20 Aralık 2010 Pazartesi

DTK'nın 'Demokratik Özerklik' Modeli


Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürt sorununun çözümü için önemli bir proje olarak görülen "Demokratik Özerklik" modeli taslağı hazırladı.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürt sorununun çözümü için önemli bir proje olarak görülen "Demokratik Özerklik" modeli taslağı hazırladı. "Demokratik Özerklik" modelinin neden gerekliği olduğu ve sorunların çözümündeki yerine yer verilen taslakta, "Demokratik Özerklik, Kürdistan toplumunu siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi şeklindeki 8 boyutlu örgütleyerek siyasi irade yapıp Demokratik Özerk Kürdistan inşasını hedeflemektedir" denildi.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Kürt sorununda önemli bir çözüm projesi olarak görülen ve kamuoyunun içeriğini merakla beklediği "Demokratik Özerklik" projesinin taslağını hazırladı. Diyarbakır'da devam eden "Demokratik Özerklik" çalıştayında katılımcılara sunulacak olan ve "Demokratik Özerk Kürdistan" olarak tanımlanan projenin taslağında Kürtlerin neden demokratik özerklik istediği sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda tarihi siyasi gelişmelerle ifade edildi. Taslakta, Mezopotamya'nın en eski halklarından biri olan Kürtlerin imha ve inkar politikaları sonucu soykırım tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirilerek, "Ulus devletçi anlayışlar, Kürdistan'ı kendi uluslaşmalarının yayılma alanları olarak görmekte ve bunun için görülmedik baskı, istismar ve asimilasyon yöntemleri uygulanmaktadır. Kürtlerin bu insanlık dışı amaca karşı kutsal direnişleri olmazsa, insanlığın kök hücresi gibi olan bu halk gerçekliği yok olmakla yüz yüze kalacaktır" tespiti yapıldı.

‘DEMOKRATİK ÖZERK KÜRDİSTAN’ PROJESİNİN GENEL ESASLARI

"Demokratik Özerk Kürdistan" projesinin genel esaslarının anlatıldığı taslakta, şu değerlendirme yapılıyor: "Artık Türk devleti eski politikayı sürdüremez hale geldiği gibi, Kürt halkı da eski statü altında yaşamak istememektedir. Demokratik özerklik daha önce Türkiye'nin demokratikleşerek demokratik cumhuriyet haline gelmesi temelinde önerdiğimiz çözüm projesi somutlaşmış ifadesi olmaktadır. Bizler bir yandan demokratik özerkliği devlet ile diyalog temelinde gerçekleştirmek isterken diğer yandan halkımızın demokratik örgütlenmesi ve buna dayanan mücadelesi temelinde kurumsallaştırmak istiyoruz" denildi.

Projenin, ulusal sorunlarda en doğru çözüm modeli olduğu belirtilen taslakta, "Nitekim günümüzde, farklı toplulukların yaşadığı ulus devletler dönüşüme uğrayarak özerklikler temelinde farklı etnik ve dinsel toplulukların bir arada yaşadığı göreceli demokratik siyasal sistemler haline gelmektedirler. Çünkü farklılıkların özgünlüğünü ve özerkliğini kabul etme temelinde çoğulcu bir tolum olmak çağımızın temel demokratik eğilimidir" ifadelerine yer verildi. Taslakta, "Demokratik özerklik yalnız Türkiye ve Kürtler arasındaki ilişkileri ve Kürt sorununu çözmeyecek, bunun yanında Türkiye'nin toplumsal sorunlarının çözümü açısından da köklü bir demokratik siyasal yapılanmayı ortaya çıkaracaktır. Ahlaki ve politik toplum olarak ifade ettiğimiz özgürlükçü komünal değerleri taşıyan örgütlü demokratik topluma dayandığından dolayı ekonomik sorunlar dahi tüm sorunları çözmeyi hedeflemektedir" değerlendirmesi yapılıyor.

'DEMOKRATİK ÖZERK KÜRDİSTAN İNŞASI HEDEFİ’

Kürt halkının kendi demokratik özgürlükçü yaşamını meşru bir şekilde kurma dışında bir seçeneği kalmadığı ifade edilen taslakta, "Demokratik Özerklik, Kürt halkının artık mevcut durumda varlığını tehdit eden bu yönetim altında statüsüz bir halk olarak yaşamak istemediğinin ifadesi olmaktadır. Dünyada, Kürtler gibi 40 milyon nüfusa sahip olan ama hakları bu denli yok sayılan ve ulusal varlığı yok edilmeye çalışılan başka bir halk yoktur. Demokratik özerklik, Türk devletinin Kürtler üzerinde inkar ve imha politikası temelinde kurduğu siyasi statüyü reddederek kendi özgürlük ve demokrasisini yaşadığı yeni bir statüye kavuşmayı ifade etmektedir. Demokratik Özerklik, Kürdistan toplumunu siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal ekonomik, kültürel, ekolojik ve diplomasi şeklindeki 8 boyutlu örgütleyerek siyasi irade yapıp Demokratik Özerk Kürdistan inşasını hedeflemektedirler" deniliyor.

'DEMOKRATİK CUMHURİYETİN KÜRDİSTAN’DAKİ İZ DÜŞÜMÜ’

"Demokratik özerklik olmaksızın, Kürtler kendini demokratik bir toplum olarak demokratik siyasi bir iradeye kavuşturamayacaklardır" denilen taslakta şu değerlendirme yapılıyor: "Dolayısıyla ne toplumumuzun gücü ve siyasi iradesini ortaya çıkarabilecek ne de ekonomik sosyal kültürel ihtiyaçları karşılayabilinecektir. Nitekim demokratik özerklik DTK ve BDP tarafından Kürt sorununun demokratik çözümünde bir model olarak sunulunca halkımız tarafından büyük bir coşku ve heyecanla sahiplenilmiştir." Demokratik özerkliğin, Türkiye halklarının hiçbir ihtiyacını karşılayamayan Türkiye toplumunda da yük haline gelen ulus devletin var olan katı zihniyetini değiştirme ve halkların siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmesi önünde engel olmaktan çıkarma temelinde cumhuriyetin demokratikleşmesini hedeflendiği belirtilirken, Demokratik özerkliğin, "Demokratik Cumhuriyetin Kürdistan'daki iz düşümü" olarak görülmesi gerektiği kaydedildi.

"Kürdistan özgürlük mücadelesi Kürdistan toplumunda gerçekleştirdiği demokratik sosyal ve kültürel devrimle başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu'nun demokratikleşmesi açısından büyük bir güç ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla Demokratik özerkliğin inşa süreci bölgenin demokratikleşmesini de beraberinde getirecektir" denilen projenin taslağında, "Bu süreç aynı zamanda Türkiye toplumunun demokratikleşme ve Kürt sorununu çözme isteğinin bölgesel ve uluslararası durumun dayattığı demokratikleşme gerçeğinin ve zorunluluğunun Türkiye devletinin önüne konulmaktadır. Şimdiye kadar Türkiye'deki anayasa yasalar ve Kürdistan'daki tüm uygulamalar Kürt halkı açısından meşruiyeti olmayan inkarcı hukuk karakterinde olmuştur. Bu nedenle günümüze kadar uygulanan politikalar ve Kürdistan'daki tüm siyasi idari ve hukuk alanı Kürtler açısından değiştirilmesi gereken anti demokratik hukuk karakterlerindendir" denildi.

TÜRKİYE İLE YENİ SÖZLEŞME

Demokratik özerkliğin sınırlarının değişmesi değil, sınırlar içinde halkların kardeşliğinin ve birliğinin pekişmesini sağlayacak, böylece Türkiye'de oluşan karşıtlaşmayı durdurup Kürt halkıyla Türkiye'nin yeni bir sözleşme ile Kürt-Türk ilişkilerinde yeni bir dönem başlatacağı kaydedilen taslakta, "Modelimiz, Türkiye'nin tüm diğer bölgelerinde de uygulanabilecek bir demokratikleşme modelidir. Zaten dünyada da devlet katı merkezli karakterini bırakarak adem-i merkeziyetçi siyasal sistemlere yönelmektedir. Çünkü yerinden yönetime dayanan sistemler sorunları daha kolay çözdüğü gibi her alanda gelişmenin daha da hızlandığı siyasal modeller haline gelmişlerdir. Bu yönüyle demokratik özerklik yerellere devredilerek, devletlerin bu tür sorunları çözüp demokratikleşmeye yöneldiği eğilimlere de uygun düşmektedir" denildi.

'ÇOKLUKLARIN DEMOKRATİK KONFEDERAL BİRLİĞİNİ SAĞLAR’

"Demokratik özerklik, bir devlet kurumsallaşması olmadığı için iktidar ve devlet odaklı savaşlar içinde olmaz" denilen taslakta, "Bu açıdan tüm topluluklar, halklar ve siyasi birimlerle karşılıklı çıkan içinde en sağlıklı ilişkileri kuracak karaktere ve kapasiteye sahiptir. Demokratik özerklik toplumdaki tüm çoklukların birbirlerini tamamlama ve güçlendirme biçiminde demokratik konfederal birliğini sağlama yeteneğini gösterirken Kürdistan ülkesinin diğer parçalarındaki Kürt siyasi sistemleri ve bölge halklarıyla da demokratik ve özgür ilişkiler geliştirecektir" deniliyor. Taslakta, "Demokratik Özerklik, Kuzey Kürdistan'daki halkın öz iradesi olurken diğer parçalardaki öz irade olan demokratik konfederal örgütlenmelerle, içinde yaşadıkları devletlerin sınırlarına dokunmadan birbirini güçlendirme ve tamamlama biçiminde ilişkiler kuracaktır. Ulus devletçi ve iktidarcı zihniyette olmadıklarından bu ilişkilerde kendini bir diğerinden üstün tutma eğilimi de olmayacaktır. Bu açıdan Kürtler arası sağlıklı bir ilişki kurulmasında demokratik özerklik zihniyeti ve yapılanması önemli ve yapıcı bir rol oynayacaktır. Kürdistan parçaları arasındaki demokratik konfederalizm bu temelde daha işlevsel hale gelecektir" denildi.

'ULUSAL SORUN ÇÖZME MODELİDİR'


Demokratik özerkliğin, "Bu model faşist karakterde olmayan her siyasi güç tarafından ilkeli uzlaşmalar temelinde kabul edilecek bir ulusal sorun çözme modelidir" şeklinde tanımlandığı taslakta, "Demokratik özerkliğin bu karakteri, bölge ülkeleriyle de sağlıklı bir ilişki kurulmasını ve demokratik özerkliğin tanınmasını sağlayacaktır. Devlet ve iktidar çatışmasına girilmediğinden faşist karakterde olmayan siyasi güçlerle siyasi, sosyal, ekonomik her türlü ilişki kurması da mümkün olacaktır" denildi. Taslakta projeye ilişkin şu görüşlere yer verildi: "Demokratik Özerklik, Türkiye'den başlayarak İran, Suriye ve Irak başta olmak üzere Kürtlerin devletlerle ilişkisinde yeni bir dönem başlatacaktır. Bu büyük sorun demokratik özerklik anlayışıyla çözüldüğünde bölgedeki tüm sorunlar bir çözüme kavuşacaktır. Kürt sorunu bölgede bir gerilim ve çatışma etkeni olarak kaldığından dolayı bölgenin de siyasal, ekonomik ve sosyal istikrarsızlık içinde kalmasından önemli bir etken olmaktadır. Demokratik özerklik projesi bu karakteriyle sadece Kürt sorununun çözümünü değil tüm bölgesel sorunların çözümünü sağlama özelliğiyle evrensel nitelikte bir çözüm modeli olduğunu ortaya koyacaktır."

PROJENİN SİYASİ BOYUTU


"Demokratik Özerk Kürdistan"ın siyasi iradesini demokratik örgütlenmiş toplumdan, toplumun da özgür yurttaşın bireysel haklarıyla kolektif grup haklarının birlikte kullanmasından alacağı belirtilirken, bunun da demokratik siyasetle yapılacağı ifade edildi. Projenin, ulus devletin katı merkeziyetçi bürokratik yönetim ve irade anlayışına karşılık demokratik örgütlenmeyi esas aldığı belirtilirken, toplumun tüm kesimlerinin siyasal süreçlere katılarak işlevli olacağı ifade ediliyor. Projenin siyasi boyutu şu şekilde açıklanıyor: "Demokratik Özerklik'te siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur. Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır. Bu anlamda demokratik özerklik, Kürt halkının Demokratik Türkiye içinde yaşama iradesidir. Yani Kürt halkının siyasi statüsünü ifade eder. Demokratik özerklik ile asıl karar yetkisi köy, mahalle, şehir meclisi ve delegelerinindir. Her topluluk söz, tartışma ve karar yetkisini halk meclisleri ile yerine getirir. Katılımcı, çoğulcu, doğrudan halk meclisini esas alır."

ÖZERK SİSTEMİN KURUMLARI


Demokratik Özerk Kürdistan'da toplumun siyasi, sosyal, ekonomik, kültür, sanat, spor, eğitim, hukuk, kamusal amaçlı ulaşım, ticari, mali ve sanayi ve bunlar gibi tüm alanlarda özgün örgütlenmelerin yaratılması toplumsal bir ihtiyaç olarak gören proje, demokrasinin vazgeçilmez aracı olan siyasi partilerin, ideolojik hegemonyayı, siyasi egemenliği amaçlamadan ahlaki ve politik topluma ters düşmeden yeniden yapılandırılması gerektiğini ön görüyor. "Köylerden başlamak üzere en tabandan komünnler ve şehirlerde meclisler, demokratik özerk sistemin demokratik kurumlarıdır" şeklinde açıklanan proje taslağında, "Başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm kesimlerin tabanda meclisler oluşturarak politikaya katılımları demokratik sistemin demokratik işleyişi, ahlaki politik toplumun gereğidir.köylerdeki muhtarlık ve ihtiyar heyet devletin aracı olmaktan çıkıp demokratik araçlar olarak örgütlenmesi gerekir. Şehirler arası belediyeler birlikleri bölgesel çaplı olarak anlamlıdır" deniliyor.

HUKUKİ BOYUT

Taslakta projenin hukuki boyutuna ilişkin şu görüşlere yer veriliyor: "Uluslararası ve bölgesel devletler ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından hukuk dışı bırakılan varlığı ve hakları inkar edilen Kürt halkının evrensel hukuka dayalı yürüttüğü özgürlük mücadelesi bugün Demokratik Özerklik statüsünü belirleyecek durumdadır. Kürt halkına yönelik gayri hukuki gayri insani yaklaşımın inkar siyasetinin ve imha savaşının son bulması Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde barışçıl temelde özgür demokratik birliğin sağlanması için gerekli anayasal, yasal düzenlemeler Demokratik Özerklik statüsü ön görülerek yapılmalıdır. Türkiye ve Kürdistan'ı ortak vatan olarak görmekteyiz. Demokratik Özerklik hukuku yeni Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve AB hukukunca tanınarak karşılıklı referanslarla hukukilik ve yasallığı sağlanmalıdır. Kürt halkı, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde halk olarak temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alınmasını demokratik özerklik statüsü ile sağlayabilir. Bu statü Kürt halkının rızasına dayalı özgür eşit gönüllü birlikteliğin ifadesi olup Türkiye Cumhuriyeti anayasası ve yasalarınca güvence altına alınmalıdır. Demokratik özerklik, Kürtlerin ana yurdu Kürdistan'da uygulandığı gibi doğrudan demokrasinin yetkin uygulanması amacıyla tüm Türkiye geneli için de uygulanabilir bir modeldir"

EKOLOJİK, CİNSİYET ÖZGÜRLÜKÇÜ PARADİGMA

"Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın cinsiyet özgürlükçü demokratik, ekolojik paradigması, insanlık tarihinin özerklik geleneği günümüze İrlanda, İskoçya, Bask, Katalan ve bunlar gibi ulusal sorunların özerklik statüsü ile çözümleri ve 1921 Türkiye anayasası, 1922 10 Şubat Büyük Millet Meclisi oturumunda onaylanan Kürtlere özerklik yasası, Mustafa Kemal'in 1923 İzmir konuşmaları BM'nin ilgili sözleşmeleri temel dayanaklar olarak kabul edilir" ifadelerine yer verilen taslakta, "Demokratik Özerk Kürdistan hukuku, ya ahlak ya hukuk ikilemine düşmeden yalnızca hukukla toplumun yönetilmesini doğru ve olanaklı bulmadığından dolayı ahlakın ve politikanın bir aradalığıyla toplumsallığın korunmasını yönetilmesini benimser. Vicdanını yitirmiş bir toplumun bitmiş bir toplum olduğuna inanarak hukukun yanında ahlakı, toplumun kendini yürütüş vicdanı, yüreği olarak görür. Toplumsal adalet sistemi, cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigmasını esas alınarak oluşturulabilinir" deniliyor.

ÖZ SAVUNMA BOYUTU


En çok tartışma konusu olan projenin "Öz savunma" boyutuna ilişkin ise şunlar belirtiliyor: "Doğada kendini savunmayan hiçbir canlı yoktur. Öz savunma hem varlığına dıştan gelecek saldırıları hem de ahlaki ve politik toplum gerçekliğine karşı içten gelişecek tehlikeleri etkisiz kılmak için hava ve su kadar yaşamsal önemdedir. Öz savunma, ahlaki ve politik toplumun güvenlik politikasıdır. Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Kimliklerini koruma, politikleşmelerini sağlama ve demokratikleşmelerini gerçekleştirme olgusuyla iç içedir. Öz savunma örgütlü topluma dayanır. Örgütlü toplum öz savunmasını en iyi yapan toplumdur. Tüm toplumlarda öz savunma varlığını korumanın olmazsa olmazıdır. Kürtler ilk işgalci ve istilacı güçlerin saldırısından günümüze kadar her türlü işgal ve saldırılara karı varlığını korumak için öz savunma içinde olmuştur. Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Şehir, kasaba, mahalle ve köyde yaşayan tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder. Öz savunma uluslar arası sözleşmeler ve BM tarafından da tanımlanan bir haktır."

KÜLTÜREL BOYUT

Projenin Kültürel boyutu ise şöyle açıklanıyor: "Ulus devlet politikası aynı zamanda ulus devlet sınırları içerisindeki tüm dil ve kültürlere karşı bir soykırım politikası uygulanmıştır. Bu politikanın en katı biçimini uygulandığı dil ve kültürlerin başında Kürt dili ve kültürü gelmektedir. Kürt dilinin günlük yaşamda konuşulması yasaklandığı gibi devletin eğitim öğretim kurumlarında anadil eğitimi anayasa ve yasalarca yasaklanmıştır. Anadiline kültürüne yabancılaştırılmış zihni ve ruhu asimilasyona uğramış bir toplumun yaratılması hedeflenmiştir. Öyle bir duruma gelinmiştir ki Kürdistan'da artık otoasimilasyon süreci başlamıştır. Kürt toplumunun ruhsal, düşünsel olarak özgürleşip sağlıklı bir bireye kavuşması için dil kültür alanında köklü çalışmalar gerektirir. En küçük yerleşim yerlerini kapsayan tabana dayalı bir kültür sanat hareketini geliştirmek esastır. Kültür ve sanatın basit bir meta derecesine düşülerek alım satım konusu yapılmaması için önlem alınmalıdır. 'Bir halk için en büyük felaket tarihinin başkaları tarafından yazılmasıdır' sözü Kürtler için geçerliliğini koruyan çarpıcı bir doğrudur. Kürdistan tarihi de çoğunlukla başkaları tarafından ve iktidar aygıtlarına hizmet etmek amaçlı yazılmış ve yanlış tarih bilinci oluşmuştur. Bu halkımızın kimliği varlığı ve geleceği için ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Kürtçenin kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin kaldırılarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik özerk Kürdistan'da resmi dil Kürtçe ve Türkçe olmasının yanı sıra coğrafyamızda konuşulan tüm diller (Asuri, Süryani, Arapça, Ermenice vb" ve lehçelerin kullanımı eğitimi, geliştirilmesi de anayasa ve yasalarca teminat altına alınmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir."

SOSYAL BOYUT

Projenin sosyal boyutu başlığında ise, Kürt toplumunun asimilasyonla değerlerine, tarihine kültürüne, yabancılaşması, zorla göçertilerek, işsiz ve yoksul bırakılarak "Kürdistan"ın boşaltılması hedeflendiği gibi toplumsal dokusu, demografik yapısının değişime uğramasının hedeflendiği ve fiziki-kültürel soykırım uygulanarak varlığının ortadan kaldırılmak istendiği belirtildi. "Bunun yanı sıra özel savaş politikası olarak kadın ve gençlik kesimleri spor, sanat, sosyal etkinlikler adı altında toplumsal mücadeleden uzaklaştırılmak ve fuhuş uyuşturucu yaygınlaştırılıp ahlaki çöküşe sürüklenmesi amaçlanmıştır" denilen taslakta, şunlara vurgu yapılıyor: "Kürt halkını iradesiz, örgütsüz, mücadelesiz bir pozisyonda tutmak için her sosyal kesime yönelik ayrı bir siyaset izlenmektedir. Aile, cinsiyetçi toplumda erkeğin küçük devleti olarak inşa edilmiştir. Kadının derin köleliğe mahkum kılınmasında ailenin bu konumu etkili olmuştur. Sosyal politikamız gereği, mevcut toplumsal realitede aile aşılacak bir toplumsal kurum değildir, ancak dönüştürülmesi mümkündür. Bunun için hiyerarşiden kaynaklı kadın ve çocuklar üzerindeki mülkiyet anlayışı ve bunu koruyan yasaların değiştirilmesi gereklidir. Bu yönüyle kadının bilinçlenme, örgütlenme düzeyi ailenin ve toplumun eşit özgür ve demokratik birliklerinin alanı haline dönüştürülmesinde kilit role sahiptir."

ÖRGÜTLENME BİÇİMİNİN ÖNCÜ GÜCÜ KADIN VE GENÇLİK

Taslakta, projenin sosyal boyutuna ilişkin devamla şunlar belirtiliyor: "Demokratik toplum kadın özgürlükçü zihniyeti ve özgür iradeyi gerektiren toplum olarak Demokratik Özerk Özgür Kürdistan'da yaşam bulacaktır. İdeolojik propagandalarla ezber katı dogmalara boğmak cinsel güdüye bağlamak serkeşliğe çekmek gençlik enerjisinin sisteme yönelmesini engellemek ve düzeyi sağlamakla bağlantılıdır. Buna karşı gençliğin özgürlük ilkelerinde örgütlü kılmak demokratik toplumun kurulmasında temel bir role sahiptir. Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur. Çünkü gençlik belirli iktidar sistemlerinin başına en başta bela olan kesim olduğu gibi toplumun yeniden inşasına ve savunmasında da öncü konumdadır. Tüm aşındırılma, çürütme ve yok dilme çabalarına rağmen tarihsel toplumun ana eksenini ve toplumun esas çoğunluğunu ezilen, sömürülen tüm uluslar, halklar, etnisiteler, kadınlar, gençler, köy tarım toplumları, işsizler, göçebeler, birçok dini cemaat, mezhepler, küçük gruplar ile emeği ile geçinen topluluklar oluşturmaktadır. Tüm bu toplusal kesimlerin ifadesi bulduğu sosyal boyut bu nedenle sosyal yaşamın özgür ve demokratik temelde sürdürülmesini sağlama özelliğini taşımaktadır. Demokratik Özerk Kürdistan'da demokratik konfederal örgütlenme biçiminin öncü gücü kadın ve gençliktir. Bu temelde tüm örgütlenme alanlarında toplumsal yaşamda kadın öncülüğü esastır. Çocuk emeğin sömürülmesi ve cinsel istismarı suç saymak ve evrensel çocuk hakları çerçevesinde buna karşı mücadele etmek gerekir."

EKONOMİK KAYNAKLAR DEMOKRATİK ÖZERK KÜRDİSTAN’A AİT OLMALI


Projenin ekonomik boyutu da şöyle açıklanıyor: "Ekonomik toplum yaratmak ahlaki toplum olmada en önemli boyut olduğundan Demokratik Özerklik inşasının ilk canlandırılacağı alan da topluluklar ekonomisinin yaratılması temelinde işsizliğin ve yoksulluğun ortadan kaldırılacağı ekonomik alan olacaktır. Demokratik Özerklik de kendi ekonomik modelini yaratarak Kürt halkının özgür ve demokratik yaşam sistemini kalıcı bir biçimde kurumsallaştırmalıdır. Demokratik özerklik demokratik ulusun bedeni olacaksa, ilk önce de ekonomik sistemini yaratmak durumundadır. İnsanın ekonomiden kopartılması bütün yabancılaştırılmaların temeldir. Bunun önlenmesi şart olduğu gibi yegane yolu da ekonomiyi tüm topluluklara mal etmekten geçer. Herkesin kendi işinin ve iş yerinin emekçisi olduğu kadın istihdamına öncelik veren azami karı hedeflemeyen kullanım değerini esas alan anti tekelci eşitlikçi dayanışmacı bir ekonomik sistemi oluşturmak gerekmektedir. Ekonomik kaynakların kullanım ve tüketim hakkı demokratik özerk Kürdistan'a ait olmalıdır."

EKOLOJİK BOYUT


Demokratik Özerkliğin inşasında ekolojik boyuta ilişkin de şunlara yer veriliyor: "Doğayla bütünleşmeyen hiçbir toplum, sisteminin ahlakiliği ve demokratlığı savunulamaz. Özellikle Kürdistan coğrafyası üzerinde askeri, siyasi ve ekonomik nedenlerle yürütülen ekolojik yıkım Kürdistan coğrafyasına ve toplumsal yapısına çok ciddi zararlar vermiştir. Kürdistan coğrafyasının karşı karşıya kaldığı bu saldırılara ancak ekolojik bir devrimle cevap verilebilir. Yaşanan ekolojik yıkım sadece o coğrafyayla sınırlı kalmamakta tüm dünyayı etkileyen bir durumdadır. Yakılan, çölleştirilen zehirlenen Kürdistan coğrafyası, yakılan çölleştirilen zehirlenen dünya olmaktadır. Eko dengeyi bozan kentleşmelere karşı çıkmak, bitki örtüsünü değiştiren ve tarihi yerleri sular altında bırakarak Kürt toplumunu belleksizleştiren baraj inşaatlarına karşı çıkmak gerektirmektedir."

DİPLOMASİ BOYUTU


Projenin son uygulama alanı olan diplomasi boyutuna ilişkin ise şu belirlemeler yapılıyor: "Kürdistan sorununun tarihsel ve toplumsal özellikleriyle dört parçaya bölünmüşlüğü göz önünde bulundurulduğunda, geliştirilecek olan diplomasinin komşu ülkeler topluluklar ve diğer parçalar üzerindeki etkisinin ne kadar önemli sonuçlara yol açacağı görülecektir. Demokratik Özerk Kürdistan diplomasisi bölgemiz için barış ve kardeşliğin gelişmesi ekonomik kalkınmanın sağlanması ve refah düzeyinin yükseltilmesini amaçlamalı ve bu yönlü rolünü oynamalıdır. Diplomasi devletsiz halklar, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren halklar, gruplar ve topluluklarla karşılıklı dayanışma ve güven esaslarına göre yürütülür. Diplomasi Kürt halkının ulusal çıkarlarını diaspora ve metropollerde yaşayan halkımızın haklarını gözetmelidir."

Hiç yorum yok: