2 Şubat 2011 Çarşamba

Çanlar Kimin İçin Çalıyor?

image 
ABD’nin bir dönem küresel sistemin ihtiyaçlarına göre dizayin etmek istediği bölgede halk ayaklanmaları yaşanıyor. Küresel sermayenin silahlı güçleri ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ kapsamında bir kaç ülkeyi işgal etti ve bir çoğunda kendi ihtiyaçlarına yanıt veren iktidarları sürekli destekledi.
İngiltere’nin Ortadoğu’da oluşturduğu yapay devletler küresel güçlerin bölgedeki temel dayanakları oldular. Dünyanın en önemli enerji kaynaklarını barındıran Ortadoğu coğrafyasında zenginlikler belirli ailelerin elinde toplanırken, bölge insanlarının çok önemli bir kesimi yoksulluk içinde yaşadı.
Tunus’ta başlayan toplumsal ayaklanma bölgenin tamamını sarmış durumda. Tunus’da yüzbinlerin sokağa dökülmesiyle başlayan halk ayaklanması, devlet başkanı general Zeynelabidin Bin Ali’nin istifasıyla sonuçlandı. Ayaklanma Cezayir, Fas, Ürdün’de hissedildi. Ama en önemli etkisini Mısır’da gösterdi. Tunus’taki gibi toplumsal bir ayaklanma dönüşmüş durumda.
  İngrmar Karsson tanımlamasıyla “kentlere akan büyük çaptaki kitlesel göç, giderek artan yoksulluk, kimlik ve değerler sistemindeki krizler” toplumsal ayaklanmanın ön plana çıkan önemli nedenlerden bir kaçıdır. Ortadoğu ülkelerinin çok önemli bir kesiminde, nüfusun yüzde 60’ını, 15-30 yaş grubu oluşturmaktadır ve aynı zamanda işsizlik yüzde 30’ların üzerindedir. Bu ülkerin  bir çoğunda günlük yaşamını bir dolarla sürdürenlerin oranı yüzde 25’in üzerinde bulunuyor.
Örneğin Mısır’da ‘İslamcı hareketin yükselişi yoksul kesim tarafından da desteklendi. El Cihad, El İslami, El Cemaat, gibi radikal gruplar, bu yoksul kesimin desteği ile güçlenmeye başladı. Bu süreç yoksul kesim ile zengin kesim arasındaki gerginliklerin de başlangıcı oldu.’
Siyasal çatışmaların yoğunlaşıtığı ‘Cezayir ve Tunus’ta uygulanmaya çalışılan neo-liberal politikalar, yoksullaşmayı önemli oranda arttırmıştı. Bu yoksulluk, devlet yönetiminde yaşanan yolsuzluklar, bürokratizm ve rüşvet skandalları ile birleşmiş, halkın en temel gereksin¬meleri arasında görülen yiyecek ve konut sorunu çözüle¬mez hale gelmişti. Bu özellikle gençliği, yönetim karşıtı bir pozisyona sokmaya yetti.’
Tekil örneklerle başlayan başkaldırılar esas olarak yılların toplumsal birikimlerinin bir sonucudur. Henüz bilinçli politik bir hedefe bağlı olarak bölgesel rejimlerin bütünlü tasfiyesini içermese de, artık bölgede hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Halkın toplumsal eylemi bölgesel politiklari ve dengeleri yeniden belirleyecektir. Özellikle uluslararası ilişkiler hiç kimsenin tahmin edemeyeceği bir biçimde yeni oluşumlara yol açacaktır.
Bu nedenle ‘Arap dünyasının kabli’ olarak tanımlanan Mısır, bölgesel ilişkilerin merkezinde bulunuyor. Buradaki bir rejim değişikliği bütün ilişkileri kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Mısır’daki baş kaldırının politik sonuçları, Ürdün, S.Arabistan, İran, Kuveyt, Suriye, Filistin gibi ülkelere de yansıyacaktır. Hatta İsrail’in bölgesel politikalarını çok ciddi oranda etkileyecektir. Dahası bölgenin jeo politik dengeleri yeniden belirlenecektir.
Bugün çok belirgin olarak ortaya çıkmamışta olsa, politik İslamcı grupların toplumsal hareketlerin örgütlenmesinde ciddiye alınacak bir gücü bulunuyor. Bu durum toplumsal başkaldırının politik niteliğini etkileyeceği gibi rejimlerin bütünlüklü değiştirilmesi değil, revize edilmesi daha çok ön plana çıkacaktır. 
ABD bu gerçeği bildiği için, desteğini, zayıflayan Mübarak rejiminden çekip muhalefete yönlendirmenin mesajlarını verdi. Böylelikle hem kendisine yeni bir alan açmış olaçak, hemde halkın toplumsal başkaldırısının kendisine yönelimesini engellemeye çalışacaktır. Mısır’ı çok hızlı bir şekilde küresel reformlara yönlendirmeye çalışacaklardır.
Bölgesel politikalarında ciddi bir başarısızlık yaşayan Türkiye’nin işsizlik oranı yüzde 20’yi geçiyor. Nüfusun yüzde 20’si günlük iki dolarla geçinmektedir. Ekonomik eşitsizlik en uç nokta da yaşanıyor. Türk halkı artık toplumsal gerçeklere gözünü kapatmaz. Tunus ve Mısır’daki kıvılcım Türkiye’yi ne kadar sarar bilinmez. Ama, Türkiye çok yönlü çatışmaya egebidir. 
Çokça söylendiği gibi 21.yüzyıl, küresel sermaye için bir zaferi olmayacağı bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor. Kapitalizmin mutlak zaferi iddiaları tarihe karıştı. Hatta rüzgar tersine esiyor. Bölge rejimleri güçlerini hızla kaybediyorlar. Ortadoğu rüzgarı Balkanları sardı ve Arnavutlukta yüzbinler sokağa döküldü. Avrupa küresel krizin pencesinde kıvranıyor ve toplumsal mücadele çok yönlü gelişiyor.
 Sahi, çanlar kimin için çalıyor.


Mustafa Peköz

Hiç yorum yok: