle karşılaşıyor ve en iyi bildiği yönteme kısa sürede sarılıyor. Çözüm üretemeyince 9 kusurlu hareketin 9'unu boca ediyor, bununla yetinmiyor sahayı kapatmaya kalkışıyor. Seçime iki ay var; YSK kararını geri alınca sindirim zorluğu çekiyor. Silahlı güçlerini sokağa saldı; öldürdü, yaraladı, gözaltına aldı, tutukladı, mesela Hakkari'de neredeyse çalışan BDP kadrosu bırakmadı...

Yeni dönemin medya amiralı Ekrem Dumanlı, Polis Akademisi senaryoları eşliğinde, Kürtleri vandalizmle suçlayan yazısını evlerin kapılarına bırakmaya gönderirken, polis de aynı gece eşzamanlı olarak 24 çadırı 'bertaraf' etti. Bu, büyük çaresizliğin operasyonudur. 'Kardeş Esad'ın kalesi sarsılırken; titreyen Ankara'nın diz bağlarının, Kürtlerin çadırlarına çarpmasıdır. Çözüm üretemeyen; çözüm önerilerini, temeline dinamit addeden devlet, saldırganlaşmaktan başka ne yapabilir?..

24 çadırdan bir tanesi için açıklama yapıldı. Bu açıklama da devletin resmi haber ajansı AA üzerinden servis edildi. Çadırda 'molotofkokteyli' bile bulunmuş. Molotof, necip Türk milletinin 'şiddet karşıtı' duyarlılığını kaşımak için araya alınmış. Necip milletin fertlerinin bir gecede eşzamanlı 24 çadırın basılmasının merkezi karar ve gerekçesinin hakaniyetini sorgulamayacağından, sunduklarının pürüzsüz güzergahından eminler...

Eğer çadırlar, toplumdan izole mekanlarda ve sürekli/sınırlı müdavimleri olan ajitasyon sığınakları olsaydı, bu kadar sinirlenmezdi. Aslında beklentisi buydu ama olmadı. Çadırlar, film gösterimlerinden, kuramsal konuların irdelendiği panellere; müzik dinletilerinden toplumsal konulara çözümün tartıştıldığı platformlar oldu. Yorgun bedenlerin atıldığı sohbet odakları yerine sivil itaatsizliğin büyütüldüğü Cuma mekanları oldu. Sosyal ve siyasal tartışmaların meşru pratiklerde sonuç vermesi, Sultan'ın asabını bozdu. MHP ve CHP de henüz istediği kıvamda ve rotada olmayan Sultan, "şık" olmayan Kürt sokağını "süpürmek" istiyor. Halbuki çadırlara gerekçe olan ve yeniden kurulmasına gerekçe olacak 4'ü acil 14 talebe aşinadır.

Önce "Acil talepler"i hatırlatalım:

* Anadilde eğitim hakkı ve iki dilli yaşamın güvence altına alınması,

* Kürt siyasetçilerin derhal serbest bırakılması,

* Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması,

* Askeri ve siyasi operasyonların son bulması...

Bunlar mümkündü ama statükocu diye oynadığı CHP bile buyur ettiği halde bırakın adım atmayı, bu yönde bir irade beyanında dahi bulunmadı...

Geriye kalan ve kısa vade beklentisi şerhi konulmayan talepleri hatırlatalım:

* Kürt kimliğini de tanıyan demokratik bir anayasanın hazırlanması,

* Türkiye genelinde merkezi yönetimin yetkilerini sınırlayan yerinde yönetim sistemi'nin geliştirilmesi,

* Kürt halkına öz yönetim hakkının verilmesi,

* Kürt kültürü önündeki tüm engellerin kaldırılması,

* Kürdistan'da konuşlandırılan özel savaş birimlerinin geri çekilmesi,

*İstisnasız tüm siyasi hükümlü ve tutukluların serbest bırakılması,

* Tüm etnik topluluk ve inançların özgürlüklerinin anayasal güvenceye alınması,

* Adalet ve Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulması,

* Köyleri yakılıp-yıkılan yurttaşların geri dönüşünün sağlanması,

* Ekonomik dengesizliğin, yoksulluğun ve işsizliğin aşılması için ayrımcı politikalara son verilmesi, yatırımlarda öncelik tanınması.

Bu taleplerin hangisi herhangi bir Türk bireyini rahatsız edip Gayri Safi Milli Hasıla'dan payına düşeni azaltır veya milli duygularını rencide eder. En ırkçı Türk bile bu taleplerin ardından bütün hamasetine, büyüklük kibrine, ilim ukalalığına Sümerlerden Azteklere kadar devam edebilir. Bu talepler, en ırkçı Türk vatandaşının bile çocuklarının barış içinde zenginlik geleceklerinin teminatıdır...

Sultan'ın meşrebi, Kürtler üzerindeki bütün kirli oyun ve saldırılara cevaz verecek referansa sahip. Fakat yine de barıştan kaçışı karşısında anımsatmakta yarar var. Sokaklara saldığın silahlı güçlerinle pervasızlıkta zirveye koşarsan, yarın Kocatepe'deki merasimde yanında devlet erkanı bulmakta da zorlanırsın. Çadır devletini muhafaza için bugün 24 çadırı yıkarsın ama yine kurulur. 2023 rüyasına daldığın çadır devletinin enkazı ise epey ağır olur...

Kaynak: http://tuncelfikret.blogspot.com/

Hiç yorum yok: