21 Mart 2011 Pazartesi

Libya ve İnsancıl Emperyalizmin Geri Dönüşü


Bütün ekip gene ortalıkta: Avrupa solunun partileri (Avrupalı “ılımlı” komünist parti grubu), şu anda Daniel Cohn-Bendit ile birlik olan, yaşamı boyunca beğenmediği tek bir ABD-NATO savaşı görmemiş olan “Yeşil” Jose Bose, birkaç Troçkist grup ve tabii Bernard-Henry Levy ve Bernard Kouchner… Tümü Libya’ya “insancıl müdahale”de bulunulmasını istiyor veya tutumları çok daha makul olan Güney Amerika solunu “Libyalı zorba”sının “yardımcı ahmakları” olmakla suçluyor.

On iki yıl sonra Kosova tekrarlanıyor. Yüz binlerce ölü Iraklı; NATO, Afganistan’da çıkışı olmayan bir durumda; ve bunlardan hiçbir ders almamışlar! Kosova savaşı var olmayan bir soykırımı durdurmak, Afganistan savaşı kadınları korumak (şimdiki durumlarına gidip de bir bakın) ve Irak savaşı da Kürtleri korumak için yapılmıştı. Bütün savaşların gerekçesinin her zaman insancıl bir bahane olduğunu ne zaman anlayacaklar? Hitler bile Çekoslovakya ve Polonya’ya “azınlıkları korumak için” girmişti.


Öte yandan, Robert Gates gelecekte, ABD Cumhurbaşkanı’na Asya ve Afrika’ya asker göndermesini öneren bir savunma bakanının hemen bir “kafa doktoruna muayene olması” gerektiğini öneriyor. Amiral McMullen aynı şekilde, dikkatli olmayı salık veriyor. Savaş yanlısı grup, insancıl savaşçılarla beraber Yeşiller, feministler ve tövbekar komünistler dahil neo-con ve liberaller koalisyonu iken, barış hareketinin merkezinin Pentagon ve Dışişleri Bakanlığında olması günümüzün en büyük paradoksu.


Bugünlerde herkes küresel ısınma nedeniyle tüketimini kısıtlamak zorunda ama emperyalizm sürdürülebilir kalkınmanın bir parçası olmuş ve NATO savaşları de geri dönüşümlü.


Tabii ABD’nin savaşa başlama veya başlamama nedenleri savaş yanlısı solcuların öne sürdüğü tavsiyelerden bağımsız. Verilen kararda petrolün de önemli bir rolü olacağa benzemiyor çünkü Libya petrolünü satmak zorunda ve Libya’nın gücü petrol fiyatlarını önemli bir ölçüde etkileyecek miktarda değil. Tabii Libya’da karışıklık hakkında çıkan spekülasyonlar fiyatları biraz etkiliyor ama bu başka bir konu. Siyonistler Libya konusunda belki ikili düşünüyor: Kaddafi’den nefret ediyorlar ve en utanç verici bir şekilde devrilmesini isterler ama onun muhaliflerini de beğeneceklerinden emin değiller (ve bildiğimiz kadarıyla beğenmeyecekler).


Savaş yanlılarının savundukları ana düşünce, eğer sonuç kolay ve kısa sürede alınırsa, Irak ve Afganistan yüzünden imajı sönükleşen NATO ve insancıl müdahaleyi eski konumuna döndürmek. Yeni bir Grenada veya hiç olmazsa, yeni bir Kosova tam da gereken bir şey. Müdahale için bir başka neden isyancıları daha iyi denetlemek için, onlar zafere doğru giderken onları “korumak.” Ama pek olası değil: Afganistan’da Karzai, Kosova’da ulusçular, Irak’ta Şiiler ve tabii İsrail gerekince Amerikan yardımını kabul etmeye ve ondan sonra kendi işlerini istedikleri gibi sürdürmeye razılar. Ve “kurtuluştan” sonra Libya’nın tam bir askeri işgalinin sürdürülemez olması ABD açısından müdahaleyi çekici olmaktan çıkarıyor.


Öte yandan, işler kötüye giderse, bu muhtemelen Amerikan imparatorluğunun çöküşünün başlangıcı olacaktır. Bu nedenle başta olan ve işi Le Monde’da makale yazmak ya da ekranda diktatörlere saldırmaktan ibaret olmayan sorumlular uyarmaktadır.


Sıradan yurttaşların Libya’da olan bitenleri tam anlamıyla bilmesi çok zor çünkü batı medyası Irak, Afganistan, Lübnan ve Filistin’de saygınlığını tümden yitirdi ve alternatif medya da her zaman güvenilir değil. Bu, tabii, savaş yanlısı solun Kaddafi hakkında yayınlanan en kötü haberlere, 12 yıl önce Miloseviç’te olduğu gibi, doğru diye inanmalarını engellemiyor.


Yugoslavya’da Kosova davasında Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde olduğu gibi, şimdi de Uluslararası Mahkeme’nin olumsuz etkisi açıkça görünüyor. Tunus ve Mısır’da fazla kan dökülmemesinin nedenlerinden biri, Bin Ali ve Mübarek için bir çıkış yolu olmasıydı. Ama “uluslararası adalet” Kaddafi ve belki de yakınları için böyle bir çıkış yolunu kapatmak istiyor ve bu nedenle sonuna kadar savaşmaya kışkırtıyor.


Avrupa solunun dediği gibi eğer “başka bir dünya mümkün” ise, o zaman bir başka batı da mümkün olmalı ve Avrupa solu bu yolda çalışmaya başlamalı. Bolivar Birliği’nin son zamanlarda yapılan toplantısı örnek alınabilir: Latin Amerika solu barış istiyor ve Amerikan müdahalesine karşı çıkıyor çünkü Amerika’nın kendilerine göz diktiğini ve kendi sosyal değişimlerinin her şeyden önce barış ve bağımsızlık gerektirdiğini biliyorlar. Bu nedenle, hükümet ve isyancılar arasında görüşmeleri başlatmak için mümkünse Jimmy Carter (hiç de Kaddafi kuklası değil) önderliğinde bir uluslararası delege gönderilmesini öneriyorlar. İspanya ilgilendi ama Sarkozy tabii hemen reddetti. Bu öneri hayali gelebilir ama eğer Birleşmiş Milletler tüm gücüyle destek olsaydı öyle olmayabilirdi ama Amerika ve Batı’nın etkisiyle bu artık imkânsız. Ama şimdi veya yakın gelecekte Rusya, Çin, Latin Amerika ve bazı başkaları dahil müdahale dışı bir koalisyon beraberce çalışıp Batı müdahaleciliğine karşı inanılır alternatifler yaratabilir.


Latin Amerika solundan farklı olarak, zavallı Avrupa solu politika nasıl yapılır duyusunu tamamıyla yitirmiş. Sorunlara çözüm için somut öneriler ileri süremiyor, sadece diktatörler ve insan haklarının çiğnenmesine karşı tantanalı bir ahlaki tutum alıyor.


Sağı birkaç yıl geriden izleyen sosyal demokratik solun kendine özgü düşünceleri yok. “Radikal” sol sık sık Batı hükümetlerini birçok yönden suçluyor ama aynı hükümetlerin dünyanın her köşesinde demokrasiyi korumak için müdahale etmesini istiyor. Bu politik düşünme yetersizliği onları yalan haber yayma kampanyasına karşı savunmasız bırakıyor ve NATO-ABD savaşlarının pasif şakşakçıları yapıyor.


Bu solun tutarlı, kolayca anlaşılır bir programı yok ve bir tanrı onları iktidara getirse, ne yapacaklarını bilemeyecek. Bu soldakiler Chavez ve Venezüella Devrimini “desteklemek” yerine –ki bu bazılarının sıkça tekrarlamaya bayıldığı gibi, anlamsız bir iş- alçakgönüllülükle onlardan öğrenmeli ve öncelikle politikanın nasıl yapıldığını yeniden öğrenmeli.


Jean Bricmont,
Belçika’da fizik öğretiyor ve Brüksel Mahkemesinde bir üye. Kitabı “Humanitarian Imperialiasm” Monthly Review Press tarafından yayınlandı. Bricmont@uclouvain.be adresinden iletişim kurulabilir.

[Counterpunch’taki İngilizce orijinalinden Emine Kunter tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]

Hiç yorum yok: