6 Ocak 2011 Perşembe

Vicdani Ret-1

Vicdanın sesi yaygınlaşıyor

Son günlerde özellikle Kürt gençlerinin üst üste zorunlu askerliğe itiraz ederek  vicdani reddini açıklamaları, Türkiye'de vicdani ret hakkının tanınmaması tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Biz de bu gelişme üzerine dünyada ve Türkiye'de vicdani ret  mücadelesini iki günlük yazı dizisiyle ele aldık.  


Dünyada birçok ülke ve Avrupa Birliği ülkeleri, bir insanın askere gitmeme hakkını yasal olarak tanıyor. Ancak Türkiye'de halen vicdani ret ile ilgili yasal bir mevzuat bulunmamakta ve vicdani ret hakkı da tanınmamaktadır.


Buna rağmen askere gitmeyeceklerini duyuran gençler, gruplar halinde vicdani ret açıklamaları yapıyor. Türkiye vicdani ret kavramı ile 90'lı yılların başlarında tanıştı. İlk kez 1989 yılında Tayfun Gönül vicdani ret açıklamasında bulundu ve 155. maddeden yargılandı. Vicdani reddin Türkiye'nin siyasal gündemine oturması ise, İzmir Savaş Karşıtları Derneği Başkanı Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde TCK'nin 155. Maddesi'nde yer alan "halkı askerlikten soğutma" suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza Kanunu'nun 58. Maddesi'nde düzenlenen "milli mukavemeti kırma" fiiline dayanılarak tutuklanması sonrasında oldu.


İLK RETÇİ MAXİMİLİAN

 

VİCDANİ RET NEDİR?

Vicdani ret savaş karşıtı bir sivil itaatsizlik eylemidir. Bir bireyin, toplumun, halkın ahlaki tercihi, dini inanç, politik görüşleri veya kendini herhangi bir kurum, kuruluş, devlete karşı yükümlü hissetmemesiyle birlikte askerlik yapmayı reddetme eylemidir. Vicdani reddin nedenleri ise şöyle sıralanabilir: İnsanlar, emir almak-vermek, itaat etmek ve hükmetmek istemeyebilirler. İnsanlar, şiddet kullanmayı ve insan öldürmeyi öğrenmeme hakkını kendinde görebilir. İnsanlar, savaşlara karşı olabilir ve savaşların yürütücüsü olan ordulara hizmet etmek istemeyebilirler. Yehova Şahitleri örneğinde olduğu gibi birey veya topluluklar dini inançları sebebiyle her türlü şiddete karşı olup, pasif direnişi tercih edebilir. İnsanlar, politik görüşleri doğrultusunda ordusuz, sınırsız, devletsiz, özgür bir dünyada yaşamak istiyor olabilir. Halklar, kardeşin kardeşe kırdırma politikasına karşı olup o devletin askeri olmayı reddediyor olabilir. Öte yandan vicdani ret hakkı, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul ediliyor.
Dünyanın bilinen ilk vicdani retçisi Maximilian'dır. Kuzey Afrika'nın Numidiya ülkesinden 21 yaşında bir genç olan Maximilian, Roma ordusuna çağrıldığında, inatla askeri servise katılmayı reddetti ve Romalılar tarafından idam edildi. Tarihte bilinen ilk  vicdani retçi Maximilian olmasına rağmen ondan çok önce savaş karşıtı gruplar vardı. Bilinen ilk ret gerekçeleri genelde dinlerdeki "öldürmeyiniz" ve "insan yaşamını sona erdirmenin kötü olduğu" inancına dayanıyor. Roma İmparatorluğu döneminde Yahudiler, ordunun asker alırken "imparator devletin başıdır" yeminini ettirmesinden kaynaklı Roma askeri olmayı reddettiler. Roma İmparatorluğu'nda Yahudiler askerlikten muaf tutuldular. Bu durumda tarihte bugünkü anlamıyla olmasa da vicdani ret hakkını tanıyan ilk devletin Roma İmparatorluğu olduğu kabul edilebilir. Budizm de inançları gereği savaşa karşıdır ve güce karşı silahla direnmeyi reddeder. Vicdani ret esasında kökenini Hıristiyan pasifizminden alır.

MODERN RET


Modern vicdani ret ise ilk olarak Amerika kıtasında görüldü. Çünkü İngiltere'den Amerika'ya koloni oluşturmaya gelip yerleşenler için Hıristiyan pasifizmi önemli bir inançtı. Ayrıca bireysellik, vicdan özgürlüğü ve dini tolerasyon fikirleri de önemli bir yere sahipti. Amerika'da bazı zorunlu askerlik halleri dışında örneğin savaş zamanları gibi gelip geçici askeri kuvvetler hariç, Amerikalılar eskiden gelen gönüllü askeri geleneğe sahiptir. Tabii Amerika devleti, zorunlu askerliği şart koştuğu savaş dönemi gibi zamanlarda bile askerliğe karşı gelen birey ve topluluklarla karşılaşmıştır. Bu gruplardan biri de Quakerlardı. İnançları gereği savaşa karşı çıkan pasifistler, önceleri dirençsizler olarak bilinirlerdi. Şiddet kullanmaya veya karşıtlarının kullandıkları şiddete şiddetle cevap vermeye karşı oldukları için 20. yy'da Quakerlara ve onlar gibi silahlı kuvvetlere katılmayı reddeden prensiplere sahip temelleri olan birey ve toplumlar "Vicdani Retçiler" veya "COs" olarak isimlendirildiler. Quakerlar gibi savaş karşıtları nasıl adlandırılmış olurlarsa olsunlar devletlerin askeri kuvvetlerine karşı güçlü bir mücadele verdiler ve devletin halklara, ezilenlere karşı kullandığı baskıcı kuvvetlerine karşı durdular. Amerika'da vicdani retçilerin devlete karşı çıkışları Amerika tarihinin neredeyse 4 yüzyılını kapsamaktadır. Amerika'da ilk kez 1970'de ABD Yüksek Mahkemesi vicdani ret hakkını kabul etti

 
Einstein da vicdani retçi
 

Eğer bir adam marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa, o değersiz bir yaratıktır. Kendisine yalnızca bir omurilik yeterli olabileceği halde her nasılsa yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun. Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir. Emirle gelen kahramanlıktan, bilinçli ve bilinçsiz şiddetten, aptalca vatanseverlik, tüm bunlardan nefret ediyorum. Ben savaşı ve o soğuk silahları öylesine tiksindirici ve aşağılayıcı buluyorum ki böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa  kendimi yok ederim daha iyi... Benim anlayışıma göre sıradan bir cinayet, savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.
AVRUPA'DA YAYGINLAŞIYOR

Vicdani retçiler İngiltere'de 1916 yılında kabul edilmeye başlandığında bu isim ile adlandırıldılar. Özellikle I. Dünya Savaşı'yla devletlerin dünyayı bir yangın yerine çevirmesi üzerine Avrupa'da askerlik daha yoğun sorgulanmaya başlandı. Ancak vicdani retçilerin sayısındaki asıl artış soğuk savaşın sonlarına doğru oldu. 1960'ların ortalarından 80'lerin sonlarına doğru ret oranı oldukça arttı. 1991'de Almanya'da vicdani retçilerin sayısı 151 bine yükseldi. Vicdani ret Avrupa Birliği üyesi olan bütün ülkeler tarafından "askere gitmeyi reddetme" hakkı olarak kabul ediliyor. Vicdani reddi İngiltere 1916 yılından beri anayasal olarak tanıyor. Danimarka 1920, İsveç gene aynı tarihte vicdani reddi tanıyor. Diğer ülkelerin kabul ettiği tarih ise şöyle: Hollanda 1922, Finlandiya 1931, Almanya 1949, Fransa 1963, Lüksemburg 1963, İtalya 1972, Avusturya 1974, Portekiz 1976, İspanya 1978, Polonya 1988, Macaristan 1989, Letonya 1990, Çek Cumhuriyeti 1990, Slovakya Cumhuriyeti 1990, Slovenya 1991, Estonya 1994, Yunanistan 1997, Litvanya 1997 ve ayrıca 88 ülkede savaş ya da barış dönemi fark etmeksizin zorunlu askerlik uygulaması olmadığından ayrıca bir vicdani ret tanımlamasına gerek duyulmamıştır.


90'LARDA TÜRKİYE'DE


Türkiye vicdani retle ilk kez 1989 yılında Tayfun Gönül ve Vedat Zencir'in Sokak Dergisi'nde vicdani retlerini açıklaması ile tanıştı. Bu iki retçi hakkında TCK'nin 155. Maddesi'nden dava açıldı ve yargılama sonucunda Vedat Zencir beraat ederken, Tayfun Gönül ise 3 ay ceza aldı ancak cezası para cezasına çevrildi. Vicdani reddin kamuoyunun  gündemine oturması ise Osman Murat Ülke'nin 7 Ekim 1996 tarihinde aynı maddeden yargılanıp tutuklanması ile başladı. Ve böylece bireysel bir inisiyatif olarak vicdani ret hakkı kullanılmaya başlandı. 2010 yılına kadar Türkiye'de vicdani retçi sayısı ancak 87'yi bulurken, 2010 yılı ile birlikte bireysel bir karşı duruş olmaktan çıkıp toplumsal bir karşı çıkışa dönüşmesinin belirtileri ortaya çıktı. Özellikle Kürt toplumundan gençler, 2010 yılında mahallelerde vicdani ret çalışması yapıp seminerler ve paneller düzenlenmesinin ardından 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü'nde 24 kişi vicdani ret açıklamasında bulunarak askere gitmeyeceklerini duyurdu. 30 Eylül'de Önder Durmuş'un vicdani ret açıklamasıyla Türkiye'de vicdani ret sayısı 122 kişiye çıktı.


ASKERLİĞE BOYKOT


Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYG-M) 26-27 Eylül tarihleri arasında Diyarbakır'da yaptığı toplantı sonucunda "Kardeşe silah doğrultmak vatan borcu değildir" diyerek askerliği boykot etme çağrısı yaptı. Bunun üzerine Kürt gençleri beşer, onar, yirmişer gruplar halinde basın açıklamalarında bulunarak askere gitmeyeceklerini duyurmaya başladı. Kürt gençlerinin ilk vicdani ret açıklaması İstanbul'dan geldi. İstanbul'da 10 Kürt genci, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Milletvekili Bengi Yıldız ve bazı aydınların desteğiyle vicdani retlerini açıkladı. İstanbul'da farklı tarihlerde toplam 74 Kürt genci daha ve İzmir'de farklı tarihlerde 36 genç vicdani reddini açıkladı. Urfa'da 10, Adana'da 3, Mardin Derik'te 4, Nusaybin'de 15, Diyarbakır'da 17, Ağrı'da 1, Çanakkale'de 13 ve Siirt'te 15 kişi olmak üzere 4 ayda toplam 188 Kürt genci vicdani ret açıklamasında bulundu.

19 YILDA 590 DAVA


Vicdani reddini açıklayan kişilere 318. Madde'den "halkı askerlikten soğutma" ve "askeri itaatsizliğe teşvikten" birçok dava açıldı. BDP Grup Başkanvekili ve Batman Milletvekili Ayla Akat Ata, Adalet Bakanlığı'nın yanıtlaması için TCK'nin "Halkı Askerlikten Soğutma" ve "Askerleri İtaatsizliğe Teşvik" suçlamasıyla bugüne kadar açılan davalara ilişkin soru önergesi verdi. Bakan Saddulah Ergin'in verdiği bilgilere göre, 1989-2005 yılları arasında "Halkı askerlikten soğutma" ve "Askerleri itaatsizliğe teşvik" suçlamalarıyla toplam 494 dava açıldı ve bu davalarda 129 mahkumiyet kararı çıktı. 2006-2008 yılları arasında ise 96 kişi hakkında dava açılırken, bu davalarda 11 mahkumiyet kararı verildi. Son 19 yılda ilgili maddelerden açılan toplam dava sayısı 590'ı bulurken, mahkumiyet kararı çıkan dava sayısı 140 oldu. Adalet Bakanlığı 2009 ve 2010 yıllarında açılan davalar hakkında ise bilgi vermedi. Bu davalara rağmen vicdani retçiler yıllardır "öldürmeyi reddetmek suç değildir, 318. Madde'ye hayır" kampanyası yürütüyor.


Vicdani reddin yasal dayanağı var


Vicdani retçi Enver Aydemir'in avukatı Davut Erkan, Türkiye'de vicdani ret ile ilgili doğrudan bir yasanın olmadığını ancak bağlı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde din, düşünce ve vicdan hürriyetine ilişkin maddelerden kaynaklı vicdani reddin yasal dayanağı olduğuna dikkat çekti.


Türkiye'de vicdani ret ile ilgili doğrudan herhangi bir yasa olmamakla birlikte Anayasa'nın 72. maddesinde vatan hizmeti ile ilgili hususlar var. 1982 Anayasası'nın vatan hizmeti başlıklı 72. Maddesi ise şöyledir: "Vatan hizmeti her Türk'ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir."


Askerlik kanununda ise "yaşı gelen her Türk erkeğinin askerlikle yükümlü" olduğunun yazıldığını söyleyen Avukat Davut Erkan, "Ancak anayasanın din, düşünce ve vicdan hürriyetine ilişkin maddeleri var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin din, düşünce ve vicdan hürriyetini düzenleyen maddeleri var. Bu maddelere dayanarak vicdani ret hakkının yasal, anayasal ya da sözleşmesel dayanakları olduğunu biliyoruz" dedi.


Türkiye'de vicdani ret hakkı olmadığı için vicdani retçilerin normal bir asker kaçağı gibi idari bir muamele gördüğünü belirten Erkan, vicdani retçilerin karşılaşmış olduğu yasal durumların ise vicdani reddini nasıl açıkladığı ile ilgili olarak "halkı askerlikten soğutma" veya içeriğine göre başka başka suçlamalara maruz kaldığını kaydetti. Normalde bir insanın zorla tutulup askere gönderilemeyeceğini ifade eden Erkan, ancak uygulamada kişi zorla alınıp sevk evrakının imzalatıldığı ve sonra da asker sayıldığı için verilen talimatları yerine getirmediğinde emre itaatsizlikten Askeri Ceza Kanunu'nun 87-88. maddelerinden yargılandığını belirtti.


YARGILAMANIN SONU YOK


Vicdani retçi Enver Aydemir, evinden zorla alınıp şubeye götürüldü. Erkan, "Zorla sevk evrağı imzalattırılıyor. Enver imzalamayınca zorla imzalattırılıp şubene git diyorlar. Şubesine gitmediği için de firardan yargılanıyor" diyor. Enver Aydemir'e emre itaatsizlikten dolayı 4 ayrı dava açıldığını ifade eden Erkan, bu davaların farklı tarihlerde verildiğini anlatıp şunları söyledi: "Talim yapılmış bunlara uymamış. Tekrar gittiğinde elbise almamış. Başka bir tarihte silah almamış. Farklı tarihlerdeki eylemlerden dolayı yargılanıyor. Ve bu şekilde istediği kadar dava açabilirler. 100 tane dava açabilir; bunun bir sonu yok" diyerek vicdani retçilerin sonu gelmez davalarla karşı karşıya geldiğine vurgu yaptı.


ÇÜRÜK GERÇEKTEN KAÇIŞTIR


Türkiye vicdani reddi görmemekte ısrar ederken, işin içinden tutuklu bulunan retçilere çürük vererek kurtulmak oluyor. Enver Aydemir'in yargılama sırasında GATA'ya sevk edildiğini ve burada anti-sosyal kişilik bozukluğu teşhisi konularak askerlikten muaf tutulduğunu anlatan Erkan, "Çürük raporu vermenin nedeni AİHM'den mahkumiyetler oluyor. Osman Murat Ülke almıştı. Türkiye'yi mahkum etmişti. Bunun da öyle olacağı zaten belli ama mahkeme de bunu gördü. Sonu gelmez bir yargılama bu. Sürekli bir insanı yakalayacaksın, yargılayacaksın tekrar birliğe göndereceksin. Tekrar aynı şeyi yapacak. Bu kişinin iradesini engelleyemeyeceklerini, değiştiremeyeceklerini anladıkları için GATA'ya sevk ederek böyle bir yola gidiliyor. 4 vicdani retçiye böyle yapıldı. Toplam 6 kişi yargı karşısına çıktı. Bunların dördüne çürük raporu verildi. Gizleme, saklama yaparak bu işten kaçıyor. Çünkü çok gündem oluyor vicdani ret davaları. Onlar da gündem olmasını engellemek için çürük raporu vererek bu durumdan kurtulmanın yolunu arıyorlar."


YARIN: Vicdani reddini açıklayanlar konuşuyor

Hiç yorum yok: