31 Mart 2011 Perşembe

AKP'nin Ortadoğu Politikası Yerlerde Sürünüyor


Biz başından beri olayları ağırlıklı olarak El Cezire kanalından, yanı Arap perspektifinden, izliyoruz. Bu gösterilerden yansıyan görüntülerde, "Merci Sarkozy" pankartlarıyla, başta Fransız bayrağı olmak üzere, çeşitli Batılı bayrakların dalgalandırıldığını görüyoruz. Fakat gözümüze hiç bir Türk bayrağı ilişmedi.

Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu önderliğinde güttüğü iddialı Ortadoğu ve Kuzey AfrikaAnkara’nın şimdi görülen değişim sürecini kastettiğini de sanmıyoruz. politikalarının, o bölgelerde ortaya çıkan ve sonu belirsiz olan gelişmeler karşısında aynen sürdürülmesi mümkün görünmüyor. Hükümetin "bölgede değişimden yanayız" söylemine rağmen,
Türkiye’nin Arap dünyası ile ilişkilerini derinleştirme politikası, sonuçta mevcut statükoyla işbirliğine dayalıydı. Bu nedenle de, statüko karşıtı devrimci unsurlar üzerine değil, gücü ellerinde tutanların evrim yoluyla değişmeleri fikri üzerine kuruluydu.
Ankara’nın hala bu statükocu unsurlara güvenmesi, kendisi için gelecekte yine çelişkili olan durumları ortaya çıkarmakla kalmayacak, oluşan yeni dengeler karşısında Türkiye’yi zorda dahi bırakabilecektir. Örnek olarak Libya’yı ele alabiliriz.
AKP iktidarı şimdi, muhaliflerle başından beri temas içinde olduğuna dair bir hava yansıtmaya çalışıyor. Doğru olsa bile, anlamlı olması için bunun herkes tarafından zamanında görülmesi gerekirdi. Oysa, perde arkasında ne olmuş olursa olsun, sadece dünyadaki değil, Libyalı muhalifler arasındaki algı bile "Türkiye’nin Kaddafi’ye oynadığı" şeklindedir.
Bunu Bingazi kentinden günlerdir yayın yapan kendi haber kanallarımızda dahi görüyoruz. Türkiye’de pek üzerinde durulmuyor ama şu anda Kaddafi güçlerine karşı silahlı mücadele verenlerin aileleri başta olmak üzere, on binlerce Bingazili günlerdir toplu gösteriler yapıyorlar.
Biz başından beri olayları ağırlıklı olarak El Cezire kanalından, yanı Arap perspektifinden, izliyoruz. Bu gösterilerden yansıyan görüntülerde, "Merci Sarkozy" pankartlarıyla, başta Fransız bayrağı olmak üzere, çeşitli Batılı bayrakların dalgalandırıldığını görüyoruz.
Fakat gözümüze hiç bir Türk bayrağı ilişmedi. Zaten NTV’nin başarılı muhabiri Can Ertuna’nın Libya’dan bildirdiklerine ve yaptığı mülakatlara bakılırsa, muhaliflerin Türkiye’ye bakışlarının AKP iktidarı açısından "sorunlu" olduğu görülüyor. Özetle, Libya’da muhaliflerin kazanması durumunda Ankara’nın Türkiye’ye dönük "otomatik bir sempatiye" güvenemeyeceği anlaşılıyor.
Ağırlığını başta, Batı karşıtı bir "Libya’ya yabancı asker girmesin" söylemine veren Başbakan Erdoğan’ın, havadaki askeri dengesizliğin giderilmesiyle Libyalı muhaliflerin Kaddafi’ye karşı yeterli muharip güç sağlayabileceklerini hesaba kattığı kuşkulu.
Oysa, Fransa önderliğinde başlatılan ve komutası şimdi NATO’ya geçen hava operasyonu sayesinde muhaliflerin karada galip gelmeleri olasılığı artıyor. Başka bir ifadeyle, Türkiye’nin her halükarda Libyalı muhaliflerle yeni köprüler kurması gerekeceği görülüyor.

Bahreyn
’deki olaylarla Körfez bölgesinde patlak veren ve Suudi Arabistan ile İran’ı karşı karşıya getirme potansiyeline sahip olan mezhepsel gerginliğin de, AKP iktidarının bölgeye dönük politikalarında revizyonlar gerektireceği aşikar. Bu listeye Suriye’de Beşar Esad’a karşı başlayan ayaklanmayı da dahil edebiliriz.
Bu durumda, Türkiye’nin önderliğinde bölgede kurulması istenen "ortak siyasi dayanışma mekanizmaları" ile "ortak pazar" ve "vizesiz seyahat" projeleri da havada kalmış oluyor. Hatta, ironik bir açıdan bakarsak, Suriye ile vizelerin kaldırılmasının, o ülkede işlerin çığırından çıkması halinde Türkiye’ye akın edecek mültecilerin işini kolaylaştıracağını söyleyebiliriz.
Özetle, bölge dinamiklerinin arzulanan yönlere kanalize edilmesinin Türkiye’nin kapasitesini aştığı apaçık ortada. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun hayalini kurduğu ve Türkiye’nin başını çekmesini istediği bölgesel düzenin oluşması için gerekli altyapının ortaya çıkması ise zaman alacaktır.
Bu durumda, Avrupa’dan yansıyan çatlak seslere rağmen Ankara’nın "Batı çıpasına" sarılması, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin stratejik güvenlik ve ekonomik çıkarları açısından çok daha büyük önem kazanacaktır. Bu arada toplumumuza, Avrupa’da herkesin Türk karşıtı olmadığının da anlatılması gerekecektir.

Hiç yorum yok: