21 Mart 2011 Pazartesi

Kaddafi ve CIA'nin 'Petrol Darbesi'


Kaddafi´ye karşı yapılan darbenin şifresi, ABD´nin 1969 Devrimi ile kontrolünü kaybettiği (1979 yılında İran´da olduğu gibi) Libya petrolünü ele geçirmektir.

Libya'da bunun olacağı söyleniyordu. Ortadoğu ve Afrika'da, CIA, MOSSAD, müttefik servisler tarafından silahlandırılan ve organize edilen "halk isyanları" tablosunda en büyük ikramiye Libya. ABD, Mısır ve Tunus'taki yıpranmış diktatörlüklerini kovarak "demokratik" yeniden yapılandırma projesine başlattıktan sonra Afrika askeri jeopolitik kontrol mekanizmasında stratejik bir pozisyon almak ve Libya petrolüne sahip olmak için oraya gidiyor.


ABD ve küresel emperyal güç merkezleri için Afrika, "Rusya-Çin" ekseni ve "batılı" ABD-Avrupa Birliği bloğuyla arasında, kalıcı bir ihtilaf içinde Orta Asya ve Ortadoğu'da patlamaya hazır istikrarsızlığı dengeleyen, güvenli bir petrol kaynağıdır. “Soğuk savaşın” bir parçası olarak enerji, Putin'in Rusya'sı ve Çin ile Amerikan emperyal güç ve onun çokuluslu şirketleri, askeri çatışmalar kavşağında patlamaya hazır bir İran ve Ortadoğu karşısında, Afrika'yı bir tür güvenli enerji yatağına dönüştürmeye çalışıyorlar.


Petrol tedarikçisi merkez güçler için Afrika kilit önemdedir. Dünyada tüketilen petrolün yüzde 12´sini üretiyor ve dünya üretiminin yüzde 25'ini ABD tüketiyor ve Afrika´da üretilen petrolden daha fazlasını Suudi Arabistan´dan ithal ediyor.


“Terörizme karşı savaşın” jeopolitik ve stratejik çerçevesinde, kapitalist sistemin, lokomotif gücü ABD ve güçlü Avrupalı ortakları, doğal kaynaklar ve enerji rezervleri kontrolünde pozisyon almak için Afrika kıtasını fethetme projelerinde ilerliyorlar.


Bu proje, 2008 yılında tüm bölgede aktif olarak faaliyete başlayan “terörizme karşı savaş” komutuyla, Amerika Birleşik Devletleri Afrika Komutanlığını (AFRICOM) kuran Bush yönetiminin kararına karşılık veriyor.


Günlük petrol üretimi 12 ile 14 milyon (2012 tahminleri için) varil olan Afrika kıtasının jeopolitik ve askeri denetimi, bu ülkelerdeki askeri müdahaleleri haklı göstermek için ABD´ye kâfi derecede manevra marjı ve güvenlik sağlıyor.


Washington tarafından finanse edilen ve korunan “savaş senyörleri” ve Oligarşi tarafından kontrol edilen Afrika hükümetleri, Afrika Boynuzu ve Somali'de olduğu gibi uluslararası yağmayı engelleyen silahlı milliyetçi hareketler üzerindeki kontrollerini giderek daha fazla kaybediyorlar.


Bu senaryo içinde Pentagon; 2006 Şubat'ında, Dört Yıllık Savunma Gözden Geçirme Raporunun revizyonuyla dayatılan yeni doktrin uyarak kuzey ve güneyin özellikle maden ve temel enerji bölgelerinde, "terörle savaşta" yerel birliklerin antrenmanı ve eğitimine ayrılan özel birimler oluşturarak bütün Afrika toprağı üzerinde üst düzey askeri operasyonlar geliştirmeye başladı.


Yürürlükte olan strateji "terörizme karşı savaşta": ilgili kuvvetlere silah temini ve yüksek bir teknoloji sağlamayı; Amerikan ordusu tarafından çekilen uydu fotoğraflarıyla yer belirlemeyi; keşif uçaklarıyla sistematik uçuşlar yapmayı; ortak eğitim ve askeri tatbikatlar gerçekleştirmeyi; Pentagon´un yetkilileri ve subaylarıyla bölge ülkelerden gelen kurmaylar arasında yapılacak toplantıları içeriyor.


Pentagon'un Afrika'daki stratejisi iki amaca hizmet ediyor: jeopolitik- askeri ve ekonomik. Üstelik bölgede "terörizm"e karşı askeri operasyonlarını artıran Pentagon müteahhitlik hizmetlerine silah sağlama iş de yapılıyor. Afrika ve onun bölgeleri, Amerika´nın 2015 yılında tüketeceği petrolün yüzde 25'ini, sadece bir on yıl içinde temin edebilecekleri tahmin ediliyor.


Bu doğal kaynakların kontrolüne sahip olmak, Washington ve pentagon tarafından korunan şirketler için temel bir stratejik hedef haline geldi.


Afrika kıtası için ABD´nin yeni askeri komuta rolü ve temel misyonu, Afrika´nın enerji kaynaklarını yanı sıra küresel dağıtım sistemlerini (boru hatları, tankerler ve yollar) izlemek ve kontrol etmek.


Nijerya ve Yemen gibi onun “ortağı” kukla hükümetlerin ve ABD birliklerinin yapmakta oldukları şey, “terörist” gruplarla mücadele argümanı altında, savunmasız halka ve isyancılara karşı kitle imha silahları kullanmak.


İmparatorluk askerlerinin temel görevi, Afrika ve Fars Körfezi petrol akışının, Amerikalılar için "yaşamsal bir çıkar" olduğunu keşfettiği zaman, 1980 yılı ocak ayında, ilk defa Başkan Jimmy Carter tarafından açıklandı.


Nobel "barış" ödülü aldıktan sonra Carter, bu stratejik doğal kaynakları abluka altına almak için “düşman” bir gücün herhangi bir girişimini etkisizleştirmek ve karşı koymak nedeniyle ABD´nin silahlı kuvvetler dâhil her türlü aracı kullanması gerektiğini söyledi.


Afrika'daki (AFRICOM) askeri operasyonlar için yeni birleşik komuta oluşturulması, 2007 yılı Şubat ayında, Savunma Sekreteri Robert Gates tarafından ilan edildi, Washington ve onun petrol şirketleri “terörizme karşı savaş” cephesi ardına sığınarak, siyah kıtanın stratejik kaynaklarını ve petrolünü ele geçirme ve bütünüyle kontrol etme planına başladılar.


Libya'da Kaddafi'ye karşı yapılmakta olan kanlı iç darbe, Ortadoğu ve Afrika'da CİA tarafından organize edilen “halk isyanlarını” bu senaryo çerçevesinde okumak lazım.


Libya'da "Petrol Darbesi"


Libya'daki olaylar, CIA ve "müttefiki" istihbarat servisleri tarafından sızdırılan "İslam Arap dünyasındaki halk protestoların" aksine; İsrail-AB-ABD kapitalist ekseni ile Rusya-Çin kapitalist ekseninin etki alanlar (askeri ve ticari) nedeniyle yeni "Soğuk Savaş" çerçevesinde, İran'da Ayetullahçıları yıkmaya çalışan "reformist" isyanın veya Birmanya ve Tibet'in "Budist darbelerin" ya da eski Sovyet bölgesindeki "Turuncu Devrimlerin" operasyonel modellerinden biridir.

Kaddafi'ye karşı yapılan darbenin şifresi, Kaddafi'nin 1969 yılında Libya liderliğine gelişiyle birlikte kaybettiği (1979 yılında İran olduğu gibi) Libya petrolünü ele geçirmek ve onu kontrol etmektir.


Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesi ve günlük 1,8 milyon varil petrol üreten, yaklaşık 42.000 milyon varil hammadde stoku olduğu sanılan Libya; Nijerya, Cezayir ve Angola´dan sonra Afrika´nın en büyük dördüncü petrol üreticisidir.


Enerji hakkında bilgi veren Amerikan ajansına (EIA) göre Libya, Nijerya (günlük 2,211 milyon varil), Cezayir (günlük 2,125 milyon varil) ve Angola'dan (günlük 1,948 milyon varil) sonra Afrika´da 2009 yılında en büyük dördüncü petrol üreticisiydi.


Libya aynı zamanda doğalgaz üretimini geliştirmek istiyor, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC´in verilerine göre bu sektörde tahminen 1,540 milyar m3 rezervine sahip.


Ülke üç yıl içinde doğalgaz ihracatını yaklaşık iki katına çıkardı. Yine OPEC'in istatistiklerine göre 2005 yılında 5.400 milyon m3 olan ihracatını yıllık 10.000 milyon m3'ten daha fazlasına çıkardı.


Libya petrolü en fazla İtalya, Almanya, İspanya ve Fransa da dâhil olmak üzere Avrupa ülkelerine ihraç ediyor ve Amerikalılar petrol işlerine katılmalarına rağmen bu ülkeden ham petrolü pazarlama ve ekstraksiyonunda hiçbir egemenliğe sahip değil.


Bu bilgi, Afrika ve Ortadoğu'da diktatörlük rejimlerine karşı "Arap isyanları" cephesine bindirilen Libya'da CIA´nin başlattığı iç darbeyi anlamak için bir anahtardır.


"Halkların protestolarının" politik rehberliğini yönlendirme ve benzer gizli operasyonlarla İran´ın istikrarını bozmaya çalıştığı gibi Washington aynı şekilde, "şer üçgeni" içinde tutulan ülkelerden biri olan ve Avrupa ile imtiyazlı ilişkileri bulunan, "istikrarsız" bir müttefik olan Kaddafi'yi devirmek amacıyla, ulusal bir hareket başlatmak için bu olaydan yararlanıyor.


1969 yılında Albay Kaddafi iktidara geldiğinde, çoğunluğu Amerikalı olan şirketler, Libya topraklarında günlük 2 milyondan fazla varil petrol çıkarıyorlardı. Ama Libya lideri çok hızlı bir şekilde petrolü devletleştirdi ve üretimi sınırladı. Petrolün pazarlanması ve çıkartılmasını Amerikalı ahtapotların elinden aldı ve azınlık hissesi yabancı şirketlerden oluşan, ortak bir girişimle Ulusal Petrol Şirketi´ni (NOC) kurdu.


Tecritten yirmi yıl sonra Kaddafi rejimi enerji kaynaklarını ve Libya petrolünü AB olmak üzere batının hırslı petrol şirketlerine yeniden açtı. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, Trablus'ta Batı'nın "eski düşmanı" ile el sıkışan ilk kişi oldu. Bunu yaparken de Londra Menkul Kıymetler Borsası´nda işlem gören Royal Dutch/Shell y BAE Systems´in kollarına onu attı ve finansal marjinallik dışında Libya´yı yönlendirmeye başladı.


2003 yılından bu yana da İtalyan şirketi ENI, Fransız TOTAL, İspanyol REPSOL YPF ve Hollandalı Royal Dutch Shell, Libya´ya yerleştiler ve Libya petrol pastasına giriş yapabilmek için ABD´nin ticari yaptırımları kaldırmasını üç yıl beklemek zorunda kaldılar.


Uluslararası Enerji Ajansı (AIE), 2010 yılı, Ocak-Kasım döneminde, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü Avrupa üyesi ülkelerin, Libya'nın ortalama 1,06 milyonluk banka poliçesini satın aldıklarını açıkladı.


Avrupalılara ile ilgili olarak Amerikan petrol konsorsiyumlarının (Libya´da egemen değiller) bu senaryo içinde göreceli “gecikmesi”, Libya´da darbeler ve mevcut istikrarsızlaştırıcı operasyonların önde gelen güç liderlerinden birini işaret ediyor.


Libya'daki bu mevcut senaryo: Çin, Rusya ve eski Sovyet ülkelerine yaymakla tehdit ettiği; Afrika ve Ortadoğu'da yaydığı, "İslami Arap isyanları" denilen bu son olanlar; Tibet ve Güneydoğu Asya'daki "Budist isyanları"; eski Sovyet ülkelerindeki "turuncu devrimler" gibi farklı isimler altında, küresel ölçekte kopyalanarak tekrarlanan, ABD darbe operasyonlarını ve bilinen uluslararası oyuncuların varlığını teyit ediyor.


Bir yanda Kaddafi ve onun 40 yıldır uluslararası medyaya sınırlarını kapayan rejimi, "batılı servisler" ve CIA tarafından finans edilen ve silahlandırılan "muhalif" grupları askeri gücüyle kanlı bir şekilde bastırırken öte yanda, "demokratikleştirme" bloğu ABD, AB, BM ve CIA´nın sivil toplum kuruluşları, Kaddafi'yi bitirmek ve Washington tarafından kontrol edilebilen bir "demokratik devlet" kurmak için içeride ve uluslararasında gerekli koşulları yaratıyorlardı.


Eski stratejiler, eski operasyonlar, eski bildik aktörler. Stratejik hedef her zaman aynıdır: jeopolitik kontrol, askeri bölgeler, hükümetin kontrolü, stratejik kaynakların kontrolü, piyasa denetimi.


Libya'da, Kaddafi'yi devirme girişiminin temel amacı petroldür. Kapitalist sistemin ilk emperyal gücünün hegemonik kontrol stratejisi şu ana kadar "kapanmış" değil. Yıpranmış başkanlara ve liderlere karşı CIA´nin iç darbelerinin, bölgesel savaşlarının ve askeri işgallerinin büyük hareket dinamiği, piyasa ve "siyah altın" olan petrol kaynaklarıdır. Merkez güçlerin gelecekte hayatta kalmaları için elzem bir kaynak (ve bu onlarda yok).


*Manuel Freytas: araştırmacı gazeteci, iktidar yapıları analisti, stratejik iletişim ve istihbarat konularında uzman.


[Lahaine.org´daki İspanyolca orijinalinden Atiye Parılyıldız tarafından 5deniz.net (Sendika.Org) için çevirilmiştir]

Hiç yorum yok: