27 Ekim 2010 Çarşamba

Derelerin,Inançların ve Kültürlerin Düşmanı: HES

Yeni_Özgür_PolitikaUzmanlar ve çevreciler, 700’ün üzerinde HES’in yapılmak istendiği Doğu Karadeniz’de suyla bütünlük gösteren kültürün ve Munzur’da Alevilerin dini ritüellerinin yok olabileceği uyarısını yapıyor.
Türkiye’de yapılması planlanan HES sayısı, Devlet Su İşleri (DSİ) verilerine göre 1738’e ulaşırken, çevreciler, “Dereler Özgür Akar” sloganı ile HES’lerin doğa ve yaşam alanları üzerindeki olumsuz etkisine düzenledikleri eylemler ile dikkat çekmeye devam ediyor. HES’lerin doğaya verdiği zararlar bir yana, halkların sosyo kültürel hayatını da olumsuz yönde etkileyeceği uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Başbakan Erdoğan’ın yargı kararlarına sert tepkisine rağmen uzmanlar ve çevreciler, 700’ün üzerinde HES’in yapılmak istendiği Doğu Karadeniz’de suyla bütünlük gösteren kültürün ve Munzur’da Alevilerin dini ritüellerinin yok olabileceği uyarısını yapıyor. HES’lerin sosyo kültürel hayata etkilerini değerlendiren aktivistler, HES’in bölge insanının günlük hayatı üzerinde olumsuz etkileri olacağına dikkat çekti.

‘Turistlere “eskiden vardı şimdi yok” mu diyeceğiz?’
Derelerin Kardeşliği Platformu’ndan Nevzat Özer, Karadeniz türkülerinin yüzde 80’inin dereler üzerine olduğuna ve Rize’ye bağlı 10 ilçenin 7’sinin isminde dere kelimesinin geçtiğine dikkat çekerek, derelerin bölge insanın hayatında çok önemli olduğunu anlattı. Özer, “Karadenizliler suya gözleri gibi bakıyor. Hatta, sularını korumak için hukuki mücadelenin yanında eylemlerle de seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Hatta öyle bir noktaya geldiler ki, bölgelerinin SİT alanı ilan edilmesi için uğraşıyorlar. SİT alanı ilan edildiğinde kendileri bir ağaç kesemeyecek, bahçelerinde söz hakları olmayacak ama en azından HES şirketleri de o bölgelere bir çivi bile çakamayacak, diye seviniyorlar” dedi. Turizm Bakanlığı’nın Doğu Karadeniz Bölgesi’ni turizm bölgesi ilan ettiğini hatırlatan Özer, “Tarihi asma köprülerin altından akan derelerin suyunu HES yapmak için kesiyorsunuz; turistlere de asma köprünün altında gürül gürül akan bir dere vardı, şimdi yok mu diyeceksiniz?” diye sordu.

‘Baraj suları virütik canlılar üretiyor’
Munzur Koruma Kurulu Üyesi Yılmaz Yurdakul ise, Munzur Vadisi’ni sular altında bırakacak olan 8 tane baraj yapılacağını ifade ederek, “Dünya Barajlar Komisyonu’nun raporuna göre, baraj göllerinde tutulan suyun ahlakı bozuluyor. Daha önce insanlar tarafından tüketilebilir canlılar üreten akarsuyu öldürüyor ve bunlar yerine zehirli, virütik canlılar üretiyor. Barajların doğal ortam üzerindeki etkileri yüzünden, dünyadaki tatlı su balığı türlerinin yüzde 20’si tükenmiş durumda. Baraj göllerinde yaşayabilen balıklarda da civa artışı oluyor. Baraj göllerinin çevresinde, sıtma gibi salgın hastalıklar çıkabiliyor. Baraj sularında gelişen bakteriler, barsak kanseri yapıyor” diye uyardı.

‘Dualar ve ritüeller nerde yapılacak?’
Munzur Vadisi’nin Aleviler için ibadet alanı olduğunu da anlatan Yurdakul, “Munzur’daki barajlar faaliyete geçtiğinde Alevilerin her yıl ziyaret ettikleri ibadet bölgeleri tamamen sular altında kalacak, yok olacak” dedi. Yurdakul, “Munzur gözeleri ve Munzur Gölü çevresinde de Newroz kutlamaları, şölenleri ve cem törenleri olurmuş, Munzur Baba aşkına. 7-8 asırlık meşe ve ceviz ağaçlarının altında toplu eğlenceler, şenlikler, etkinlikler düzenlenirmiş. Şah İsmail; Munzur gözelerine gelip suyundan içmiş, gölünde yunmuş, arınmış, tarikat abdesti almış. Hem tarihi alanlardır buralar hem de dini alanlar. Munzur Gözeleri ve gölü kutsaldır. Buradan ağaç kesmek, suyunu kirletmek günahtır. Ağaç kesenlerin ve gölü kirletenlerin kestikleri kurbanlar yenmez ve düşkün ilan edilirler. Munzur’un ‘Kırk Gözesi’ için dualar edilir, dilekler tutulur, adaklar adanır. Mumlar yakılır” diye aktardı.

Yurdakul son olarak, “Birileri Munzur üzerinde inşa etmeyi planladığı 8 barajla, sözde elektrik enerjisi elde etme adına, bu güzelim vadiyi tümden ortadan kaldırmaya hazırlanıyor. Bu, bölgede yeni göçler demektir. Bölgeyi insansızlaştırmak istiyorlar” diye kaydetti.

EVRİM KEPENEK/DİHA/İSTANBUL



Danıştay’dan emsal karar
Rize İkizdere Vadisi’nin SİT alanı ilan edilmesi ardından Danıştay 13. Daire Başkanlığı, Dêrsim’de Munzur Vadisi’nde yapımı planlanan Konaktepe HES (1) için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karar, Dêrsim’de se­vinç­le karşılandı.

Dêrsim’de Munzur Vadisi Milli Parkı üzerinde yapılması düşünülen Konaktepe Hidroelektrik Santrali (HES) 1 ve Konaktepe (HES) 2 ile ilgili Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na yürütmenin durdurulması ile ilgili dava açan Av. Barış Yıldırım, Danıştay 13. Daire Başkanlığı’nın yürütmenin durdurulması yönünde karar verdiğini açıkladı. Kararın ellerine ulaşmasının ardından Dêrsim Kışla Meydanı’nda bir araya gelen ve aralarında Dêrsim Belediye Başkanı Edibe Şahin, ilçe belediye başkanları ile siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin de bulunduğu kalabalık bir grup, sevinç gösterisinde bulundu. Danıştay’ın kararına ilişkin açıklama yapan Av. Barış Yıldırım, Danıştay’ın Munzur Vadisi Milli Parkı üzerinde yapılması düşünülen barajlar ilgili verdiği karar ile hukuksuzluğun önüne geçildiğini söyledi. Kararın milli parklar üzerinde bulunan HES’ler için emsal taşıdığını dile getiren Yıldırım, baraj ihalesini alan şirketlerin artık bir çivi dahi çakamayacaklarını ifade etti. “Dêrsim için tarihi bir gün yaşıyoruz” diyen Yıldırım, “Bundan sonra ne olacak” sorusuna ise, “Bu kararı Valiliğe, Devlet Su İşleri İl Şube Müdürlüğü’ne, Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne, İl Jandarma Alay Komutanlığı’na vereceğiz, bundan sonra burada yapılacak çalışmalar yasadışı olacağı anlamına da geliyor” şeklinde cevap verdi.

Türkiye’de tartışma yaratan HES projeleri ile ilgili önemli bir gelişme de, 22 Ekim’de Rize’de yaşanmıştı. Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 22 HES projesinin gerçekleşeceği İkizdere Vadisi’ni Doğal Sit Alanı ilan etmiş, karar Başbakan Tayyip Erdoğan ve Çevre Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nca eleştirilmişti.

DÊRSIM

Hiç yorum yok: